Saatlik nikahla 8 kişi tecavüz etti!
Abone olEl Kaide mensupları Til Ebyad'da saatlik nikah kıyıyorlar. Bir kadını alıp götürmüşler. Sabaha kadar 8 kişi o kadınla ilişkiye girmiş.
İNTERNET HABER - BBC
Türkçe Servisi'nden Rengin Aslan'ın röportajı bomba etkisi
yaratacak cinsten. Şöyle başlıyor röportaj:
Urfa'nın Ceylanpınar ilçesindeki kapalı pazar alanında ortada ne
pazar var ne de pazarcı.
Semt pazarına ait binada Fehime ve çocukları kalıyor. Dışarıdan
'eve' bakıyorum. Bazı camlarda kırıklar var. Çatışmalardan seken
kurşunlar buraya da isabet etmiş. İçeride sadece birkaç kilim,
yastık ve minder var. Camın önüne diziliyoruz. Çocuklar da
aynı odada. En büyükleri 15 yaşında. Dördünün de yüzleri pırıl
pırıl, gülümser. Fehime bundan 10 ay önce, Suriye'de Kürtçe
adıyla Rojava (Batı) olarak bilinen bölgeden Ceylanpınar'a gelmiş.
Kasım ayının başında rejimin ağır bombardımanından kaçmış. Önce 4
çocuğunu bir aileyle buraya göndermiş. 4-5 gün sonra o da eşiyle
birlikte Ceylanpınar'a sığınmış. Şimdi 2 yaşında olan en küçük
çocuğu Pervin'i göstererek, "Daha sütteydi."
diyor. Sohbetimize Ceylanpınar Belediye Meclis üyesi Ahmet
Dağtekin aracılık ediyor.
REJİM GİDİNCE İŞİN RENGİ DEĞİŞTİ
"Önce uçaklardan yapılan bombardıman kaçtık, sonra da çeteler
geldi" diyerek anlatmaya başlıyor. Sorum üzerine 'çetelerden'
kastının Özgür Suriye Ordusu'na bağlı muhalifler ve El Nusra
Cephesi olduğunu söylüyor. Onların sınırı geçtiği dönemde
savaştan kaçan 10 bin kişi gelmiş Türkiye'ye. Her fırsatta
evine dönmek istediğini söylüyor. Ama Suriye tarafındaki Til
Halef'teki çatışmalar nedeniyle evine dönemediğini
söylüyor. "Suriye olayları başladığında bu örgütler
'Demokratik bir devrim yapmayı planlıyoruz' dediler. Ne zaman ki
Rojava'da rejim güçleri tasfiye edildi, bu sefer bu örgütler
yüzlerini Rojava'ya çevirdiler. İşin mecrası değişti. Biz Özgür
Suriye Ordusu'na bağlı grupların ne istediğini anlamıyoruz."
SURİYELİ KÜRT GÖÇMEN KADIN FEHİME
Rojava'da rejim güçlerinin tasfiye edilmesinden sonra "işin
renginin nasıl değiştiğini" anlatıyor: "Suriye olayları
başladığında bu örgütler 'Demokratik bir devrim yapmayı
planlıyoruz' dediler. Ne zaman ki Rojava'da rejim güçleri tasfiye
edildi, bu sefer bu örgütler yüzlerini Rojava'ya çevirdiler. İşin
mecrası değişti. Biz Özgür Suriye Ordusu'na bağlı grupların ne
istediğini anlamıyoruz."
Özgür Suriye Ordusu'nun Rojava'da saldırılarını halka yönelttiğini
ve Kürtler ile Arapların arasını açmaya çalıştığını söylüyor.
"Rejim de bunu denedi, ama halklar arasında bir husumet yoktur. Kız
alıp verirler." diyor.
Rojava'da bir kız, bir de erkek kardeşi kalmış. Şam'dan gelip
yerleşmişler oraya. Her sabah telefonla konuştuğunu söylüyor ve
ekliyor: "Oradalar fakat tehdit altında bir yaşam sürdürüyorlar. El
Nusra orada bir tehdit. Birkaç gün jeneratörlerle idare ettik ama
sonra Til Halef'teki örgütler bombaladı. Rezil bir yaşam
sürdürüyorlar."
Hem saldırıların hem de bölgeye uygulanan ambargonun yaşamı
zorlaştırdığını anlatıyor.
SAATLİK NİKAH İLE TECAVÜZ
Rojava'da kadınların durumunu soruyorum Fehime'ye: "Rejimin hakim
olduğu zaman nasıldı, şimdi nasıl?"
Rejim döneminin farklı nedenlerle de olsa daha iyi olduğunu
söylüyor. Uzun uzun anlatıyor, bugün neler olduğunu da...
"Rejimin hakim olduğu dönemde, mesela Halep'e gitmek istediğimde
her toplu aracında mutlaka El-Muhaberat'tan veya rejimin farklı
birimlerinden 3-4 kişi bulunuyordu. O da halkı korumak için değil,
halkın üzerinde bir baskı yaratmak içindi. O sayede aklından bu tür
kötülükler geçirenler bile buna cesaret edemiyordu."
Peki şimdi? Bakışları öfkeli bir hal alıyor. Sesi aynı tonda
anlatmaya devam ediyor. Anlayamadığım sözcükleri hızlanıyor
sadece:
"Rejimin tasviyesi ile birlikte her şey gerçekten mübah
oldu. El Kaide mensupları Til Ebyad'da saatlik nikah kıyıyorlar.
Bir kadını alıp götürmüşler. Sabaha kadar 8 kişi o kadınla ilişkiye
girmiş. Her saat nikah kıyıyorlar. Bunu da İslam adı altında
yapıyorlar. Bu saatlik nikahlarda da birbirlerini tebrik ediyorlar.
Hocalar da fetva veriyor. 'Savaşta bunlar helaldir' diye. Bu kadın
bu olaydan sonra intihar etti."
Bir süre sessizlikten sonra devam ediyor. Rakka'daki durumu
anlatıyor. Özgür Suriye Ordusu'nun kadınların üst başlarının kapalı
olması konusunda uyarı yaptığını söylüyor.
NEDEN DÖNMEK İSTİYOR
Suriye'deki muhalif güçlerin "düzen yaratmak gibi bir dertleri
olmadığını", bu yüzden savaşın nasıl biteceğini bilmediğini
söylüyor sorum üzerine. "Daha çok talan yapıyorlar" diyor ve
ekliyor: "Köyleri yağmalıyorlar, evini terk edenlerin evlerini
talan ediyorlar. Buraya kaçanların, orada kalan komşuları haber
veriyor bazen."50 binden 5 bine düşen nüfusuna rağmen, niye
memleketine dönmek istiyor? Yanıtını en çok merak ettiğim sorum
bu.
"Çocuklarımın burada okuma şansların yok. Ben onların cahil
kalmasını istemiyorum." diyor.
Şöyle devam ediyor: "Biz burada Ceylanpınar halkından daha ucuza
çalışıyoruz. Onlar işsiz kalıyor. Onların da mağduriyetine sebep
oluyoruz. Biz de geçinemiyoruz. Yardım yapılmıyor devletten. Şimdi
belediyenin verdiği bu yerdeyiz. Ama belki onlar da üç ay sonra
çıkın diyecek."
Bu sırada kapı çalıyor. Yaşlı, beyaz saçlı biri içeri giriyor.
Elinde büyük bir halı var. Yere sermeleri için getirmiş. Bizi
selamlayıp bir yere oturuyor. Çocuklarla oynuyor.
Halıyı kapının arkasına dayayan Fehime kaldığı yerden sözünü
tamamlıyor: "Öleceksek de kendi ülkemizde, aç perişan olsak da
evimizde ölelim."
ROJOVA'DAN CEYLANPINAR'A ROJİN
Fehime'nin evinden onunla birlikte çıkıyoruz. Beni Rojin ile
tanıştırmak istiyor.
Ceylanpınar'daki yüzlerce yoksul ve üzerinde "Bu ev satılıktır"
yazan evlerden birinden içeri giriyoruz. Rojin, annesi ve iki de
çocuk bizi karşılıyor.
Çocuklar Rojin'in abisinin çocukları. Şam'daki saldırılarda ölmüş
abisi, anneleri ise kaçmış. Çocuklar onların yanında kalmış.
Rojin böbrek hastası. 45 kilo şimdi. Diyalize girmesi gerekiyor
düzenli olarak. Ama Ceylanpınar'daki hastane yetersiz. Urfa'ya
gidip gelmek onun için zorlu.
Pek konuşmak istemiyor. İstanbul'a gitmeyi umuyor yakında.
Böbrek nakli ihtimali olup olmadığını soruyorum. Aileden bir tek
ölen abisininki tutuyormuş. Annesinin ve yeğenin tahlilleri
yapılmış, tutmamış. Küçük olan erkek yeğen için tahlil
yaptırmamışlar bile. "Çok küçük, kıymayız" diyor net bir
şekilde.
Peki İstanbul'da ne yapacak? Dermanı olmayan haliyle dudaklarını
büküyor: "Orada doktorlar daha iyi en azından; en azından doktor
var."
Tırbesipi'de yaşıyorlarmış. 6 ay önce gelmişler. Annesi, "Orada ne
ilaç ne diyaliz var" diyor.
Kızı İstanbul'a gidince o da evine dönmek istiyor.
Yanlarından ayrılmadan önce, hastalıktan önceki halinin fotoğrafını
gösteriyor. İlk kez gülümsüyor. Karşımdaki kadına, bir de
fotoğraftakine bakıyorum. İkisinin aynı kişi olduğuna inanmak
güç...
Göç hikayelerinin, savaşın bedelini düşünerek ayrılıyorum
yanından.
İki kadının hikayesi demiştim ya, aslında hikayesini
anlatamadığımız bir üçüncüsüyle yürüyorum. Fehime, Rojin ve
"saatlik nikahlardan" sonra intihar eden kadınla.
Avlu kapısından çıkıyoruz. Önümüzden iki çocuk geçiyor. İki
ellerinde iki oyuncak silahla havaya ateş ediyorlar. "Oyun
sanıyorlar herhalde" diye mırıldanarak, neşeli yüzlerinden
uzaklaşıyorum.