Seçim sonuçlarının hemen ardından AK Parti'ye yakın
duran ama tavırlarıyla AK Partililer'i bile rahatsız eden bazı
isimlerde gözle görülür bir dönüş/üm yaşandı.
Bunlardan biri daha seçim gecesi rotayı kıran Ömer Turan'dı.
Geçen gün de Nihat Doğan'dan "AK
Parti'ye küstüm, oynamıyorum" tarzında
bir açıklama geldi.
Hatta "Devrim önce kendi evlatlarını
yemeye başlar. Sen kendi evladını yedirirsen bir tane kim olduğu,
ne olduğu ve nereden geldiği belli olmayan bir ucubeye, seni
yerlerken de kusura
bakmayacaksın” diyerek çıtayı baya
yükseltti.
Valla AK Partililer Ömer Turan, Nihat Doğan gibi isimlerin bu
dönüş/ümlerinden o kadar memnun
ki "darısı diğerlerinin
başına" diye dua ediyorlar.
Velhasılı; şimdi CHP düşünsün!
HERKES ŞİKAYETÇİ
MADEM...
AK Parti içerisinde kiminle konuşsam oluşan siyasi
iklimden, gidişattan memnun değil.
Eskiden dost meclislerinde, kapalı kapılar ardında yapılan
özeleştiriler/eleştiriler artık her yerde yüksek sesle
dillendirilmeye başladı.
Aynı rahatsızlık çok daha fazlasıyla medyaya karşı
var.
İktidara yakın yayın organlarında kullanılan medya dilinin, AK
Parti'ye çok zarar verdiği konusunda nerdeyse herkes hem fikir.
Zaman zaman bunun gündeme getirildiği köşe yazılarını da
okuyoruz.
Yazanları "hain" ilan
eden küçük bir azınlık dışında bu yazılar büyük ilgi
görüyor.
Herkes medyadan şikayetçi, Cem Küçük bile!
Dönüp işin sosyolojik boyutuna bakıyorsun, orda da işler hiç iç
açıcı değil.
Daha dün Hayrettin Karaman dindar iş adamlarının hakkı
gözetmediğini, liyakati yok saydığını
belirterek ''eline para geçen ve zengin
olan ‘dindarlar’, lüks ve israfta dinsiz veya dini hayatı
gevşek/kusurlu olanları fersah fersah
geçtiler' diyerek dindar kesimin içinde
bulunduğu çürümeyi işaret etti.
Demem o ki; Bir dokunup bin ah
işittiğimiz bu ortamda, herkes bu kadar şikayetçiyse niye bir
şeyler düzelmiyor?
Kimse taşın altına elini koymak mı istemiyor yoksa bu gidişattan
nemalanan bir kesim var ve kimse o kesimle karşı karşıya gelmek mi
istemiyor?
Bu konuda sorulacak çok soru var ama cevap malesef hep şuna
çıkıyor: Yazık oluyor hem de çok
yazık!
ŞU İKİ KONUDA
ANLAŞALIM...
Konu şiddet olduğunda; yumruğu
atanın da yiyenin de partisine, ideolojisine, inancına bakıp buna
göre tepki vermeyi bırakmaz ve hep bir
ağızdan "Kimden gelirse gelsin şiddete
hayır!" diyemezsek,
Konu cinsel istismar ve taciz
olduğunda; sapıkları vakıfmış,
partiymiş, ideolojiymiş hatta tuttuğu takımmış falan diye ayırmayı
bırakmaz ve hep bir ağızdan "Lanet olsun
tacizcinin, tecavüzcünün her
türlüsüne" diyemezsek,
Kusura bakmayın ama bizden bi cacık olmaz!
RTÜK'TEN ÇOK YERİNDE BİR
AÇIKLAMA
RTÜK'ün eleştirilecek milyon tane şeyi var.
Ama Küçükçekmece'de 5 yaşındaki o kız çocuğuna yapılan
korkunç olayın ardından alkışlanacak bir açıklama
yaptı.
Açıklamanın bir kısmı şöyleydi "Ekranlarda
ve sosyal medyada mağdur yavrumuzun görüntüleri fütursuzca
paylaşılıyor. Medya organlarımız şunu asla unutmamalıdır.
Çocuğumuzun ve üzüntülü ailesinin insani ve yasal hakları var.
Buzlanarak dahi olsa istismara uğrayan küçük bir çocuğun ya da
ailesinin görüntüleri kamuoyuna servis edilemez. Haberlerde
kullanılan dille alakalı olarak, yayıncılarımızdan azami hassasiyet
beklemekteyiz. Medyamız bu olağanüstü olayı, doğal bir şeymiş gibi,
kanıksatıcı bir üslupla ele almamalıdır."
Ne zaman böyle bir olay yaşansa medya, olayın üstüne
adeta bir akbaba gibi çöküyor.
Ne haber diline, ne kullanılan görüntülere ne de haber içeriğine
özen olmadığı gibi olayın daha da köpürtülerek bir reyting ya da
tık malzemesi haline getirildiğini görüyoruz.
Kamuoyunu bilgilendirmenin ötesine geçen bir şehvetle,
farkına varmadan ya da belki de vararak istismara uğramış bir çocuk
medya eliyle yeniden istismar ediliyor.
Bunun için RTÜK'ün açıklaması çok yerinde ve
önemliydi.
RTÜK, bu konuda sadece hatırlatmada bulunmakla kalmamalı, özellikle
istismar haberleriyle ilgili hassasiyet göstermeyen yayın
organlarına yaptırımda bulunmalı.
Bu zamana kadar çeşitli kurumlar tarafından onlarca, yüzlerce
medya çalıştayı yapıldı. Çıkan raporları ne yapıyorlar merak
ediyorum.
Medya düzeninde değişen hiçbir şey olmadığına göre
anlaşılan o ki yapmış olmak için yapılan çalışmalar
bunlar.
Keşke birileri öncülük etse de bu konuyla ilgili medyada
topyekün bir seferberlik başlatılsa.
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra