Özkök'ten Türkiye bölünsün önerisi
Abone olErtuğrul Özkök kendi ifadesiyle mayınlı araziye girdi ve birçok insanın cesaret edemeyeceği lafları köşesinde yazdı..
Şok edici bir soru: "" Bu sözler Hürriyet yazarı
Ertuğrul Özkök'e ait. “Türklerle Kürtler birlikte
yaşamak zorunda mıdır?” sorusunu soran yazar,
Turgut Özal'ın 20 yıl önce söylediği 'federasyon' önerisini gündeme
getirdi.
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı'nın “Ayrılma kozunu,
Türklerin ve Kürtlerin önüne koyalım” şeklindeki sözlerine
de destek çıktı. İşte yazarın bugünkü köşesinden bir bölüm:
"(...)Türkiye, tarihinde ilk defa Kürt meselesini en çarpıcı ve en
gerçekçi biçimde tartışıyor.
Diyorum ki, artık zamanı gelmiştir.
Şarkı söylemenin zamanı da gelmiştir, farklı söylemenin zamanı
da...
Kaderin cilvesine bakın ki, farklı şeyi söyleme cesaretini bugün,
Türkiye’de üniter devletin en muhkem kalelerinden biri olan
“Cumhuriyet” Gazetesi’nin bir yazarı buldu:
Orhan Bursalı bakın ne diyor:
“Türk tarafının elinde tek koz var: Kürtlerin çoğunun
ayrılmayı isteyip istemediği. Çünkü doğal veya anormal, tüm
ayrılıkların, herkese bir faturası olacaktır. Bu nedenle, bu kozun
güçlendirilmesi gerekir.”
Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı açık açık, “Ayrılma kozunu,
Türklerin ve Kürtlerin önüne koyalım” diyor.
“Cumhuriyet” Gazetesi’nin bir yazarı bunu
söyleyebiliyorsa, bütün Türkiye söyleyebilir.
Haydi gelin ağzımızı alıştırmak için hep birlikte soralım:
“Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda
mıdır?”
Eğer bu ortak iradeyi gösterip yaşayabileceksek, tabii ki
yaşayalım.
Tabii ki hem Türkler, hem Kürtler için en iyisi budur.
Ama yaşayamayacaksak?
Yaşayamayacaksak, artık adını koyalım.
Bakın Özal 20 yıl önce “Federasyon dahil her şeyi
konuşmalıyız” dediğinde yer yerinden oynamıştı.
Şimdi bu soruyu soruyoruz, yer yerinden oynamıyor, yaprak bile
kımıldamıyor.
Demek ki, 20 yılda mesafe kat etmişiz.
* * *
Anayasamız üniter devleti vazgeçilmez şart olarak önümüze
koyuyor.
Türkiye’nin bugünkü tablosunu çizersek, “Yaşayan
nizam”, “Yaşatılması gereken nizam”
budur.
Ama ilerde bir gün bu ülkenin tablosunu çizmeye kalktığımızda ne
göreceğiz?
Yaşayan nedir, daha o gün, o tepeye çarmıhın dikildiği gün yaşayan
hangi nizamdır, çarmıh yere inmeden ölmüş olan hangisi.
Bunu görmek için, ille de 2000 yıl sonra açılacak bir “Ölüm
sergisini” mi beklemek zorundayız..."