Sorumlu gazeteciliğe davet

Abone ol

Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aydın Candabakoğlu, medyanın AB ile imtihanını sorguladı. Candabakoğlu basını sorumluluğa davet etti.

Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aydın Candabakoğlu, endişelerini dile getirdiği  başlıklı yazısında 17 Aralık yaklaşırken gazetecilerin 'milli hassasiyetler' konusunda duruşlarını yeniden gözden geçirmesini tavsiye etti:

- BİREY hakları ve yurttaşlık bilinci temelinden hareket eden Avrupa Birliği düşüncesi, ne yazık ki Türkiye'de 'ayrışmayı' körükleyen bir hareket olarak karşımıza çıkıyor. AB Liderleri'nin, Türkiye'nin tam üyeliğiyle ilgili müzakere tarihi ve şartlarını ele alacağı büyük zirveye sadece dört gün kala ortaya çıkan manzara, ülke bütünlüğü ve milletin birliğinden yana olanları, ciddi endişelere sevk ediyor.

Bir yanda Zana ve şurekasının Türkiye'yi bölme anlamı taşıyan 'otonomi' istekleri, diğer yanda Doğu ve Güneydoğu'da kapı kapı dolaşılarak halkı muhtariyet fikrine doğru yönlendiren 'ihanet anketi' ve son olarak dün Diyarbakır meydanlarında yaşanan, 40 bin kişinin kanında parmağı bulunan bölücübaşına özgürlük ve önderlik sloganları, aklı başında herkesi 'Bize neler oluyor?' diye düşündürmeli.

Çünkü bu Türkiye hepimizin.

Amacımız, hedefimiz, rüyamız; Türkiye'yi küçültmek, zayıflatmak, geri götürmek değil, büyütmek, bütünleştirmek, güçlendirmek, birey ve yurttaş haklarını iyileştirmek, ileriye götürmek, çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak olmalı.

BEYNİNDE Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma bilinci, yüreğinde bu ülkeye ve ülke insanına hizmet inancı olan herkesin; toplumu bölen, ayrıştıran, düşmanlaştıran girişimlerden kaçınması gerekir. Siyasetçisi, düşünürü, bürokratı, sade vatandaşı ve özellikle gazetecisiyle herkesin bu sorumluluk bilinciyle hareket etmesi bir görevdir, bir mecburiyettir.
Aksi davranışlar, cehalet olmaktan öte, maalesef ihanet olacaktır.

ÖZELLİKLE biz gazetecilerin konumunu, yerini, tavrını çok açık ve net bir şekilde ortaya koyması gerekir.
'Gazeteci, kurum ve kuruluşlar karşısında eşit mesafede olmalı' görüşünü taşıyanlar bulunuyor.

Yalın haliyle bakıldığında, son derece masumane ve mesleki etik açısından sanki doğru gibi görünen bu görüş, özünde son derece tehlikeli ve sakat bir anlayışın ürünüdür.

Gazeteci, bir mafya elemanı veya örgütü ile onlara karşı mücadele veren yasal güçlere karşı aynı mesafede duramaz.

Gazeteci, bir terör örgütü ile dünya barışını hedefleyen bir sivil toplum örgütüne karşı aynı mesafede kalamaz.

Gazeteci, ülkenin bütünlüğünü, milletin birliğini savunanlarla; bölmeye, parçalamaya, huzuru dinamitlemeye çalışanlar karşısında eşit mesafede yer alamaz.

Alırsa ne olur?

Mafyaya, teröre, bölücü ve yıkıcıya hizmet etmiş olur. Ekmeklerine yağ sürer.

EMBEDDED, yani 'iliştirilmiş' gazetecileri asla kasdetmiyorum. Onların gazetecilikleri bile tartışılır. Ama bağımsız hareket eden ve evrensel gazetecilik etiğine uyan hiçbir Batılı gazetecinin, El Kaide terörü ile buna karşı mücadele veren güçlere karşı eşit mesafede durduğunu açıkladığına şahit olmadım. Hiçbir İngiliz gazetecinin IRA, hiçbir İspanyol gazetecinin Bask, hiçbir Rus gazetecinin K. Osetya'daki okul baskınını gerçekleştiren teröristlerle güvenlik güçleri arasında 'tarafsız' kaldığını düşünemezsiniz.
Çünkü sonuçta gazeteci de bir yurttaştır ve her şeyden önce insandır.
Tavrını ve konumunu insanlıktan ve yurttaşlığından yana koymak zaruretindedir.

Tabii, eğer gerçekten gazeteciyse...

Yok eğer gazeteci kimliğine bürünmüş terörist, mafya veya bölücü elemanı, uşağı veya muhibbiyse, o halde durum değişir.
Okuyucuların, izleyicilerin ve meslek örgütlerinin bunları tanıması, taşıdıkları maskelere aldanmaması ve gereğini yapması gerekir.

NOKTA ... Önce insan, sonra yurttaş, sonra da gazeteci olmak sorumlu gazeteciliğin gereğidir.

Yazı: Aydın Candabakoğlu
Kaynak:

Günün Önemli Haberleri