Paşaların doktoru 'GATAkulli'leri anlattı
Abone ol'Paşaların doktoru' olarak anılan Prof. Dr. Ahmet Alper gözyaşları içinde "GATAKULLİ"leri anlattı...
Ergenekon ve Balyoz sanığı komutanların tedavi süreçleri
yüzünden tüm dikkatlerin üzerinde toplandığı GATA'da uzun yıllar
görev yapan Prof. Dr. Alper, çarpıcı bir açıklamada bulundu.
Bugün'den Seda Şimşek'e konuşan Alper "Doktor da olsanız komutanın
emrine uymak zorundasınız. Önce asker sonra doktorduk"
dedi.
TSK'nın "kudretli" generalleri, Kenan Evren, Doğan Güreş, Güven
Erkaya, Fevzi Türkeri, Vural Beyazıt, Necip Torumtay gibi isimlerin
doktorluğunu yapan Prof. Dr. Ahmet Alper GATA ile ilgili bugüne
kadar hiç yapılmamış tespitleri, açık yüreklilikle yaptı, yıllarca
yaşadıklarını anlattı.
KOMUTANIN EMRİNE UYMAK ZORUNDASINIZ
GATA'da nasıl bir yapılanma var, askeri hiyerarşinin
etkileri nasıl hissediliyor?
GATA'daki yapılanma 1998 yılından sonra çok daha farklı hale
gelmiştir. GATA'da 1998 yılına kadar sadece tümgeneral rütbesinde
doktorlar komutandı. 1998 yılından sonra "doktorlar komuta
işleriyle uğraşmasın, onlar doktorluk yapsınlar, komuta işlerini
korgeneral rütbesinde bir general yürütsün" diye ayrı bir
kadro açıldı. GATA komutanı korgeneral sınıfında, doktor olmayan
bir generale devredildi. Askerliğin genel yapısı itibariyle,
hiyerarşik sistem içinde bağlı olduğumuz komutanın emrine
"emredersiniz" diye uymak zorundasınız. Askerlik de
kuraldır, komutanın verdiği emir yapılır, itiraz da edilirse ondan
sonra gerekli yerlere müracaat edilir ama komutanın emri yerine
getirilir.
Bu doktor olsa da böyle mi?
Komutan emir verince doktor da olsa yerine getirecek, başka çaresi
yok.
ÖNCE ASKER SONRA DOKTOR
GATA'da görev yaparken kendinizi daha çok bir doktor
gibi mi bir asker gibi mi hissediyordunuz?
Bütün komutanların orada bize her zaman için
söyledikleri bir şey var, "Önce asker, sonra
doktor" derlerdi.
Siz nasıl hissediyordunuz?
Önce askeriz, önce askerdik.
HİZİPLEŞME YOK KADROLAŞMA VAR
GATA'da hizipleşmeler, gruplaşmalar var mı?
GATA'da sağ-sol gibi bir hizipleşme yoktur. Bu Mekteb-i Tıbbiye-i
Şahane'nin kuruluşundan itibaren belli bir kadrolaşma söz
konusudur.
AHMET ALPER KİMDİR? |
Prof. Dr. Ahmet Alper, 17 yaşından 50 yaşına kadar 33 yıl Silahlı Kuvvetler'de kalmış. İstanbul Askeri Fakülte Yüksekokulları birincisi olarak mezun olmuş Tıp Fakültesi'nden. Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde (GATA) 1980'de İç Hastalıkları ve Gastroentoloji İhtisası'nı tamamlamış, Erzurum Mareşal Çakmak Hastanesi'ne binbaşı rütbesiyle, gastroentoloji uzmanı olarak tayin edilmiş. 1982 yılı sonunda GATA Gastroentoloji Kliniği'ne müşavir uzmanlık kadrosunda görevli olarak çağrılmış, 1986'da doçent, 1990 yılı sonunda da profesör olmuş. |
KOMUTAN MUAMELESİ
Ergenekon sürecinde GATA çok sık gündeme geldi. Sizce tutuklanan
askerler neden özellikle GATA'ya sevk olmak istiyor?
GATA'da yatmak isteyen sanıkların en düşük rütbelisi albay, komuta
kademesi yani. GATA'da daha önce komutan olarak kendilerine
hizmet edilmiş, değer verilmiş, saygı görmüş kimseler, elbette
GATA'yı tercih ederler. Sanık, tutuklu bir kimsenin sağlık
sistemi içerisinde hangi yöntemle, hangi şekilde, nerede, hangi
sağlık kuruluşlarında ne şekilde muayene edileceklerine dair
kurallar vardır. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletiyse bu kurallar,
herkese aynı şekilde işletilmelidir.
GATA'DA KOMUTAN GİBİ KARŞILANIR, TUTUKLU GİBİ
DEĞİL
Sizce GATA'nın diğer sağlık kuruluşlarından daha fazla
tercih edilmesini sağlayan özelliği nedir?
GATA'nın tercih edilmesi çok normal, gidecek orada komutan gibi
karşılanacak. Mesela, Çetin Doğan 1. Ordu Komutanı olarak
GATA'da her zaman özel bir ilgi, muamele görmüş. Şimdi
orada general odasında yatmaktadır, tutuklu odasında değil. Bir
orgenerale yapılması gereken muamele ile işlem görmektedir, başka
türlü bir işlem görmesi mümkün değildir.
GATA'da asker, subay herkes için tutuklu odaları vardır. En azından
kapısında nöbetçi olur, pencereleri demirlidir, herkes girip
çıkamaz. Ama, tabii ki GATA'da bunlardan uzak oluyorlar. Daha önce
ast-üst ilişkisi içinde olduğu kimselerle, yani dostlukları olan
kimselerle irtibat halindeler, bir aradalar. Böyle bir şey
olmaz.
HASTALAR MI? NUMARA MI YAPIYORLAR?
Bir hekim olarak sizce GATA'da yatan bazı askerler gerçekten hasta mı yoksa numara mı yapıyorlar?
Hastayı görmeden bunu söyleyemem. Çetin Doğan mesela kroner by-pass ameliyatı yapılmış bir kimsedir. Çetin Doğan'ın kroner by-pass ameliyatı da tartışmalı olmuştu. İstanbul'da özel bir hastanede yapıldı, GATA'da yaptırabilirdi, ama özel bir yerde yapıldı, öyle hatırlıyorum, onun için de devlet ayrıca para ödedi. O zaman tercihi GATA olmamıştı. Çetin Doğan'a ben "hasta değil" diyemem, hastalığı hapis olmasına engel midir değil midir onu da ben söyleyemem.
GATAKULLİ'NİN OLDUĞU KESİN
Gatakulli var mı sizce?
İnternete konuşmaları dahi düştü, Gatakulli'nin olduğu kesin.
Nereden kaynaklandığını bizim söylememiz mümkün değil ama bir
yerlerden kaynaklanıyor yani.
ASKER YEMİNİ Mİ ÖNCELİKLİ, HİPOKRAT YEMİNİ Mİ?
RÜŞVET DÜŞKÜNÜYSE ÇÜRÜĞE GİDER!
FAHRETTİN ASLAN NİYE İNTİHAR ETTİ?
Bir askeri tabip için Hipokrat yemini mi önceliklidir,
askeri emirler mi?
Öncelikle şunu kabul etmek lazım, bir tabip subay için her şeyden
önce hasta hastadır. Hastaya ilgi, şefkat, teşhis koymak, tedavi
etmek bir tabip subayın görevidir. Dinsel, ideolojik,
ırkçı, herhangi bir şekilde ayırım yapması düşünülemez. Ama, yine
de insanların çok farklı ruhsal yapılar içinde olduklarını kabul
etmek lazım. Bu nedenle tabipler içinde de yemini bir
tarafa bırakıp, ideolojisi peşinde koşan kimseler bulunabilir.
AST - ÜST İLİŞKİSİ HASTA DOKTOR İLİŞKİNİ ETKİLEMEZ
GATA'da ast-üst ilişkisi, hasta-doktor ilişkisine nasıl yansıyor?
Ast-üst ilişkisi, hasta-doktor ilişkisini etkilemez. Bilimsel eğitim ayrı, ast-üst ilişkisi ayrıdır. Teğmen üsteğmene uyacaktır, üsteğmen albayın emrini yerine getirecektir. Bunun yanında mesela, GATA'da şu anda asteğmen rütbesinde öğretim üyeleri de vardır, bilimsel yönden söylediklerine itibar edilecek kimselerdir. Asteğmen diye onun vereceği direktifi kabullenmeme diye bir şey söz konusu olmaz ama aslında bunlar öyle bir şekilde görevlendirilir ki, genelde yüzbaşıya bir asteğmenin direktif vermesi önlenecek şekilde ayarlamalar yapılabilir.
RÜŞVET DÜŞKÜNÜYSE ÇÜRÜĞE GİDER |
GATA'da bir de çürük rapor skandalı yaşandı. O her zaman olan bir şeydi. Her yerde her zaman oluyor bu çürük raporu skandalları. Yetki verdiğiniz kimse rüşvet düşkünüyse çürüğe gider. HEP YAŞANDI AMA BASINA YANSIMADI GATA'da çürük skandalı daha önce de yaşanıyor muydu? Yaşanıyordu tabii, ama hepsi basına intikal etmezdi. Şimdi artık her şey, herkesin gözü önünde oluyor. Daha önce de yaşanırdı ama kamuoyu duymazdı. "Silahlı Kuvvetler'de disiplini sağlamak için bunları YAŞ kararları ile uzaklaştırmamız lazım, başka türlü uzaklaştıramıyoruz, hakimler bize engel oluyor" diyorlardı. Çünkü, yasal dayanağı yoktu. Ama, ben kesinlikle size şunu söylüyorum, YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılan kimselerin yüzde 98'i disiplin yönünden Silahlı Kuvvetler'in el üstünde tutulan personelleriydi. Bunların ordudan uzaklaştırılması disiplinsizlere meydanı boş bıraktı. Bu tür olayların artık daha rahat yapılmasının önünü açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde disiplin bugün 1997'den çok daha kötü durumdadır. GATA'da ortaya çıkan çürük raporu olayları da bunun bir parçasıdır. |
BİLGİME DE SAYGI DUYARLAR
Muayene olmak üzere gelen komutanlar sizi doktor olarak mı bir ast olarak mı değerlendiriyor?
Bizi ast olarak da doktor olarak da görürler ama doğal olarak ast olarak değerlendiriyor. Bana geldiği zaman beni ast olarak görür ama profesörlüğüme, bilgime de saygı duyarlar.
BÇG, iRTiCAi TEMiZLiK KALKANI ALTINDA KENDi KADROLARINI KURDU
GATA Komutanı Prof. Dr. Fahrettin Alparslan ile birlikte çalıştınız mı?
Fahrettin Alparslan ile yüzbaşılığından beri tanışırdık. O yüzbaşıyken ben teğmendim. Abi-kardeş gibi ilişkilerimiz vardı. Ama, bu abi-kardeş gibi ilişkiler İsmail Hakkı Karadayı'nın gönderdiği "İrticai personel hakkında yasal işlem yapmayan komutan hakkında yasal işlem yapılacak" emriyle ortadan kalktı. İrticai personel Batı Çalışma Grubu tarafından tespit ediliyordu.
BTÇ İSTERSE O KOMUTAN GÖNDERİLİR
Batı Çalışma Grubu bugünkü Ergenekon'un teşkilatlanmasının bence yapı taşıdır. Kendi düşüncelerinde olmayan kimselerin tespit edilip, ordudan uzaklaştırılması için kurulan bir kuruluştu. Böylece irticai temizlik kalkanı altında kendi kadrolaşmalarını yapmışlardır. Batı Çalışma Grubu bir birliğe "Falan şahıs irticai personel, onun dosyasını gönderin" dediği zaman, o birlik komutanı artık onu göndermeme durumunda değildir. Göndermeyen birlik komutanı kendi sonunu hazırlamıştır. Batı Çalışma Grubu'ndan "dosyasını gönderin" dediği zaman Fahrettin Alparslan'ın yapacağı tek şey, Ahmet Alper'in dosyasını hazırlamak. Hazırlamazsa kendi dosyasını hazırlar.
'HEPSİNİ AÇIKLAYACAĞIM' DEMİŞ
Niye intihar etti?
Tümgenerallik süresinin 1 yıl uzatılmasını istiyordu, 1 yıl uzatılmadığı ve emekli edildiği için psikolojik rahatsızlık yaşadı.
Bu dosyaları hazırladığı için büyük bir vicdan azabı yaşadığı söyleniyor.
Mümkündür. Ben kendisiyle görüşmedim, kendisiyle görüşseydim "Yukarıdan hazırlanıyor, bizim bir etkimiz yok" diyecekti. Mustafa Kahramanyol bizzat kendisiyle görüşmüş, Kahramanyol'a "Ben bu yapılanlardan çok üzgünüm. Benim bu işte bir dahlim yoktur. Ben bunların hepsini açıklayacağım" diye bir ifadede bulunmuş.
ŞU AN TSK'DA ERGENEKON GiBi BELKi 10 TANE CUNTA VARDIR
28 Şubat'ta ordu içinde büyük bir tasfiye yapıldığını hatırlatan Prof. Alper, "Bin 650 civarında subay ve astsubay ihraç edildi, 10 bin kişi ise istifaya zorlandı. Böylece TSK'da cuntalaşmaya karşı çıkacak kimse bırakılmadı" dedi...
10 BİN SUBAY İSTİFAYA ZORLANILDI
Ergenekon soruşturma sürecinde, Balyoz soruşturma sürecinde irticai faaliyetlerden dolayı YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılan isimlere pek rastlanmadı, cunta mı tehlikeli bu kişiler mi?
Biz hep bu konu üzerinde durduk. Aslında 28 Şubat döneminde
orduda yapılan tasfiye hareketi Türk Silahlı Kuvvetleri'nde son
yüzyıl içinde yapılan 3. büyük tasfiye hareketidir. 28 Şubat
tasfiye hareketi bunların içerisinde en haksız, en çok zulmün
yapıldığı harekettir. Burada 1650 civarında subay ve astsubay
disiplinsiz ve irticacı diye YAŞ kararıyla tasfiye edilmiştir fakat
en az 10 bin civarında subay ve astsubay da "Ordudan ayrıl, yoksa
tasfiye edileceksin" diye bir kısım baskılarla istifa etmek
durumunda kalmıştır.
Böylece Silahlı Kuvvetler'de cuntalaşacak, ihtilal yapacak
kimselere karşı koyacak kimse bırakılmamaya çalışılmıştır.
Buna rağmen başarılamamıştır, çünkü bu ordu milletimizin ordusudur.
Fakat, bir noktayı gözden kaçırmamak lazım, yaklaşık 1996 - 1997
yıllarından itibaren ailesinde İslami hassasiyetleri bulunan
kimselerin kesinlikle Silahlı Kuvvetler'e alınmaması için gayret
edilmiştir. Şu an Silahlı Kuvvetler'de Ergenekon gibi belki 10 tane
cunta vardır, her biri ayrı kolda.
GATA VE TSK'DAN NEDEN İHRAÇ EDİLDİ?
İLK FİŞLEME NE ZAMAN YAPILDI?
GATA'DAN ATTILAR 3 GÜN SONRA ÖLDÜ
Paşaların doktoru Prof. Ahmet Alper, BUGÜN'e verdiği röportajın
ikinci bölümünde, GATA ve TSK'dan neden ihraç edildiğini
açıkladı.
YAŞ kararıyla uzaklaştırılmadan önce herhangi bir ceza
aldınız mı?
1964'te Fakülte Yüksek Okullara girdiğim tarihten itibaren 1997'de
YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılıncaya kadar hiçbir ceza
almadım.
Nasıl ihraç edildiniz?
Disiplinsizlikten. YAŞ kararlarıyla ordudan uzaklaştırma işleri,
tamamen gizli kapaklı, hiç kimsenin haberi olmadan birileri
tarafından yapılan bir işlem. Disiplinsiz denilmesi için,
bir kimsenin disiplinsizliği ile ilgili yer, zaman, şahit olmalı,
savunması alınmalı, disiplinsizlikle ilgili bir uyarı gönderilmeli.
Hiç kimse bana sözlü veya yazılı bir ikazda bulunmadı.
PEK ÇOK GENERALİ TEDAVİ ETTİ
Siz kimlerin doktorluğunu yaptınız?
Kenan Evren, Güven Erkaya, Fevzi Türkeri, Vural Beyazıt, Necip
Torumtay, Doğan Beyazıt'ın eşi, Tahsin Şahinkaya, Doğan Güreş ve
aklıma gelmeyen pek çok generalin tedavilerinde etkili oldum.
Güven Erkaya ile nasıl tanıştınız?
Güven Erkaya Başbakan Erbakan'ın verdiği yemekten sonra
hastalanmış. Komutan izinde olmama rağmen bana "Ahmet,
Güven Paşa rahatsızmış, Köşk'e git, onu gör" dedi. Gittim,
muayene ettim, "Komutanım sizi yarın hastaneye bekliyoruz" dedim,
"Hastane hoşuma gitmiyor" dedi. "Durumunuz
ciddi" dedim. Bunun üzerine "Peki" dedi. Akut batım (karın
zarı iltihabı) düşündüm. Tetkiklerini yaptık, edindiğim
izlenim kolon kanseri olduğu yönündeydi. Kendisiyle
irtibatta olan kişilere "kolon kanseri düşünüyorum, kolonoskopi
yapmamız lazım" dediğimde hiçbiri Erkaya'ya bunu söyleyememiş,
çekinmişler. Güven Paşa beni aradı, "Hakkımda ne düşünüyorsun"
dedi. "Aksi ispat edilene kadar kolon kanseri
düşünürüm" dedim. Bize itimat etti, geldi, tetkiki
yapıldı, teşhisi konuldu.
EŞİMİN BAŞÖRTÜSÜ, BENİM NAMAZ KILMAM KESİN DELİL
OLDU
İhraç edildiğiniz 1997 Ağustos Şûrası'na Güven Erkaya da
katılmıştı.
1996'da Erkaya'nın kolon kanseri teşhisini koydum. Erkaya ile
belirli bir irtibatımız vardı ama şûradan önce de şûradan sonra da
hiç görüşmedim.
Komutanlar size gelip canlarını emanet ediyorlar, diğer yandan da
orada çalışmanızı istemiyorlar.
Güven Erkaya'ya bunu daha sonra amiral olan bir doktor arkadaşımız
"Ahmet Bey için bir yardımınız olmaz mıydı" diye
sormuş, "Hiçbir şey yapılacak gibi değildi, kesin irticacı
delilleri olan bir kimseydi" demiş. Tabi, "kesin irticacı
olduğumuzu gösteren deliller" hanımımızın başörtüsü, benim de namaz
kılmamdı. Bunlar yeter, başka bir şeye gerek yok.
HEM ORDUDAN ATTILAR, HEM 10 MİLYAR BORÇ
ÇIKARDILAR
YAŞ'ta ordudan uzaklaştırılanlar şimdi nasıl
yaşıyor?
Ben TSK'da 27 yıl subay olarak hizmet ettim, emeklilik hakkını
kazanan bir kimse olarak, TSK'dan ayrıldım. Ama, TSK'da teğmen,
üsteğmen, yüzbaşı rütbesinde veya astsubaylarda, 15 yıllık mecburi
hizmetini tamamlamadan YAŞ kararıyla ordudan uzaklaştırılanlar
oldu. Mecburi hizmetini tamamlamayana "Sen TSK'dan ayrıldın,
mecburi hizmetin üçte birini yaptın, üçte ikisini yapmadın.
Sana okulda harcanan 15 milyar liranın 10 milyarının
karşılığını bana vermedin, bu 10 milyar lirayı faiziyle borç
ödeyeceksin" deyip bir de borç çıkardılar. Hem
"irticacısın" diyor ordudan atıyor, hiçbir yere müracaat
edemiyorsun hem de para ödemek durumunda kalıyorsun. YAŞ kararıyla
ordudan uzaklaştırılan kimseleri sürüm sürüm süründürmek ve
kendilerine isyan ettirmek, bir kısım kötü işler yaptırmak
istediler. Gitsin terörist olsun, banka soysun, hırsızlık yapsın
istediler. Buna teşvik ettiler.
GATA'DAN ATTILAR 3 GÜN SONRA ÖLDÜ
Sizi en çok etkileyen olay ne oldu?
Güray Balatekin diye bir arkadaşımızın eşi mide kanseriydi,
Gülhane'de tedavi olsun diye Ankara'ya tayin ettiler, iyi bir
doktorum diye benim ismimi almış, eşini getirdi. Güray 3 ay
sonra YAŞ kararıyla emekli edildi, hanımına Gülhane'den "hadi sen
çık" dediler. Eşine anlatmamaya çalıştı, ama sezdi tabi,
durumu kötüleşti, 1 ay sonra Güray, bir gün "Hocam eşime
bakar mısın" dedi. Çayyolu'nda oturuyordu, beraber gittik.
Evde annesi, babası, kayın pederi, yatak serili, kadıncağız sapsarı
olmuş, karaciğer iflas etmiş, dudakları kanıyor, perişan vaziyette.
3 tane çocuk yatağın başında boynunu bükmüş duruyor, 7
yaşında, 3 yaşında (Ağlıyor). Ağlamamak mümkün değil. Ne
yapacağımı şaşırdım. Oradan çıktığım an Allah'a şükrettim,
"Şükürler olsun beni o zalimlere hizmet ettirmedin, beni bu
mazlumun ayağına getirdin" dedim. 3 gün sonra da öldü,
cenazesini beraber Konya'ya götürdük. Allah rahmet eylesin, tam bir
şehittir. İhraç ettikleri Güray Balatekin'in Güneydoğu'da evine
roket bir odadan girip bir odadan çıkmıştır.
ÇÖREKÇİ GATA'DA SİYASİ BRİFİNG VERDİ
Siz komutanların bizzat siyasetle ilgilendiğine hiç şahit oldunuz
mu?
Evet, 1996'da Ahmet Çörekçi Paşa Genelkurmay 2. Başkanı'ydı.
Refahyol Hükümeti iktidardaydı, bu hükümete karşı bir duruş
vardı. Genelkurmay 2. Başkanı Ankara GATA'da bilim dalı
başkanları, profesörler kurulunun üyesi öğretim üyelerine bir
bilgilendirme toplantısı yaptı. Çörekçi, Refahyol'un
Atatürkçülük'ten saptığını, irticaya prim verdiğini, irticanın
iktidara geldiğini, böyle devam ederse 2006'da RP'nin yüzde 60 oyla
iktidara geleceğini bir kısım istatistik verilerle bize izah etti.
"Çiller RP ile iktidar kurarak onların güçlenmesine yardımcı oldu,
bizimkilere gelince, (bizimkiler dediği CHP, SODEP, DSP) bunlar
birbiriyle kavga etmekten muhalefet yapamıyorlar" dedi.
İtiraz eden olmadı mı?
İtiraz ettiğiniz zaman bizimki olmayan gruba girersiniz.
İLK FİŞLEME DOĞU AKTULGA DÖNEMİNDE
İhraç edilebileceğinizi hiç düşünmediniz
mi?
1989'da annem kendisini hacca götürmemi istedi, "Ben asker
adamım, seni götüremem, göndereyim" dedim. Annem, "Ben
seninle hacca gitmek istiyorum" deyince "Annemi hacca
götürmek üzere iznimi yurtdışında geçirmek istiyorum" diye
Genelkurmay'a müracaat ettim, 1990 yılı hac dönemi için Genelkurmay
izni verdi. Annem, ben, hanımım hacca gittik. Hacdan döndükten
sonra da herhangi bir sorunumuz olmadı.
Daha sonra mı oldu?
1994'te Doğu Aktulga Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı'na atandı.
Kendisi irticaya karşı hassasiyeti ile bilinirdi. İlk olarak subay
ve astsubaylardan eş ve çocuklarının fotoğraflarını istediler.
Benim eşimin fotoğrafı başörtülüydü, sekretere verdim, sekreterim
"Hocam hanımefendinin başı açık fotoğrafını
verseniz" dedi, "Biz ikiyüzlü adam değiliz.
Nasılsak öyle görünürüz, hanımefendinin başı açık değil
ki" dedim. Öyle gönderdik, işte o gün fişlenmiştik. O
fotoğraf Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gittiğinde
fişlenmiştik.