Özkök'ten iki yazara alkış
Abone olGeçmişte ayrı dünyaların insanı olan Gülay Göktürk'le Ahmet Hakan, ortak bir zeminde birleşti. İki yazarı değerlendiren Ertuğrul Özkök heyecanını gizlemedi.
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, geçmişte ayrı dünyaların insanı
olan Ahmet Hakan'la Gülay Göktürk'ün yazısını 'nefis' olarak
değerlendirdi. "Tek deklare dönek" başlıklı
yazısında Özkök, iki farklı yazarın ortak noktasını şöyle analiz
etti:
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
- 24 saat arayla iki nefis yazı okudum. Biri pazar günü Hürriyet’te
Ahmet Hakan’ın yazısı...
Diğeri Ilıcaklar’ın Tercüman’ında Gülay Göktürk’ün.
Biri sol cenahın ‘çocukluk hastalığı’, öteki ise ‘İslamcı
cemaatlerin’ hem çocukluk hem de ergenlik hastalığıyla ilgili.
Ama her ikisi de sonunda aynı meydanda buluşuyor.
‘Cesur döneklerin tarih dersine.’
Her zamanki gibi ‘döneklik’ kavramını burada olumlu anlamda
kullanıyorum.
* * *
İsterseniz kronolojik olarak anlatayım.
Pazar günü, Sosyalist Fikir Kulübü üyelerinin 21 Mayıs’ta Orta Doğu
Teknik Üniversitesi’nde yaptıkları 40’ıncı yıl anma törenini
yazmıştım.
Gülay Göktürk, Tercüman’daki köşesinde bu toplantıya hangi
duygularla katıldığını anlatmış.
Önce çok tereddüt etmiş.
‘Aradan geçen yıllar bana, dostluklarda siyasi yol arkadaşlığından
çok daha önemli şeyler olduğunu, siyasi birliğin, genel olarak
dünyaya bakışın ve hayatı kavrayışın çok küçük bir parçası olduğunu
öğretti’ diyor.
Artı sosyalist olmasa da o toplantıya gitmeye karar vermiş.
Ama bakın hangi duygularla:
‘Üstelik içlerindeki tek ‘döneğin’ ben olmadığını biliyordum. Ama
birçoğunun ne düşündüğü belgeli olmadığından, bir yerlerde yazıp
çizmediklerinden, o toplantıdaki tek ‘deklare’ durumunda olacağımı
da...’
Toplantıya gittiğinde salonda bulunanların çoğunun kendisi gibi
değiştiğini görmüş.
Tabii hiç değişmeyen bir azınlığı da.
Onlardan birine, ‘En azından fikir suçuna inanmıyorsundur, öyle
değil mi’ diye sormuş.
Şu cevabı almış:
‘Hayır inanıyorum.’
* * *
Göktürk o döneme ait bir olayı anlatıyor.
ODTÜ Öğrenci Birliği seçimleri yapılıyormuş.
Sosyalist Fikir Kulübü’nün seçimleri kaybetme ihtimali varmış. En
güçlü rakip ise sosyal demokratlarmış.
Seçim günü SFK’dan bir grup, seçim sandıklarını kaçırmış.
Göktürk, ‘Ben dehşete düştüm’ diyor.
Ama öteki arkadaşlarının çoğu aynı fikirde değilmiş. ‘Devrimci
hareketin çıkarları için her şey mübahtır’ diye
düşünüyorlarmış.
Her zamanki gibi Sinan Cemgil biraz farklı konuşmuş.
O da, ‘Haklısın, hata yapıldı. Ama olayı büyütme, içimizde
tartışalım’ demekle yetinmiş.
Göktürk bugün olayı şöyle değerlendiriyor:
‘Sanırım o olay, sosyalist hareketin demokrasi karşısındaki tutumu
konusunda yaşanan tarihi deneylerden biriydi. O gün, o konuda
ortaya çıkan ayrılık aradan geçen yıllarda büyüdükçe büyüdü, bugün
de hálá bütün şiddetiyle devam ediyor.’
Evet, tırnak içinde bile olsa, kendine ‘dönek’ diyebilen bir
yazarın hepimizin şahsi tarihinden çıkardığı ders bu.
* * *
İkinci tarih dersi ise pazar günü Ahmet Hakan’dan geldi.
Belki de hayatı boyunca yazdığı en önemli yazıydı.
Belki de tek fark, ‘ideal’ kelimesinin yerini ‘inancın’
almasıydı.
Hürriyet’te yayınlandığı için yazıyı özetlemiyorum.
Ama okumadıysanız mutlaka okuyun.
Ahmet Hakan, kendisi de dahil olmak üzere, içinde bulunduğu İslami
kesimin Madımak dramına ‘hafifletici neden’ aramasının yanlışlığını
anlatıyor ve devam ediyor:
‘Bugün çok şükür öyle bakmıyorum. Ve yine çok şükür utanç
duyuyorum, yüzüm kızarıyor.’
Şu cümlelere dikkat:
‘Değil mi ki ben Sivas’ta yaşananlar karşısında içinde bulunduğum
kampın çıkarları adına uyduruk gerekçeler bulmaya çalıştım. Ve
değil mi ki ben yaşanan vahşet karşısında yüreğimin ve vicdanımın
isyanını bastırdım.’
Ahmet Hakan bugün Madımak Oteli’nin müze yapılmasını
destekliyor.
* * *
24 saat arayla okuduğum bu iki yazı şunu gösteriyor:
‘Döneklik suçlamasından’ korkmayan insanlar artık daha cesurca söz
almaya başladı.
Sadece devletin resmi tarihi yıkılmıyor.
Solcu, sağcı ve İslami kesimin resmi tarihi de enkaza dönüyor.
Türkiye’nin gerçek demokrasi tarihi işte bu hatırattan
doğacak...