Sicil notuna 88 verip ordudan attılar!
Abone olGeçmişte ordudan ihraç edilenlerin çoğu, Anayasa değişikliğinden sonra Milli Savunma Bakanlığı aleyhine dava açtı!
Geçmişte ordudan ihraç edilenlerin çoğu, Anayasa
değişikliğinden sonra Milli Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Dava dosyalarına giren
belgeler, ordudan atılan subaylara yapılan baskı ve haksızlıkları
gözler önüne seriyor.
Bir astsubay, sicil notuna 88 verildikten bir ay sonra ordudan atılmış. Lojmanda oturmadığı halde evinde arama yapılmış. Aramalarda yasa dışı bulguya rastlanmamasına rağmen ordudan ihraç edilmiş. Bir başka astsubay ise günlerce 3 metrekarelik hücrede tutulmuş. Duvara parmakları üzerine yaslanma cezası verilmiş. Yatağı alınarak beton üstünde yatırılmış. Gözü bağlı olarak sorgulanmış. Astsubaydan haber alamayan baba, Başbakanlık'a mektup yazarak yardım istemiş.
Gösterdiği başarıdan dolayı takdirname ve ödüllere layık görülen Astsubay Zeki Berber'in evinde arama yapılmış. Askeri lojmanda ikamet etmediği halde mahremine girilen Berber'in ailesi zor anlar yaşamış. Arama tutanağına, evde irticai faaliyet diye adlandırılacak belge ve bulguya rastlanmadığı yazılmış. Berber, kendisini aklayan tutanağa rağmen 1 yıl sonra ordudan atılmış.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi kararıyla 04 Temmuz 1997 tarihinde Zeki Berber'in Ankara Elmalı'daki evinde yapılan arama sonunda tutulan tutanakta şu ifadelere yer alıyor: "Yapılan aramada devletin temel nizamını değiştirerek şeriata dayalı bir devlet düzeni kurmak istem ve faaliyetleriyle ilgili bilgi ve belge niteliği taşıyan hiçbir suç deliline rastlanmamış ve bu türlü bir bilge ve belge bulunamamıştır."
TSK'den ihraç edilmeden bir ay önce 02 Mayıs 1998 tarihinde
birinci sicil üstü tarafından 91, ikinci sicil üstü tarafından 84
ve ortalaması 87,5 notunu alan Astsubay Başçavuş Zeki Berber, 16
Haziran 1998 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararıyla ordudan ihraç
edildi. İhraç kararında "Tutum ve davranışları ile yasa
dışı görüşleri benimsediği" belirtildi.
Cihan'a konuşan Zeki Berber, mayıs ayında yüksek sicil verilirken, bir ay sonra sözde disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan ilişiğinin kesilmesine bir anlam veremediğini belirtti. Berber, "28 Şubat kararlarıyla ünlenen 1998 yılı bilindiği üzere karışık bir dönemdi. 18 Haziran 1998 tarihinde ayrılma yazısı bana tebliğ edilmek üzere Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan geldi. 1. sicil amirim Kd. Alb. Vahit Bezircioğlu ile Hv. Loj. Kurmay Başkanı Tuğgeneral Veli Köroğlu ayrılma yazıma çok şaşırdı. Vahit Albay, kurmay başkanına 'Böyle saçma şey olamaz, bizim onayımız alınmadan tepeden böyle bir şey yapamazlar, ben bu arkadaşı tanıyorum çalışkan, disiplinli biri diyerek' tartıştı. Kurmay başkanı da kendisinin de önceden haberinin olmadığını söyledi. Buradan anlaşılıyor ki, benim atılmam için çalıştığım birlikten herhangi bir dosya hazırlanıp Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gitmemiş. HKK, ayrılmamla ilgili işlemi sıralı sicil amirlerimin haberi olmadan yapmış. Mayıs 1998 ayında verilen sicil notumun ortalaması 88'di. Fakat bir ay sonra bu notu almış olmama rağmen ordudan attılar." dedi.
28 GÜN BOYUNCA 3 METREKARELİK HÜCREDE TUTTULAR
11 yıl TSK'da görev yapan Rahmi Keskin'in yaşadıkları da ibret
verici. Keskin, 21 Aralık 1990 tarihinde YAŞ kararıyla yasa dışı
irticai görüşleri benimsediği için ordudan atılmış. Sadece
atılmakla kalmamış, 28 gün boyunca hücrede tutulmuş. Eylül 1990'da
Hava Kuvvetleri Komutanlığı emriyle özel görevle Ankara Etimesgut
12. Hava Ulaştırma Grup Komutanlığı'nda kurulan özel tecritli
hapishanede sorgulanan Keskin, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Özel tecritli hapishanede dini inançlarım ve
düşüncelerimden dolayı sorgulandım. Yargılanmadan 28 gün hücrede
hapsedildim. Sorgulamada gözlerim bağlıydı, karşımdakilerin kim
olduğunu görmedim. Sorgucular birtakım şahısların isimlerini ve
babam hakkında sorular sordu. Sordukları kişilerin bir kısmını
tanıyordum, bir kısmını tanımıyordum. 3 metrekarelik bir hücrede
kimseyi görmeden yaşadım. Nöbetçilerle bile konuşmak yasaktı. Her
türlü yayınını okumak yasaktı. Odanın pencereleri içeriden ve
dışarıdan kapatılmıştı. 24 saat ışık altındaydım ve ışıkları
kapatmak yasaktı. Haftada bir gün banyo hakkı veriliyordu.
Küfürler, hakaretler yapılıyordu. TSK'ya yakışmayacak, haysiyet
kırıcı muamelelere maruz kaldım. 1.5 metreden duvara parmaklar
üzerine yaslanma cezası verildi. Yatak alınarak beton üstünde yatma
cezası verildi. Bu hapis cezasından 6 ay sonra 'tutum ve
davranışlarım ile yasa dışı irticai görüşleri benimsediğim'
gerekçesi ile ordudan atıldım."
BAŞBAKAN YILDIRIM AKBULUT'A GÖNDERİLEN MEKTUP
Eşi kapalı olduğu için mahkeme kararı olmadan 28 gün boyunca
sorgulanan Rahmi Keskin'den bu süre zarfında ailesi haber alamamış.
Bunun üzerine baba Mustafa Keskin, Başbakan Yıldırım Akbulat'a
mektup göndererek yardım istemiş. Başbakan Yıldırım Akbulut, 15 gün
sonra gelen cevabında, konuyu Milli Savunma Bakanı'na havale
ettiğini bildirmiş. Dilekçeye elle tutulur ciddi bir işlem
yapılmamış. Rahmi Keskin, ordudan atıldıktan iki yıl sonra Ocak
1993 tarihinde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na başvurmuş.
Komisyonun, 26 Ocak 1993 tarihinde tarihi bir karar vermiş. Dönemin
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sabri Yavuz'un imzasını
taşıyan kararda şöyle deniyor: "Yüksek Askeri Şura
kararlarının yargı denetimi dışında tutulması insan haklarına
aykırı olup, bu tasarruflara karşı yargı yolunun açılması hukuk
devletinin ve temel hak ve özgürlüklere saygının bir
gereğidir."
ORDUDAN İLİŞİĞİ KESİLENLERE YARGI DENETİMİ YOLU ZORLAMAYLA KAPATILDI
Ordudan ilişiği kesilen subay ve astsubaylardan 129'u için Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne dava açan avukat Mehmet Katar, mağdurların, hiçbir hukuki gerekçe olmadan işkence ve hücre hapsi ile sorgulandığını, hakaret ve küfürlerle rencide edildiğini, yalan makinesine bağlandığını söyledi. Katar, "Ordudan personel atma işleminin, 26 sayılı TSK Personel Kanunu çerçevesinde yapılması gerekiyordu. Genelkurmay Başkanı'nın önerisi üzerine Milli Savunma Bakanı'nın kararı ile bu mümkündü. Bu şekilde ordudan ayrılan personel için yargı yolu açıktı. Bu yasal yol, bu şahıslar için hiçbir zaman tercih edilmedi. Bu kişiler ile ilgili ordudan ayırma işlemleri yargı denetiminden kaçırıldı." diye konuştu.
ERGENEKON VE BALYOZ'DAN TUTUKLU KALANLAR İSE TERFİ ETTİRİLİYOR
Ordudan ilişiği kesilen personelin bir tanesinin bile yasa dışı en küçük soruşturma geçirmediğini vurgulayan Mehmet Katar, "Son zamanlarda çeşitli nedenlerle muvazzaf olan subay ve astsubaylar hakkında çok ağır ithamlarla ceza davaları açılıyor. Ağır itham altındaki TSK personeli terfi ettiriliyor. Hatta bazıları yıllarca tutuklu kaldıkları halde görev yerlerini ve makamlarını muhafaza ediyor. Albaylar Cemal Temizöz, Dursun Çiçek, yüzlerce Kafes, Balyoz, Poyrazköy sanıklarına yapılan bu uygulamalar çifte standart oluşturuyor." dedi.
AYİM YARGIÇ GÜVENCESİNE SAHİP BİR MAHKEME DEĞİL
Avukat Mehmet Katar, AYİM ile ilgili çarpıcı bir tespitte de bulundu. Katar, "Haklarını aramak ve gerekirse yargılanmak için AYİM'e müracaat eden bu kişiler için AYİM Türkiye'deki tek mercidir. AYİM'in yargıç yapısı davacıları endişeye sürüklemektedir. AYİM'de görev yapan 5 yargıçtan 3'ü hakim, diğer ikisi ise muvazzaf subay olup Genel Kurmay Başkanlığı tarafından atanıyor. Yani AYİM, yapısı itibari ile tam anlamı ile yargıç güvencesine sahip bir mahkeme değil. Yine de bu mahkemenin en adil kararı vermesini bekliyoruz. " ifadelerini kullandı.