Öleceksek adam gibi ölelim
Abone olBaşbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında Gazze'ye ölüm yağdıran İsrail'e çok sert mesajlar verdi.
İNTERNETHABER.COM- Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, hedefindeki İsrail'e, ates püskürdü. Gazze'ye yönelik
saldırıya ses çıkarmayan Batılı ülkeleri çifte standartla suçlayan
Erdoğan, İsrail'e karşı işbirliği çağrısı yaptığı Arap ülkelerine
böyle çağrıda bulundu:
"Biz Güvenlik Konseyi'ndeki daimi üyelerin ağzına
bakarak adım atacak olursak, bizim halimiz perişandır. Bugün onlara
yarın bize, bunu böyle bilin. Öleceksek adam gibi ölelim. Bunu da
bilin
Partisinin grup toplantısında Erdoğan'ın gündeminde İsrail'in Gazze saldırısı vardı. Öfkesini kelimelere döktü, kimi konuşmaları uzun süre alkışlandı.
Erdoğan'ın eleştiri oklarında sadece İsrail almadı, ona destek çıkan, "İsrail savunma hakkını kullanıyor" diyen Obama da vardı:
KİMSE İSRAİL SAVUNMA HAKKINI KULLANIYOR
DİYEMEZ
"Burada AK Parti grubunda bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Bir kere bütün dünyanın anlaması, görmesi, bütün dünya halklarının, ülke liderlerinin, uluslararası kuruluşların ellerini vicdanlarına koyarak bunun üzerinde düşünmesi gerekiyor. İsrail bu bölgede barışı hiçe sayarak, temel insan haklarını hiçe sayarak, uluslararası hukuku her fırsatta ayaklarının altına alarak, millete, bir halka karşı etnik temizlik uyguluyor. Filistin topraklarını adım adım işgal ediyor. Özgürlüğü, bağımsızlığı, en temel insan hakları elinden alınan Filistinliler ise son derece haklı bir biçimde bu işgale karşı, bu etnik temizlik girişimlerine karşı, bakın altını çizerek söylüyorum, meşru savunma hakkını, meşru direniş hakkını kullanıyor. Buradan tüm Batı'ya sesleniyorum; kimse, 'İsrail savunma hakkını kullanıyor' diyemez.
BU NE MENEM İŞTİR?
Erdoğan, İsrail'in şu anda Ortadoğu'da terör estirdiğini
belirterek, şöyle devam etti:
''Birleşmiş Milletler, BM Güvenlik Konseyi; bunca kararlar almıştır
İsrail hakkında, ama hiç biriyle ilgili bir yaptırım
uygulamayamamıştır. İşte onun için diyorum ben Birleşmiş
Milletler'in adaletine inanmıyorum. İşte BM Güvenlik Konseyi, 5
tane daimi üye, Suriye konusunda bakıyorsunuz iki üye olumsuz
yaklaşıyor, İsrail'le ilgili de bakıyorsunuz yine bir iki tane
farklı üye bu defa olumsuz yaklaşıyor. Bu ne menem iştir. Nerede
sizin adaletiniz? Birbirinizle, al birini vur öbürüne, durumunuz
bu. İşte bu sabah Gazze'deki son durum; Gazze'deki kardeşlerimizden
115 ölü var. Çocuk, kadın, yaşlı. Yaralıya bakıyorsunuz 900'ü aşmış
durumda. 2008'de 1500 ölü vardı, 15 günün faturasıydı. Şimdi 7 gün
oldu. Hala herkes avucunu bakıyorsunuz ovuşturup duruyor. Egemen
güçler, nerede sizin adaletiniz?
HAKKIN YARDIMININ YAKIN OLDUĞUNU BİLİYORUZ
Ülkemde de bakıyorsunuz bazı köşe yazarları, şunlar bunlar çıkıyor,
'AK Parti dış politikaya da çok ağrılık veriyor, dış politikada
başarılı bir şey çiziyor ama acaba bu Türkiye'nin başına ileride
farklı şeyler getirebilir mi?' Biz bir şeye inanıyoruz; Hakka ve
halkımıza güveniyoruz. Biz bir şey yaparken bir diğerini de ihmal
etmiyoruz. Ama Hakkın yardımının da yakın olduğunu biliyoruz.
Bununla birlikte bu süreci bu şekilde sürdürüyoruz. Biz bu
noktada, 'birileri bunu böyle yapıyor' diye tribünden izleyecek
miyiz? Sessiz mi kalacağız?
ÖLECEKSEK ADAM GİBİ ÖLELİM
Burada bizim için üç yol var. Ya elimizle müdahale edeceğiz ya
dilimizle müdahale edeceğiz ya da kalbimizden buğz edeceğiz. Bunu
yapmak durumundayız. Hiç birini yapma, yan gel yat. Bizim değerler
silsilemiz içinde böyle bir şey yok. Biz bu adımları atmaya
mecburuz. Başta Amerika olmak üzere tüm Batı, hep şunu söylüyorum;
iki devletli çözüm. Nerede iki devletli çözüm? Şu anda tamamıyla
Filistin'i kendilerine göre boşaltıp adeta İsrail'e bunu teslim
etmenin hesabı içindeler. Onun için biz diyoruz ki Türkiye, Mısır,
başta Körfez ülkeleri içinde Katar olmak üzere, Suudi Arabistan hep
birlikte ele ele vermeye mecburuz. Biz Güvenlik Konseyi'ndeki daimi
üyelerin ağzına bakarak adım atacak olursak, bizim halimiz
perişandır. Bugün onlara yarın bize, bunu böyle bilin. Öleceksek
adam gibi ölelim. Bunu da bilin.''
BÖYLE ADALET OLMAZ
''Böyle adalet, böyle hakkaniyet olmaz'' diyen Erdoğan, şu
ifadeleri kullandı:
''Bir yandan 'bölgesel barış, hak, hukuk, insanlık onuru'
diyeceksiniz, öbür yandan insanlık vicdanını yaralayan her türlü
hakkı, hukuku ayaklar altına alan bu insanlık dışı saldırılara
destek vereceksiniz. Ben şimdi buradan dünyadaki bu barış
örgütlerine sesleniyorum. Hani 'insan hakları' diyenler var ya o
derneklere, o kuruluşlara sesleniyorum. Sizin insan hakları
dediğiniz zaman aklınıza ateistler, veyahut da farklı inanç
grubunda olanlar mı geliyor? Gazze'de İsmail Haniye kardeşimin
kucağındaki 9 aylık çocuk niye sizin gündeminize girmiyor? Şurada
900 yaralı var, 115 ölü var. Hani sesiniz nerede, niye
çıkmıyorsunuz ortaya, niye konuşmuyorsunuz? Türkiye'de PKK'yı takip
ediyorsunuz, onlar için buraya gelip gidiyorsunuz, Gazze'de niye
yoksunuz? Bunu sorgulamaya mecburuz ve bunun da sonuna kadar
takipçisi olacağız. Böyle vicdan, böyle insaf olmaz.''
Bu sabah Gazze üzerinde İsrail savaş uçaklarının ardı ardına 100'ün
üzerinde sorti yaptığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Nereye, o ufacık Gazze'ye. İsrail savaş uçaklarından atılan bir
füze orada Başbakanlık binasını yerle bir etti. Bugün yine iki
katlı bir binayı enkaza çevirdi. Enkazın altında bir aileden 15
kişi kaldı. Bunlardan biri 4 yaşında bir çocuk ve diğeri de 81
yaşında bir anne. Yine 4 yaşındaki çocuğu katletmek, meşru savunma
hakkını kullanmak mıdır?
EY BATI SİZLERE SESLENİYORUM
Ey Batı, ey Amerika, ey Rusya, ey Çin, Fransa, İngiltere sizlere
sesleniyorum; 81 yaşındaki yaşlı nineyi katletmek meşru savunma
hakkını kullanmak mıdır? En ağrı silahlarla, en modern ölüm
makineleriyle bir şehre, bir halkın üzerine çocuk, yaşlı, kadın
demeden topyekun ölüm yağdırmak, nasıl meşru savunma hakkını
kullanmak olabilir. Neredesiniz? Onun için BM'nin, Güvenlik
Konseyi'nin yeniden reforma ihtiyacı vardır. Biz ne Almanya ne
Japonya gibi kendimize daimi üyelik istemiyoruz. Biz Güvenlik
Konseyi'nin tamamının reforme edilmesinin gereğini ifade ediyoruz.
Okullar vuruluyor, hastaneler vuruluyor, yetimhaneler vuruluyor,
sivil yerleşim yerlerini, hatta ambulansları hedef almak, nasıl
oluyor da meşru savunma hakkı oluyor? 2008'de İsrail'deki seçimler
öncesinde İsrail, Gazze'yi hedef tahtasına çevirdi. O zaman, birçok
kardeşlerimizi zar zor buraya aldık, burada tedavisini de
yaptırmıştık. 2008'den itibaren Gazze şeridi tamamen ablukaya
alındı. Her türlü giriş çıkış yasaklandı. En temel, en insani
ihtiyaçların bile karşılanması engellendi. Bir açık hava
hapishanesi. Hep söylüyorum, belki bilmeyenleriniz
vardır.
BENİ SINIRDA YARIM SAAT BEKLETTİLER
Bir Tel Aviv ziyaretinde, Başbakanlığımın ilk zamanlarıydı,
İsrail'e bir ziyaretimiz olsun dedik, gittik. Oradan da Filistin'e
geçeceğim. Filistin'e geçerken yarım saat araba içerisinde
bekledik. Neymiş, güvenliğimizmiş. Ne güvenliği, ben Filistin'e
gidiyorum, kardeşlerimin yanına gidiyorum. Ben bu noktada sizden
bir şey istemiyorum dememe rağmen yarım saat... Tabi bunu daha
sonra uluslararası bütün toplantılarda gündeme getirdim. Siz
busunuz; siz bir ülkenin Başbakanını sınır kapısında yarım saat
beklettiğinize göre, kim bilir o Filistinlilere siz ne çileler
çektiriyorsunuz. İşte Filistin'de seçimleri Hamas kazandığı zaman
bildiğiniz gibi, seçimin arkasından bütün verilmekte olan paraları
kestiler, Batı. Arkasından 35 tane üst lider kadrolarını İsrail
hücrelerine tıktılar. Hala İsrail'de hücrelerde yatıyorlar.
Bunların içerisinde Parlamento Başkanı var, bunların içerisinde
bakanlar var, milletvekilleri var. Hala bunlar orada yatıyor. Ama
unutturdular, unutturmaya çalışıyorlar.''
MAVİ MARMARA DOSYASINI GÖSTERDİĞİ
OBAMA GÖRMEZDEN GELDİ
Yardım gönüllülerini taşıyan Mavi Marmara tam da korsan bir devlete
yakışır şekilde saldırıya uğramadı mı? 19 yaşındaki Furkan'ın ADLİ
TIP raporunu görünce çıldırmamak mümkün değildi. Ben bunu Sayın
Obama'ya gösterince, görmemezlikten geldi. Dosyalar istediler ama
hiçbir netice yok. Batılı devletler ne yazık ki, 64 yıldır
İsrail'in her türlü saldırısını görmezden geliyor.
ARİEL ŞARON'UN OĞLU İÇİN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU
Meşhur Ariel Şaron'un oğlu bir yazı yazmış. Filistin'in Hiroşima'ya çevrilmesi gerekir demiş. Ya baban da bana aynı şeyi söylemişti ama farklı söylemişti. İnsanlığa sesleniyorum. İsrail ziyaretimde Şaron başbakandı. Bana dedi ki, en zevk aldığım an Filistin'de tankların üzerinde olduğum andı. Ayıp olmuyor mu dedim. Bunu basın toplantısında da açıklayın dedim, açıklayamadı. Şimdi kaç yıldır makineye bağlı yaşıyor. Buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Ülkemdeki hukukçuları AİHM mi dersiniz bu yazı üzerinden müracaatı yapmak lazım. Bu adam savaş suçlusudur diye ilan ediyorum."
FİLİSTİN'E SIRTIMIZI
DÖNMEYECEĞİZ
İsrail'in hukuksuzluklarına alkış tutanlar yaşanan tüm
olumsuzluklara ortak olurlar. İnsan hakları diyenler, Gazze'dekiler
insan değil mi? İsrail'in var olma hakkını savunanlar
Filistinlilerin de hakkı olduğunu ne zaman savunacaklar? Orta yerde
duran gerçeği değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. Ne bu bölgede, ne
de tüm dünyada terör nedeniyle barış, huzur ve istikrar tesis
edilemez. Filistin sorunu çözülmedikçe kan ve gözyaşı eksik
olmayacaktır. Herkes sırtını dönse de, biz Filistin'e sırtımızı
dönmeyeceğiz. Mısır'da, Katar'da bu iradeyi görmekten memnuniyet
duydum. Arap Ligi dışişleri bakanlarının bir kısmı Gazze'ye
gidiyorlar. Sayın Davutoğlu da bu heyetin içerisinde. İsrail er ya
da geç 9 aylık, 4 yaşındaki çocuğun, mazlumların hesabını
verecektir. "
CHP VE MHP'YE NASIL ÇATTI? SAVUNMA SANAYİNDE NELER YAPILDI? ERDOĞAN HANGİ PROJELERİ ANLATTI? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
CUMHURİYETE SLOGAN ATARAK SAHİP ÇIKANLARDAN
DEĞİLİZ
Kızılcahamam İstişare Toplantısı'nda 10 yılın bilançosunu kısmen de
olsa paylaştığını belirten Erdoğan, ''10 yılda yaptığımız
hizmetler, ülkeye kazandırdığımız eserler ve yatırımlar,
gerçekleştirdiğimiz reformlar öyle bir solukta, hatta bir kaç
saatte anlatılacak gibi değil. Hamd olsun, 10 yılda onlarca yılın
eksiklerini telafi ettik. Yeni ve kalıcı projelerle Türkiye'ye çok
farklı istikamet kazandırdık'' dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Eğer 10 yıl önceki
Türkiye'nin manzarası, hali, şartları unutulursa, bugün nerede
olduğumuz, nereden nereye geldiğimiz iyi anlaşılamaz. Eğer bu
ülkeyi nereden aldığımızı, nereye ulaştırdığımızı milletimize her
fırsatta anlatmaz, hatırlatmazsak, bugün vardığımız noktadan geriye
gitmek mukadder olur. Bu noktada özelikle gençlere büyük görev
düşüyor. Gençler de bizim için büyük önem arz ediyor.
2002 yılında 8, 10, 15 yaşında olan çocuklar, bugün 18, 20, 25
yaşında gençler oldu. Bugün 20-25 yaş altındaki gençlerimiz 2002
öncesi Türkiye'de çocuklardı. Bu gençlerimiz o günün siyasi ve
ekonomik manzarasını tam olarak hatırlamıyor, bilmiyor olabilirler.
20-25 yaş üzeri vatandaşlarımız, Türkiye'nin nereden nereye
geldiğini yaşayarak gördüler. Ama bu yaş altı gençlerimize
Türkiye'nin hangi badirelerden, engellerden geçip, hangi zor
şartlardan çıkıp bugünlere ulaştığını, bizim her fırsatta
anlatmamız gerekiyor.
Kıyaslamayı sadece bugün ile 2002 arasında yapmak da yanıltıcı,
eksik olacak. Özellikle AK Parti hükümetlerine haksızlık olacaktır.
Zira AK Parti hükümetleri, Türkiye'yi sadece 2002'ye nazaran değil,
Cumhuriyet tarihimizin, o 79 yılık sürecine nazaran farklı bir
konuma yükseltmiş, tarihi nitelikte başarılar elde etmiş, 79 yılda
ulaşılamayan seviyelere ulaştırmıştır.
Cumhuriyetimizin kurulduğu yıl, 1923'te, Türkiye'nin toplam
ihracatı 51 milyon dolardı. 1924'te Türkiye'nin toplam ihracatı 82
milyon dolardı. 79 sene sonra, 2002 yılında Türkiye'nin ihracatı 36
milyar dolar. Bugün, geriye dönük 12 aylık ihracatımız 148 milyar
doları aşmış durumda.
1924 yılında, 1 yılda gerçekleştirdiğimiz ihracatı, şu anda biz 5
saatte gerçekleştiriyoruz. Biz Cumhuriyete slogan atarak sahip
çıkanlardan değiliz. Biz milliyetçiliğe hamaset yaparak sahip
çıkanlardan değiliz. Biz Cumhuriyete de milliyetçiliğe de işte bir
tek rakam üzerinde örnek veriyorum; 1 yılda yapılan ihracatı, 5
saatte yapma başarısını göstererek sahip çıkıyoruz. 'Biz Cumhuriyet
tarihinin rekorlarını elde ettik' deyince CHP'si, MHP'si hop
oturup, hop kalkıyor. Neden rahatsız oluyorsunuz? Neden mutlu
olmuyorsunuz, iftihar etmiyorsunuz? Biz, bu Cumhuriyete neler
kattığımızı anlatıyoruz. Biz şehitlerimizin bize emanet ettiği bu
ülkeye neler kazandırdığımızı anlatıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'ni
hangi seviyeden aldığımızı, bugün hangi seviyeye taşıdığımızı
örneklerle, somut eserle, hizmetlerle, kıyaslarla açık ve net
şekilde ortaya koyuyoruz."
KISKANÇLIK NEDENİYLE BÜYÜK PLANLAR SÜMENALTI
EDİLDİ
Bu millet ve bu askerin, böyle çok zor şartlar altında, insan üstü
gayret göstererek vatanını savunduğunu dile getiren Erdoğan,
''Bütün bu yaşananlar hiç unutamayacağımız dersler verdi bize.
Yolu, treni, gemisi, uçağı olmayan bir ülkenin refahını da
güvenliğini de sağlaması mümkün olmaz. Askerini giydiremeyen,
doyuramayan bir milletin bağımsızlığından söz edilemez. Gazi
Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu gerçeği bildiği, bizzat
yaşadıkları için Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra özellikle savunma
sanayinde, büyük yatırımların fikri altyapısını oluşturdular. Ne
yazık ki özellikle Gazi'nin vefatından sonra sadece ve sadece
kıskançlık, çekememezlik nedeniyle Türkiye'de büyük projeler
akamete uğratılmış, büyük fikir ve planlar sümenaltı edilmiştir''
diye konuştu.
AK Parti Sivas Milletvekili Nursuna Memecan'ın dedesi Nuri
Demirağ'ın, ulaştırma, özellikle havacılık alanında, döneminin de
ilerisinde projelerinin Gazi Mustafa Kemal'in talimatına rağmen
dönemin öngörüsüz, kifayetsiz, muhterisleri tarafından
engellendiğini belirten Erdoğan, bu nedenle çok büyük proje ve
yatırımların önünün kesildiğini, yurt dışından uçak siparişleri
alındığını ve bunların engellendiğini anlattı.
CİRO 4 KAT ARTTI
Erdoğan, AK Parti Hükümetleri olarak bu tabloyu, son 10 yılda
tamamen tersine çevirdiklerini ifade ederek, son 10 yıllık dönemde
savunma sistemleri ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanma oranını 2
kat artırarak, yüzde 54'e ulaştırdıklarını bildirdi. Erdoğan,
geriye kalan yüzde 46'sının da Türkiye'den ve ülke sanayinden, özel
sektörden tedarik edilmesi için teşviklerini sürdürdüklerini
söyledi.
Aynı dönem içinde savunma ve havacılık sanayi sektörünün cirosunun
4 kat, savunma sanayi ürünlerinin ihracatının 4,5 kat, savunma
sanayinde yıllık araştırma, geliştirme harcamalarının ise 14 kat
kat arttığını belirten Erdoğan, dönemlerinde ASELSAN ve TUSAŞ'ın,
dünyada en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasında giren iki Türk
şirketi olma başarısını gösterdiğini anımsattı.
Erdoğan, şu anda Türkiye'nin savunma sanayi şirketlerinin, yurt
dışına zırhı araç, hava savunma sistemleri, roket sistemleri,
simülatörler, sahil güvenlik gemileri, askeri haberleşme
sistemleri, komuta kontrol sistemleri ve yazılımları ihraç etmeye
başladığını anlattı.
2013'TE SERİ ÜRETİME BAŞLIYORUZ
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Silahlı Kuvvetleri'nin bütün modern silah ve teçhizat
ihtiyaçlarının öncelikli olarak kendi savunma sanayimiz tarafından
üretilmesi yönünde çok önemli adımlar attık, büyük mesafeler
katettik. Tabii atacağımız daha çok önemli adımlar var. Ülkemizde
milli sermayemizin ürettiği, mini insansız hava aracı sistemlerinin
seri üretimi süratle devam ediyor. Bugüne kadar Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin hizmetine 164 insansız uçak ve 4 insansız helikopter
sunuldu. ANKA adını verdiğimiz insansız hava aracımızın tasarım ve
prototip imalatını tamamladık. 100 saatin üzerinde testleri
başarıyla gerçekleştirdi. Geliştirme programının başarıyla
tamamlanmasıyla bu kategoride, insansız hava aracı geliştirebilen
dünyadaki bir kaç ülke arasında yer alacağız. Fırtına ve Panter
obüsleri, uzun menzilli roketler artık ülkemizde üretilebiliyor.
Türkiye'nin ilk milli korvet savaş gemisi olan ve tamamen ülkemizde
tasarlanarak inşa edilen MİLGEM savaş gemisini, 2008'de denize
indirdik. Artık Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan bütün gemiler,
ülkemizde özel sektör tersanelerinde inşa edilebiliyor. Bu kapsamda
yeni tip karakol botları, sahil güvenlik arama, kurtarma gemisi ve
tank çıkarma gemileri de denize indirilerek, göreve başladı.
Ülkemizde tasarlanan ATAK helikopteri de artık Türkiye'de
üretiliyor. 2013'te seri üretime başlıyoruz. Helikopterlerin uçuş
testlerini 2011'de başlandı, yerinde izledim, o büyük başarıyı
görmenin mutluluğunu yaşadım. 2013 içinde bu helikopterlerin, Türk
Silahlı Kuvvetleri'ne teslimatına başlamayı planladık. Bu arada
Göktürk 2 uydumuzun üretimini tamamladık. Yıl sonunda bu uydumuzu
Çin'den uzaya fırlatacağız.
Geçtiğimiz dönemlerde yurtdışında yaptırılan uçak modernizasyonları
da artık ülkemizde yapılır hale geldi. Başta F-16'lar olmak üzere,
F-4, C-130, T-38 uçaklarımız ile Skorzy helikopterlerimiz artık
ülkemiz sanayisi tarafından modernize edilebiliyor. Geçtiğimiz
dönemlerde yurt dışı firmalar eliyle yaptırılan tank
modernizasyonları da milli firmalarımız tarafından üstleniyor. Biz
gelmeden önce tanklar İsrail'de modernize ediliyordu ama artık
Türkiye'de...''
İNANDIK BAŞARDIK
Erdoğan, özellikle Leopar tanklarının modernizasyonlarının,
Türkiye'de gerçekleştirilen atış kontrol sistemleriyle, Türkiye'de
yapıldığını anlattı. Erdoğan, son yıllarda önemi artan mayın ve el
yapımı patlayıcılara karşı korumalı araç ihtiyacı kapsamında
Türkiye'de geliştiren kirpi aracının, Kara Kuvvetleri'nde
kullanılmaya başlandığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, radar teknolojilerine dayalı bir gözlem
uydusunun, milli teknolojilerle geliştirilmesi için çalışmalara
başladıklarını belirtti.
Sakarya'da geçen hafta gerçekleştirdikleri bir törenle savunma
sanayinde bir ilki daha başardıklarını dile getiren Erdoğan,
Türkiye'nin ilk milli ana muharebe tankının tasarım ve prototip
üretimini tamamladıklarını söyledi.
Erdoğan, 29 Temmuz 2008'de Altay Projesi'nin imza törenini
gerçekleştirdiklerini, savunma sanayi için tarihi bir adım
attıklarını ifade ederek, geçen hafta Sakarya'da attıkları imzanın,
verdikleri kararın adeta ete kemiğe bürünerek, sahneye çıkışına
sahneye çıkışına şahit olduklarını, milletçe bunun gururunu
yaşadıklarını kaydetti.
Türkiye'nin, Altay Projesi ile son derece yüksek teknolojileri
bünyesinde barındıran, ana muharebe tanklarını tasarlayıp,
üretebilen sınırlı sayıdaki ülkeler arasına girdiğini belirten
Erdoğan, Altay tankının ilk prototipleri üzerinde 2013 yılı boyunca
testlerin yapılacağını dile getirdi.
Erdoğan, detaylı, zorlu test süreçlerinin başarıyla tamamlanması
sonrasında seri üretim faaliyetlerinin, zaman kaybetmeksizin 2013
sonu itibariyle başlatılacağını bildirerek, projeyi başarıyla
ilerleten özel sektör, kamu kuruluşlara, savunma sanayinin tüm
taraflarına, mühendis, teknisyen ve işçilere şükranlarını
sundu.
Erdoğan, ''Bu millet inandı mı mı başarır. İnandık ve başardık.
İnşallah bu tankları kullanma ihtiyacı hissetmeyiz. İnşallah
savunma sanayimiz sayesinde ürettiğimiz tüm o silahları kullanma
gereği ortaya çıkmaz. Ancak sulh içinde yaşamak, özgürlük ve
bağımsızlık içinde yaşamak için her ihtimale karşı, biz ordumuzu,
savunma sanayimizi geliştirmeye, güçlendirmeye, sulhu devam
ettirmek için en güçlü şekilde harbe hazır olmaya da devam
edeceğiz'' dedi.