PKK askere nasıl tuzak kurdu?
Abone olPKK itirafçısı, kurduğu hain tuzakları anlattı ve pişmanlığını dile getirdi...
PKK itirafçısı, bir çok askerimiz şehit verdiğimiz mayınlı ve
bombalı saldırıların nasıl yapıldığını ve bunlarda kullanılan
patlayıcıların nasıl taşıyıp hazırladıklarını anlattı.
Bingöl'ün Karlıova İlçesi'ne bağlı Ciligöl Köyü'nde doğan lise
mezunu Hilmi B., 2000 yılında pasaport aldıktan sonra çalışmak için
Bosna- Hersek'e gitti. İnsan kaçakçıları vasıtasıyla yasadışı
yollardan Hollanda'ya giren Hilmi B., 8 ay kaldıktan sonra yine
yasal olmayan yollarla Almanya'ya geçti. Almanya'da iltica
talebinde bulunan ve Chemnis iltica kampına gönderilen Hilmi B.,
burada bir süre bekledikten sonra başvurusuna yanıt alamayınca,
kamptaki PKK'lılarla temasa geçti. Chemnis kampından ayrılan Hilmi
B., Hollanda'nın Rejveg şehrinde 10 günlük gençlik kampına katıldı.
Daha sonra Rejveg'e 2 saat uzaklıktaki başka bir kentte 2.5 aylık
yoğunlaştırılmış eğitim kampında yer alan Hilmi B., sahte bir
pasaportla Suriye'ye giderek örgütsel faaliyetlere katılmaya
başladı. Yaklaşık iki ay Suriye'de kalan Hilmi B., daha sonra Kuzey
Irak'a geçerek, 3 yıl boyunca örgütsel faaliyetlerde bulundu. Hilmi
B., 2005 yılı Ağustos ayında yine yasadışı olarak Türkiye'ye
geçerek Bingöl'de örgüt faaliyetlerini yürütmeye devam etti.
PKK'nın sözde Erzurum Eyaleti'nde yaşadığı olaylardan sonra gizli
bir şekilde ailesini arayarak, kaçmak için fırsat kolladığını
anlatan Hilmi B., 25 Eylül 2006'da ağabeyiyle birlikte Bingöl
Emniyet Müdürlüğü'ne giderek teslim oldu. Yayladere İlçesi'nde
çıkan çatışmada 3 teröristin öldürülmesinden sonra techizatıyla
birlikte güvenlik güçlerine teslim olan ‘Ferhat’ kod Hilmi
B., PKK'nın içinde bulunduğu durumu tüm çıplaklığıyla anlatmayı
görev saydığını bildirdi.
‘KÜRDİSTAN HAYALİ BOŞMUŞ’
Tutuklanan ve Diyarbakır
4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde ömür boyu hapis istemiyle yargılanan
Hilmi B., avukatıyla birlikte verdiği ifadede pişmanlıklarını şöyle
dile getirdi:
“Çok küçük mevzulardan dolayı yüzlerce insanın içerisinde
hakaret ediliyor. Bir kadınla 3- 5 saniye göz göze gelmen
ya da karşılaştığında gülümseyerek hal hatır sorman, uzun
yıllar hizmetin olmasına rağmen hastalığından dolayı bir saatlik
nöbete gidemeyeceğini söylemen durumunda senden
şüphelenilir. Kuzey Irak'tan Türkiye'ye geçtikten sonra
Bingöl ilinin de içinde bulunduğu sözde Erzurum eyaleti bölgesine
geldiğimde karşılaştığım olaylar, beni örgütten soğuttu ve kopma
noktasına getirdi. Özellikle erzak almak için gittiğimiz bir köyde,
30 yaşlarındaki birinden elindeki sebzeleri istediğimizde, bizi
önemsememesi üzerine ‘Sen bizi tanıyor musun?’ diye sorduğumuzda,
‘Hayır, tanımıyorum’ dedi. Köylünün ‘Siz nerede oturuyorsunuz ki’
demesi, herşeyi orada bitiriyordu. Gözleri görmeyen bir
yaşlı bir köylüye, köyde durumların nasıl olduğunu sorduğumuzda
‘Önceden kurt ile kuzu beraber otlardı. Allah onların belasını
versin. Şu terör örgütü çıktı çıkalı, kimsede huzur bırakmadı’
demesi beni taş etmişti. 30 yıldır Kürdistan diye bir
hayal peşinden koşanlara ve onların ardından gidenlere o an
yaşananları göstermek için neler vermezdim. Bu kör insanın
bile gördüğü gerçekleri, gözüm açık diye yaşayan bazı sözüm ona
insanlar göremiyorlar mı? Bunu görmemek asıl körlük değil
mi? Yaşananlar, aç susuz günlerce, aylarca, yıllarca
dağlarda ömrümüzün çürüdüğünü görmenin en güzel örneğiydi.
Artık kapısını çaldığımız evlerden avucumuzu göstererek istediğimiz
yiyeceklerin bile verilmeyerek kapıların yüzlerimize kapandığını
görmek, en acı örneklerden biridir. Bu şartlar, ‘onur’ denilen
şeyin bazen kendisini sakladığında dağlarda vurduğumuz domuz,
yakaladığımız yılan, kaplumbağa gibi hayvanları bile yediriyordu.
Örgütten kaçmama yakın bir tarihte vurduğum bir ayıyı bile
yemek isteyen arkadaşlara artık silah çekerek, bu kadar da
insanlıktan çıkmanın olamayacağını söyledim. Bu yoldan
dönmek için tüm imkanlarımı kullanmaya karar verdim. Hele o kış
üstlenmesinin yaşandığı 5 metrekarelik toprak altına
kazılmış karanlık bir sığınakta aylarca günışığı bile görmeden 10-
15 kişiyle yaşamanın ne olduğunu hiç kimse bilemez.”
ASKERE TUZAK KURARKEN BAŞPARMAĞI
KOPTU
Diyarbakır H Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan
itirafçı Hilmi B., bubi tuzağı kurmak isterken elinde
patlaması sonucu başparmağının yarısını kaybettiğini
söyledi. Sözde Erzurum eyalet grubuna dahil olmak için
2005 yılı Haziran ayında 11 kişilik bir ekiple, yanlarına
7- 8 kilo C- 4 plastik patlayıcı, 200 elektrikli fünye, 40 kadar el
bombası ve bir B 7 roketatar alarak Türkiye'ye giriş yaptıklarını
itiraf eden Hilmi B., 16 Eylül 2005 günü eşyaları 3 ata
Sevdin Deresi'nde yükleyerek dağlara doğru yola çıktıklarını
anlattı. Hilmi B., “Atların izlerini temizleyerek gittiğimiz bir
sırada 7- 8 el silah sesi duyduk. ‘Çektar’ kod adlı terörist bize
kaçmamızı söyledi. Benim sırt çantam ile hücum yeleğim atların
üzerinde kalmıştı. Burada çıkan çatışmada Çektar’ın öldüğünü
sonradan öğrendim. Hatta benden haber alınmaması üzerine
Çektar ve benim fotoğrafımı internet sayfasına atarak, ROJ TV
haberlerinde de öldüğümüz bildirilmiş. Cep telefonu ile
köydeki evimi arayarak sağ olduğumu söyledim. Bundan sonra da zaman
zaman evi aramaya başladım” diye konuştu.
‘TÜP İÇERESİNE C-4 YERLEŞTİRDİK’
Yine bu dönemde ‘Hebat’ kod adlı teröristin, Bingöl merkez
Yolçatı- Sancak Karayolu'na tüp içeresinde C- 4 patlayıcı madde
destekli bomba düzeneğini hazırlayarak yerleştirip gömdüğünü
söyleyen Hilmi B., şunları anlattı:
“Yaklaşık bir hafta kadar yol üzerinden geçecek askeri
araçları beklemiş. Yağmur yağınca tüp içeresine hazırlanan
düzeneği almak için yola inerken bir askeri birliğin tüpü ve
düzeneği bulunduğu yerden çıkarmaya çalıştıklarını görmüş.
Telsiz kumandalı olan tüpü patlatmaya çalışmış. Ancak
askerler daha önce düzeneği etkisiz hale getirdiği için eylemi
gerçekleştirememiş.
Bir başka gün ‘Sekeft-Mardin’ kod adlı örgüt mensubu ile birlikte
askeri birliklerin geçişi sırasında patlatılmak üzere
piknik tüpü üzerine C-4 ve fünye yerleştirdik. İki
terörist düzeneği Yolgüden Köyü'ne gömmeye gitti. Düzeneği
yola döşedikten sonra 3 gün civarında beklemişler ve 2005 yılının
Ekim aylarında askeri birlik, yoldan geçmekteyken gömdükleri bomba
düzeneğini patlatmışlar. Eylemi gerçekleştirdiklerini ve
patlamanın askeri aracın arka tarafında hasar meydana
gtirdiğini, çok sayıda yaralı olduğunu anlattılar. Bu tip
hazırlanan bombalar, genelde ses getirici eylemlerde, saklandıkları
yerden çıkartılarak kullanılır. Yaylıdere’de 25 kilo C-4,
B-7 Roketatar, 1 kanas, 1 Bixi ağır silahlar, patlayıcı madde,
korteks ve 100 kadar fünye bulunmaktadır.”