İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 16 Nisan referandumundan önce
NTV’de söylediği gibi;
“15 Temmuz’da millet devletini sokaktan
topladı.”
Ardından 45 gün kadınıyla, genciyle bebeğiyle, yaşlısıyla,
engellisiyle, hastasıyla gece nöbetleri tutarak devletine sahip
çıktı.
Dedi ki:
“Ülkemi, devletimi ele geçirmek isteyen ve milletime
ateş eden bu hainleri sonu ve başı nereye dayanıyorsa, inlerine
kadar girerek temizleyin.”
Ardından operasyonlar başladı.
Güvenlik güçleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın'da talimatları
doğrultusunda kararlılıkla bu örgütün üzerine gitti. Operasyonlar
başta kamu ve bürokrasi olmak üzere ordu, emniyet, iş dünyası,
STK’larda ülkenin her yerinde bu örgütle bağlantısı olanlara
yönelik sürdürüldü ve hala sürdürülmekte.
Sadece siyasete dokunulmadı.
Ve 16 Nisan referandumu geldi.
Seçmen sandıkta özellikle iktidar partisine yönelik bir çok
mesaj verdi, bunlardan en önemlisi de FETÖ’ye yönelik
operasyonlardaki kayırma politikası idi.
Dedi ki:
“FETÖ ile mücadelede gösterdiğin kararlılığı
destekliyorum. Ama kamuya, bürokrasiye, iş dünyasına, özel sektöre
ve STK’lara dokundun, siyasete dokunmadın. Kendi iç temizliğini
yapmadın, ben bundan rahatsızım."
*****
*****
*****
AK Parti yöneticileri sonrasında yaptıkları ilk
değerlendirmelerde bu mesajı aldıklarını ifade ettiler. Hatta,
parti kongresini öne çekerek 21 Mayıs’ta olağanüstü kongre kararı
aldı, il ve ilçe kongrelerini başlattı. Amaç partide dinamizmini,
heyecanını yitirenleri dinlenmeye almak olduğu kadar FETÖ ile
anılanları da temizlemekti.
İşte tam bu kararlılığın sergilenmeye başlandığı noktada öyle
bir salıverilme oldu ki, FETÖ ile mücadele büyük bir yara aldı.
8 Eylül 2016’dan beri örgüt üyesi olmaktan tutuklu bulunan
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer
Faruk kavurmacı hafta sonu bir gece nöbetçi mahkeme tarafından
serbest bırakıldı. Özel bir hastaneden alınan rapora istinaden uyku
apnesi, ileride epilepsi hastası olabileceği ve bünyesinde büyük
hasarlar bırakabileceği gibi anlamsız bir karar.
Kararın duyulmasıyla beraber toplumda büyük bir tepki
dalgası oluştu. Hukuki olmaktan ziyade siyasi kayırmanın,
korumanın, kollamanın en bariz örneği olarak hafızalara yerleşti ve
kamu vicdanını sızlattı.
*****
*****
*****
Böyle bir kararı kabul etmek ve sindirmek mümkün değil. Bunun
Adil Öksüz’ün göz göre göre nöbetçi mahkeme tarafından
salıverilmesinden farkı yok. Bir taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan
başta olmak üzere bu mücadelede tam kararlılık sergilenecek,
diğer taraftan FETÖ ile birebir ilişkide olan kişi, damat
kontenjanından salıverilecek. Burada FETÖ ile mücadele yara aldığı
kadar hukuk sistemi bir kere daha güvenilirliğini kaybetmiştir.
Böyle bir salıverilmeden dolayı toplumun bakışının değiştiğini,
iktidar partisinin kendi içinde FETÖ temizliğini yapacağına dair
umudunun bir kez daha kaybolduğunu belirtmemde fayda var.
Hiç kimse kusura bakmasın, "Öyle mahkemenin verdiği
karardır, saygı duyulması lazım ya da raporu veren özel hastane ile
kararı veren nöbetçi mahkemenin suçu, araştıracağız” gibi
sıradan, göz boyama sözcüklerine de sığınılmasın, salıverilme, adam
kayırma düpedüz bu millete hakarettir.
Milletin gözünün içine soka soka bu kadarı da olmaz…