Sırada ne var?

Tamer DURAN tamerduran@internethaber.com

Her bayram yaklaştığında birçoğumuz belki farkına bile varmadan “nerde o eski bayramlar” diyerek geçmişi yad ederiz.

Zira bayramlar; küslerin barıştığı, kırgınlıkların son bulduğu, samimiyetin, dürüstlüğün onurlandırıldığı özel günlerdi.

O yılların çocukları olarak bizler için ise apayrıydı bayram coşkusu.

Kapı kapı dolaşır, güler yüzle uzatılacak bir şekerin çocuksu mutluluğunu, sevincini doyasıya yaşardık.

Şimdilerde hangi ebeveyn çocuğuna öylesi bir coşkuyu yaşaması için gönül rahatlığı ile izin verir?

Ne değişti de geçmişi bu kadar sitayişle anar olduk?

Değişen biz mi düzen mi?

Sanırım her ikisi de.

“Biz büyüdük ve kirlendi dünya”

Geçmişte dinlediğim ve benim için pek anlamı olmayan bir şarkının belki de en çarpıcı olan dizesiydi şimdi dilime dolanan.

O yıllarda çok fazla şey ifade etmeyen bu dize, yıllar içinde ülkemde yaşanan değişimlere şahit oldukça daha bir anlam kazandı.

Değişen düzen beraberinde bizi de değiştirmişti!

Bir yandan teknolojik gelişmeler diğer yandan darbe ile birlikte empoze edilen ithal uygulamalar milletimizi bir arada tutan tüm kavramları yerle bir etmişti.

Mantar gibi türeyen, çoğalan tarikatlar ve cemaatler toplumu hızla taassuba yönlendiriyor, böylece bizi bekleyen yeni düzen hakkında ipuçları veriyordu.

İkisinin arası yokmuşçasına bir yanda dejenere yaşam tarzını modern, çağdaş yaşam olarak sunan görsel ve yazılı basın sıra dışılıkta sınır tanımıyordu.

Diğer yanda din pompalayarak düzenden beslenen televizyon ve gazeteler akıllara durgunluk verecek hızla büyüyordu.

Türk Milleti iki arada bir derede bırakılarak iki uçtan birini tercihe zorlandı!

Büyük çoğunluğu yönlendirilmeye müsait kitleler toplum mühendisliği açısından üzerinde çalışılacak, işlenecek kıvama getirilmişti.

* * * * *

Toplum mühendisliği ile toplum dönüştürüldü.

Geçmişte toplum içinde emin, güvenilir olarak görülen dindarlar çıkarcı, fitne fesat peşinde koşan dincilere dönüştü.

Plan tutmuştu!

Sıra siyasal İslam’daydı.

İç siyasette elle tutulur ve işe yarar tek propaganda malzemesi kalmıştı; din

Din eksenli propaganda yapabilmenin tek yolu devletin temel ilkelerine saldırmaktı.

Öyle de yapıldı.

Öncelikli hedef laiklik oldu elbette fakat sonraları iç içe geçecek tartışmaların arasına cumhuriyetin tüm ilkeleri ve sembolleşmiş isimleri dâhil edildi.

Bir şey eksikti oysa…

O eksik tamamlandığında üzerinde çalışma yapılan kitle kendilerini iktidara taşıyacaktı!

Henüz istenilen kutuplaşma sağlanamamıştı.

Belki de sondan bir önceki adım olan tartışmanın odağına Laiklik-Atatürk veya tek başına Atatürk ya da laiklik ile diğer tarafta hazırladıkları toplumun, en ciddi refleks göstereceği ve tarafını netleştireceği türban…

Operasyon başarı ile tamamlanmıştı.

Beklenen tepki; oy patlaması ile işe yaradığını ispatlamıştı.

Sırada ne var?

Kürt - Türk, Alevi - Sünni meselesi olabilir mi mesela?