Sazak, Yazı Tura'yı tavsiye ediyor

Abone ol

Derya Sazak, hemen herkesin sevmediği gibi ilk etepta "Yazı Tura" filmine önyargılı yaklaşmış. Fakat daha sonra Sazak, yanıldığının farkına şöyle varmış...

Derya Sazak, "Yazı Tura" isimli Uğur Yücel yapımı filme ilk etapta ön yargılı yaklaşmış. Fakat izledikten sonra bu düşünceleri değişmiş. Sazak isimli yazısında herkese filmi tavsiye ediyor...


Sinemada çağını sorgulamak ancak böyle olur. Uğur Yücel'in 'Yazı Tura'sı Türkiye'nin geçen yüzyılın son çeyreğinde yaşadığı iki büyük travmayı perdeye yansıtıyor: Güneydoğu'da savaş ve Marmara depremi.
Duvara Karşı'dan sonra Türk filmi izlememiştim.
Yazı Tura'nın sinemalardaki tanıtım görüntüleri, mafya dizilerinden geçilmeyen televizyonlardaki seyirci kitlesini yeniden salonlara çekme denemesi gibi gelmişti.
Beyoğlu'nun arka sokaklarında koşturan, 'Cesur Yürek' Kenan İmirzalıoğlu'nun başrolünü oynadığı film, ekranlardaki moda dizilerden esinlenmiş olmalıydı!
Yanılmışım.
1999 yılı... Karda ilerleyen askeri konvoy, korkularını türküyle bastıran Mehmet'ler, kim bilir kaçıncı şafakta başlayan operasyon, vuran, vurulan gençler. Mayında parçalanan bedenler.
Bu görüntüler ve Uğur Yücel imzası, Türkiye gibi toplumsal belleği unutmaya yatkın bir toplumda, 'silahların sustuğu' son 5 yılın ardından seyirciyi 'Güneydoğu sendromu'yla buluşturuyor. Ancak 'Yazı Tura' bir savaş filmi değil. İki askerin öyküsü.
Şeytan Rıdvan (Olgun Şimşek, filmdeki rolüyle Antalya Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülü aldı) ve Hayalet Cevher'in (Kenan İmirzalıoğlu'nun) askerlik dönüşü yaşadıkları 'savaştan beter' olaylar.
Onlar birer 'gazi' ve memleketlerine döndüklerinde 'kahraman' gibi yaşayacaklarını, işleri ve aşklarıyla mutlu olacaklarını hayal ediyorlar.
Ancak sivil yaşam, dağdaki çatışma ortamından da acımasız.
Futbolcu olmayı düşleyen Rıdvan'ın kaybettiği bacağı, onu sözlüsünden de uzaklaştırıyor. Cevher'in yaşamı ise 17 Ağustos depremiyle altüst oluyor. Depremle yıkılan bir gelecekten öte, eşcinsel bir ağabeyin ortaya çıkmasıyla sarsılan 'delikanlılık' değerlerinin enkazından kurtulmaya çalışan genç bir insanın çaresizliği.
Uğur Yücel'in kamerası bir belgesel çekercesine, Güneydoğu ve deprem gibi iki büyük şokun altında kalan insanların arasında dolaşıyor.
Politik bir sinemacı değil Uğur Yücel. Onu, Muhsin Bey ve Eşkıya filmlerindeki güçlü oyunculuğundan, sahne şovlarından tanıyoruz. Komedi filmi çekip para kazanmak yerine, ilk yönetmenliğinde cesur bir denemeyle Türkiye'nin siyasi ve sosyal tarihinin en bunalımlı döneminden kesitleri perdeye yansıtmaya çalışmış. Filme birden fazla mesaj yüklemiş olsa da Yazı Tura'yı gözünüzü kırpmadan izliyorsunuz.
Uğur Yücel, etkili sinema diliyle seyircinin Güneydoğu'da yaşananlar üzerinde bir kez daha düşünmesini sağlamayı başarıyor.
Filmden sarsılmış çıkıyorsunuz.
Barışı korumanın, bu topraklarda silahsız, kardeşçe yaşamanın önemini kavrıyorsunuz.
Yazı Tura'yı mutlaka seyredin.

YAZI:Derya SAZAK

Günün Önemli Haberleri