Rektör'den darbe çağrısı
Abone olBildiride, YÖK tasarısı için Ordu, ''Cumhuriyet'i koruma ve kollama'' görevini yerine getirmeye davet edildi..
İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu
başkanlığında toplanan Üniversite Senatosu'nun yayınladığı
bildiride,''YÖK Yasa Tasarısı gibi girişimler ile yüce ATATÜRK'ün
kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması amaçlanmaktadır.
Sorun sadece Üniversite Yasası sorunu olmayıp, doğrudan Laik
Türkiye Cumhuriyetimizin bekası sorunudur. Bu nedenle, İnönü
Üniversitesi Senatosu olarak, Cumhuriyetimizin temel niteliklerini
korumak ve kollamak sorumluluğunu taşıyan tüm kişi ve kuruluşları
bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye davet etmeyi tarihi bir
görev sayıyoruz.'' denildi. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI TAM
METNİ Bilindiği üzere, 3 Kasım 2002 seçimleri ile birlikte iktidar
olan bugünkü siyasal otorite, acil eylem planı çerçevesinde yeni
bir YÖK yasası yapmak istemiş ve bu doğrultuda Üniversitelerarası
Kurul ve Hükümet yetkilileri arasında uzun süren görüşmelerin
ardından, Üniversitelerarası Kurul hazırlamış olduğu YÖK yasa
taslağını Sayın Başbakana üç ay önce sunmuştur. Hal böyle iken,
Hükümet yetkilileri Üniversitelerarası Kurulun hazırlamış olduğu
taslağı tümüyle yok sayarak, kendileri tarafından hazırlanmış olan
ve üniversitelerimizde ciddi tahribatlara yol açacak 10 maddelik
bir yasa tasarısını TBMM'ye sunma girişimini başlatmışlardır. Bu
tasarının kamuoyuna sunulan önemli gerekçelerinden biri,
üniversiteye giriş sınavında uygulanan katsayı farklılıklarını
ortadan kaldırarak eşitlik sağlama iddiasıdır. Halbuki gerçek
tümüyle farklıdır. Şöyle ki; meslek lisesi mezunlarının en az %
50'si sınavsız olarak 2 yıllık veya sınavla ya da sınavsız 4 yıllık
bir yükseköğretim kurumuna yerleştirilmektedir. Buna ilaveten,
meslek yüksekokulu mezunları dikey geçiş sınavı ile 4 yıllık lisans
programlarına da geçebilmektedir. Meslek lisesi mezunu olup da
herhangi bir yükseköğretim programına yerleştirilemeyenler, zaten
bir meslek sahibi olduklarından iş bulma olanağına sahiptirler.
Buna karşılık, genel lise mezunlarının sadece % 20'si merkezi bir
sınavla yükseköğretim programlarına yerleşebilmekte, % 80'i, yani,
her yıl bir milyona yakın genel lise mezunu gencimiz ise açıkta
kalmaktadır. Açıkta kalan bu gençlerin, bir meslek sahibi de
olmadıklarından, tekrar tekrar üniversite sınavlarına girmekten
başka bir seçenekleri de yoktur. Bu durum mevcut üniversiter
sistemde gerçek mağdurların meslek lisesi mezunları değil, genel
lise mezunları olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yeni düzenleme
ile genel lise mezunları daha da mağdur olacaklardır. Bu nedenle,
genel lise mezunu gençler ile velilerini bu konuya sahip çıkmaya ve
siyasal irade nezdinde demokratik tepkilerini göstermeye davet
ediyoruz. Söz konusu tasarı ile, yükseköğretimin üst kuruluşları
tümüyle siyasal otoritenin emrine sokulmaktadır. Özerk olması
gereken bu kuruluşlar, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir daire
başkanlığı düzeyine indirgenmekte, üniversite yönetimleri ise
siyasal iktidarların il başkanlarınca yönetilecek kurumlar haline
dönüştürülmektedir. Bunun doğal sonucu olarak, üniversitelerde tüm
akademik ve idari tasarruflar siyasi otoritenin emir ve
beklentileri doğrultusunda oluşacaktır. Böylece, bilimsel olması
gereken üniversitelerimiz, siyasal birer kurum haline gelerek, asıl
görevi olan eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri engellenecek
ve son yıllarda tam bir huzur ve güven ortamının sağlandığı
üniversitelerde, geçmişte yaşanan siyasal çatışmalar yeniden
başlayacaktır. Ayrıca, gündemden kalkmış olan kılık-kıyafet konusu,
yeniden gündeme sokulacak ve oluşacak bu huzursuzluk, zamanla
toplumun tüm kesimlerine yayılacaktır. Avrupa Birliğine üye olmak
adına çıkarılan Uyum Yasaları, Kamu Yönetimi Temel Yasası, Anayasa
Mahkemesi'nin yapısını değiştirmeye yönelik çabalar ve son olarak
da gündeme getirilen YÖK Yasa Tasarısı gibi girişimler ile yüce
ATATÜRK'ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması
amaçlanmaktadır. Sorun sadece Üniversite Yasası sorunu olmayıp,
doğrudan Laik Türkiye Cumhuriyetimizin bekası sorunudur. Bu
nedenle, İnönü Üniversitesi Senatosu olarak, Cumhuriyetimizin temel
niteliklerini korumak ve kollamak sorumluluğunu taşıyan tüm kişi ve
kuruluşları bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye davet etmeyi
tarihi bir görev sayıyoruz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
REKTÖR'DEN İLGİNÇ ÇIKIŞLAR: "BİZİM, DEVLET ADAMLIĞI NİTELİĞİNDE
BAŞBAKAN'A İHTİYACIMIZ VAR, ŞİRKET ADAMI NİTELİĞİNDE BAŞ BAYİLERE
İHTİYACIMIZ YOK" Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih
Hilmioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirerek, "Bizim
devlet adamlığı niteliğinde Başbakan'a ihtiyacımız var. Şirket
adamı niteliğinde baş bayilere ihtiyacımız yok" dedi. Malatya İnönü
Üniversitesi'nde düzenlenen Tıp Bayramı töreninde konuşan Malatya
Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Şehitoğlu, 1981 yılından beri ülkede
bilimsel çalışmaların, insan hak ve hürriyetlerin başına
çökertilmiş YÖK'ün hemen kaldırılması veya Türk insanına yaraşır
demokratik bir kurumun ihdas edilmesinin en büyük hayalleri
olduğunu söyledi. Kendilerinden başka kimsenin oyunu alamayan
insanların, mevcut YÖK tarafından rektör olarak atandığını öne
süren Dr. Şehitoğlu, "Bu mu demokratik seçim? YÖK düzeni devam
ettikçe, üniversitelerde sorun da devam edecektir" dedi. Törende
bir konuşma yapan İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu ise
YÖK'e karşı çıkanları eleştirerek, "Ama şunu demek istiyorsanız,
YÖK kalksın, bu şekilde kılık-kıyafet derdi olmaz. YÖK'ü kaldırmak
istiyorsanız Anayasa Mahkemesi'ni kaldırmanız lazım. O anlamda da
hepinizin bildiği gibi Anayasa Mahkemesi'nin etkinliğini sulandırma
anlamında girişimler yapılmaktadır" dedi. Birinin bilimsel
çalışmasının çalınmasının akademik camiada ağır şekilde
cezalandırılması gereken bir konu olduğuna işaret eden Rektör Prof.
Dr. Hilmioğlu, "Şimdi bilim hırsızlığına karşı çıkarken, sadece
bilim hırsızlığına karşı çıkmamak lazım. Başka hırsızlıklara da
karşı çıkmak lazım. 'Benim maaşım yetmiyor, onun için namuslu
ticaret yapıyorum' diyen devlet yönetimine de karşı çıkmak lazım.
Türkiye'de şeker pancarı üretimini iyice azaltarak kendi çocuğuna
şirket kurdurarak dışarıdan bir takım tatlandırıcı ithal edip kar
sağlayanlara da karşı çıkmak lazım. Bunlar da hırsızlıktır" diye
konuştu. Tabip Odası Başkanı Şehitoğlu'nun YÖK'le ilgili
açıklamalarını da değerlendiren Prof. Dr. Hilmioğlu, "Şimdi
dünyanın birçok demokratik diye nitelendirilen ülkesinde YÖK
benzeri kurumlar vardır. YÖK'ün baskıcı olduğu gibi ifadelerde
tamamen gerçek dışıdır. Ben 3.5 yıldır bu makamda bulunuyorum. Ne
eski, ne de yeni YÖK Başkanı, şu atamayı yapın, bunu yapmayın, bu
araştırmayı yapın-yapmayın gibi talimatı bırakın, telkini dahi
olmamıştır. Bana değil, hiçbir rektöre olmamıştır. 'YÖK
antidemokratiktir' diyorlar. Bu sözün ve YÖK'ün kaldırılmasını
istemenin altında türbanın serbest bırakılması yatmaktadır.
Böylesine Türk kültüründe bulunmayan, böylesine bir kıyafetin
tamamen siyasal anlamda, İslami anlamda siyasallaştığı bir
kıyafetin üniversiteye girmesi de zaten mümkün değildir. Bu Anayasa
Mahkemesi'nde de böyledir, Fransa'nın aldığı karar da böyledir,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde geçmişte öyle kararlar almıştır.
AB'ye girmek istiyoruz öyle değil mi? İyide Avrupa Birliği ülkeleri
de buna karşı. Ama şunu demek istiyorsanız; YÖK kalksın, bu şekilde
kılık-kıyafet derdi almaz. Kaldırmak istiyorsanız Anayasa
Mahkemesi'ni kaldırmanız lazım. O anlamda da Anayasa Mahkemesi'nin
etkinliğini sulandırma anlamında girişimler yapılmaktadır hepinizin
bildiği gibi" dedi. Prof. Dr. Hilmioğlu konuşmasında, "Bizim devlet
adamlığı niteliğinde Başbakan'a ihtiyacımız var. Şirket adamı
niteliğinde baş bayilere ihtiyacımız yok" ifadelerini kullandı.