Şan Tiyatrosu'nu ünlü biri yaktırdı!
Abone olTiyatrocu Ferhan Şensoy'un Vatan'a yaptığı açıklamalar yenilir-yutulur gibi değil. Şensoy'a göre yıllar önce kül olan Şan Tiyatrosu'nu yakma emrini bu ünlü verdi?
Vatan gazetesine konuşan ünlü tiyatrocu Ferhan Şensoy, yıllar
önce yakılan Şan Tiyatrosu'yla ilgili inanılması güç iddialar
ortaya attı.
Haber: Arda Uskan-Buket Aşçı
Kaynak: www.vatanim.com.tr
Şan Tiyatrosu'nu Hasan Celal Güzel yaktırdı, benim ölüm emrimi
veren de o!"
Ferhan Şensoy ile yeni kitabı, Okan Bayülgen ile hazırladığı yeni
televizyon programı konularında konuşmak için masaya oturduğumuzda
sohbet daldan dala atladı ve öyle bir yere geldi ki ister istemez
söyleşinin konusu aniden değişiverdi. Şensoy bir dönem en ünlü
müzikallerin sahnelendiği Şan Tiyatrosu'nun dönemin "Özal
hükümetinin bilgisi dahilinde yaktırıldığını" söylüyor ve bir de
isim veriyordu: Şan Tiyatrosunu ve aynı zamanda kendisinin de
yakılması emrini Hasan Celal Güzel vermişti... İddianın sahibi
Ferhan Şensoy gibi bir tiyatro duayeni olunca konunun bu yöne
akması da kaçınılmazdı...
• Şan Tiyatrosu yangınının gerçekten kaza sonucu olmadığına
mı inanıyorsunuz?
Evet... Yakan devletin polisidir. Ben bunu kanıtlamış durumdayım
ama sava bana "siz bunları hiç kimseye anlatmayın" dedi.
• Kim bu savcı?
Valla şimdi bilsem, hatırlarım söylerim. Çünkü çok şerefli bir
adamdı.
• Ne dedi size?
Mahkememden sonra odasına davet etti. "Ben senin amcan Naci
Şensoy'un öğrencisiyim" dedi, ben de "Burayı polis yaktırdı"
dedim.
• Nasıl emin olabiliyorsunuz?
O günlerde Zaman Gazetesi'nde eski bir tiyatrocu olan Ulvi
Alacakaptan bize saldırıyor... Tam bir provokatör.
• Önceden tanıyor musunuz Alacakaptan'ı?
Tanımaz mıyım canım? "Şahları da Vururlar"da Şah'ı oynuyordu. Benim
tiyatromdandı. Sonra şizofren, sonra da müslüman oldu. Bu doğru bir
trajedi aslında, önce şizofren sonra müslüman olunabilir, îşte bu
adam beni hedef gösteriyordu...
• Tam olarak ne yazıyordu?
"Dinimize küfrediyor, peygamberimize küfrediyor" diye bir kampanya
var... Bir akşam çıkıyoruz sahneye, başında beyaz takke olan 200
kişi var salonda. Adnan Hoca'yı oynuyorum. "Bu sabah bana laba luba
suresi indi" diye laba luba suresi okuyorum, îçinde Ceyar filan da
var surenin.
• Siz de onlan provoke etmişsiniz bir anlamda.
Niçin provoke edeyim? Ben laikliği savunuyorum. Bu mantık o kadar
net değil ki o zaman... Özal daha yeni gelmiş. 80 darbesi
sonrasının kurtarıcısı olarak görünüyor. Ben ne biliyorum onun o
kadar takunyalı olduğunu? Ama öyle bir şey hissediyorum. Fatih'te
bir durum var. Girilemiyor. Tahran olmuş Fatih. Şahlar oyununun ta
kendisi orası. Ben böyle bir tepki beklemiyorum. Hasan Celal Güzel
devlet bakanı o zaman. Bülent Kayabaş Şeytan'ı, ben Adem'i
oynuyorum. Derya da (Baykal) Havva'yı oynuyor. Onlar için bunlar,
Hazreti Adem, Hazreti Havva, Şeytan da hazret mi bilmiyorum
neyse... Zaten bundan rahatsızlar. Bir de oyunda şöyle bir laf var:
"Havva yenge, Adem abiyi koyunlarla görmüşler" diyorum. Başka karı
yok ki ortada.
• Hasan Celal Güzel'in ilgisi ne bunlarla ?
Şeytan bana bir laf aüyor, ben de "Senin anan Hasan Celal Güzel mi"
diyorum. Kendisi bunu duymuş. Sonradan bir trafik kazasında
hayatini kaybeden Hande Mumcu diye bir gazeteci kız var. Hasan
Celal Güzel onunla Ankara'da benim Dame de Sion'lu bir kadın
arkadaşımın evinde buluşuyorlardı. O arkadaşım Ankara'ya turneye
gittiğimizde bizim ekibi evine çağırır yemek verirdi.
• İsmi ne arkadaşınızın ?
Onu katiyen söylemem. Bir gece yine oraya gittim. Hasan Celal
Güzel, Hande Mumcu ile o evde buluşuyor-muş. O kadın arkadaşıma
"Ferhan Şensoy'un ağzına s...yım" demiş. Bu olaydan dört gün sonra
Hasan Celal Güzel bir propaganda gezisi münasebetiyle Beyoğlu'ndan,
bizim tiyatronun önünden geçiyor. Rasim Öztekin ile ikimiz
tiyatronun penceresinden aşağıya bakıyoruz. Bir an göz göze geldik.
Hasan Celal Güzel parmağını yukarı doğru kaldırırıp "Sana
göstereceğim" gibilerden bir işaret yapti. Alti gün sonra
tiyatromuz yandı.
• Nasıl emin olabiliyorsun ?
Adım gibi eminim... Her şey ayarlanıyor. Yangından bir hafta
öncesine kadar çevik kuvvet'in koruması altındaydık. Bir de arkada,
kuliste bizi savunmakla görevli bir ekip var. Başlarında da Birol
diye zıpkın gibi bir polis. Şimdi rahmetli oldu. Hiçbir sorunumuz
yok onunla.
• Kelle koltukta gidiyordunuz...
Gidiyoruz. Kuliste sopalarımız var.
Sahneye saldıranlar var. Bülent'le (Kayabaş) sopayla vuruyoruz.
Arkaya alıp dövüyoruz, devam ediyoruz... "Allahu Ekber" diye
saldırıyorlar sahneye. Bizim de seyircimiz var tabi. Kavga dövüş.
Polise teslim ediyoruz, oyuna öyle devam ediyoruz. Devlet istediği
zaman öyle güzel koruyor ki. En sıcak günlerde hiçbir şey
olmadı.
• Madem bu kadar güzel korunuyorsunuz...
l Şubat günü tiyatroya geldik. Kuliste Birol yok. Hiç tanımadığım
bir takım adamlar var. Birol'un oturduğu yerde bir herif oturuyor.
Düşman gibi bakıyor. O gece ekibi değiştirmişler. Bu ekip her gece
oyundan sonra tiyatroyu araştırıp bomba filan var mı diye
bakıyorlar. Bir hafta sonra Şan Tiyatrosu yandı. Tavana eski siyah
beyaz film şeritleri döşemişler. Müthiş yanıcı bir madde ve
yandıktan sonra hiç iz bırakmıyor. Salona da iki öne, iki arkaya
dört bomba yerleştirilmiş. Öyle ayarlamışlar ki, tavan yanacak o
sırada bombalar patlayacak.
• Ayarlamışlar dediğin kim? Hasan Celal Güzel mi
ayarlamış?
Evet, hükümet... Bizim korumaları da geri çekmişler. Bir de şöyle
bir şey var. Ben oyunda saçıma jöle sürdüğüm için sahneden çıkınca
duş alıyorum. Herkes çıktıktan sonra 12'ye on kala tiyatroyu terk
ediyorum. O gece suyumuz kesik duş yapmadan çıktim. Duş alsam orada
yanacağım.
• Peki bütün bunlarda Hasan Celal Güzel'in mi parmağı var?
Bu paranoyak bir düşünce olmasın...
Hayır, net olarak söylüyorum.
• Peki mahkemede bunlar nasıl açığa çıkmıyor?
Adalet...
Adalet yok ki. "Yakın bu herifi" durumu var ortada. Hangi adalet
ya... Bundan Özal'ın haberi var mı bilmiyorum, ama Hasan Celal
Güzel emir verendir. Bunu çok iyi biliyorum.
• Yani "tiyatroyu yakın" diye o mu
söylemiş?
Evet. Emri veren Hasan Celal Güzel'dir. Emri verirken yanında
değilim, ama Ankara'daki o evde benim arkadaşıma söylemiş. Üç beş
gün sonra da benim yüzüme karşı parmak işareti yapıyor. Planlamış
bunların hepsini.
• Gerçekten bu bir paranoya mı diye bir daha sormak
istiyorum çünkü inanamıyorum böyle bir şeyin olabileceğine. Bir
insanın "Tiyatroyu ve Ferhan'ı yakın" diyecek kadar nasıl gözü
dönebilir?
Ben şuna inanıyorum ki fanatik müslümanlığın içinde
mutlaka bir sapıklık vardır. Seni keserek cennete gideceğine
inandığı zaman seni dilim dilim keser.
• Böyle büyük bir olaya sadece "Senin anan Hasan Celal
Güzel mi" sözünün neden olması biraz inandırıcı gelmiyor. Belki
bazı şeylerin üst üste gelmesi sonucudur.
Her şey bu kadar hesaplı olabilir mi? Ben duş alsam yanıyorum, o
ekip değişiyor, yeni gelen ekip bana düşman. Beni öldürmeyi
düşünmese bile o ekibin oraya getirilmesi bir tavır değil midir?
Gece bekçisi öldü orada işte. Onlar yaktılar. Şu da çok önemli bir
ayrıntıdır. Yangın daha bitmeden oraya yetişiyorum. Vali Nevzat
Ayaz orada televizyonculara demeç veriyor. Bekçi Niyazi Amca daha
içeride, ölüp ölmediği belli değil. Nevzat Ayaz bütün
televizyonlara "Elektrik kontağından yangın çıkmış" diyor. Ulan
daha nereden biliyorsun? içeri bile girilmemiş. Bunun organize bir
yangın olduğu, Ankara'dan vilayete bildirildiği buradan belli.
• Peki mahkemede ne oldu? Bütün bunlan anlattın
mı?
O bahsettiğim savcı "bunları anlatmanın bir yararı yok, bir yere
varamazsın" dedi. Ben yirmi bir gün hapis cezası aldım.
• Neden? Tiyatroyu yakmaktan mı?
Hayır. Muzır Müzikali oynamaktan. Müstehcenlikten. Ama Hasan Celal
tiyatromu yakmıştır. Bunu, onun gayrı meşru ilişkilerini sürdürdüğü
kadının evinden biliyorum. O kadın benim arkadaşımdı.
• Hande Mumcu bir trafik kazasında rahmetli oldu. Bütün
bunlan Hasan Celal Güzel'e soracağız.
Sorun, ama hepsini anlatın. Ben bir iddiada bulunuyorum. O evine
gittiği hanımın adını açıklasın önce. O eve neden gittiğini
açıklasın. Orada Hande Mumcu ile ne yaptığını açıklasın. Sonra o
koruma ekibinin neden nasıl değiştiğini, o bombaların oraya neden
koyduğunu açıklasın. Bütün bunların cevabını versin Hasan Celal
Beatiful!
GÜZEL: ASLINDA ROMA'YI DA
BEN YAKMIŞTIM"
• Ferhan Şensoy, Şan Tiyatrosu'nu sizin yaktırdığınızı
iddia ediyor.
İtiraf ediyorum, aslında Roma'yı da ben yakmıştım, Kenan Doğulu'yla
birlikte! Şaşırdım, çünkü Ferhan Şensoy'la yüz yüze bile
gelmişliğim yok. Saçma sapan bir uydurma bu.
• Gazeteci Hande Mumcu ile Ankara'da bir arkadaşlarının
evindeyken ona küfür ettiğinizi iddia ediyor...
Hande Mumcu ile hayatımda yan yana gelmedim. Bu, yıllar önce
görülmüş bir davaydı ve yargı tarafından da böyle olmadığı
ispatlandı. O zaman Şensoy'a nasıl laf etmiş olabilirim? Şu an
İstanbul'dayım çünkü İnsan Hakları ve Düşünce Derneği'nin bir dizi
konferansına katılıyorum, Lale Mansur'la birlikte... Bunu övünmek
için değil de durumun ne kadar ters olduğunu anlatmak için
söylüyorum.
Hep "eşitlik, demokasi, insan hakları" demiş biriyim. Küçük bir
taviz versey-dim, bugün başka yerlerde olurdum.
• Şensoy "Şahları da Vururlar" oyunundaki "Senin anan Hasan
Celal Güzel mi" sözüne kızdığınızı söylüyor.
Bu çok hoş bir espriydi, duymuştum. Çok güldüm. Çünkü "senin anan
güzel mi" denir ki o da bir kelime oyunu yapmış burada. Ama bu
nasıl bir şey, bir politikacı nasıl olur da bir espri yüzünden
"Gidin tiyatrosunu yakın" der.
• Ferhan Şensoy, salonu yakılmadın önce koruma polislerinin
değiştirilmesni şüphelerinin artmasına gerekçe gösteriyor.
Beni ilgilendirmez. Ben oyunlara müdahale edilmesine de karşı
çıktım. Beni çizginin sağ tarafında yer alan bir politikacı olarak
Şanar Yurdatap gibi isimler konferanslarına çağırıyorlarsa bu
empati kurmuş biri olduğum içindir. Klasik bir sağ bakış açısına da
sahip biri değilim. Galiba Ferhan Şensoy çok film seyretmiş. Yahut
da ciddi şekilde bir rahatsızlık geçiriyor, paranoid sendromu
var.
• Zaman Gazetesi'nde Ulvi Alacakaptan'ın tiyatroyu hedef
gösterdiğini ve her şeyin zincirleme ve planlı gerçekleştiği
kanaatinde.
Beni hiç ilgilendirmiyor. Hayatım boyunva Voltaire'ci düşündüm.
Hani Roussoeau "Fikirlerine katılmıyorum ama bunları hür bir
şekilde söyleyebilmeniz için canımı fedaya hazırım" der ya, öyle...
Şensoy, bunları bir başkasına söyleseydi belki yakışırdı. Ayıp
valla. Sonra bir insan kamuoyunun tanıdığı biri hakkında ortaya bir
iddia atarken bunu bir şeye dayandırmalıdır. Kundakçılık TCK'ya
göre çok ciddi bir suç, ne dediğinin farkında mı!
• Bir de daha tiyatro yanarken Vali Nevzat Ayaz'ın yangının
gerekçesi olarak "elektrik kaçağı" demesi ne dikkat çekiyor...
Ferhan Bey tiyatrosunun yakıldığını iddia edebilir, şüphelenebilir
de. Ama bunun için elinde hiçbir kanıt olmadan birini suçlaması hiç
doğru değil. Bir de polisle benim ne ilgim var, ben Milli Eğitim
Bakanı'ydım.
• Ankara'daki toplantıdan dört gün sonra tiyatronun önünden
geçerken Ferhan Şensoy'a elinizi sallayarak tehditte de
bulunmuşsunuz.
Ferhan Bey ünlü bir oyuncu olduğuna göre zeki biri de olmalı ve
sanırım tüm bu söyledikleri mizah olmalı. Ciddiyse de doktora
gitmeli. Gülüyorum bu olanlara ama bir bakıma da kızıyorum. Benim
tanıdığım birçok sanatçı var, hani onlardan biri söylese onu bile
anlarım, ama Ferhan Şensoy beni tanımıyor bile.