Soma faciası: Türkiye'nin kırık maden sicili

Abone ol

Soma’daki maden faciasının ardından, gözler madencilik sektöründeki güvenlik önlemlerine çevrildi.

Soma’daki maden faciasının ardından, gözler madencilik sektöründeki güvenlik önlemlerine çevrildi.

Soma faciasından önce de madenlerdeki güvenlik sorunları siyasetin gündemine taşınmıştı.

Sadece birkaç hafta önce, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), “Maden ocakları denetlensin” önergesi Meclis gündemine gelmişti.

CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel elinde baretle konuşmasını yaparken, “Yeter artık milletvekilleri olarak madenci cenazelerine gitmekten bıktık. Bir şeyler yapılması gerekiyor” demişti.

Ancak CHP’nin önergesi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiş ve Meclis gündeminden düşmüştü.

Soma ziyareti sırasında bu önergeye değinen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise, “O dönemde Meclis çalışmasını yavaşlatmaya yönelik bir girişimdi” dedi.

Maden kazaları

Ancak Türkiye’nin maden kazaları konusunda geçmişi çok da parlak değil.

Ülkede meydana gelen ölümlü iş kazalarının yüzde 10’undan fazlası madenlerde yaşanıyor ve bu kazaların önemli bölümü de kömür madenlerinde oluyor.

Grizu patlamaları, göçükler ve karbon monoksit zehirlenmeleri genelde karşılaşılan ölüm nedenleri.

Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı’nın (TEPAV) raporuna göre, Türkiye’de çıkarılan her 1 milyon ton kömür başına 7’den fazla işçi hayatını kaybediyor.

Bu oran, Çin için sadece 1'in biraz üzerinde. ABD için ise, her bir milyon ton kömür başına sadece 0,02 işçi hayatını kaybediyor.

‘Kader’

Türkiye’deki maden kazalarında bu denli yüksek sayıda can kaybı yaşanması farklı gerekçelere bağlanıyor.

Kimileri bu durumun Türkiye’nin işyeri güvenliği konusundaki kültürel yaklaşıma dayandığı görüşünde.

2010 yılında 30 madenci Zonguldak’ta hayatını kaybettikten sonra Başbakan Erdoğan, “Maalesef bu mesleğin kaderinde bu var” demişti.

Özelleştirme furyası

İşyeri güvenliğinin 2004’ten bu yana hızlanan madenlerin özelleştirilmesi süreciyle daha da kötüye gittiği görüşleri de var.

İşçi sendikaları, madenleri alan şirketleri gerekli iş güvenliği yatırımlarını yapmamakla ve daha çok kâr elde etme arzusunda olmakla suçluyor.

Küresel metan gazı emisyonunu azaltma misyonuyla kurulmuş olan Küresel Metan Girişimi Derneği, 2013 Türkiye raporunda “Yatırım eksikliği ve özelleştirme programına dair belirsizlik” konularının Türkiye'nin sorunları arasında olduğuna dikkat çekmişti.

Maden özelleştirmeleri dalgasında Koç Holding, Sabancı Holding ve Doğan Holding dahil birçok büyük aile şirketleri de sektöre girdi.

Avrupa Kömür ve Linyit Birliği’nin verilerine göre, Türkiye’nin kanıtlanmış kömür rezervleri taş kömürü için 1,3 milyar, linyit için ise 11,5 milyar ton seviyesinde.

Diplomatik etkiler

Maden özelleştirmeleri süreci Türkiye’nin diplomatik sıkıntılar yaşamasına da neden oldu.

Afşin-Elbistan kömür havzası ve termik santrali için Birleşik Arap Emirlikleri’nin kontrolündeki TAQA firmasıyla 12 milyar dolarlık bir anlaşma sağlandığı açıklanmıştı.

Ancak TAQA daha sonra bu anlaşmadan vazgeçtiğini belirtmiş, Enerji Bakanı Taner Yıldız şirketin kararını “siyasi” olarak nitelemişti.

TAQA’nın çekilme kararı, Başbakan Erdoğan’ın Mısır’da Müslüman Kardeşleri desteklediği ve Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin görevden alınmasını kınadığı döneme denk gelmişti.

Acı hatıralar

Madencilik Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 1,2’lik bölümünü oluşturuyor.

Sektörün mali büyüklüğü 2,5 milyar dolar civarında ve 95 bin civarında madenciye isithdam sağlıyor.

Taş kömürü madenleriyle ünlü Zonguldak, ayrıca Soma faciası öncesindeki en büyük maden faciasının yaşandığı yer de olmuştu.

1992 yılında Kozlu'daki grizu patlamasında 263 kişi hayatını kaybetmişti.

Bu faciadan sonra Zonguldak’ta iş imkanlarının azalmasının da bir sonucu olarak madenci aileleri Soma dahil diğer madenlerin bulunduğu bölgelere göç ettiler.

Ancak şimdi bir çoğu Zonguldak’ta yaşanan facianın acı hatıralarıyla bir kez daha yüzleşiyor.

Günün Önemli Haberleri