Özkaya siyasileri ve medyayı suçladı
Abone olYargı mensuplarının son günlerde boy hedefi olması Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya'yı rahatsız etti. Basın toplantısı düzenleyen Özkaya eleştirilere cevap verdi.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca yayınlanan bildiride,
''Yargıtay'ın bir süredir sistemli ve kararlı bir şekilde
sürdürülmekte olan karalamaların hedefi haline getirildiği''
belirtilerek, ''Önemli devlet sorumluluğu olan kişilerin yargı ve
Yargıtay hakkında çeşitli vesilelerle verdikleri yakışıksız ve
sorumsuz açıklamalara bir kısım kurum ve kuruluşların, basın ve
yayın organlarının da kişisel ikbal ve istikbal ya da ekonomik
çıkar uğruna katıldıkları saptanmış ve bu olumsuzluklar Yargıtay
Büyük Genel Kurulu üyelerince esefle karşılanmıştır'' denildi.
Bildiride, ''hakim teminatının, hakimlere tanınan bir imtiyaz
değil, sadece yargılanan kişiler için güvence'' olduğu görüşü ifade
edildi. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, Yargıtay Birinci Başkan
Vekilleri Mater Kaban ve Mehmet Handan Surlu Yargıtay Büyük Genel
Kurulu'nun dün yaptığı toplantısında aldığı kararları açıklamak
üzere Yargıtay Konferans Salonu'nda basına açıklamada bulundu.
Özkaya, dün Büyük Genel Kurul'da dile getirilen görüşlerin
duyurulması amacıyla bir bildirinin kaleme alındığını söyledi.
İttifakla alınan bu karar doğrultusunda objektif olarak bir bildiri
hazırlandığını kaydeden Özkaya, Büyük Genel Kurul'da konuşulan
hususların bildiriye yansıtıldığını belirtti. Özkaya, daha sonra
Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nda dile getirilen görüşleri içeren
bildiriyi okudu. Eraslan Özkaya'nın okuduğu bildiri şöyle:
''Yargıtay Büyük Genel Kurulu, 21.10.2004 tarihinde bütün üyelerin
katılımıyla toplanmış ve aşağıda yer alan düşüncelerin kamuoyuna
açıklanmasını oybirliğiyle kararlaştırmıştır. Anayasamıza göre,
yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemeler eliyle yürütülür.
Yargıtay adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli
merciye bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme yeridir. Temel
hak ve özgürlüklerin, demokratik, laik ve hukuk devleti ilkelerinin
sağlam ve sarsılmaz güvencesi olan Yargıtay, ülke düzeyinde
adaletin gerçekleştirilmesi, Türk hukukunun geliştirilmesi
yönündeki çalışmalarını tam bir özveri ve üstün başarı ile
sürdürmektedir. Yargıtay, 1868 yılından bugüne değin Türk hukukuna
yön vermiş, hukuk düzenin yerleşmesinde, adaletin
gerçekleştirilmesinde etkin rol oynamış ve öncülük etmiştir.
Böylesine önemli ve Anayasal görevler üstlenen Yargıtay, bir
süredir sistemli ve kararlı bir şekilde sürdürülmekte olan
karalamaların hedefi haline getirilmiştir. Bu ortam Yargıtay
mensuplarının çalışma azim ve şevklerini olumsuz bir şekilde
etkilemektedir. Cumhuriyet'in, yargının ve Yargıtay'ın beğenilen
nitelik ve yapısını içine sindiremeyen bazı çevrelerin bunu
değiştirme düşüncesi ile erkler arası dengeyi bozma, denetleyen
vasfından rahatsız oldukları yargıyı yıpratma gayesi içinde
oldukları görülmektedir. Bakan, Milletvekili, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Komisyon Başkanlığı gibi önemli devlet sorumluluğu olan
kişilerin yargı ve Yargıtay hakkında çeşitli vesilelerle verdikleri
yakışıksız ve sorumsuz açıklamalara bir kısım kurum ve
kuruluşların, basın ve yayın organlarının da kişisel ikbal ve
istikbal ya da ekonomik çıkar uğruna katıldıkları saptanmış ve bu
olumsuzluklar Yargıtay Büyük Genel Kurulu üyelerince esefle
karşılanmıştır. Ancak; bu kişi ve kurumlarca suçlanan Yargıtay'ın
soruşturmaya konu olan dosyaların, hangisinin kötü niyetli
kişilerin istekleri doğrultusunda karara bağlandığı
açıklanamamıştır. Bu durumda müvekkil-vekil arasındaki telefon
görüşmelerinde oluşan ilişkilerin tek mağduru hakimler olmuştur.
Yargıtay ve mahkemeler Cumhuriyeti, devleti ayakta tutan
temellerden en önemlisidir. Bu temeli sağlam ve itibarlı tutmak
herkesin görevidir. Bağımsızlık, hakimlik teminatı ilkeleri bütün
gönüllerde yerleşmiş olmalıdır. Bir hakimden, mahkeme kararından
söz edilirken saygılı olmak gerekir. Hakim de bir insandır ve
mahkemeler de insanlardan oluşur. Hakimi teminattan ve
bağımsızlıktan yoksun kılmak, teminatı zedeleyecek, bağımsızlığı
giderecek hükümler getirmek; teminatı ve bağımsızlığı kötüye
kullanan tek hakimin mevcudiyetine katlanmaktan çok daha sakıncalı,
hatta tehlikelidir. Hakim teminatı, hakimlere tanınan bir imtiyaz
değildir. Bu teminat, sadece yargılanan kişiler için güvencedir.
Zira, siyasal gücün etkisine maruz kalmış bir yargı,
objektifliğini, saygınlığını, temel hak ve özgürlükleri etkin bir
şekilde koruyabilme yeteneğini yitirir. Yargı mensuplarının söz ve
eylemlerinden dolayı sorumlu olmayacakları ve
yargılanamayacaklarına dair Anayasada, yasalarda hiçbir hüküm
bulunmamaktadır. Oysa, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri
sürülen milletvekili, meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya
çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. İşte bu düzenlemeler
yasama organı temsilcileri için bir imtiyazdır, hatta bir zırhtır.
Hakimin teminatı ile böyle bir yasama dokunulmazlığını birlikte
mütalaa etmek hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu yolda düşünce
oluşturanların, yargı bağımsızlığına ilişkin Birleşmiş Milletler
Genel Kurul kararlarını bir daha okumaları gerekir. Yine değinmek
gerekir ki Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu konusunda basına
yansıyan tartışmalar ve bu kurula ait yetkilerin Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısına verilmesi biçimindeki düşüncelerin yukarıda
değinilen ilkelerle bağdaştırılması da mümkün değildir. Bu tutumun
Anayasa ile Yargıtay'a verilen yetkilerin gaspından başka bir
anlamı olamaz. Böyle bir beklenti, rejimi demokratik çizgiden
çıkarma tehlikesini de beraberinde taşır. Her demokratik, hukuk
devletinde saygın olan ve herkesin saygı göstermesi gereken
unsurlar vardır. Bunların başında yargı ve onun temsilcileri yer
alır. Yargıyı daima en güçlüye karşı, en zayıfı koruyabilecek
kudret ve kuvvette tutmalıyız. Halkın O'na güvenini sarsacak
davranışlardan herkes özenle kaçınmalıdır. Güçlüler yargıdan
çekinmeli, zayıflarsa O'na güvenmelidir. Yargının onur ve
saygınlığı şahsi veya siyasi çıkarlara vasıta yapılmamalıdır. Güçlü
ve mütecaviz karşısında kaldığımızda sığınılabilecek ve
güvenilebilecek bir yargı gücü yoksa gerçekten ülkemiz
yaşanılabilecek bir ortam olmaktan çıkar. Bugün, devletin önemli
kademelerinde görev alanların, yarın adaletin şefkatine sığınmak
zorunda kaldıklarında; yaşamak isteyecekleri ortamı, onlara
bağımsız, tarafsız ve adil yargı sağlayacaktır. Yüce Yargıtay'ın
kendisine ve yargıya yapılan haksız ve çirkin saldırılara, bu güne
kadar sessiz kalmasının nedeni aczinin değil, vakarının, hakimlerin
kararları ile konuşması ilkesi ve üstlendikleri sorumluluklarının
gereği olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.'' Özkaya, bildiriyi
okuduktan sonra soruları yanıtlamadı, sağlığına ilişkin sorulara
ise iyi olduğu karşılığını verdi.