'Selamünaleyküm' dedi tutuklayın bunu!
Abone olHâkim Binbaşı Yusuf Çağlayan kitabında dindar subayları ordudan ihraç etmek için askerî yargının nasıl kullanıldığını anlattı.
Eski Hâkim Binbaşı Yusuf Çağlayan, 28 Şubat'ın 14.
yıldönümünde Nesil Yayınları'ndan çıkacak kitabında dindar
subayları ordudan ihraç etmek için askerî yargının nasıl
kullanıldığını anlattı.
YAŞ kararıyla ordudan ihraç edilen eski Askerî Hâkim Binbaşı Yusuf Çağlayan, 28 Şubat öncesi ve sonrasında irtica gerekçesiyle hakkında dava açılan ve ihraç edilen subayların 'irticai' faaliyetlerini 28 Şubat'ın 14. yıldönümünde çıkacak 'Orduda, yargıda darbeci kuşatma' kitabında anlattı.
Taraf Gazetesi'nden Ertan Altan'ın haberine
göre 28 Şubat'a 'post-modern darbe' adını koyan Genelkurmay eski
Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'ın kendisine bazı subaylar
hakkında işlem yapılması için baskı yaptığını ifade eden Çağlayan,
lojmanlardaki fişleme faaliyetleri, başörtülü eş avcılığı gibi
bildik hikâyelerin yanı sıra irticaya gerekçe yapılan akıl almaz
delilleri de gözler önüne serdi.
İrticai faaliyet dedikleri
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde 15 yıl hâkim olarak görev yapan
emekli Binbaşı Yusuf Çağlayan 1998 Aralık Yüksek Askerî Şûrası'nda
'irtica' gerekçesiyle ihraç edilene kadar tanık olduğu
hukuksuzlukları 'Orduda, yargıda darbeci kuşatma'
adlı kitabında anlattı.
28 Şubat'ın 14. yıldönümünde piyasaya çıkacak kitapta anlatılanlar,
o dönemde YAŞ kararlarıyla ordudan ihraç edilen yaklaşık üç bin
personelin, TSK ile ilişiklerinin kesilmesine gerekçe olarak
gösterilen “irticai faaliyetlerinin” neler olduğunu da ortaya
koydu.
Askerî lojmanlarda adeta bir “cadı avına” dönüşen
alkol kullanmama, ibadet etme gibi subayların ve ailelerinin yaşam
tarzına yönelik hafiyelikleri anlatan Çağlayan, dindar olduğuna
kanaat getirilen personelin ihraç edilmesi için askerî yargının
nasıl kullanıldığını da gözler önüne seriyor.
Bir formül bulun bu adam tutuklanacak
Takibe alınmış personelin adli işlem gerektirecek bir açığı
bulunamazsa “öküz altında buzağı arandığını” ifade
eden Çağlayan tanık olduğu bir olayı şöyle anlatıyor: “Bir
gün savcılığımıza elleri kelepçelenmiş bir astsubay getirildi.
Askerî yargının görev alanına girmeyen bir disiplin suçu işlemişti.
Astsubayın tabur komutanının odasına “selamün aleyküm” diyerek
girdiğine dair bir tutanak tutulmuştu. Adli müşavir, komutanın
astsubayın tutuklanmasını istediğini söyledi.” Astsubayın
tutuklanmadığını belirten Çağlayan, daha sonra yaşadıklarını şöyle
anlatıyor:“Komutanın odasına girdim. Bana kuşkulu bakışlar atarak
'Yusuf neler yapıyorsun, artık astsubaylar komutanın odasına dinî
selam vererek giriyor. İrtica ne boyutta' dedi.” Hâkimleri odasında
toplayan tabur komutanı kararını vermişti: “Bir formül bulun bu
adam tutuklanacak.”
Özkasnak hedef gösterdi
28 Şubat'ı “postmodern darbe” olarak niteleyen
dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'la
yaşadığı bir diyalogu aktaran Çağlayan kitabında şu ifadelere yer
verdi: “Kendisi benim adli yetki alanımda bir tugay
komutanıydı. Bir astsubay hakkında yolsuzluk iddiasıyla dosya
hazırlanmıştı. Bana 'bu adam kim biliyor musun' dedi. Sonra
elleriyle çenesinin altını tutar gibi yapıp, açıp kapayarak 'bu
adamın eşi de kızı da böyle ona göre' dedi.” Çağlayan'ın
aktardığına göre yolsuzluk suçlamasının tek dayanağı ise imzasız
bir ihbar mektubuydu.
Eşinin fotoğrafını getir görelim
Çağlayan'ın kitabında aktardığı en dikkat çekici olaylardan biri de
bir astsubay hakkındaki emre itaatsizlik davası. Astsubayın itaat
etmediği emir ise şöyle: “Eşinin fotoğrafını getir
görelim.” Emre itaatsizlik davası neticesinde, emir
askerlikle ilgili olmadığı için astsubay beraat etmiş ancak
komutanı beraat kararını temyiz etmişti. Komutan dilekçesinde,
askerî lojman ve tesislerden söz konusu astsubayın ailesinin
yararlanması için fotoğraf istediğini, astsubayın ise ısrarla emre
itaatsizlik ettiğini belirtiyordu.
Bunları işe almayın
Orduda 'irticai faaliyet' olarak yansıtılan fiillerin, komutanların
kişisel ve subjektif gözlemlerine dayandığını belirten Çağlayan, 28
Şubat sürecinde GATA'dan ve diğer askerî hastanelerden yine irtica
gerekçesiyle ihraç edilen 25 uzman askerî doktorun hiçbir sivil
kurumda çalıştırılma-ması için valiliklere ve YÖK'e Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından yazı yazıldığını da belgeleriyle ortaya
koydu.