Rüzgâr Hep Aynı Yönden Esmez!

Tamer DURAN tamerduran@internethaber.com

Toplumsal duyarsızlıklar karşısında sıkça telaffuz ettiğimiz “balık hafızalıyız” hayıflanmasını haksız bir eleştiri olarak kabul ediyorum.

Neden mi?

Çünkü sorun hafıza sorunu değildir.

Sorun, yaşanmışlıkların daha yaşanırken yanlış, yanlı sunulması ve dolayısıyla yanlış okunmasıdır. Sorun, bilinçli yönlendirmelerin yarattığı algı sorunudur!

Sistematik olarak her şey öylesine iç içe, girift halde gündeme getiriliyor ki, çık çıkabilirsen içinden!

Böylece doğru ile yanlış, ak ile kara sarmalında algı iğfali yaşanıyor ve bu sağlıksız temelde ortaya çıkan tartışmalar sonu belli olmayan kavgalara dönüşüyor.

Toplum mühendisliği yöntemlerinden biri olan bu teknik toplumumuz üzerinde elbette ilk defa uygulanmıyor fakat bu yoğunlukta algı bombardımanı ve yönlendirmelerle ilk defa karşılaşıyoruz.

Algı yaratmada görsel medya (TV) en sık kullanılan araçların başında geliyor fakat etkisini perçinlemek ve son rötuş daima yazılı basına düşüyor.

Buna en açık, en anlaşılır örnekler Gezi Protestolarıyla başlayan süreçte yaşanmıştır.

Toplumu belli bir plan çerçevesinde yönlendirmeye çalışan odaklar Gezi Protestoları ile hazırlıksız yakalanmış ve gerçek yüzlerini yıllardır olduğu gibi saklamaya fırsat bulamamışlardır!

Anımsayınız;

Doğal refleks ile meydanların dolup taştığı günlerde algı yaratmakla görevlendirilmiş televizyonlar ne yapacaklarını nasıl bir politika izleyeceklerini kestiremediler ve sap gibi ortada kaldılar.

Aslında bu kararsızlıkları güç aldıkları iktidarın şaşkınlığı ve kararsızlığının bir sonucuydu!

Bir ülkenin dört bir yanında milletin ayağa kalkmış olması dünyanın neresinde olursa olsun haber değeri en yüksek haberdir. Tam da işte öyle günlerde söz konusu televizyonların penguen belgeseli yayınlamış olmalarının sebebini değerli yorumlarınıza bırakıyorum.

Gezi Direnişi sırasında sosyal medyada paylaşılan bir karikatür durumu tam olarak özetlemiştir. Bakmanızı öneririm!

    

Farkında mısınız bilmiyorum, Gezi ile işte bu çirkin oyun bozuldu!

Oysa daha önce televizyonları muhafazakâr kanallar ve diğerleri diye ne de güzel tasnif etmişlerdi değil mi?

Aynı amaca hizmet eden ve aynı odaklarca kontrol edilen fakat birbirinin karşıtı gibi lanse edilen televizyonların foyası halkın meydanları doldurması ile ortaya çıkmış, oyun bozulmuştur.

Ne ABD güdümlü Siyasal / Militan İslam’ın algı aracı olan televizyonlar ne de yozlaşmış yaşam tarzını çağdaşlık diye empoze etmeye çalışan televizyonlar bundan sonra itibar görmeyecektir.

Arada bir sistemin beslediği muhafazakâr kalemlerin, kendilerince ötekileri temsil ettiğini düşündükleri TV’lerde yayınlanan dizilere veryansın etmeleri de anlamını yitirmiştir.

Bunun yanında İslamiyet’i hurafe dinine dönüştürme çabasında olan sözde muhafazakâr yayınlar da eskisi kadar etkili olamayacaktır.

Geldiğimiz noktada, HALK TV ve ULUSAL TV hariç hemen hemen diğer tüm televizyon kanalları devlet ihaleleri için kullanılan pazarlık aracı ve toplum mühendisliğinin birer tetikçisi olduklarını artık gizleyemeyeceklerdir.

Gezi Protestoları ile Türk Milleti ne Siyasal İslam’ın İslamiyet’i hurafe dinine dönüştürme aracı olarak kullandığı kanalların ne de ahlaki çürümeyi temsil eden kanalların kendisini temsil etmediğini en üst perdeden ilan etmiştir.

Sonuç olarak da sistemin kalemşörlerine seslenmek istiyorum;

Rüzgâra güvenip yola koyulmak menzile ulaşmanın garantisi olamaz. Çünkü hangi yönde eseceğinin bir garantisi yoktur.

İktidarın kılıcını sallayanlar unutmasınlar ki bu rüzgâr hep aynı yönde esmez.

Ters bir rüzgârda sonbahar yaprakları gibi dağılıverirsiniz de dönüp yüzünüze bakan olmaz.

En onurlu yol, ayrım yapmaksızın tüm halkı kucaklayacak, varacağı hedef insan olan yoldur.

En onurlu yol, devlet gücünü arkasına alıp ezenlerin, zulmedenlerin yanında değil ezilenlerin yanında ve birlikte alınan yoldur.

En onurlu yol, sıkıştığında yalanların her türlüsüne sarılanlarla değil, dosdoğru konuşanlarla birlikte alınan yoldur.

En onurlu yol, insan ve vatan sevgisini her şeyin üstünde tutanlarla birlikte alınan yoldur.

Çünkü vatan, en kutsal bildiğimiz değerlerin yaşayabilmesi için hava kadar, su kadar gereklidir.