Huylu huyundan vazgeçmezmiş. Binlerce yıl önce savaş
meydanlarında baş edemediği Türkleri saray oyunları ve
entrikaları ile alt eden Çin, bugün yine aynı
oyunu sahneye koymaya başladı.
Son üç gündür yüreğimiz Doğu Türkistanlı
sanatçı Abdurehim Heyit’in Çin
zindanlarında işkence sonucu şehit edildiği
haberleri ile yandı.
Uzun zamandır Doğu Türkistan konusu ve Uygur
kardeşlerimizle alakadar olmaya çalıştığım için
Heyit’in şehit edildiği haberini aldığımda büyük
bir hüzne boğuldum. Heyit,
ezgilerini ve kopuzunu hepimizin büyük beğeni ile dinlediğimiz bir
sanatçıydı.
Belki birkaç yıl öncesine kadar varlığından haberdar değildik.
Lakin Uygur kardeşliği yaptığım son 1 yıldan beri
Doğu Türkistan’dan gelen kardeşlerimiz aracılığıyla
dinledik, beğendik, hüzünlendik.
Aslında bugünkü yazımı da bu büyük sanatçının şehit
edilmesi üzerine kaleme alacaktım ama yazının başına
oturduğumda aldığım bir haber beni hem sevindirdi hem de
derin düşüncelere itti.
Çin yönetimi şehit olduğu söylenen
Abdurehim Heyit’in 1 dakikalık
kısa ve zorla olduğu aşikâr olan görüntüsünü yayınlayarak
haberlerin asılsız olduğunu açıkladı.
Heyit’in yaşaması içimde buruk bir sevinç
oluştururdu.
Zindanda da olsa bir insanın yaşaması sevindirici ama
Heyit gibi bir sanatçının sanatını icra edememesinin
ölümden ne farkı var ki…
Anladığım kadarıyla Heyit’in öldüğü söylentileri de Çin
kaynaklı. Uluslararası toplumun baskısından bunalan
Çin yönetimi bu haberin asılsız çıkmasıyla bir mesaj vermek
istiyor.
Diyor ki: Biz kimseyi öldürmüyoruz, zulmetmiyoruz. Ölüm ve
zulüm haberleri kasıtlı, uydurma. Zaten Çin’de
Doğu Türkistanlılara zulmedilmiyor…
Evet, verilmek istenen mesaj bu ve belki de daha fazlası.
Çin, saray oyunlarını ve entrikalarını devreye
sokarak kendini rahatlatmak istiyor.
Eh ne de olsa entrika onların uzmanlık
alanı…
Bundan yaklaşık 2000 yıl önce de aynı oyunu sahneye
koymuştu Çinli korkaklar. Savaş meydanlarında başa
çıkamadıkları Türkleri durdurmak için inşa
ettikleri meşhur Çin Seddi’de işe yaramayınca en
usta oldukları entrika çevirme yoluna başvurdular.
Bunun için Türklere Çinli Prenses ve kızları
göndererek onları içten yıkmanın yollarını aradılar.
Bozkırlarda özgürce dolaşan Türk halkını
rahat, rehavet, ipek ve altının dayanılmaz cazibesiyle
hantallaştırdılar. İdeallerinden uzaklaştırdıkları
Türkleri türlü oyunlarla birbirlerine düşürerek
birlik ve beraberliği bozdular.
Türkleri birbirine düşman ederek kardeş kavgalarına yol
açtılar.
Çinliler binlerce yıl önce sergiledikleri ve
başarılı oldukları entrikalarını bugün yeniden
sahnelemeye başladılar. Türlü zulüm ve
işkencelerle baş edemedikleri Doğu
Türkistan halkını saray oyunları ile alt etmeye
çalışıyorlar. Abdurehim Heyit’in ölüm haberi de
daha sonra yaşadığına dair görüntüler de emin olun bu
minvalde gelişmelerden. Allahualem Heyit'in hayatta
iddiası da yalan çıkabilir!
Çin, yaptığı bu son hamle ile Doğu
Türkistan ve Uygur halkını ve onlara destek veren
başta Türkiye olmak üzere diğer ülke haklarını
rehavete sevk etmeye, gevşetmeye itiyor. Çin yönetimine
karşı tepkili olan Türkiye ve diğer ülke insanları bu oyuna
gelmemelidir.
Çin’in vermeye çalıştığı mesajın
yalan olduğunu her şeyden önce bu satırların
yazarı ve okuyucuları çok iyi biliyorlar.
Daha önceki yazılarımda Çin zulmüne ilk ağızdan
anlatımlarla yer vermiştim. Sadece ben değil
yüzlerce insan Çin zulmünün şahitleri.
Ortada bir gerçek var ve bu asla
değişmeyecek.
Onun için devlet ve millet olarak Çin’in 2000 yıl
önce sergilediği ve bugün yeniden sahneye taşıdığı
saray entrikalarına karşı uyanık olmak
zorundayız.
Bu dava büyük, bu dava çetin. Gevşemeye ve tavsamaya
gelmez… Gün birlik ve dirlik günüdür. Rehavet bize
yaramaz…
Onun için haklı davamızda daha gür bir sesle Çin zulmünü
dünyaya anlatmalıyız…
twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser