Başbakan’ın dediğine hak veriyorum. Seçimi yaz başında
yapacaklarını açıkladı. Buna göre de yılbaşına kadar bütçe
görüşmeleri ve ardından partilerin seçim kampanyaları nedeniyle
yaza kadar Anayasa değişikliği yapılması mümkün
görünmüyor. Hem de bu yapılması gereken Anayasa’nın tümden
yenilenmesi demek ki, hiç mümkün değil.
Peki Kılıçdaroğlu neden Anayasa’yı gündeme
sokmaya çalışıyor? Haklı tabi, elinde malzeme kalmadı. Göreve
geldiğinden beri aylardır referandum aşağı referandum
yukarı hem partiyi hem de seçmeni meşgul edecek malzeme
vardı elinde. Referandum bitti, malzeme bitti.
CHP’nin içinde bulunduğu durumun gerçeğiyle baş başa kaldı. Ne
yapıp edip kamuoyunu CHP ile meşgul edecek bir konu lazım. En
güzeli de Anayasa… Bir Anayasa değişikliği kamuoyunu nasıl da
baştan aşağı sardı, meşgul etti. Yeni bir Anayasa konusu da bir yıl
daha idare eder. Ama işte, “erken seçim, erken
seçim” diyorlardı, alın size erken seçim. Millet yine
sekiz ay sonra sandık başına gidecek.
Kılıçdaroğlu’nun işi kolay değil. Hem dışarıda,
hem içeride işler kötü. Dışarıda daha yeni bir
yenilgi yaşadı. İçeride de Baykal’dan
basınç var. Ben de diyordum, referandumda kaybedince CHP
soluğu Genel Kurul’da alır, diye.
Keşke de öyle olsaydı. Genel Kurul bir hesap dökümü olurdu,
yapılanlar ibra edilirdi veya edilmezdi. Ama bir
kez daha yanılmışım. Daha başka sorunlara meydan vermemek için olsa
gerek, “öcü” gibi kaçıyorlar Genel Kurul’dan. Ama
görünüyor ki Baykal “pes” etmemiş. Randevu alıp
görüştüğü Kılıçdaroğlu ile hasret gidermişler. Öyle dedi. Ne
hasretiyse! Bir de, parti yönetiminde kimselerin dışlanmaması
gerektiğini söyledi. İnanabiliyor musunuz, zamanında dışlamadık
adam bırakmadı, şimdi kendisi de dışarıda kalınca kimsenin
dışlanmamasını istiyor. Doğru… Kimseler
dışlanmamalı, Kılıçdaroğlu, Sav, Baykal yandaşları bölünmemeli.
Baykal zamanında gönderilenler de toplanmalı. Evet, böyle olmalı.
Baykal biraz geç olsa da anlaşmış sonunda.
Kılıçdaroğlu’nu Anayasa değişikliği konusunda samimi bulmuyorum.
Tabi ki CHP’nin seçimdeki hedefi yine iktidara gelmek olacak. Hedef
bu olacağına göre yeni bir Anayasa’yı da iktidara geldiğinde
CHP’nin yapması gerekir. Hedef bu da, kimsede inanç var mı? Yok
tabi. Dedik ya, seçime kadar gündemi CHP ile meşgul edecek bir konu
lazım, gelsin türban o zaman.
Referandum kampanyasında hep sordular, o da hep “Türban
sorununu biz çözeriz” dedi. Dedi de, o sorunu nasıl
çözebileceği konusunda ağzından bir şey duyamadık. Şimdi ne oldu da
türban konusunda iki günde Anayasa değişebileceğini söylüyor. Ama
yoook. İnanmayın. Türban konusunda değişiklik için öyle bir şartı
var ki, bu şart türban sorununun çözülmesini zaten mümkün kılmıyor.
O şart, dokunulmazlıkların kaldırılması. Hepsi
atıp tutuyor ama hangisi olursa olsun dokunulmazlıkları
kaldıramayacaklarını ancak iktidar oldukları zaman öğreniyorlar.
Daha önce de yazmıştım, ah bir yolu olsa da, şu dokunulmazlıkları
nasıl kaldırıp kaldıramayacağını izlemek için, şu Başbakan
yetkilerini Kılıçdaroğlu’nun da kullandığını bir görseydik.
Yani…
Dostlar alışverişte görsün, gel de inan.
“Türban konusunu çözeriz”
“Ama dokunulmazlıkları kaldır”
“Kaldıramıyorsan, türban konusunu çözmeyiz, çözdürmeyiz”
Bu konuda bile değişiklik mümkün değil, nerede kalmış ki
hemencecik yeni Anayasa yapılabilsin.