Bir toplumun kültürel ve manevi değerleri toplumun müşterek
değerleri olup, bireyler arasında organik bir bağın oluşmasına ve
beraber yaşama azmine katkı verir. Onun için bir toplumun mayasını
bozup köleleştirmek isteyen kimseler bu değerlerden irtibatını
koparmaktan başlarlar.
İslam’ın peygamberden sonra en saygın şahsiyetleri sahabelerdir,
hele o sahabeler ki tevhit bayrağını buralarda dalgalandırmak için
terki vatan edip, İslam inancını ta ecdadımıza kadar ulaşmasına
sebep olan sahabeler olunca onlara karşı bir kat daha minnettar
olmaz mıyız?
Bilen biliyor, bilmeyen de öğrensin ki Diyarbakır Hz.Süleyman
camisinde 27 güzide sahabe medfundur. O sahabeler ki 639 yılında
Diyarbakır’ın fethi esnasında şehit düşmüşlerdir.
Gördüklerimi söylüyorum yarım asırdır etrafı çöplükten
geçilmeyen Hz.Süleyman’a bir de bugün gidin bakın bakayım nasıl da
takdire şayan bir çevre düzenlemesine ve peyzaja kavuştu.
İnşallah Diyarbekir insanı o güzelliğin değerini bilmenin yanı
sıra o alanda manevi bir atmosfer içinde kendini hissedip adaba
muhalif hareket etmez.
Saray kapının girişinden tutun dingil havaya kadar ekilen çimin
yeşilliğiyle, dikilen ağaçlarıyla, göstermelik mini
havuzlarıyla, ahşap oturma alanlarıyla ve betonarme mesire yolları
ve merdivenleriyle hakikaten birbirini tamamlamış desem inanın,
imkânınız varsa siz de en kısa zamanda oraları ziyaret edin.
Galiba şehrimizin insanı bu tür güzelliklere hasret kalmış ki,
uzaktan bir az seyrettim tıpkı sağa sola koşuşturan karıncalar
misali bir heyecan içinde hareket halindeydiler.
Bu güzel mesire alanının bu şekli almasında emeği geçen herkese
candan teşekkür ederim.
Karar verenden de, ödenek ayırandan da, ihalesini alıp bu işi
sağlam yapandan da, burada emeğiyle çalışandan da Allah razı
olsun.
Bundan önceki belediye başkanlarından biri “iş-kur” çerçevesinde
çalışan ancak mesaisi bittikten sonra Hz.Süleyman camisi ve
çevresinde gönüllü temizlik yapanı çağırıp diyor ki; “Ben sana ne
dedim? Özellikle Sülünün etrafını temizleme!” diyecek kadar
sahabe düşmanıyken bir de şimdiki haline bakın, nerden nereye?demek
içimden geldi. Sakın o adam buraları görmesin kahırdan
ölebilir.
Boşuna dememişler “bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ
olur” eğer bu halk oylamasında
“evet” demek için bir neden arıyorsanız sadece bu
bile yeter. Bu mesire alanı Diyarbakır insanı ve bu şehri ziyaret
eden misafirleri için yapılmıştır.
Umut ediyorum ve inanıyorum ki, yılın en az altı ayını
Diyarbakır insanı bu manevi atmosferi zengin mesire alanında gezip
tozacak, nefes alacak, huzur bulacak. Bir şartla Büyükşehir
Belediyesi bir an evvel oranın güvenliğini ele alırsa, yoksa bu
güzelliğin ömrü bir haftadır!
Hala birileri diyor ki “beş bin ev yıktılar, bunu
yapmışlar çok mu?” hay sizin yalanlarınız batsın!
Diyarbakır insanı evlerini kimin yıktığını iyi biliyor, delil mi
istiyorsun? “Sur direnişine” destek
vermediği zaman ben bunu fazlasıyla anladım, sen anlamamışsan git
IQ’nu ölç, kimseden şikayet etme.
Bu güzellikleri seyredince “şimdi Hz.Süleyman’na
yakıştı” demekten kendini alıkoyamıyorum.
Keşke bazı günler sadece kadınlara özgü olsa, bazı günlerde
sadece erkeklere, bazı levhalarda da;
*Burası mübarek bir mekandır,
*Peygamberin arkadaşları burada haberin var mı?,
*İman, edep ve marifeti şehit sahabeler bize ulaştırdı,
*Hz.Süleyman’da 27 İslam fedaisi yatıyor,
*Halvet Baba üç defa iş makinasını durdurdu(belki uyduruktur
diye kabrini yıkmaya çalıştılar, iş makinası üç defa arıza
verdi)
Gibi ifadeler yazılı levhalar olsa, sizce de daha iyi olmaz mı?
Bence iyi olur.
Diyarbakır insanına, Türkiye’ye ve UNESCO’ya hayırlı olsun.