Özal, Sayın'ın adını MİT'e verdi
Abone olEmel Sayın, adının Necdet Üruğ Paşa ile MİT rapronuna nasıl karıştığını anlattı. Sayan, tüm bunların sorumlusu olarak Semra Özal'ı gösterdi. İşin iç yüzü şöyle:
Türk sanat müziğinin ünlü sesi Emel Sayın, Necdet Üruğ Paşa ile
adının birlikte anıldığı 1. MİT Raporu’nun sebebinin Semra Özal
olduğunu söyledi.
Sayın, bunu kendisine, o zamanlar ANAP’ta görevli bir hanım
dostunun aktardığını şu sözlerle ifade etti: “O hanım bana telefon
açtı. ‘Emel Hanım, böyle bir rapor var... Ortalık birbirine girdi.
Sizi ne kadar aradım. Sakın üzülmeyin. Bunu kimin yaptırdığını
biliyorum ben’ dedi. ‘Kimin yaptırdığı o kadar önemli ki benim
için’ dedim. ‘Semra Özal’ dedi.”
1987’de yayınlanan 1. MİT Raporu’nda cumhurbaşkanlığı koltuğuna
oturmaya hazırlanan eski Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ’un yeraltı
dünyası ile ilişkisi olduğu belirtildi. Raporda o dönemde evli olan
sanatçı Emel Sayın’la Necdet Üruğ arasında gönül ilişkisi olduğu
söylentilerine yer verildi. Emel Sayın, Aksiyon’un son sayısında,
Semra Özal ile aralarında bir küslük bulunduğunu itiraf ederek,
Özal’ın, o dönemlerde bütün işlerini engellediğini iddia etti.
Sayın, küslüğün sebebinin, Turgut Özal’ın henüz başbakan olmadan
bir-iki gün öncesine dayandığını anlattı. Sayın’ın ifadelerine göre
olay şöyle gelişti: The Marmara Oteli’nde yapılan İslam ülkeleri
toplantısından sonra, daha önceki dönemlerde olduğu gibi konser
vermesi için yine Emel Sayın çağrılmıştı. Sayın, başarılı bir
konserden sonra otelden ayrılmak üzereyken Semra Özal, otelde
bulunan devlet adamlarının eşlerine de bir-iki şarkı söylemesini
talep etti. Bunun üzerine Emel Sayın, bundan haberi olmadığını, saz
ekibinin de gittiğini, ayrıca hanımların bulunduğu yerde ses
düzeneğinin de olmadığını dile getirdi. Sayın, Semra Hanım’ın,
istemesi halinde kahve içmeye gelebileceğini; ancak şarkı
söyleyemeyeceğini belirtti. Sayın, devamını şöyle anlatıyor: “Semra
Hanım ‘Kahve içmeye gelecekse hiç gelmesin. Şarkı söylemeye
gelecekse gelsin.’ demiş. Ben tokat yemiş gibi oldum. Fakat sonra
ısrarlar karşısında düşündüm ki yabancı misafir hanımlar var.
Onlara mahcup olmayalım. Onu da mahcup etmeyeyim. Gideyim. Sazlar
yok. Otelin piyanistini buldular. Bir mikrofon uydurup verdiler
elime. Durumu anlatıp, üç şarkı söyledim. Semra Hanım’ı tanımadığım
için herkese eşit muamele ettim. İşte bütün mesele bu. Yani ‘Beni
takmadı, bana saygısız davrandı, gibi algılamış.”
Bundan birkaç gün sonra Turgut Özal başbakan olmuş, Semra Hanım da
başbakan eşi olarak bir programa katılmış. Sayın, bu sefer ‘hayırlı
olsun’ demek için Semra Özal’ın yanına gitmiş; ama Semra Hanım,
Emel Sayın’a sırtını çevirmiş. Emel Sayın anlatmaya devam ediyor:
“Öyle yapınca alkış da bitti. Bu benim çok ağırıma gitti. Mana
veremiyorum. Nedir bu? Hiç. İki gün öncesine de bağlayamıyorum.
Aklım çalışmıyor. Semra Hanım’la bu durum on sene devam etti.”
Mardinli bir anne ile Selanik doğumlu, Üsküp göçmeni bir babanın
dört kızından en büyüğü olan Emel Sayın, bu hadise sebebiyle Özal
döneminde hep ambargo ile karşılaşmış. 16 yaşında iken katıldığı
bir yarışmada ses kraliçesi seçilerek sahne almaya başlayan Emel
Sayın, ailesine destek olmak için de Üsküdar’da bir eczanede
çalışmak zorunda kalmış. Başından üç evlilik geçmesine rağmen çocuk
sahibi olmamayı hayatının en büyük hatası ve eksikliği olarak gören
Emel Sayın, bir dönem hacca gitmek istediğini, ancak bu fikrini
çevresinden kime açtıysa alaycı bir tavırla karşılandığını
belirtiyor. Sonunda, sosyeteye umre turları düzenleyen Nadire
İçkale’nin programlarına katılmayı düşünen Sayın, bu sefer
doktorunun engeliyle karşılaşmış. Doktoru, bacağındaki sakatlıktan
dolayı ona dinlenmesini salık verince umreye gitme arzusunu
şimdilik gerçekleştirememiş.
Emel Sayın, halkla ilişkilerci Betül Mardin’in kendisine
‘Peygamber’imizin soyundan geliyorsun’ demesi karşısında da şoka
girdiğini dile getiriyor: “Kaskatı kesildim. İnanılmayacak kadar
güzel bir şey; ama korku da veriyor insana. Ben buna layık mıyım
diye. İlk defa size açıyorum. Nasıl araştıracağımı bilmiyorum; ama,
yanlış veya doğru bunu bilmeyi gerçekten çok istiyorum.”
1. MİT Raporu’nda Emel Sayın
Emel Sayın’ın da isminin geçtiği 1. MİT Raporu 1987’de
yayınlandığında Türkiye’de adeta deprem etkisi meydana getirdi.
“Banker Bako olayı, polis içindeki çekişme ve yeraltı-polis-kamu
görevlileri ilişkileri” isimli istihbarat raporunun yaklaşan genel
seçimler ve daha da önemlisi cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkilemek
için kaleme alındığı ileri sürüldü. Raporda cumhurbaşkanlığı
koltuğuna oturmaya hazırlanan eski Genelkurmay Başkanı Necdet
Üruğ’un yeraltı dünyası ile ilişkisi olduğu belirtildi. O dönemde
evli olan sanatçı Emel Sayın’la Üruğ arasında gönül ilişkisi olduğu
söylentilerine yer verildi.
Bir başarısızlık öyküsü: Perinçek
Haftalık haber dergisi Aksiyon, bu haftaki kapağını, İşçi Partisi
Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Maoculuk’tan Ulusalcılığa uzanan
başarısızlıklarla dolu 30 yıllık hikayesine ayırdı. Dergide
Perinçek’le ilgili şu satırlar dikkat çekiyor: “Perinçek, Türkiye
Marksist-Leninistlerinin mirası üzerine kurduğu Aydınlık
hareketiyle hâlâ devrine göre siyaset güdüyor. Dev-Genç’ten ihtilal
liderliğine, Maocu çizgiden 28 Şubat’taki tahrik edici üsluba; son
olarak ulusalcı çizgiye uzanan Perinçek hareketi tam bir
başarısızlık örneği aslında. O devrimci, Maocu, Apocu, Darbeci,
Ulusalcı...” Dergi, Perinçek’in bu özelliklerini sıraladıktan sonra
şu soruyu soruyor: “Şimdi sırada ne var dersiniz?”
Kaynak : www.zaman.com.tr