Salgın sonrası çocuklarda patlayacak maske bir engeldi!
Abone olKoronavirüs sürecinde çocukların aşırı korunaklı yaşadığını söyleyen göğüs hastalıkları uzmanı Akkoyunlu "Çocukların izole yaşaması, bakterilerden uzak kalması, aynı zamanda viral enfeksiyonların da desteğiyle beraber ilerleyen süre içerisinde çok daha fazla astım vakaları görmeyi bekliyoruz" dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı
Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, salgında izole bir yaşam süren
çocukların, doğadaki zararsız mikroorganizmalarla
karşılaşamadıkları için immün sistemlerinin gelişemediğini
belirterek, ilerleyen dönemlerde çocuklarda astım vakalarının
artabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Akkoyunlu, 3 Mayıs Dünya Astım Günü kapsamında, AA muhabirine yaptığı açıklamada, astımı "savunma sisteminin kendi kendine yaptığı, hava yollarının daralmasıyla ilerleyen, dış ortamlardan gelen bazı etkenlere karşı da aşırı duyarlılık gösteren bir hastalık" olarak tanımladı.
Astımın, tüm dünyada yüzde 5 ile 20 arasında görüldüğünü,
yaklaşık 300 milyon civarında insanı etkilediğini anlatan
Akkoyunlu, bu hastalığın yılda 250 bin kişinin ölümüne neden
olduğunu belirtti.
Akkoyunlu, astım savunma sisteminin aşırı duyarlılığını gösteren
bir hastalık olduğu için ana tedavinin savunma sistemini
baskılayıcı ilaçlardan oluştuğunu ifade etti.
- Aşırı hijyen ve aşırı hijyensizlik astıma neden
olabiliyor
Astıma yol açan "hijyen teorisinden" bahseden Akkoyunlu, "Erken
çocukluk döneminde eğer izole bir fanus içerisinde yaşamışsa, yani
etraftaki mikroplardan biraz daha uzak kalmışsa, buna bağlı olarak
savunma sistemi kendi gelişimini tamamlayamıyor, astıma neden
oluyor." bilgisini verdi.
Prof. Dr. Akkoyunlu, astıma, "aşırı hijyen veya aşırı
hijyensizliğin" yol açabildiğine dikkati çekerek, alerjen etki
oluşturabilen hayvan tüyleri, mantar veya maytlara (mite) erken
dönemde maruz kalmanın, deterjan gibi çözücülerin çok
kullanılmasının ya da hava kirliliği yoğun olan bölgelerde
yaşanmasının da astıma sebep olabildiğini anlattı.
Astımın, gelişmiş ülkelerde daha fazla görüldüğüne değinen
Akkoyunlu, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin şehirleşme potansiyelinin artması, bununla beraber hijyen maddelerinin daha yoğun kullanılması, hava kirliliğindeki artışlar tamamıyla ele alındığında, astım rakamında bir artış görüyoruz. Tam olarak bir sayım yapılmış değil, bölgesel çalışmalar var. Bu bölgesel çalışmalar üzerinden belli rakamları biliyoruz. Pandemi öncesinde yapılan çalışmalarda 3,5 milyon civarında astım hastasının olduğunu biliyorduk. Şu anda astım yükünün, özellikle viral enfeksiyonların tetiklenmesiyle beraber çok daha arttığını, çocuklarda biraz daha fazla arttığını görüyoruz. Bunun da 4,5 milyonun biraz daha üzerinde bir rakama tekabül ettiğini biliyoruz."
Türkiye ve dünyada, salgının ardından astım hastalığı
artabilir
Salgın nedeniyle iki yıldır izole yaşayan çocukların bağışıklık
sistemlerinin mikroorganizmalarla fazla karşılaşmaması ve "hijyen
teorisi"ne bakıldığında, bunun ileride astımı tetikleyebilecek bir
unsur olup olmadığına ilişkin Akkoyunlu, şu değerlendirmelerde
bulundu:
"Bu, astımın gelişmesindeki teorilerden birini destekleyen bir
durum. Çocuklar dışarı çıkamadılar, toprakla haşır neşir
olamadılar, doğayla yaşayamadılar. Doğada, çevremizde var olan,
belki de çok zararlı olmayan mikroplarla fazla karşılaşamadılar.
Buna bağlı olarak immün sistemleri gelişemedi. Nasıl bu çocuklar
sosyal bir ortama çıkıp insani ilişkileri sağlayamadıkları için
ileride bazı problemler yaşayabilecekleri düşünülüyorsa, savunma
sistemi de böyledir. Başka canlılarla ilişki kuramadığından kişisel
gelişimini bu çocuklarda sağlayamadı. Buna bağlı olarak, hijyen
teorisinin desteklediği gibi çocuklarda çok daha fazla astımolma
ihtimali var. İlerleyen süreçte bu daha da yüksek şekilde
görülecek."
Bunun sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın problemi olduğunun
altını çizen Akkoyunlu, şöyle devam etti:
"Pandemiler sonrasında bu hastalıkların piklerini görebiliyoruz.
Ayrıca, pandemiyi yapan viral enfeksiyonlar da astımın ortaya
çıkmasını ve tetiklenmesini sağlıyor. Salgında hem çocukların izole
yaşaması, bakterilerden uzak kalması, aynı zamanda viral
enfeksiyonların da desteğiyle beraber ilerleyen süre içerisinde çok
daha fazla astım vakaları görmeyi bekliyoruz."
"Maske, astımın ortaya çıkmasını engelleyen bir
bariyerdi"
Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, salgın süresince maske
kullanımının astım hastaları üzerindeki etkilerine dair, "Astım,
maytlar, ev tozu akarları veya polenler gibi bazı tetikleyicilerle
beraber etkilendiği için maskenin kullanımı, astımın ortaya
çıkmasını veya alevlenmesini engelleyen bir bariyer görevi
görüyordu. Bu, astımlılar açısından pozitif bir olaydı. Hatta
astımlılara salgından önce de bunu öneriyorduk." değerlendirmesini
yaptı.
Salgında temizlik malzemeleri ve dezenfektanların yoğun kullanılmasının ise hastaları olumsuz etkilendiğinden bahseden Akkoyunlu, Kovid-19'un da astımı tetiklediğini ifade etti.
Prof. Dr. Akkoyunlu, özellikle bahar aylarında, 10.00-16.00 saatlerinde toz ve polenlerin yoğunlaştığına dikkati çekerek, bu saat aralığında dışarı çıkacak hastalara maske takmalarını önerdi.