Suriye’de yaşananlardan sonra
Suriye halkının Türkiye’ye ve
batıya yaptığı çağrıya, kardeşlik hukuku gereği en olumlu cevabı
veren ülke Türkiye’dir.
Ülkemizde 3 milyondan fazla Suriyeli sığınmacı
bulunmaktadır.
Sığınmacı diyorum çünkü birçoğuna henüz mülteci statüsü
verilmedi.
15 Temmuz kalkışması bu önemli tartışmayı gündemden kaldırmış
olsa da kanaatim yeniden gündemde tutmanın kazanımlar
getireceğidir.
Türkiyeli halk bu durum karşısında bile –ne
yazık ki- politik tavır almış durumda.
Tarafgirliğini yaptığı siyasi partinin duruşuna göre bir
pozisyon almakta.
Ancak biz meselenin siyasi tarafgirliklere hapsedilemeyecek
kadar mühim ve ince bir mesele olduğunu düşünmek zorundayız.
Bu 3 milyonun en az 2 milyonun çocuk ve gençlerden oluştuğu
tahmin ediliyor.
Bu çocuklar büyüdüğünde hak ve taleplerini daha özgüvenli bir
dille dile getireceklerdir.
O yüzden bugünden nitelikli çalışmalar ve sağlam bir
planlamayla bu çocukların gelecekleri teminat altına
alınmalıdır.
Bu bizim hem insani görevimizdir hem de ülkemizde
bulunan Suriyelilerin geleceği artık Türkiye’nin
geleceğidir.
Ülkemizde bulunan Suriyeliler üzerlerinde
birçok kültürün niteliklerini taşımakta, birçoğu birkaç dil birden
bilmekte ve aralarında kariyerli insanlar bulunmakta.
Buradan insanları tasnife tabi tuttuğum sanılmasın; durum
tespiti yapmaya çalışıyorum.
Bizim ivedilikle Suriyelilerin topluma
adaptasyonu meselesini masaya yatırmamız gerekiyor.
İstihdam ve eğitim meselesi üzerine ciddi şekilde kafa yorup
çözümler üretmemiz gerek.
Bizim için çok kritik öneme sahip olan güvenlik meselesinde
artık daha ciddi bir tavır sergilememiz gerekiyor.
Bunlar ve daha fazlası bize düşen görevler.
Bir de Suriye’den gelen kalifiye gençler,
akademisyenler, doktorlar, mühendisler hatta ve hatta astronot bile
var…
Kendi halkları üzerine inisiyatif hakkı tanımalıyız.
Önlerine alanlar açarak, kardeşlerimize kendi hayatlarını
dönüştürmeleri için zaman ve imkân vermeliyiz.
Bu entelektüel ve akademisyenler Dış İşleri
Bakanlığı’nda, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nda,
Kültür Bakanlığı’nda, Milli Eğitim Bakanlığı’nda
istihdam edilerek ülkenin kültür, ekonomi ve siyasi
yelpazesine ciddi katkılar sağlayabilirler.
Bu birliktelik ve sistemde mecburi olarak getireceği değişim
ortaya tüm dünyaya örnek olacak şekilde teorik ve pratik bir zemin
koyacaktır.
İnanın, biz bu meseleye ciddiyetle yaklaşıp karşılaştığımız
problemlere çözümler bulurken dünyanın içinde bulunduğu sistem
krizini ortadan kaldırarak kendiliğinden Kürt meselesinin de
hallolduğunu göreceğiz.
Batının köleci mantığını aşmış; küresel
hegemonyasını kırmış ve yükte hafif pahada ağır ürünlerin
üretimini yapabilen rol-model ülke haline gelebiliriz.
Hacim ve çap belirlenerek istihdam açılması FETÖ
yapılanmasının devlet kademelerinde açmış oldukları gediklere de
güvenilirlik ortamını oluşturacaktır.
Bir çift laf da her meselede olduğu gibi bu meselede de yobazlık
yapan kesime söylemek istiyorum.
“Suriyeliye su yoktur” yazan esnaftan, sırf Recep Tayyip
Erdoğan düşmanlığından, mesele üzerine bir an bile kafa
yormayıp karşı çıkan yayın yönetmenine kadar geniş bir kesim bu
kesim.
Kafa yorsa, yorum getirse, dinleyip üzerine düşünürüz ama
bunlarınki düpedüz yobazlık ve geri kafalılıktan…
Boşnak, Makedon, Rum, Ermeni ile Türkiye
mozaiği çok güzel, çok şeker ama bu Araplar görüntüyü mü
bozuyor!
Hayır kardeşim!
Evet, Türkiye bu halklarla çok güzel ama Suriyeli
kardeşlerimizle inşallah daha da güzel olacak.
Kavimler göçü gibi Dünya Sistemi’nde bir dönemi kapatıp bir
dönemi açacaktır ve Türkiye merkezi ülke olacaktır
inşallah.
İnşallah yakın geçmişte defaten olduğu gibi tarihi ıskalamayıp,
bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirerek sorumluluğumuzu yerine
getirebiliriz.