PKK açılımına barolardan sert çıkış
Abone olHabur'dan giriş yapan PKK'lılar için DTP öncülüğünde düzenlenen kutlamalar baro başkanlarını da çileden çıkardı.
Sivas'ın da aralarında bulunduğu 30 ilin baro
başkanları, terör örgütü PKK üyelerinin teslim olması sırasında
yaşananlarla ilgili ortak açıklama yaptı.
Sivas Baro Başkanlığından yapılan, Sivas Baro Başkanı Avukat Ünal
Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 30 ilin baro başkanının isminin
yer aldığı yazılı açıklamada, ''Terör örgütü liderinin
talimatıyla Mahmur kampı ve Kandil'den Türkiye'ye gönderilen 34
PKK'lının yurda girdiği andan serbest bırakıldığı sürece değin
yaşananlar hukuku ve yargı erkini doğrudan ilgilendirdiği için
aşağıda isimleri geçen barolarca açıklama yapılması zorunlu hale
gelmiştir'' denildi.
Devleti oluşturan insanların bir arada ve eşit biçimde kardeşlik
duygularıyla huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşamlarını
sürdürmelerinin en büyük temenni olduğu belirtilen açıklamada
şunlar kaydedildi:
''Bunun sağlanması için ulus bütünlüğümüzü bozmayacak adımlar
atılması son derece önemlidir. Ancak yıllardır ülkemizde terörist
faaliyetlerde bulunan örgüt üyelerinin ve yandaşlarının otobüs
üzerinden halkı selamlamaya dek varan davranışlarının onaylanması
mümkün değildir. Gelenlerin karşılanış şekli, bu sırada yapılan
konuşmalar, atılan sloganlar, bunların teslim olmak üzere değil
örgütün keşif kolu olarak gönderildiğini ortaya koymaktadır.
Anayasasında hukuk devleti olduğu yazılan bir ülkede hiç kimse
terör örgütüne ve yandaşlarına kahraman muamelesi yapamaz,
yapmamalıdır. Burada eleştirilmesi gereken en önemli nokta, hukukun
üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin ihlal edilmiş
olmasıdır.
Bu teslim olma, teslim alma şovunda yaşananlar, en başta o hukuk
devleti kurum ve kurallarını içine sindirmiş ve ona göre yaşam
biçimi sürdüren vatandaşlarımıza saygısızlık, kanunlara aykırılık
oluşturmuştur. Unutulmamalıdır ki sınırdan giriş yapan kişiler yine
bu ülkeye, bu hukuk devleti ve bu ülkenin ceza yasası olan TCK'da
yer alan etkin pişmanlık düzenlemelerine güvenerek sınırı
geçmiştir. Bu gerçek hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Teslim
olan bölücü terör örgütü mensuplarının TCK'nın 221. maddesinde
öngörüldüğü biçimde, 'gönüllü olarak örgütten ayrılma' ve
'pişmanlık' ölçütlerini yerine getirmediği halde serbest
bırakılması hukuken açıklanması gereken bir konu olarak karşımızda
durmaktadır.''
Teslim olan terör örgütü PKK üyesi 34 kişinin sorgulanması
sürecinde de hukuka aykırılıklar ve yargı bağımsızlığı ilkelerine
gölge düşürecek davranışlar yaşandığının gözlemlendiği bildirilen
açıklamada şöyle denildi:
''Şüphelilerin sınırdan alınıp görevli Diyarbakır Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmesi gerekirken vali yardımcısı tarafından
karşılanıp 'hoş geldiniz' denilmesi, kendileri için ayrı bir
mahkeme kurulması, talimatla savcı ve hakim görevlendirilmesi,
hakim ve savcıların helikopterlerle 'çadır mahkemelere' taşınması
ve sorguların burada yapılması, bu savcı ve hakimlerin şüphelilerin
suç teşkil eden bazı beyanlarının tutanağa geçirilmemesi veya bu
beyanların kullanılmaması konusunda müdafi avukatlardan 'ricacı'
olmaları normal bir hukuk devletinde yaşanabilecek olay ve olgular
değildir.
Salt duvara yazı yazdığı için yıllarca yargılanıp cezaevlerinde
tutulan çocuklar gerçeği karşımızda duruyorken pişman olduklarını
beyan etmedikleri halde bu kişilerin TCK'nın 221. maddesinden
yararlandırılıp serbest bırakılması hukuk devleti ve adil
yargılanma ilkeleriyle bağdaştırılamaz. Bu durum doğal hakim
ilkesine de aykırıdır. Demokrasi, barış, insan hakları gibi popüler
ve evrensel kavramlar hem örgüt hem de yandaşları tarafından esas
anlamlarının dışında politik bir silah ve malzeme şeklinde
kullanıla kullanıla kirletilmektedir. Dolayısıyla bu kavramlar
üzerinden öne sürülen teklif ve argümanlar peşinen kuşku
uyandırmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak söylenenlerin
arkasında esas niyetin ne olduğunu, nasıl bir oyun tezgahlandığını
düşünme ihtiyacı hisseden insanlarımızın söz konusu kavramlara
ilgisi, itibarı ve güveni ister istemez azalmaktadır.''
Yaşanan sürecin yargının bağımsızlığını yitirerek anayasanın 138.
maddesinde yer alan ''Hiç kimse mahkemelere ve hakimlere emir ve
talimat veremez'' hükmüne karşın yargı yürütmenin denetimindeymiş
gibi bir izlenim doğmasına neden olduğu ifade edilen açıklamada
şunlar kaydedildi:
''Daha iş yargıya intikal etmeden siyası iktidar temsilcilerinin
gelenlerin serbest bırakılacağı yönünde sözler vermesi adalet
üzerindeki yürütmenin açık izlerini göstermektedir. Yargı
kurumlarının görevlerini tam ve bağımsız şekilde yerine getirmesi
zorunluluktur. Bu zorunluluk yalnızca herkesin kanun önünde eşit
olduğunun yazıldığı anayasa gereği değil aynı zamanda demokrasiye
ve yargıya güven ilkesinin de önemli bir koşuludur.''
Açıklamada, Sivas, Kırklareli, Erzincan, Düzce, Denizli, Tokat,
Trabzon, Niğde, Kırıkkale, Konya, Karaman, Zonguldak, Rize,
Kütahya, Kastamonu, Erzurum, Burdur, Kırşehir, İzmir, Giresun,
Karabük, Balıkesir, Isparta, Kayseri, Gümüşhane, Uşak, Bolu,
Sakarya, Çanakkale ve Nevşehir baro başkanlarının ismi yer
alıyor.