Paha biçilemeyen kadın heykeli
Abone olEdirne Kapıkule Sınır Kapısı'nda bir süre önce ele geçirilen 2 bin 200 yıllık bronz kadın heykeline paha biçilemiyor.
Edirne Müze Müdürü Hasan Karakaya, Edirne'deki sınır kapılarında
ele geçirilen tarihi eserlerle de müzedeki eser sayısının her geçen
gün arttığını belirtti.
Bir kentte sınır kapılarının olmasının müzeler açısından bir
avantaj olduğunu ifade eden Karakaya, müzede kazı yapmadan ele
geçirilen çok sayıda tarihi eser bulunduğunu söyledi.
Bu eserlerden en önemlisinin geçen ay yurt dışına kaçırılırken ele
geçirilen bronz kadın heykeli olduğunu vurgulayan Hasan Karakaya,
şöyle devam etti:
''2 bin 200 yıllık, 2 metre 20 santimetre boyundaki paha
biçilemeyen bronz kadın heykeli, müzemize ayrı bir özellik katıyor.
Heykel, şu anda müzemizde yediemin olarak tutuluyor. Biz ilgili
bakanlıktan restratör istedik. Heykelin temizliği yapılacak.
Mahkeme aşaması bittikten sonra heykel sergilenecek.''
Edirne'nin tarihi bir kent olduğunu, bu nedenle kazı çalışmalarında
her döneme ait eserlerin çıkarıldığını da dile getiren Karakaya,
sınır kapılarından gelen eserlerle birlikte Edirne Müzesi'nin
Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne dönüştüğünü söyledi.
Özellikle Enez ilçesinde kazı çalışmalarında çıkartılan ve ''İznik
Grubu'' diye adlandırılan 15. yüzyıldan kalma seramiklerin, tarihi
bakımdan büyük önem taşıdığını anlatan Karakaya, ''Edirne ve
ilçelerinde yapılan kazılardan çıkartılan seramikler, çiniler,
pişmiş topraklar, cam bilezikler, Roma döneminden kalma mezar
steli, kadın ve erkek başı, Orpheus kabartması, geç Hitit dönemine
ait ortostatlar gibi bir çok eser, müzemizde sergileniyor. Müzemizi
geçen yıl 22 bin 500 kişi ziyaret etti'' dedi.
EDİRNE MÜZESİ
Edirne'de ilk müze, Atatürk'ün emriyle, 1925 yılında, Selimiye
Camii Dar-ül Kurr'a Medresesi'nde Dr. Rıfat Osman, Arif Dağdeviren
ve Necmi İğe tarafından kuruldu. Bu müzeye Arkeoloji Müzesi
denilmekle birlikte, müzede değerli etnografik eserler ve mezar
taşlarının da yer aldığı belirtildi. Osmanlı İmparatorluğu'nun
yaklaşık 94 yıl başkentliğini yapan Edirne'de saray, halk
sanatlarını etkilemiş ve etnografya açısından zenginlik
kazandırdığı, bu yüzden ikinci bir müzeye gerek duyulduğu
kaydedildi. Etnografya adı altında ikinci bir bölümün yine Selimiye
Camii avlusu içinde bulunan Dar-ül Tedris Medresesi'nde açıldığı
bildirildi.