Süper dizilerin adamı
Abone olSelçuk Yöntem, tiyatro yıllarında izleyicileri etkilerken televizyonlarda ki dizilerlede kadınların kalbini fethettti
Tiyatro oyunlarıyla izleyiciyi etkiledi, "Süper Baba", "Şehnaz
Tango", "Şaşıfelek Çıkmazı", "Üzgünüm Leyla" gibi dizilerle
kadınların kalbini fethetti, "Deli Yürek" ve "Kurtlar Vadisi"yle
'farklı' bir kitleyle buluştu. Selçuk Yöntem, şimdi de "Kuşdili"
dizisindeki yürekleri ısıtan dayı rolüyle halkın sevgilisi...
Sene 1968... Şişli Terakki Lisesi'nde tiyatro kolu, Güner Sümer'in
"Yarın Cumartesi" adlı oyununu sahneye koymuş... Seyirciler
arasında birinci sınıf öğrencisi bir genç var, Selçuk Yöntem. 15
yaşında henüz. O güne kadar "Ben ne olacağım acaba?" diye düşünmüş,
bulamamış... Birden kararını verir: Tiyatrocu olacak! Ne sahnenin
görkemi, ne parlak ışıklar... "Oynayanlarla seyircinin sıcak
ilişkisi" etkiler onu... Mesleğiyle birlikte, farkında olmadan bir
şeye daha karar vermiş olur böylece: Seyircisiyle sıcak ve doğal
bir ilişki kurmaya...
Sınavı kazanamaz ama...
Ailede başka sanatla ilgilenen olmadığından biraz el yordamıyla
olur başta her şey... 13 Temmuz 1953 Eyüp doğumludur Selçuk Yöntem.
Beş kardeştirler, babaları subaydır, şehir şehir dolaşarak geçer
çocukluk yılları. İlkokula Ankara'da başlar, bir sene Afyon, tekrar
Ankara ve 1965'te İstanbul... Lise 1'de hayatını değiştiren oyunu
izledikten sonra hemen o da tiyatro koluna girer. Kolun başında
Zafer Diper vardır. Önce perdecilik yapar, sonra "Woyzeck"te bir de
ufak rolü olur.
Bu arada Dormen'lerin, Kenter'lerin oyunlarını izleye izleye kesin
kararını verir ve 1969 yılında Ankara'da konservatuvar sınavına
girer. Ülkemizde ileride "iyi oyuncu" diye parmakla gösterilecek
neredeyse her genç gibi, o da sınavı kazanamaz. O sene erkek
öğrenci alınmaz konservatuvara. Ama yılmaz, bir kez daha zorlar
kapıları. Kazanacağına ihtimal vermeyen babası, "Hemen gir sınava
da gel, derslerini aksatma" der ama bu kez girer
konservatuvara.
En keyifli yıllar
İlk sene şubat ayında atılıp bir yıl sonra Danıştay kararıyla dönse
de okula, hayatında yeniden yaşamak isteyeceği tek dönemdir o
yıllar. Babası da Ankara'daki evlerini ona verir...
Bahçelievler'deki o kocaman ev, arkadaşlarla yiyip içip
eğlendikleri bir buluşma mekânı olur adeta. Bu arkadaşlardan biri
mezun olur olmaz evleneceği Zuhal Olcay, o zamanki soyadıyla Zuhal
İşanç, bir diğeri ise Mehmet Ali Erbil... Yatılı okuyan Erbil sınav
dönemlerinde onda kalır, parasızlıktan okula yürüyerek gidip yolda
da beraber ders çalışırlar...
Garsonluktan ütücülüğe...
1976'da mezun olur ve hemen evlenip İngiltere'ye giderler. "Çok
maceralı, 10 yıla bedel bir 1 yıldı" diye anlatıyor o dönemi. Bir
yandan dil okuluna gider, bir yandan garsonluk, ütücülük yapar,
fabrikada çalışır, gece kulübü temizlerler. Sonunda da mastır
planlarından vazgeçip Türkiye'ye döner, Ankara Devlet Tiyatrosu'na
girerler. 23 yaşında yaptığı ilk evliliği üç buçuk yılda sona
ererken, Ankara Devlet Tiyatrosu macerası, oynadığı ve yönettiği
birbirinden parlak oyunlarla tam 23 yıl sürecektir. Hele 1991'de
oynadığı "Deli Dumrul" Türk tiyatro tarihinin unutulmazları arasına
girer.
Replik Bar dönemi
Televizyonla da arası her daim iyidir. Daha öğrenciyken, Levent
Öktem, Zuhal Olcay ve Rüçhan Çalışkur ile "Ali, Veli, 49, 50" adlı
çocuk programını yapar. 80'li yılların çocukları ise TRT'de
"Ahmet'in Günlüğü"nü izleyerek büyür. Atalay Yörükoğlu'nun her
bölümün sonunda aile ilişkilerinin analizini yaptığı dizide
Ahmet'in babası Selçuk Yöntem'dir. Aynı yıllarda kendisi de baba
olur, bale sanatçısı Cihan Yöntem'le yaptığı ikinci evliliğinden
kızı Iraz dünyaya gelir.
Ankara'da bir başka 'unutulmaz'a daha imza atar bu arada: Replik
Bar. "Oyunlardan sonra barlara gidiyoruz, bari kendi yerimiz olsun"
diye dört arkadaş açtıkları Replik'in ünü kentin sınırlarını aşar.
Tuna Ötenel'in, Bülent Ortaçgil'in, Fatih Erkoç'un müzik yaptığı
bar, 10 yıl boyunca tanışmalara, evliliklere vesile olur.
İstanbul ve özel tiyatro
2000 yılında Haldun Dormen'den "Bir Kış Öyküsü" müzikali için
teklif alır, Devlet Tiyatrosu genel müdürü izin vermeyince de
istifa eder. Böylece o güne kadar "İstanbul'un Ankara'ya dönüşünü
seven" Yöntem'in hayatında yeni bir dönem başlar... İstanbul ve
özel tiyatro dönemi... Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'nda "Fernando
Krapp Bana Mektup Yazmış"ta oynadıktan ve de bu yıl öğrenciyken
hayalini kurduğu Kenter Tiyatrosu'nda Yıldız Kenter'le aynı sahneyi
paylaştıktan sonra "Ne doğru bir karar vermişim" diyor. Ona Afife
Jale'de en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazandıran "Gece
Mevsimi"ni izleyenler de aynı fikirde tabii.
Parlak tiyatro kariyerine karşın, sinemadan yana pek yüzü gülmez.
"C Blok", "Banyo" gibi birkaç filmde oynar ama gönlünde yatan filmi
bulamaz bir türlü. Televizyonda ise hep şanslıdır. "Süper Baba",
"Şehnaz Tango", "Şaşıfelek Çıkmazı", "Üzgünüm Leyla" gibi dizilerle
kadın izleyicilerin kalbini fethederken, bir yandan da "Deli Yürek"
ve son döneminde artan kan revan miktarından kendisinin de rahatsız
olduğu "Kurtlar Vadisi"yle 'farklı' bir kitleyle buluşur.
'Kibir sanatçıya uymaz'
En son "Kuşdili"nde yine yürekleri ısıtan bir dayı olarak çıktı
karşımıza... Sanki böylesi ona daha çok yakışıyor gibi. Dizinin
çekildiği Anadolu Kavağı adeta mahallesi olmuş şimdi. İki adım
yürürken on kişi çağırıyor, "Abi, bir kahvemizi iç ne olur", "Hani
söz vermiştin, uğrayacaktın"... Hepsine aynı sıcak, kalender
tavrıyla cevap veriyor. Asla ünlü biri değil, lokantacı Şükrü
Dayı'nın ta kendisi hâlâ onlar için. Zaten şöhretle bir alıp
vereceği yok.
Kavak esnafıyla sarıla öpüşe yürürken söyledikleri ise ders gibi:
"İnsanları kırmamak lazım. Çünkü siz onların evine giriyorsunuz ve
onlarla hayatı paylaşıyorsunuz. Orada paylaşıyorsanız her boyutta
paylaşmak zorundasınız. Kibir gerçek bir sanatçıya uymaz. İnsanı
canlandırmak meslekse, ondan aldığınız reaksiyonlar sizi
şaşırtmamalı."