Dört yıl önce, Joe Biden başkan yardımcılığından ayrılmaya
hazırlanırken, Dünya Ekonomik Forumu'na ABD'nin "liberal
uluslararası düzene" liderlik etmeye devam edeceğini ve
"vazgeçilmez ulus olarak tarihi sorumluluklarını yerine
getireceğini" söyledi.
Sonraki yıllar Biden’ın beklediği gibi geçmedi.
Başkan Donald Trump, ABD için dünya da denge düzenleyici rolünü
reddetti ve bunun yerine “önce Amerika” milliyetçiliğini serbest
bıraktı.
2020'deki başkanlık kampanyası sırasında, Biden artık liberal
uluslararası düzen veya Amerika'nın vazgeçilmezliği hakkında fazla
bir şey söylemedi.
Ülkenin iç yaralarını iyileştirmeyi ve başkalarını etkilemeyi
"yalnızca gücümüzün örneğiyle değil, örneğimizin gücüyle" diye
vurguladı.
Ancak başkanlığının başarılı olması için Biden'ın çok daha cesur
olması gerekecek.
Biden, kendisini ya yapıcı bir rotaya sokacak ya da selefleriyle
aynı konularda onu tuzağa düşürecek kararlardan uzak kalması
gerekecek.
Biden, Birleşik Devletler’in “sonsuza dek süren savaşlarını” sona
erdirme ve Orta Doğu’da diplomasiyi geliştirme sözü verdi.
Fakat, sistemik olarak bozulmuş ve hiçbir ton ayarlaması veya
politika nüansının düzeltemeyeceği uzun süredir devam eden büyük
bir ABD stratejisini miras alıyor.
Başkan Joe Biden, Amerika Birleşik Devletleri’nin kararlı ve
güvenilir bir güç olarak itibarını geri kazanma sözü
verdi.
Ancak bazı analistler ve akademisyenler, son yıllarda meydana gelen
hasarın uzun süreli olabileceğinden endişe ediyor.
Biden gergin ilişkileri güçlendirmek ve dünyanın güvenini yeniden
kazanmak konusunda zor bir görevle karşı karşıya.
Washington elitlerine göre Biden, Trump’ın ardından ABD'nin
itibarını geri kazanabilecek bir kararlılık ve itibar inşa etmek
için dar bir pencereye sahip.
Önemli uluslararası konulardaki politika hedeflerini açıkça
iletmesi ve ardından bunları sürekli olarak ilerletmek için
çalışması gerekecektir.
Biden, tehlikeli bir zamanda başkanlığı devraldı. Sadece ölümcül
bir salgınla değil, Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore ile devam eden
gerginliklerle karşı karşıya.
Bu konularda net ve güvenilir bir ABD duruşu, tutarlılık ve
özgüllük gerektirecektir.
Biden, bu politika alanlarının bazılarında pozisyonları belirledi,
ancak diğer hedefleri belirsiz veya bunları gerçekleştirme
stratejileri kötü tanımlanmış.
Örneğin, Biden yönetimi Kuzey Kore’nin gelişmiş nükleer
yeteneklerini nasıl ele alacağını veya bu kabiliyetlerin bölgedeki
müttefiklerle diplomatik çabalar için ne anlama geleceğini
netleştirmedi.
Devam.
Art arda gelen başkanlar - Trump dahil - otuz yıl boyunca, dünya
çapında silahlı hakimiyet arayışında ki ABD, ileri
konuşlandırmaları ve savunma taahhütlerini sürekli olarak
genişletti.
Birleşik Devletler, küresel hakimiyet arayışıyla bir dünya düşman
sahibi oldu.
Bu hakimiyetin maliyetlerini ve tehlikelerini daha da
artırdı.
Washington elitlerine göre; ABD dış politikası en temel amacında
başarısız oldu ve Amerikan halkını yaşadıkları yerde daha az
güvenli hale getirdi.
Biden yönetimi, Amerikan üstünlüğünü, bir yıkıma başkanlık etmek
yerine daha güvenli bir dünya için göreve geldiklerini
belirttiler.
Biden ilk günlerinde acil öncelikleri ele alırken ülke içi
demokrasiyi onarmak, kitlesel katliam yapan bir salgını sona
erdirmek, ABD diplomasisini kurtarmak gibi hedeflerin çeliştiğini
görecektir.
Sonuçta liderler, belirli politika önerilerinden yoksun oldukları
durumlarda büyük tehditler ve vaatler verme eğiliminde
olabilirler.
Ancak aşırı söz verdiklerinde ve retoriklerini yeterince
desteklemediklerinde başları belaya girer.
Bazı söylemleri liderleri köşeye sıkıştırabilir, bu da
istemeyecekleri veya veremeyecekleri sert politika tepkileri
gerektirebilir.
Kararlılık, güvenilirlik ve itibar, açık politika pozisyonları
belirleyerek ve ardından bunları doğrudan ve tutarlı eylemlerle
takip ederek oluşturulur.
Sonuçta, yeni yönetim hızlı haraket ederse Amerika’nın itibarına
verilen zarar telafi edilebilir ve Biden'ın vaatlerini yerine
getirmek için yapacakları sadece başkan olarak itibarını değil,
ABD'nin itibarının da kaderini belirleyecek.