Siyaset doğası gereği gelgitlere açık bir yapıdır. Bugün ak
dediğine yarın kara diyen siyasetçiler her zaman vardı, her zaman
da var olacaktır. Süleyman Demirel’in “Dün dündür,
bugün bugündür” sözü bunu çok iyi özetler.
Bu tarz siyasete ve siyasetçilere alışkınız da
siyasetçinin ruhsuzu hiç mi ama hiç
çekilmiyor.
Ülke olarak zor zamanlardan geçiyoruz. Her biri bir ülkeyi yok
edebilecek büyüklükte gailelerle uğraşıyoruz.
Terör belası bir taraftan, mülteci sorunu bir taraftan, ekonomik
sıkıntılar bir taraftan ülkemiz insanını sıkıştırdıkça
sıkıştırıyor. Bütün bunların yanı sıra Suriye’de
verdiğimiz mücadele ile bütün dünya devletlerine karşı bir duruş
sergiliyoruz.
Suriye mücadelemizde geçtiğimiz hafta verdiğimiz 33
şehit ve devamındaki şehitlerimiz, millet olarak büyük acılar
yaşamamıza neden oldu. Sadece şehitlerimizin evine değil bir
milletin tamamına ateş düştü, yüreklerimiz dağlandı.
Ülke olarak şehitlerimizin acısını yüreğimizin derinliklerinde
hissettik/hissediyoruz ve hep birlikte gözyaşı
döktük/döküyoruz.
Şehit cenazeleri ise acıların, feryat ve figanların ayyuka
çıktığı görüntülere sahne oldu.
Yukarıda da bahsettiğim gibi doğası gereği olayları kendi bakış
açısına göre değerlendiren siyasetçiler, şehitler üzerinden kendi
politikalarını dikte etmeye çalıştılar, bu bağlamda söylemler
geliştirdiler. Fikirlerini açıklama adına çok da tasvip ettiğim bir
yöntem olmasa da siyasetin doğası gereği ölçülü bir şekilde
yapılması mazur görülebilir.
Lakin şehit cenazelerinde yaşanan bir sahne vardı ki hiçbir
şekilde mazur görülemez. Adeta “Bu kadar da olmaz
ki yahu!” denen bu manzaranın baş aktörü yine bir
siyasetçiydi.
İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, şehit
cenazesinde öylesine bir anlamsızlığa ve acipliğe imza attı ki asla
yenir yutulur yanı yok. Sanırsınız ki milletvekili bir cenazeye
değil de mankenlerin boy gösterdiği bir podyuma çıkıyor.
Üzerine giydiği gösteriş ve kibrin bir göstergesi olan beyaz
kürkü ile boy gösteren Aylin Cesur kendini kameralara
gösterebilmek için yapmadık şirinlik bırakmadı!
Değil şehit cenazelerinde herhangi bir cenazede olmayacak
şekilde erkeklerin namaz için tuttuğu safın en önüne geçerek
varlığını gözümüzü gözümüze soktu.
Hele bir de feryat figan ağlayan şehit yakınına sarılarak
verdiği bir poz var ki değme mankenlere taş çıkartır. Önceden
ayarlandığı belli olan fotoğrafçının kadrajına
“peyniiirrrr” der gibi bakıp poz vermeler
“yahu bu kadarı da olmaz” dedirtti.
Dedirtti, zira iman ettiğimiz ve hesaba çekileceğimiz ahiret
dünyasında peygamberlerden sonraki en yüksek mertebe olan
“şehit” mertebesine yapılan saygısızlık
ruhsuzluk değildir de nedir?
Hanımefendinin saçına, başına, yüzüne yaptığı makyajdan hiç söz
etmiyorum bile. Dedim ya hanımefendi şehit cenazesine değil podyuma
çıkmış sanki…
Siyasetçilerin “omurgasız” olanına alışmıştık
da “ruhsuz” olanına tahammül edilecek gibi
değil.
Aman Allah’ım, o ne iticilik, o ne anlamsızlık…
İnsanın havsalasının ve vicdanının anlayabileceği bir manzara
değil...
Allah’tan isteğim odur ki siyasetçinin ruhsuz olanına muhtaç
etmesin bizi. Allah muhafaza etsin bu gibiler sırf poz verme uğruna
vatan evlatlarını heder ederler.
Bakalım İYİ Parti yöneticileri bu ruhsuzluğa ne kadar
tahammül edebilecekler.
Yoksa siyaset ve siyasetçiler omurgasız olmanın yanı
sıra ruhsuz olma etiketi ile yaftalanacaklar…
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser