Müşahede ettiğimiz zaman diliminin tezahürlerini geçmiş ile
kıyas edebilmek için öyle zannediyorum ki tarihçi olmaya gerek yok.
Hakkaniyet çerçevesi içerisinde tarih okumaları yapabilen kişi
zamanın mukayese ve değerlendirmesini de
yapabilir.
Bu minvalden hareketle yapmaya çalıştığım tarih okumalarından
yansıyan enstantaneler perspektifinde günümüzle örtüşen
mukayeseler kendiliğinden zihne düşmüş oluyor.
Tarih tekerrürden ibarettir derler. Doğru bir sözdür ama dikkat
edilmesi gereken tekerrür eden hadiselerde tecrübelerden
faydalanarak hep daha iyisini yapmaya çalışmaktır.
Son 5 gündür millet olarak büyük destek verdiğimiz ve
Afrin’e yönelik olarak yapılan “Zeytin
Dalı Harekâtı”, geçmişe baktığımızda 4. Murat
dönemini anımsatmaktadır bizlere…
Sultan 4. Murat, tahta çıktığında devlet iç
karışıklıklardan bunalmış, hızla çöküşe doğru gitmekteydi.
Özellikle Yeniçeri Ocağı’nın devlet işleyişi üzerinde
büyük etkisi vardı. Yeniçeriler kelle almakta,
istediklerini sadrazam yapıp istediklerini katletmekteydiler.
Hatta Padişahı bile hâl edip tahttan indirip bir
diğerini padişah ilan ediyorlardı.
Ehil olmayan kişilerin adeta bir oyuncağına dönmüş
Osmanlı Devleti’nin diğer devletler nezdinde bir
itibarı kalmamıştı.
Sultan 4. Murat, tahta çıktıktan sonra
azim ve sabırla bekledi. Tahttaki yerini
sağlamlaştırdıktan sonra önce Yeniçeri ocağını düzene
soktu. Orduyu düzenli hale getirdi.
Devleti ele geçirmiş olan kifayetsiz ve
muhteris yöneticilerin yerine gerçek manada devlet
adamları yerleştirdi.
Devletteki otoritesini sağlamlaştıran 4. Murat
ordunun başına geçerek “Bağdat Fatihi” unvanını
kazandı. Osmanlı yeniden ihtişamlı dönemlerine
dönmüştü.
AFRİN FATİHİ
Son 50 yıla baktığımızda benzer bir süreç yaşıyoruz. Türkiye
Cumhuriyeti devleti adeta bir darbeler
cumhuriyetine dönmüştü. Devletin geleceğini askerler
belirliyor, devleti adeta askerler yönetiyordu.
Kardeş kavgaları devletin belini bükmüş,
Türkiye milletlerarası arenada görmezden
gelinmeye, görüşleri itibara alınmamaya başlayan
bir devlet haline dönüşmüştü.
Devlet kadroları hak edenlerin değil artık net ve kesin bilinen
bir şekilde soruları çalanların eline
geçmişti.
AK Parti ve Recep Tayyip
Erdoğan’ın iktidara gelmesi ve devleti yönetmeye
başlamasıyla çark tersine döndü. Önce darbe çarkı
kırılarak devlet askerin yönettiği, askerin yönetimi
belirlediği bir düzenden kurtuldu.
Devlet içinde hak etmeden makam sahibi olanlar yerlerini hak
eden kişilere terk etti.
Devletteki otoritesini sağlamlaştıran
Cumhurbaşkanımız Erdoğan milletinden aldığı
destekle süper güçlere karşı bir mücadele başlattı.
“One Minute”, “Dünya Beşten
Büyüktür” ve benzeri çıkışlarla
Türkiye’nin uluslararası alandaki
prestijini ve etkinliğini artırdı.
Kararlı ve sert duruşuyla dosta güven, düşmana korku veren
Cumhurbaşkanımız Erdoğan Türkiye’yi piyon
pozisyonundan çıkarıp "oyun kurucu" haline
getirdi.
Ve "Oyun Kurucu" şimdi yeni hamlesini
yapıyor.
İçindeki hainlerden temizlenen Türk ordusu,
Başkomutan Erdoğan’ın emriyle “Zeytin Dalı
Harekâtı”nı başlattı. Görebildiğimiz kadarıyla bu harekât
sadece Afrin’le sınırla kalmayacak.
Türkiye geniş bir coğrafyada oyunun kurallarını
ve sınırlarını yeniden belirleyebilecek.
Şimdilerde Erdoğan’a “Gazi”
unvanının verilip verilmemesi tartışılıyor. Karşı çıkanlar
Erdoğan’ın eline silah bile
almadığını ileri sürüyorlar.
Beyler, zafer kazanmak için artık günümüzde
elinize silah almanız gerekmiyor. Zaferler önce
zihinlerde başlıyor ve zihinlerde bitiyor.
Erdoğan bir milletin zihin
yapısını değiştirerek zilletten izzete taşıdı. Başı eğik
bir milleti başı dik ve dünyaya kafa tutar hale
getirdi.
Bu büyük devrimi yapan adama mı verilmeyecek
“Gazi” unvanı da Oval Ofis’te el
pençe divan duran zihniyete mi verilecek.
Geçiniz beyler geçiniz. Siz vermeseniz bile millet
çoktan verdi Başkomutanına Gazilik unvanını…