Orman yakan cayır cayır yanacak
Abone olYaz geldi. Orman yangınları yavaş yavaş başladı... Ama Orman Müdürü bu kez iddialı. Ormanda yatıp kalkan ekibi bile var.
İNTERNETHABER
Yasemin Pulat
Sabah 9’da İstanbul Orman Bölge Müdürümüz İsmail
Üzmez ile röportaj yapmak üzere İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde
aldım soluğu. Beni İstanbul Orman Müdürlüğü Özel Kalemi Ergün
Binbir karşıladı ve müdürümüzün odasına geçtik. Tarçınlı çay
eşliğinde ve sohbet havasında geçen röportajda, ormanlarımızla
ilgili neler öğrendim neler. Meğerse bilmediğimiz ve mutlaka
bilmemiz gereken neler varmış neler. Sağolsun müdürümüz uzun uzun
anlattı ve çok önemli bilgiler verdi. Bilgilenmek ve
çevremizdekileri de bilgilendirmek için mutlaka hepimizin okuması
gereken bir röportaj.
| KİŞİLİK EKİP ORMANDA YATIYOR! HAFTADA BİR GÜN EVİNE GİDİYOR |
| Bizim 33 tane 4X4 dediğimiz, %40 meyile çıkabilen dozer gibi
arkalarında 3bin metreye kadar su basabilen özel motokontlu
araçlarımız var. Yedi kişilik personelle. Bunlar 350 metre hortum
atabiliyorlar. İkincisiyle yanyana gelince su takviyesiyle 700
metreye çıkabilir bu mesafe. Bu ekiplerimizden yangın ilk müdahele
ekip merkezi dediğimiz ormanların en tehlikeli bölgelerinde inşaa
ettiğimiz binalarda koğuş usulü yatarlar. Yani 24 saat
emrimizdeler. Evlerine gitmezler. Yedi kişilik ekipte sırayla hafta
da bir gün içlerinden biri evine gider. Bu
arkadaşlarımızı ormanlarda yatırarak hedeflediğimiz ne?
Kule yangını gördü, en yakınındaki ekibe haber verdi, en yakın
ekibin uzaklığı 3 km, “şu mevkii de bir duman gördük çabuk
çık” diyor. Üç dakika da çıkmak zorunda oradan. Gecenin
hangi saati olursa olsun. Üç dakika da bu muhite ulaşır. Zaten
dedim ya yangına ne kadar erken ulaşırsanız başarı o kadar artar.
Dolayısıyla biz ormanlarda tehlikeli alanlarda 33 tane
aragözümüzü 24 saat görev başında bekletiriz. Bu ikinci
tedbir. Biz de 6 tane dozer var, 6 tane grayder var. Onlar
da orada bekliyor, onlar da orada yatıyor. Cep telefonları var.
Yangında büyüme tehlikesi varsa, lodos varsa, rüzgar varsa dozerler
geçer, yol açar, ateşin önünü keser. Bunun dışında bir tane
helikopterimiz geliyor. Bugün uçak kiralama ihalemiz var. Türk
kuşundan dört tane uçak kiralıyoruz. Dolayısıyla 250 tane işçi,
kule,aragöz, dozer, grayder, helikopter, uçak ve işçiler. Savaş
ekibim hazır. Bir yasamız var. Orman köylerinde 18 yaşını
doldurmuş ve 55 yaşına kadar olan herkes için yıllık listeleri
hazırlarız biz, onlar orman yangınlarında kanuni
mükelleftir. Bir başka ifadeyle siz 18/55 yaş
arasındaysanız ve orman köylüsü iseniz çıkmış her yangına gitmek
zorundasınız. Kaçarsanız hapis cezası var. Buyrun size binlerce
asker daha çıktı. Zaten şu var; ben insanım diyen, bırakın Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığını, ben insanım diyen insan şurada bir
yangın çıkmışken, şurada bir trafik kazası olmuşken vurdumduymaz
olabilir mi? Banane diyebilir mi? Eğer bunu diyorsa insanlığından
şüphe edilir. |
ORMANLARIMDAN BİR DAL KESENİN BAŞINI KESERİM
Yasemin Pulat: Yaz geldi, hava
sıcaklıkları arttı. Orman yangınları için risk oluşturabilecek bir
sezondayız. Orman yangınları ile mücadeleye nasıl
hazırlandınız?
İsmail Üzmez: Öncelikle böyle bir konuyu
hatırlamak güzel bir şey. Hatırlanmak da güzel bir şey. Orman
Genel Müdürlüğünün kuruluşunun 170.nci yıl dönümünü 4 Haziran’da
kutlayacağız. Orman Genel Müdürlüğü 1839 yılında kurulmuştur.
Atalarımız ormanlara o kadar çok önem vermiş ki, başta Fatih,
Sultan Fatih diyor ki; “ormanlarımdan bir dal kesenin
başını keserim.” Geçmişte atalarımız bunu düşünmüş. Ancak
bugün biz ne yapıyoruz? Biraz önce bahsettiğim gibi atalarımız
bundan tam 170 yıl önce orman teşkilatını kurmuş ve kayda almıştır
ormanlarımızı. Cumhuriyetin ilk yıllarında da, 1937 yılında
Atatürk’ün sağlığında, ormanların korunmasının ve kadastrosunun
yapılması ile ilgili de bir yasa çıkıyor. Dolayısıyla İstanbul’da
ormanların kadastrosu 1838’lerde başlamış ve 40’larda bitmiştir.
Bunu çok kimse bilmez.
- İstanbul’un yüzde kaçı ormanlık alan?
Bugün on beş milyon insanın yaşadığı İstanbul’un %47’si ormanlarla
kaplıdır ve tapuludur. Bu dünya standartlarının çok üzerinde bir
rakam.
KARAMSAR OLMAYA GEREK YOK, ORMANIMIZ VAR
- Türkiye genelinde yüzde kaç?
Türkiye genelinde %27’dir. Yani çok karamsar olmaya, ülkemizde
gerek yok. Dolayısıyla biz orman teşkilatı, ormanlarımızı canla
başla koruyan, bununla mücadele eden ve bu uğurda 133 tane şehit
veren bir teşkilatız. Orman teşkilatı canı pahasına bu ormanları
koruyor. Sadece orman yangınlarında 133 şehidimiz var ve
bizim üzüntümüz ne biliyor musunuz? Çanakkale’de bölge müdürü
yanarak ölmüştür. Muğla’da ve Hatay’da işletme müdürleri
yanarak ölmüştür. Değişik yerlerde mühendislerimiz yanarak
ölmüştür, işçilerimiz yanarak ölmüştür ama maalesef bizim meslek
şehitlerimizde gereken önemi kamuoyunda görmüyoruz.
- Neden kaynaklandığını düşünüyorsunuz
bunun?
Bu boyutuna çok girmek istemiyorum ama biz şunu isteriz görev
başında ölen, kaçakçıyla çatışan, ormanda ev yapanlarla çatışan,
arsa mafyasıyla çatışan, orman yangınlarıyla mücadele eden ve ölen
insanlarımızın da görev şehidi olduklarının bilinmelerini
istiyoruz.
BABA SİGARA ATMA, PİKNİK ATEŞİ YAKMA
- Eğer yaz sezonuna geri dönersek orman yangınlarını
nasıl önleyeceğiz?
Ormanların en büyük düşmanı orman yangınlarıdır. Teşkilatımız bunu
çok önemseyen ve dediğim gibi canı pahasına orman yangınlarıyla
mücadele eden bir kurum. Ama bu da kamuoyunda çok bilinmiyor. Nedir
teşkilatımızın orman yangınlarıyla ilgili yaptığı çalışmalar?
Efendim biz bunu üç konu da irdeliyoruz. Birincisi
eğitim. Daha doğrusu net bir ifade ile orman yangınının
çıkmaması için mücadele ediyoruz. Esas olan da bu zaten. Çıktıktan
sonrası ayrı bir şey ama çıkmaması için neler yapıyorsunuz
derseniz, öncelikle geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımıza
okullardan ders saati alarak, ormanların önemi vurguluyoruz.
Ormanlarda ne yapılmaması gerektiğini çocuklarımız inanın bizden
daha iyi kavrıyorlar ve ailelerini, büyüklerini onlar uyarıyorlar,
“baba sigara atma, baba piknik ateşi yakma”
diye...
BU SENE 256 KÖY GEZECEĞİZ
- Ağacı yaşken eğiyorsunuz yani bir
anlamda.
Evet. İkincisi muhtar ve heyetlerini toplayarak, gündüz herkes
işinde gücünde olduğu için, akşamları köy toplantıları yapıyoruz.
Köy toplantılarında tarla, bağ, bahçe işinde, ekin işinde, ormana
yakın ve orman içinde tarla sahiplerinin, bağ sahiplerinin, yaz
sezonunda nasıl davranması ve nelere dikkat etmesi gerektiklerini,
nelerden kaçınması gerektiğini özellikle tatlı bir sohbetle onlara
anlatıyoruz. Bu seneki programımız 256 köy gezmek.
Üçüncüsü askeri birliklerle toplantı yapıyoruz. Orman Genel
Müdürlüğümüzce hazırlanan tanıtıcı ve eğitici kısa film gösterileri
yapıyoruz.
- Nasıl oluyor peki akşamları insanlar kahvede
oturacağına biz eğitelim mi diyorsunuz?
Tabii. Gidiyoruz kahveye akşam, kimi bulursak... Tabi geleceğimizi
önceden muhtarlara bildiriyoruz. Onlarda gerekli anonslarını
yapıyorlar. Sonra hoş sohbet, çay içerek, herkes aklındakini
soruyor, biz yanıtlıyoruz. Bizden talepleri oluyor, bizim onlardan
taleplerimiz oluyor. Tabi bunun dışında bizim Sincap Çocuk Tiyatro
Gurubumuz var. Okullarda, mahallelerde, kurumlarda oynatıyoruz.
- Sizin bünyemizde mi yoksa dışardan çalıştığınız bir
tiyatro gurubu mu?
Özel bir tiyatro gurubu. Anlaşıyoruz. Senaryoyu biz beraber
yazıyoruz. Her sene yapıyoruz bu çalışmayı. Okul okul gezdiriyoruz.
Ankaradan geliyor, bizim misafirhanelerimizde kalıyor. Araç gereç
veriyoruz. Okullarla biz anlaşıyoruz. “Geliyoruz biz
oynayacağız” diyoruz. Seve seve kabul ediyorlar. Sanıyorum
bu sene 46 seans oynadık.
BİR NEVİ KORUYUCU HEKİMLİK YAPIYORUZ
- Hiç bunlardan haberimiz yok.
Bunlardan kimsenin haberi yok. Ama dediğim gibi kurumun asıl amacı
yangının çıkmasına engel olmak. Hedefimiz bu. Yani sizin, hastalığı
kapmamanız daha önemli. Biz başka bir ifadeyle buna
koruyucu hekimlik diyoruz. Nasıl aileleri hekimler hastalığa karşı
koruyorlar. İşte kızamık aşısı vuruluyor, su çiçeği aşısı
vuruluyor, verem aşısı vuruluyor, diğer aşılar vuruluyor gibi, biz
de insanlarımızı eğiterek bi bakıma koruyucu hekimlik yapıyoruz.
Yani “aman sönmemiş sigara atmayınız, piknikten sonra ateş
bırakmayınız, onu yapmayınız, bunu yapmayınız gibi... İşte
bakın ormanlarda yakacağınız bir ateş sizin hayatınızda bir daha
göremeyeceğiniz bu ormanları yok edecektir. Sizden sonra gelen
nesillere bırakacağınız bu emanete siz hıyanet etmiş olacaksınız”
gibi hakikaten karşılıklı sohbetlerle eğitim yapıyoruz. Yani
birinci madde eğitim, eğitim, eğitim... Kültür seviyesinin
yükselmesi lazım. Kültür seviyesi yükseldikçe, insanlar ormanların
önemini anladıkça ormanlarına daha çok sahip çıkacak.
ADAMIN ELİNDE ÇAKMAK, ZEVKİNE YAKIYOR
ADAMIN ELİNDE ÇAKMAK, ZEVKİNE YAKIYOR
- Kurumun aldığı diğer tedbirler
nelerdir?
Şimdi siz ne kadar eğitim çalışmaları yaparsanız yapın, halkı
bilinçlendirirseniz bilinçlendirin, eninde sonunda insanın olduğu
ve yanıcı materyalin olduğu yerde, ormanın olduğu yerde yangın
çıkacaktır. Şunu beklemiyoruz. Yangınlar sıfıra inmez.
Yangınlar illa çıkar. Bugün Amerika’da Kaliforniya’da
çıktı. Avustralya’da 160 köy haritadan silindi. Hollywood’da
biliyorsunuz çok büyük yangınlar da köşkler, villalar yandı
gitti. Demek ki, dünyanın en gelişmiş, en kültürlü
ülkeleri de olsanız, siz bu orman yangınlarını sıfıra asla
çekemeyeceksiniz. Niye? Bu insanların içinde psikopatı var, delisi
var, tinercisi var, hastası var. Adamın elinde çakmak,
zevkine yakıyor. Deli, psikopat... Taksimin ortasında
subayları bıçaklayan insanlarımız var tiner içip de. Dolayısıyla
biz şunu beklemiyoruz; yangınları sıfıra indirelim. Yok böyle bir
şey. Ne kadar tedbir alırsanız alın,ne kadar eğitim çalışmaları
yaparsanız yapın bu toplumda her çeşit insan olduğu sürece bu
yangınlar olacak.
- Orman yangınlarının en büyük sebebi insan
mıdır?
Orman yangınlarının %98’i insan kaynaklıdır. %2’si de yıldırım.
Maalesef dediğim ve çok üzüldüğüm nokta bu yüzde 98’inde %76’sı
insanın dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu orman yangınlarına
sebep olması. Bir başka ifadeyle insanın bir eylemi var. Bu eylem
de aslında orman yakmaya niyeti yok. Ama öyle tedbirsiz, öyle
dikkatsiz davranıyor ki, yaptığı eylem sonuç olarak ormanı yakıyor.
Bu çok önemli bir rakam. %76.
YILDIRIMA 'DÜŞME' DİYEBİLİR MİSİNİZ?
- Kasten yakanlar yok mu?
Var. Neden biz eğitime çok yükleniyoruz? % 98 insan faaliyeti
sonucu orman yanıyor. Ve bunun % 76’sı da kasıtlı değil.
İstemiyor aslında orman yakmak. Sigara içiyor, yol kenarına
atıyor, yol kenarında ki kurumuş otlara atıyor. Pikniğe gidiyor
ailecek, mutlu bir gün yaşıyor, giderken közünü bırakıyor, bi
rüzgarla kıvılcım patlıyor. Veya belediye çöplüklerini
yakıyorlar, için için yanıyor, gidiyor... Dolayısıyla %76 gibi bir
rakamı biz ne kadar aşağı çekebilirsek, ne kadar
bilinçlendirebilirsek halkımızı, o kadar hedefimize yaklaşmış
oluruz. Bunun dışında %4 kasıt var. Kasıt; ev yapma amaçlı,
bağ, bahçe yapma amaçlı orman yangınlarıdır. Bunlara ne
kadar eğitim de verseniz, ne kadar anlatsanız da, niyet kötü olduğu
için ormanları yakarlar. İnsan öldüren bir insan ormanı yakmaz mı?
%4 kaza var. Mesela otobanda yol kenarında bir araba
kazası, araba tutuşuyor ordan ormana sıçrıyor. Veya yüksek
gerilim hatlarımız var. 20-30 bin, 60 bin wat elektrik taşıyor.
Zaman içerisinde bunlar yıpranıyor, tel kopuyor, o otuz bin wat
ormana düşüyor, kıvılcımlar başlıyor çatır çatır. Bu yaz aylarında
olursa, kurumuş otlara denk gelirse, ister istemez insan faaliyeti
sonucu ama direkt olmasa da endirekt , %7- 8 oranında kaza
yangınlarımız meydana geliyor. % 2’de yıldırım yangınları. Bunlar
doğal yangınlardır. E, bunu da engelleyemezsiniz. Yıldırıma
“düşme” diyebilir misiniz. Yok. Dolayısıyla hiç bir zaman orman
yangınları sıfır olmayacak. Biz bunu biliyoruz ve ona göre
tedbirliyiz. Her zaman orman yangınları çıkacaktır. İnsanlarımız
bilinçsiz hareket ediyor. İnsanları bilinçlendirmek görevimiz. Ama
kasten yapanlara ve kaza yangınlarına yapacak bir şeyimiz yoktur.
Doğal yangınlara da yapacak bir şeyimiz yok. O zaman hedefimiz
insan ve insanların bilinçlendirilmesi. Bu da eğitimden
geçiyor.
"ALO 177"Yİ DOĞUMGÜNÜNÜZ GİBİ EZBERLEYİN
- Madem yangınlar olacak, ormanlar da var, insanlar da
var. Siz kurum olarak eğitimin dışında neler
yapıyorsunuz?
Dedim ki insan olduğu sürece yangın çıkacaktır. Yangın çıkacağına
göre biz de tedbir almak zorundayız. Biz ormanlarımızı 24 saat
gözetim ve denetim altında tutuyoruz.
- Nasıl..?
Bi kere biz ormanlarımızın en yüksek yerlerine -keşke gezme
şansınız olsaydı- ormanların daha üstünde yangın gözetleme kuleleri
yapıyoruz.
- Yapıyoruz derken yaptınız bitti mi?
Tabii şu an 24 tane orman gözetleme kulemiz var. Yani biz
haritaları açıyoruz, en yüksek noktalara koyuyoruz ve burda
iki tane personelimiz 24 saat sırayla görev değişimi yaparak, orada
yaşarlar, orada yerler, orada içerler. İkmallerini biz
yaparız. Ellerinde dürbünle bu arakadaşlarımız 24 saat görevlerinin
başlarındalar. Telsiz bağlantımız var, bizim burada bir yangın
merkezimiz var. Gündüz dumanı, gece ateşi gördükleri anda hemen
yangın hareket merkezine bilgi verirler ve yangının çıktığını bütün
personele haber verirler. Ana hedefimiz de şu burada;
yangında başarı yangına erken müdahale etmekten geçiyor. Ne kadar
erken varırsanız yangın mahalline o kadar çabuk yangın
söndürülür. Yılanın başı erken ezilir. Ayrıca 112 hızır
acil gibi bizim de 24 saat yedi gün devrede olan bilgi hattımız
var. Alo 177. Nereden arasanız arayın ücretsizdir.
Özellikle vurguluyorum ücretsizdir. Bize 177 den ulaştıklarında,
seyir halinde, piknikte, bağda, bahçede... “şurada bi duman
var” demeye üşenmesinler. Çok hayati bir öneme sahip bu
telefon. Nasıl 112 acil dediğinizde bir can kurtarıyorsanız, bize
de alo 177’ye bir ihbarda bulundurduğunuzda, ciğerlerimizi
kurtarıyorsunuz. Buradan herkese bütün istanbullulara özellikle
rica ediyorum; lütfen alo 177’yi doğum tarihi gibi ezberlesinler.
Ve bütün türkiye için geçerli bu. 177 dediğiniz zaman karşınızda
orman teşkilatını bulacaksınız. Ama bakmayın usanmayın
arayın. Yaz ayları geldiğinde çok ihbar alıyoruz. Hat meşgul
olabilir bu sebeple. Çok fazla ihbar alıyoruz ve her
ihbarı değerlendirmek zorundayız. Yani üçüncü, dördüncü kere
çevirin lütfen. Bıkmayın. Alo 177 sizin doğum tarihiniz! İkinci
doğum tarihiniz. Şimdi diyoruz ki ormanları 24 saat gözetliyoruz.
Kamuoyuna da diyoruz ki alın size şu numara bizi ücretsiz olarak
arayabilirsiniz. Dolayısıyla buradaki 15 milyon insan benim gözüm
kulağım. Şuurlu bilinçli bir vatandaş varsa, o benim gözüm
kulağım. Benim adıma ormanları gezerken, seyahat ederken, piknik
yaparken, bağda, bahçede çalışırken gözetliyorlar. Bakın
size 15 milyon personel çıktı. Tabi bilinçli vatandaşlar çok
önemli.
YANLIŞ İHBAR YAPANLARI SAVCILIĞA VERİYORUZ
- Peki yanlış ihbar alıyor musunuz sık
sık?
Başıboş çocuklarımız var. İşsiz güçsüz insanlarımız var.
- Ama bunları da değerlendirmek zorunda kalıyorsunuz değil
mi? İçinizin rahat etmesi için ekibinizi yönlendirmek zorunda
kalıyorsunuz sanırım?
Bizim kurumu kim arıyorsa onun telefonu düşüyor. Sizin numaranız
bize düştü olay mahallinde bir yangın varsa söndürdükten sonra size
dönüyoruz teşekkür ediyoruz. Ama olay mahalline gittik, bi
şey yok. Numara bizde kayıtlı. Tekrar gittik bir şey yok.
Üçüncü de dördüncü de diyoruz ki, “lütfen bizi meşgul
etmeyiniz, numarayı meşgul etmeyiniz, aksi takdirde sizi savcılığa
bildireceğiz” diyoruz. Devam ederse savcılığa suç
duyurusunda bulunuyoruz. Tabi pek sık olmuyor. Ama bizim meşgul
edilmemiz dürüst vatandaşın bu hatta zor ulaşmasına sebep oluyor.
Bu gerçi İstanbul’da daha sıkıntılı bir durum. Diğer nüfusu daha az
olan illerimizde pek sık rastlanan bir durum değil. Netice
de ana hedefimiz ormanları gözetlemek. Kuleler yaptık. Kulelerde
personelimiz var. Yetti mi peki, yetmez.
| İSPAT EDİN İSTİFA EDEYİM |
| Vurgulamak istediğim bir başka nokta daha var. Çıkmış
yangınları söndürdükten sonra manşetler atılıyor. Üzülerek
söylüyorum; “Bu araziler kime peşkeş çekiliyor. Villalar mı
yükselecek?” diye... Buradan şunu iddia ediyoruz biz kurum
olarak; çıkmış bir yangında bize bir metre kare orman alanı işgal
edildiğini ispat edin biz bu görevi bırakalım. Neden? Kurumun bir
görevi var. Yangın bittikten sonra yangın alanını bir yıl içinde
ağaçlandırıp, dikenli telle çevirmek zorundasın. Mesela ben dün
gittim. Beşiktaş tesislerinin arka tarafında geçen sene bir yangın
çıkmıştı. Bizzat ben bölge müdürü olarak gezdim, fidanlar tutmuş
mu, büyüme nasıl, herhangi bir şey var mı diye. zannediyor ki bu
insanlar orman yangını çıktı buralar birilerine peşkeş çekiliyor.
Böyle başıboşluk olur mu? Düşünebiliyor musunuz? - Yani bu durumda yanan ormanı bir yıl içinde onarmak ve yeniden ağaçlandırmak zorunluluğunuz var. İsmail Üzmez: Var. Yanan bu sahaların rehabilite edilmesi zorunludur. Geçen sene ki en büyük yangınımız Şile yolunda, yedi hektar Beşiktaş tesisleri. Buyrun beraber gidelim gezdirelim bi metre karesinde bi villa m ı var, işgal mi var? Yoksa dozerleri sürüp hemen fidan mı dikmişiz? O fidanlar büyüyor mu? Kameralarla da gelin, mikrofonları da tutun bize istediğiniz soruyu yöneltin. Yani 170 yıllık bir kurum öyle başıboş, isteyenin istediği gibi kullandığı, babasının çiftliği gibi gördüğü ve hareket ettiği bir kurum olamaz. Zaten o kurum o zaman kurumsallaşamaz. |
ORMANA EV YAPANI BİZE İHBAR EDİN
Biz İstanbul’un kadastrosunu 1940’da bitirdik. Bunu hiç kimse
bilmez. Bana telefonlar geliyor “efendim burada villalar
yapılıyor, siz neden bakmıyorsunuz” diye. Biz gidiyoruz
bakıyoruz adamın tapulu yeri. Yani şimdi bizim özel mülküyete de
saygımız sonsuz. Adamın tapulu yerine nasıl karışırız? Ama
ormanlarda böyle bir şey varsa, -ki biz yıkımları da internette
herkesle paylaşıyoruz- ormana ev yapan varsa anında infaz, anında
internetten haber yapıyoruz. Böyle bir kurumuz. Dolayısıyla bu
kutsal görevi bu kurumun personeli değil bütün vatandaşların görev
bilinci içerisinde yüklenmesi lazım. “Şuraya ormana ev
yapılıyor” diye bize ihbar etmesi lazım. Bunu elbirliği ile
yüklenmemiz lazım. Neden? Çünkü ormanlar insanların yaşam
destek üniteleri gibidir. Ormanların insanlara sağladığı fayda
bilimadamlarınca tespit edilen sayıyla 6 binin üzerinde. Bu
faydaları saymaya zaman yetmez. İnsanlara yaşam ortamı sunan bu
ormanların korunması bir insanlık görevidir. Bu ormanlar sadece
bulunduğu ülkenin bulunduğu coğrafyanın insanına hizmet etmiyor.
Bütün dünya insanlarına hizmet ediyor. Bugün siz “küresel ısınma
arttı, buzullar eriyor, dünyanın su rezevleri yok oluyor,
önümüzdeki savaş su savaşları” diyorsanız o zaman ormanları yok
etmeyeceksiniz. Küresel ısınmada sanayileşmenin bir faturası var
ama ormanların yok edilmesinin de bir faturası var.
AĞACIN ÖMRÜ 200 SENE
Ağaçlar kesilmiyor mu ülkemiz de herhangi sebeplerle, tüketim
amaçlı? Siz kurum olarak ağaçların tüketim amaçlı daha az
kullanılmasına ya da kesilmemesine bir formül üretmek için her
hangi bir çaba gösteriyor musunuz?
- Kamuoyunun bilmediği bir şey var. Bu ormanlar bizim doğal
kaynaklarımızdır. Ama normal kömür, bakır, demir, altın gibi doğal
kaynaklardan farklı bir doğal kaynaktır. Canlı ve yenilenebilen bir
doğal kaynaktır. Her ağacın bir ömrü var. Mesela ağacın ömrü 200
sene. Biz ağaca 200 sene bakarız. Ömrü bitti. Ne
yapacağız.
ORMAN YAKANA 27 YIL HAPİS
YAŞLANAN AĞAÇ KESİLİR
- Keseceksiniz. Yani bu durumda sadece yaşlanan ve
ömrü biten ağaçlar mı kesiliyor..?
Tabi ki. Normal ömrünü doldurmuş artık çürüyecek olan ağaçları
kesiyoruz, çürümeden önce onları piyasaya sunuyoruz. Piyasa da
bunun ekonomik bir değeri var. Oradan aldığımız bedellerle genç
fidanları o kesilen yerlere dikiyoruz. Bununla ilgili binlerce
örnek var. Aslında vakit olsa da gezdirsek herkesi. Dedim ya
kadastrosunu yaptık, tapusu bende. Buradaki ağacı kesince buraya
hemen yenisini dikiyoruz. Bu bir döngüdür. “Ağaçları kesmeyelim.”
Niye kesmeyeceğiz. Çürüsün mü? Peki insan oğlu dünyaya
geldiğinde onu karşılayan beşik ağaçtır, ormandır. Öldüğünde mezara
götürüldüğü tabut ağaçtır, ormandır. Senin yaşam destek
üniten. Herşeyiyle seni tutuyor. Sana su veriyor, sana oksijen
veriyor, erezyonu önlüyor, ciğerlerine temiz hava veriyor, senden
hiç bir ücret almadan sana habire hizmet veren bu ormanları
kimsenin yok etmeye hakkı yok. Neden ağaç kesilir. Bakın etrafınıza
her şey ahşap. Plastik, kansorojen. Doğal çünkü.
- 200 yılda bir ağaç kesliyorsa bu süregelen tüketimi
karşılamaya yetiyor mu?
Yüzde 70/80’ine yetiyor. Yüzde 20’si de ithal. Benim için ağacın
yaşı ve ömrü önemli. Ben ihtiyacı karşılamak için ağacı, ormanı yok
etmem. Yok öyle bir şey. Ağacın ömrü bitmiş, kurumalar başlamış,
hani derler ya “beyin ölümü gerçekleşti, organlarını
alın” diye, niye ağaçta yapmayacağız. Ormanda da diyoruz
ki, “bu ağacın ömrü bitmiş, artık içeride çürümeler
başlamış, o zaman keseyim piyasaya satayım. Onun yerine de fidan
dikeyim.” Mesela İstanbul’da eskiden çam ağacı
yoktu.
- Ne kadar eskiden?
Bundan elli sene önce. Bugün her tarafa çam dikilmiş. Peki
dikilmeyle geliyor mu? İşte gelmiş. Sabır, sabır, sabır ve korumak.
Böyle önemli bir görevi bir kuruma yıkarak, “ben istediğimi
yaparım” derseniz kendi geleceğinizi ve sizden sonra çocuklarınızın
geleceğini de tehlikeye atmış olursunuz.
Hadi ben tarafım, FAO’da mı taraf..?
- İstanbul’un kadastrosu yapıldı diye, bu alanlar dışında
kalan alanlara ağaçlandırma yapılamaz mı artık?
- Ülkenin bir karış toprağının boş kalmasına gönlüm razı olmaz.
Fidan dikerim. Ama benim bir çalışma alanım var. Alanımın
dışında, sizin ya da bir başkasının alnına tecavüz de edemeyiz.
Ülkenin orman yetiştirilebilecek her alanında, bizim kurum en ücra
noktalara kadar gidiyor. Yerini biliyor, mülkünü biliyor,
teknik çalışmasını planlanmış ve programlanmış olarak
gerçekleştiriyor. Mesela Sayın Bakanımız Veysel Eroğlu Bey “bu sene
Türkiye’debir Trakya kadar ağaçlandırma yapacağız” dedi. Bu nedir?
Bir hedftir. Bu hedefi gerçekleştiriyoruz. Geçen sene
gerçekleştirdik, plaketler alındı. Ve FAO’nun (Uluslararası Tarım
Örgütü)bir açıklaması var. “Dünyada orman alanını geliştiren ender
ülkelerden birisi Türkiye’dir.” Hadi biz tarafız, Fao’da mı
taraf?
MANİSA'DA ORMAN YAKAN 27 YIL HAPİS ALDI
- Peki yasalar yeterince caydırıcı mı orman suçluları
için?
Yasalarda tabi ki caydırıcılık var. Ormanları kazara yakana da 2
yıldan başlayan hapis cezası var, bilerek yakanın cezası da
idamdır. Tabi Avrupa Birliği sürecinde bu ömür boyu hapise
çevrilmiştir. Mesela ben daha önce İzmir bölge müdürüydüm, orada
Manisa’da ormanı yakan şahsı biz yakaladık, 27 yıl aldı. Bitmiyor.
Affı yok orman suçlarının. Bitmiyor. O yangını söndürmek için kurum
olarak ben ne kadar zarar gördüysem tazminini istiyorum. Öder,
ödeyemez ama böyle.
- Söz veriyorum bir daha hiç bir ormanda sigara bile
içmeyeceğim
Ben normal ve sağlıklı bir vatandaşın orman yakabileceğini
düşünmüyorum. Zarar verme güdüsü olan insanlar yakar ormanı.