Sina Çölü'nde umuda yolculuk trajediyle bitiyor

Abone ol

Hayatlarını ortaya koyup daha iyi bir yaşam umuduyla yol çıkan Afrikalı göçmenler, çoğu zaman kendilerini çöl ortasında buluyor; rehin kalma, soyulma, tecavüz ve ölüm tehlikesiyle yüzleşiyor.

Mısır-İsrail arasındaki çöl insan tacirlerinin tercih ettiği bir güzergah

Orta Doğu'nun bitmek bilmeyen savaşlarına tanıklık eden Sina Çölü'ne karanlık çökerken, gizli bir randevu için yoldayız.

Bizi buluşma noktasına götüren, takip ettiğimiz jip bir süre sonra ana yoldan saparak kum tepelerinin arasına giriyor ve duruyor.

Durduğumuz yer çölün ortası. Gökyüzü milyonlarca yıldızla dolu.

Birkaç kilometre ötede ise İsrail'in ışıkları seçiliyor. Buraya insan kaçakçıları ile buluşmak için geldik. Önünde birkaç tane jipin beklediği bir çadır kampında kalıyorlar. Bunlar her yıl binlerce Afrikalıyı kaçak yollardan İsrail'e sokan Bedeviler...

Beş Bedevi, ateşin çevresinde bağdaş kurmuş, küçük bardaklarda şekerli çay içiyor.

Konuşmaya pek hevesli değiller. Konuşmayı, rehin tuttukları iki Afrikalı göçmene bırakıyorlar.

Ailelerinden fidye bekliyorlar

Rehinelerin ikisi de Eritreli. Biri 15 yaşında. Adı Amar. Neden İsrail'e geçmediklerini sorduğumuzda parasının olmadığını söylüyor.

Ağabeyinin göndereceği iki bin doları bekliyor. Bu şekilde kaçakçılar ile bir anlaşmaya varabileceğini umuyor.

İsrailli sivil toplum kuruluşları mağdurlara yardım ediyor

Bir iki kelime de olsa konuşmayı başardığımız bir Bedeviye, göçmenlere yönelik kötü muameleyi soruyoruz.

"Yapanlar var, ama biz yapmayız. Bizim işimiz parayla. Ödeme yapmadan sınırı geçemezler " diyor ve ekliyor:

"Genelde buraya beş parasız geliyor Afrikalılar. 30 kişiden ancak 10'u ödeme yapabiliyor. Ama biz ödeme yapmalarını beklerken yine de onları beslemek zorundayız. Bu da bize para kaybettiriyor."

Sınırın öte yanında, Tel Aviv'deki bu klinikte Eritre, Etiyopya ve Sudan'dan yüzlerce göçmen tedavi görüyor.

Canını kurtaran şanslı

Neler yaşadıklarını, burada daha iyi görüyorsunuz. Amira adlı Etiyopyalı bu kadın başından geçenleri şöyle anlatıyor:

"Yola çıkmadan önce kaçakçılara iki bin dolar verdik. Ancak Sina'ya vardığımızda, fiyatı üç bine çıkardılar. İtiraz edince de dövdüler."

"Sonra kadınları erkeklerden ayırarak soydular. Hepimize tecavüz ettiler. Kocam aklını kaçırdı. Hastalandı ve yolda öldü. Sadece o değil, beş adam daha bu acıya dayanamayarak hastalandı ve öldü. Kocamı gömemedim bile."

Amira yaşadıklarını anlatırken gözyaşlarını tutamıyor

Amira'nın başına gelenler münferit bir olay değil.

Tel Aviv'deki kliniği işleten, İnsan Hakları Savunucusu Doktorlar grubunun yöneticisi Ran Cohen, insan kaçakçılarının şiddetine maruz kalan göçmen sayısının giderek arttığına işaret ediyor.

"Kadınlar tecavüze uğruyor. Erkekleri ise bir tek kafaları dışarıda kalacak şekilde kuma gömüp günlerce bırakıyorlar." diyor.

"Buraya geldiklerinde ağır travmalara şahit oluyoruz. Psikolojik yardımın yanı sıra, kadınların kürtaj olmaları da gerekiyor. Son 6 ayda 100'den fazla kadını kürtaja gönderdik."

Soyulmadan, dövülmeden, tecavüze uğramadan İsrail'e varmayı başaran Afrikalı göçmenler mutlu bir azınlık adeta.

Geride bıraktıkları Sina Çölü'nde ise koşullar her geçen gün kötüleşiyor. Aşiretlerin hüküm sürdüğü, hukukun olmadığı bir bölge olduğu için de, ne kimse orada kaç göçmen olduğunu, ne kaç kişinin tecavüze uğradığını, ne de kaç kişinin öldüğünü biliyor.

Günün Önemli Haberleri