Oray Eğin de Davutoğlu hayranı çıktı!
Abone olAhmet Davutoğlu'nun Başbakanlığı döneminde medyanın daha özgür oalcağını savunan Oray Eğin "ben onu başından beri seviyorum, Başbakan olmasına sevindim." dedi.
İNTERNETHABER.COM
Kübra Par'a konuşan Oray
Eğin medya ve gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ahmet Davutoğlu döneminden beklentilerini paylaşan
Eğin, Yılmaz Özdil'den AK Parti medyasına ve tüm medyayı masaya
yatırdı.
DAVUTOĞLU'NU EN BAŞINDAN BERİ SEVİYORUM!
Davutoğlu döneminde medyanın daha özgür olacağını söyleyen Eğin "ben onu başından beri seviyorum, Başbakan olmasına sevindim. En azından hedefi, kendi doktrini, entelektüel derinliği var" diyerek şaşırttı. Köşk seçimlerinde neden Selahattin Demirtaş'a oy verdiğini anlatan Eğin "Çünkü alternatif, kapsayıcı, demokrat, zeki, esprili, açık sözlü… Çoktandır Türk siyasetinde görmediğimiz ilginç özelliklere sahip. PKK bagajını atabilirse başarılı olur." dedi.
İşte Eğin'in verdiği röportajdan çarpıcı bölümler:
‘KÖŞE YAZARI ENFLASYONU
VAR’
Bazen yersiz yere sataşsan da Türkiye’de medya üzerine
eskiden beri ilginç tespitler yapan nadir isimlerden birisin.
Geçenlerde köşende “Hürriyet nasıl kurtulur?” diye bir grafik
çizdin. Neydi o?
Gereksiz yere sataşıyorsam benimle neden konuşma gereği
duyuyorsunuz? Aydın Bey’e gelirsek; biri kurtuluş diğeri iflasa
giden iki yolunu çizdim. Tek kurtuluşunun gazetecilik yapmak
olduğunu söyledim. Orada gazetecilik yapabilecek en titiz isim
Sedat Ergin… Gazetecilikteki idolümdür.
Sıkıcı bir gazete yapma ihtimali yok mu? Medyada herkesin
üzerinde uzlaşacağı isim olmak iyi bir şey mi ki?
Hiç sıkıcı biri değil. Kendine özgü bir mizahı var. Hürriyet bir
sıçrama yaşamak zorunda sonuçta tiraj kaybeden bir gazete.
Yayınlarıyla yara aldı. Yazar kaybetti. Emin Çölaşan’ın atılmasıyla
giden 80 bin okur hiçbir zaman geri gelmedi. Bekir Coşkun aynı
şekilde… Yılmaz Özdil’in ilk haftada yol açtığı kayıp 16 bin tiraj
belki çok gözükmeyebilir ama 90’lı yıllardaki promosyon
savaşlarında Sabah ile Hürriyet’in 16 bin tiraj için harcadıkları
milyonlarca doları düşününce ne kadar önemli olduğu
anlaşılıyor.
Son dönemde gazetelerin biraz kafası mı
karışık?
Merkez medyadan hangi gazete arada kalmadı ki? Hangi gazete tam
olarak kararını verebildi? Cumhuriyet’in bile kafasının ne kadar
karışık olduğunu görüyoruz. Şu anda kafası net olan tek gazete
Sözcü. Ayrıca Star, Yeni Şafak gibi gazetelerin kafası hepimizden
daha çok karışık!
Sözcü de çok tek taraflı ve nobran değil mi? Hakaretle
eleştiri arasındaki dozu kaçırmıyor mu?
Ben öyle bir şey görmüyorum. Sözcü kendinden konuşturmasını biliyor
ve ne söyleyecekse doğrudan söylüyor. Bu hoşuma gidiyor. Dahası,
başarılı bir ürün varsa ortada, bütün eleştiriler de yersiz
kalıyor.
Yılmaz Özdil’in atılmasıyla ilgili ne
düşünüyorsun?
Gazetenin uzak ara en çok okunan, en etkili yazarıydı. Uzun
zamandır rahatsızlık yaratıyordu. Öyle bir yazının neden
basılmadığını anlamak çok zor.
Politik eleştiri ile hakaret arasındaki sınırı aşmıyor
muydu?
Yılmaz Özdil’e yönelik eleştirel tavır bir aksesuar gibi. Cihangir
Cafe’lerinden Yılmaz Özdil’i beğenmemeniz daha şık karşılanır
mesela. Atatürk düşmanlığı gibi bir şey, pek temeli yok, yersiz ama
bir broş gibi taşınıyor. Onun yazılarında hakaret değil, son derece
rafine bir zekâ görüyorum. Mizahi bir yaklaşımı var, böyle bir şeyi
neden yakalayamadım diye düşünüp kıskanıyorum!
Köşe yazarlarının da eleştirilecek tarafları yok
mu?
1980’lerden beri köşe yazarı enflasyonu var.Ayrıca köşe yazarından
kasıt Taha Akyol, Okay Gönensin gibi insanların kendi akıllarına
çok ihtiyacı olduğunu düşünen insanlarsa elbetteeleştirim var.
Yakup’un garsonlarının siyasi analiz derinliği Okay Gönensin’den
fazladır. Taha Akyol da yeşil hırka ve ince bıyık üzerine yazsa
belki daha fazla ilgi çekebilir
Kimleri beğeniyorsun peki?
Toplam üç-beş köşe yazarı yeter gazeteye. Bir Hıncal Uluç, Emin
Çölaşan, Ertuğrul Özkök, Bekir Coşkun zenginliktir. Ayrıca Kadri
Gürsel gibi analizcilerin, Aslı Aydıntaşbaş gibi yorumculara da
ihtiyaç var. Uğur Dündar gibi güvenilir seslerin başyazar olması
gerek. Ahmet Hakan kendi kulvarını yarattı. Melih Aşık yıllardır
hiç omurgasını esnetmedi ve çok zeki, ayrıca çok alaycı. Hoşuma
gidiyor. Bu kategorinin dışında girenler çöpe gidebilir, ya da
mesela Hakkı Devrim gibi tavuk çiftliğinde çalışabilirler. Hiç suya
sabuna dokunmayan yazarlar ömürlerini hiçbir tehlike yaşamadan
tamamlayabiliyor. Eyüp Can bu kültürün son ürünüdür, bu çocuğun
nesi parıltılı, hangi başarısı var, ne yapmış bugüne kadar da
harika çocuk diye pazarlanıyor anlamıyorum.
Ya hükümete yakın medya?
Birinci sayfaları çok hoşuma gidiyor, hepsi birer mizah şaheseri...
Komplo teorileri saçma ama çok eğlenceli. Bu galiba dünya
medyasında olan bir trend. Fox News’de de görüyorum. Twitter’da
“troll” kavramı çıktı ya, Yeni Şafak, Takvim gibiler de troll
gazeteler. O kadar fantastik o kadar sürreel şeyler yazıyorlar
ki!
‘DAVUTOĞLU DÖNEMİNDE ELEŞTİRİ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ
OLACAK’
Onlar da son dönemde bocalamıyor mu?
Evet bocalıyorlar. Türkiye 2015 seçimine kadar bocalamaya devam
edecek. Şimdilik siyasi yetkinin kimde olacağı belli değil.
Davutoğlu gibi kuvvetli ve entelektüel bir insanın gölge başbakan
olabileceğini zannetmiyorum.
Davutoğlu döneminden medya adına umutlu musun?
Herkes hedefe koyuyor ama ben onu başından beri seviyorum, Başbakan
olmasına sevindim. En azından hedefi, kendi doktrini, entelektüel
derinliği var. Dış politikasını eleştirsem de bunları yüzüne karşı
söyleme özgürlüğümün olacağını düşünüyorum.
Medya ile arası iyi mi olacak yani?
Evet, bugüne kadar Davutoğlu’na karşı çok sert eleştiriler
yazılabildi bundan sonra neden olmasın?
Neye dayanarak bu kadar umutlusun?
İnsanların karakterleri konumlarına da yansıyor. Bir anda otoriter
bir canavara dönüşeceğini zannetmiyorum.
‘BİREYSEL GAZETECİLİK ÖN PLANA
ÇIKACAK’
Peki Cumhuriyet’deki değişime neden taktın?
Çünkü Cumhuriyet bölünmek üzere, büyük bir kavganın eşiğinde.
Kuvvetli bir Cumhuriyet hepimizin sigortasıdır.
Çok sesli olması kötü bir şey mi?
Ne yazık ki çok sesli olmuyor, tek sesli oluyor. İkinci
Cumhuriyetçi, Neo-Liberal, tükenmiş bir çizgiye doğru gidiyor.
Hasan Cemal çizgisi Türkiye’de iflas etmiş bir çizgidir. Yanılmış,
yenilmiş bir çizgidir. Cumhuriyet o çizgiye kayıyor.
Radikal gazetesi kapandı. Dijital dayanabilecek
mi?
Benim için 2003’ten beri kapalıydı doğrusu o yüzden bilmiyorum,
inşallah dayanır çünkü internet sitesini çok sevdiğim bir gazeteci
olan Ezgi Başaran yapıyor. Umarım çok başarılı olur.
Dijital gelecek gazeteler bitecek geyiğine inanıyor
musun?
Bence çoktan bitti. Eskiden Hürriyet’e bakılırdı mesela, böyle bir
şey kalmadı. Diken gibi oluşumlar çok daha dinamik ve
yaratıcı, giderek de etkili olacaklar.
Ama gazetelerin ne manşet attığı gündemin nabzını
belirliyor…
10 yıldır nasıl manşet atacaklar diye düşünen çok az kişi vardır.
Daha bireysel gazetecilik ön plana çıkacak. Şu anda üç büyük
gazeteciye yatırımcılar para verip kendi medyalarını kurdular
Amerika’da, ilginç bir trend. Bireysel markalar önem kazanıyor,
onların altında kurumlar belirleniyor. Yılmaz Özdil böyle bir şey
yapmalı mesela.
Diğer gazeteleri konuştuk. Şimdi okur “peki ya Habertürk?”
der. Vereceğin cevabın hepsini yazabilecek miyim bilmiyorum ama
yine de sorayım, bizi nasıl buluyorsun?
Fatih Bey döneminde siyasi anketlerini ilgiyle takip ettiğim bir
gazeteydi, diyeyim! Büyük umutlar beslediğim, ama yazarları
arasında yer almamı engelleyecek tereddütlerimin ne yazık ki doğru
çıktığı bir gazete oldu zaman içinde. Yapacak bir şey yok, herkesin
eli kolu bağlıydı sonuçta. Umarım Türkiye normalleşirken Habertürk
de vaat ettiği dinamizmi yeniden sağlar.
İsmail Küçükkaya’ya hakaret ettiğin ortaya çıkınca
Akşam’dan atılmıştın. Pişman mısın?
Hiç değilim, pişman olması gereken o. Böyle bir dönemde kendi
yazarı yasadışı dinlenip hedefe atıldığında ve görüşmeler ne amaçla
servis edildiği bilindiği halde o tuzağa düştü.
‘ULUSALCI DEĞİLİM, DEMİRTAŞ’A OY
VERDİM’
Seçimde Selahattin Demirtaş’a oy vermişsin. Beyaz Türkler
Demirtaş’ı neden bu kadar sevdi?
Çünkü alternatif, kapsayıcı, demokrat, zeki, esprili, açık sözlü…
Çoktandır Türk siyasetinde görmediğimiz ilginç özelliklere sahip.
PKK bagajını atabilirse başarılı olur. Obama gibi biri doğuyormuş
gibi geldi. Ama şu alkış olayından sonra kandırıldık mı diye
düşünmeden edemiyorum.
Senin ulusalcı bir damarın yok muydu? Biz mi yanlış
biliyoruz?
Ya bana İsrail ajanı, Amerikancı, sağcı, solcu, neo-con, Kara
Panter, Darwinist, İttihat’çi, Kemalist, sosyalist, LGBTİ
aktivisti, şimdi de Kürt’çü deniyor. Bir karar versinler. Bütün bu
ithamlar arasında ise hiçbir zaman ulusalcı olmadığımı
biliyorum.
Ama Sözcü’de yazıyorsun!
Sözcü bana kucak açtı. Gazetelerin yayın çizgisinin çok sesliliğe
engel olmadığını gösterdiler, tam bir özgürlük var ki tek bir
satırıma karışmadılar.