Ses kısıklığını geçiştirmeyin
Abone olPek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilen ses kısıklığı ciddi hastalıkların da habercisi.
Sesi oluşturan mekanizma aslında oldukça basittir. Ses telleri
denilen kas sistemi, kıkırdaklar ve sinirlerle uyarılarak açılır ve
kapanır. Açıldıkları zaman nefes alırız. Kapandıkları zaman ise
aşağıdan, yani akciğerlerden gelen hava, iki ses telinin arasından
geçerken bir vibrasyon oluşturur. Bu da sesin oluşmasını
sağlar.
Boğazımızdaki yani burnumuzun arkasındaki geniz boşluğumuz ve ağız
boşluğumuz bunun rezonansını verirken, dilimiz de karakterini
verir. Sesin ana mekanizması olan ses tellerinde oluşabilecek
herhangi bir oluşum, hastalık ya da problem ses kısıklığına yol
açabilir.
SES KISIKLIĞININ NEDENLERİ
Üst solunum yolu enfeksiyonları:
Ses kısıklığının en sık görülen nedeninin üst solunum yolu
enfeksiyonları olduğunu belirten Acıbadem Hastanesi Bakırköy KBB
Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ferhan Öz, bu
gibi durumlarda sesin birkaç gün kadar hiç çıkmayabildiğini
söylüyor:
“Üst solunum enfeksiyonu yaşayan örneğin sinüziti olan bir kişi,
ses tellerine doğru akıntısı olduğu için öksürmek zorunda kalır.
Öksürük travması, seste daha çabuk yorulmayı getirdiği için ses
kısıklığı yaratan başlıca sebeplerden biri.”
Sesin yanlış kullanımı:
Prof. Dr. Öz, günümüzün modern dünyasında sesin yanlış kullanımına
bağlı ses kısıklıklarının da sıkça görülmeye başlandığını
vurgulayarak, “Sesini daha profesyonel kullanan insanlar yani
öğretmenler, doktorlar, avukatlar, çağrı merkezleri çalışanları
veya pazarcılar gün içinde çok sık veya çok yüksek tonda konuşmak
durumundalar. Bunların bir kısmı yoğun ve gürültülü ortamlarda
çalıştıkları için sesini yanlış kullananlar daha çok bu gruplardan
çıkıyor” diyor.
Sesi yanlış kullanmak aslında normal ses tonundan daha yüksek tonda
konuşmak ve yüksek tonda uzun süre konuşmak anlamına geliyor.
Çevresel faktörler nedeniyle sesi yükseltmek, sesin kısılmasına yol
açacak kadar sesi yanlış kullanmaya sebep olabiliyor. Uzmanlar
sesini yoğun kullanmak zorunda olan kişilere özellikle bol su
içmelerini öneriyor.
Prof. Dr. Öz, “İnsanlar konuşurken su içtikleri ve ses tellerini
ıslak tuttukları sürece, ses telleri çok daha rahat çalışır. Islak
bir ortamda, kaygan bir zeminde, aşağıdan gelen havayla çok daha
iyi titreşirler” diyor.
Nemli, klimalı veya basınçlı ortamlar da ses kısıklığına sebep
olabilen faktörler arasında. Örneğin uçakta bağırarak konuşmak sesi
yoran bir yanlış ses kullanımı.
Reflü ve alerji:
Ses kısıklığına sebep olan hastalıkların başında ise reflü yer
alıyor. Yapılan araştırmalara göre ses kısıklığı nedenlerinin
yaklaşık yüzde 64’ü reflü nedeniyle oluşuyor. Midedeki asidin yemek
borusuna kadar gelmesi ve bu asit salgısının yemek borusunun dışına
çıkıp ses telleri üzerinde zehirleyici (toksik) bir etki yapması
ses kısıklıklarına sebep oluyor. Buna larengofarengeal reflü
deniyor. Bu durumlarda hasta sürekli olarak sesini temizlemek
zorunda kalıyor.
Ses kısıklıklarına neden olan bir diğer faktörün alerji olduğunu
belirten Prof. Dr. Öz, alerjik bir insanın özellikle alerjenle
karşı karşıya kaldığı dönemde sıkıntılar yaşadığını vurgulayarak,
“Bahar aylarında kişinin sesinde yorgunluk, ses tellerindeki
ödemden dolayı bir kabalaşma olur. Bu dönemde sesini yorması ve ona
daha fazla güç vermeye kalkışması yanlış bir kullanımdır”
diyor.
Nodül ve polipler:
Tüm bu yanlış kullanımlardan bir ya da birkaçı birleşerek ses
telinde nodüle neden oluyor. Her iki ses telinde de simetrik olarak
oluşan nasırlaşma gibi kabarıklıklara nodül deniyor. Nodül tamamen
yanlış kullanma sonucunda oluşuyor. İnsanların kendilerini ses
kısıklıklarından korumalarının en önemli yolu seslerini doğru
kullanmayı öğrenmeleri. Nodül çok uzun zamanda gelişiyor. Örneğin
bir öğretmenin işe başladıktan hemen sonra sesinde nodül oluşmaya
başlarsa, belirtisi olan ses kısıklığı bir hafta sonra değil en az
3 ay sonra ortaya çıkıyor.
Polip ise yine sesin yanlış kullanımına bağlı olarak gelişen akut
bir travma. Bilinçsiz bir şekilde yapılan ani bir bağırmaya bağlı
olarak oluşan küçücük bir kanamayla ses telinde polip oluşuyor.
Bağırırken sinirli olmak ve aşırı gerginlik de polipe neden oluyor.
Oldukça sık görülen polipler bir günde ses kısıklığı yaratıyor.
Hastalar genelde, maça gidenler, sinirli bir şekilde çocuğuna
bağıranlar veya pazarcılardan oluşuyor.
Kist ve papillom:
Ses kısıklığını yaratan bir diğer faktör ise kist. Ses telinin
içinde yer alan kist, oradaki salgı üreten bezlerin tıkanmasıyla
oluşuyor. Kist en fazla öksürükle birlikte görüyoruz. Örneğin yoğun
bir üst solunum yolu enfeksiyonu sırasında öksüren bir kişide kist
oluşabiliyor. Kist oluştuktan sonra ise, seste yorgunluk ve
çatallanma oluyor. Özellikle çatallık kistin çok tipik bir
örneği.
Selim lezyonlar da ses kısıklığına yer açabilen faktörlerden. Selim
lezyonların hiçbiri kanser değil ve dikkatli muayene edilip doğru
tanı konulduğunda cerrahi tedavi sayesinde gayet başarılı sonuçlar
almak mümkün.
İyi huylu bir tümör olan papillom hastalığı da ses kısıklığına
sebep açan faktörlerden biri. Bu hastalığın en büyük özelliği ise
sürekli tekrar etmesi. Bu yüzden tedavisinde kullanılan lazer
cerrahiyi de tekrar etmek gerekiyor. Erişkin kişilerde kanserleşme
riski olan papillom, hep kontrol altında tutulması gereken bir
hasta grubu. Çünkü sağlıklı dokuda bile hücrelerin içinde bu virüsü
bulabilmek mümkün. Cerrahi tedavi başarısı ses kalitesi açısından
bakıldığında çok yüksek oranda olmayabiliyor.
Reinke ödem:
Ses kısıklığına neden olan bir diğer hastalık, ses tellerinde
oluşan ve Reinke adı verilen ödem. Özellikle sigara içen kadınlarda
görülen bu hastalık, kadınlarda erkek gibi kalın sesle konuşma
şeklinde kendini gösteriyor. Reinke, çok konuşan, reflüsü olan,
günde bir paketin üzerinde sigara içen kadınların hemen hepsinde
oluşan bir problem.
Diğer sebepler:
Ses kısıklarının nadir görülen sebeplerinden biri de doğumsal
bozukluklar. Bunların arasında en sık görülen, ses tellerinin
yapışık olması ve birbirlerinden ayrılmamış olması. Doğumsal
bozuklukların tedavisinde çok küçük yaşlarda çok iyi sonuçlar elde
edilmese de, daha ileri yaşlarda bu başarıyı yakalamak mümkün.
Hipertansiyon ilaçları, doğum kontrol hapları gibi östrojen
ilaçları da ses tellerinde kuruma yaptığı için ses tellerinin daha
çok yıpranmasına neden olabiliyor.
MUAYENE VE TANI
Ses kısıklığı olan bir hastanın yapması gereken ilk şey vakit
geçirmeden bir KBB uzmanına başvurmak. Ses tellerinin muayenesinde
eskiden sadece ayna kullanılırken günümüzde artık mikro kameralı
endoskoplar ve stroboskop kullanılıyor. Aynalar ise bugün hala ses
tellerinin gerçek rengini ve hareketliliğini görebilmek için
kullanılan araçlardan biri. Ancak mikro kameralı endoskopların
avantajları oldukça fazla.
Prof. Dr.Öz, “Kameralarla elde ettiğimiz görüntüleri bilgisayarda
saklayabildiğimiz için hastayı defalarca muayene etmek yerine,
kaydı defalarca seyredip değerlendirebiliyoruz. Bu hastaların
tedavi sonrası ve öncesi durumlarını rahatlıkla
karşılaştırabiliyoruz. Ses tellerinin yavaşlatılmış hareketlerini
izleyebilmek için ise stroboskop kullanıyoruz. Stroboskop sayesinde
bir ses telinin diğerinden farklılığını, ses tellerindeki
dalgalanmayı izliyoruz. Bu dalgalanma bize ses teli içinde veya
dışındaki kitle, lezyon veya hastalık konusunda fikir verebiliyor”
diyor.
Uygulanan bir diğer muayene yöntemi hastalığın sesiyle ilgili
akustik analizler, yani ses değerlendirmesi. Ancak bu analizler,
kişinin sesi gününe, psikolojisine ve duygusal durumuna göre
değiştiği için birkaç kez tekrarlanmayınca sağlıklı sonuçlar
vermiyor.
Tanıdaki en önemli unsurlardan biri, hastanın kanserle mi yoksa
kanser dışı bir durumla mı karşı karşıya olduğunu belirlemek. Prof.
Dr. Öz deneyimli bir KBB hekiminin muayene sırasında nodülü,
polibi, kisti hatta papillomu bile birbirinden ayırt edebildiğini
belirtiyor. Prof. Öz şöyle konuşuyor:
“Ancak şüphelendiğimiz bir durumda mutlaka dokudan biyopsi
alıyoruz. O kadar çok birbirine benzeyen, birbirini taklit eden
unsur arasından ayrım yapamama riski her zaman var. Araştırmalar
muayenede konulan tanının, ameliyathanede mikroskopla bakıldığı
zaman yüzde 31 oranında değişebileceğini gösteriyor bize.”
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Nodüller:
Nodülün tedavisinde sesin düzelmesi için hastaya ses terapisi
uygulanıyor ve sesini düzgün kullanması öğretiliyor. Öncelikle
nodüle yol açan ve sesini yanlış kullanmasını etkileyen faktörler
belirleniyor. Daha sonra hastayı bunlardan arındırma çalışmaları
başlıyor. Nodülde, cerrahi tedavi en son düşünülen yöntemlerden
biri. Ancak nodülün dışındaki polip ya da kist gibi tüm
hastalıklarda cerrahi tedavi uygulanıyor. Bu hastalıkların altında
da sesin yanlış kullanımı olduğu için, bu hastalara da operasyon
öncesi ya da sonrasında mutlaka ses terapisi öneriliyor.
Ses terapisi, bir kişinin sesini düzgün bir şekilde
kullanabilmesini hedefleyen bir tedavi yöntemi. Bu yöntemde
hastanın sesini kullanırken, postürü, boynunun yapısı, ağzının
açılması, dilini kullanma şekli, diyaframı ve nefes alışı ile
ilgili her şey öğretiliyor. Eğitimli ses terapistleri tarafından
uygulanan bu yöntem, gırtlak kanseri gibi hastalıkların da
rehabilitasyonunda önemli bir rol oynuyor.
Reflü:
Reflü ise medikal tedavi ve hastanın yaşamında gerekli değişimlerin
yapılmasıyla tedavi ediliyor. Hastanın kilo almaması; çikolata, çay
ve kahve tüketiminden kaçınması; çilek ve domates yememesi;
egzersiz yapması ve stresten, yağlı yiyeceklerden ve sigaradan uzak
durması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Öz, ses sanatçılarının da
performansını düşürebilecek bir hastalık olan reflünün tedavisinin
öncelikle hastanın hayatını düzene sokmaktan geçtiğini
söylüyor.
Gırtlak (Larenks) kanseri:
En çok 40 ve 60 yaşları arasındaki erkeklerde görülen gırtlak
kanseri, kadınlarda daha genç yaşlarda görülen bir hastalık.
Gırtlak kanserinde, koruyucu hekim anlayışının çok önemli olduğunu
vurgulayan Prof. Dr. Öz, hastalara ilk olarak eğer sigara içiyorsa
mutlaka bırakması, içmiyorsa hiç başlamaması gerektiğinin
önerildiğini söylüyor.
Sigara içmeyen insanların neden gırtlak kanseri olduğuna dair
yapılan araştırmalar da var. Bu araştırmalar reflünün gırtlak
kanserinin altındaki en önemli etken olduğunu kanıtlıyor. Reflünün
ardından ise alkol kullanımı geliyor. Alkol tek başına kanser
yapmasa da reflüyü artıran, tetikleyen bir etkiye sahip. Alkolün
etkisi sigarayla birleştiği zaman ise gırtlak kanseri oluşumu riski
artırıyor. Pek çok kanser türünde olduğu gibi gırtlak kanserinde de
erken teşhis çok önemli. Çünkü tanı ne kadar erken koyulursa tedavi
başarısı ve 5 yıllık yaşam şansı o kadar yüksek oluyor. Hastalık
erken evrede yakalanırsa, cerrahi tedaviden de radyoterapiden de
aynı sonucu elde etmek mümkün. İki tedavi yöntemi arasında da bazı
farklılıklar mevcut. Cerrahi tedaviden sonra ses kalitesinde biraz
bozulma ve kısılma olabiliyor. Çünkü ses telinden kanserli bölge
tamamen çıkartıldığı için ses telinin gücü azalıyor ve iki ses
telinin karşı karşıya gelişi olması gerektiği gibi olmuyor.
Radyoterapi de ise ses kalitesinde bu bozulma yaşanmıyor. Ayrıca
cerrahi tedavi çok kısa bir sürede yapılırken, radyoterapi
haftalarca sürebiliyor. Hastalık eğer ileri evredeyse o zaman
cerrahi tedavi ön plana çıkıyor ve radyoterapi destekleyici rol
oynuyor. Erken evredeki tedavi başarısı yüzde 99’lara yakınken, bu
oran hastalığın evresi ilerledikçe düşüyor. Bu yüzden yaşanılan ses
kısıklığı problemi bir haftanın üzerine çıktığı zaman, mutlaka bir
KBB hekimine başvurmak gerekiyor. Çünkü ses kısıklığı normal bir
şey değil ve mutlaka nedeninin belirlenmesi gerekiyor.