Obama tersten ülke tarihine geçti
Abone olABD Başkanı Obama, özellikle Ortadoğu politikaları nedeniyle “geriden gelen başkan” olarak ülke tarihinde yerini alabilir.
ABD Başkanı Barack Obama, Amerikan tarihine “savaş
bitiren başkan” olarak geçmek istedi ama özellikle Ortadoğu’da
izlediği politikalar nedeniyle adını tarihe “geriden gelen başkan”
olarak yazdırma ihtimaliyle karşı karşıya bulunuyor.
Başkanlık yarışına başladığı andan itibaren dış politika
konularında temkinli tutum takınan, başkan olduktan sonra da bu
temkinli tutumunu en üst düzeye çıkaran Obama, 6 yıllık
başkanlığında dış politikada ilerlemelerden çok eleştirilerin odağı
haline geldi. Obama'ya yönelik en büyük eleştirin başında ise dış
politikada “geriden liderlik” yürüttüğü geliyor.
ARKA KOLTUĞA İLK KEZ LİBYA GEÇTİ
Aslında bu terimin ilk kaynağı Libya’daki ayaklanmalara uzanıyor.
Libya’nın öldürülen eski lideri Muammer Kaddafi’nin devrilmesini
sağlayan operasyon uluslararası bir koalisyonun oluşturulmasıyla
düzenlenmişti. O dönemde Libya operasyonunu tanımlayan Beyaz
Saray’dan üst düzey bir yetkili, ABD’nin bu süreçte doğrudan en
önde olup tek başına hareket etmek yerine, koalisyon ortaya
çıkararak “sahne gerisinden liderlik yürüttüğünü” söylemiş, yeni
stratejilerini bu kavrama dayandırmıştı.
Ancak bu terim Obama’nın dış politikasını eleştiren çevreler
tarafından kısa sürede “sahne” kelimesi atılarak, “geriden liderlik
yürütmek” olarak değiştirildi ve ilk verilmek istenen anlamının
tamamen zıttı hale dönüştü. Çünkü operasyonu başlatmada görünen
“liderliğin” ABD yerine Fransa’dan gelmesi ve Libya’ya operasyonda
Avrupa ülkelerinin başı çekmesi, ülkede “dünya liderliğini elinde
tutan” ABD’nin neden “direksiyon yerine arka koltukta oturduğu”
tartışmalarını yaratmıştı.
O dönem Cumhuriyetçi kanat bu durumu ABD’nin liderliğine bir darbe
olarak görmüştü. Obama yönetimi ise bunun dünyadaki krizleri
“dünyanın polisi” gibi tek başına çözme anlayışı yerine
“uluslararası koalisyon oluşturma” anlamına geldiğini savunmuş ve
hala kendilerinin bu koalisyonu oluşturmada liderliği yürüttüğünü
belirtmişlerdi.
KRİZ ÖNCESİ DEĞİL SONRASI YAKLAŞIM
Daha sonra Obama yönetiminin, Suriye ve Ukrayna gibi büyük güçlerin
mücadele alanları haline gelen krizlerdeki yaklaşımlarıyla bugün
gelinen noktada “geriden liderlik ettiği” kavramı, Obama
yönetiminin tanımlamak istediği gibi dünya meselelerinde tek başına
hareket etmek yerine “uluslararası koalisyon oluşturarak” “sahne
arkasından görünmeyen liderlik” yaptığı anlamından çok bu
koalisyonları oluşturmayı çoğu zaman başaramaması ve bunun
sonucunda da alternatif stratejiler üretememesi olarak
algılanıyor.
Bunun yanında, Obama yönetiminin krizlere önceden hazırlanmak
yerine, kriz olduktan sonra karşılık vermeye çalışması da Obama’ya
yönelik eleştirilerden. Yani, Obama’nın “geriden liderlik ettiğini”
belirten kesimlere göre, Obama “proaktif” bir başkan yerine
“reaktif” bir başkan imajı çiziyor.
GERİDEN LİDERLİK SURİYE'DE ZİRVE YAPTI, UKRAYNA'DA
PERÇİNLENDİ
"Geriden liderlik" kavramının en belirgin ortaya çıktığı
mesele ise Suriye. Suriye’de Esed rejiminin iktidardan edilmesi
hedefinde Rusya ve Çin faktörü nedeniyle uluslararası birlik
kuramayan ABD yönetimi, üç yıldır Suriye’deki krizde dengeleri
değiştirebilecek somut bir yaklaşım ortaya koyamadı.
Bu sürede Obama, Suriye’de ılımlı muhaliflerin desteklenmesi
gerektiği, aksi halde, oluşan iktidar boşluğunu radikal grupların
ve terörist örgütlerin dolduracağı yönündeki endişelere bir nevi
kulak tıkayarak, Suriye’de daha agresif bir politika yürütmeyi
reddetti.
Bunun yanında, geçen yılın ağustos ayında Suriye Devlet Başkanı
Beşşar Esed’in halkına karşı kimyasal silah kullandığının ortaya
çıkmasından sonra Obama’nın tutumu ABD dış politikasına yönelik
eleştirileri artırdı. Suriye’ye sınırlı askeri müdahale yapmaya
hazırlanan ve hatta neredeyse operasyon için geri sayım başlatan
Obama’nın bir anda kameralar karşısına geçip, konuyu Kongre’nin
onayına sunacağını belirterek aslında bu operasyonun hiç
olmayacağını ima etmesi, Obama’nın dış meselelerde ABD’nin
liderliği ve baskı gücünü ciddi anlamda kırdığı anlardan biri
olarak görüldü. Bu olay, Obama’ya yönelik “geriden liderlik”
kavramının da giderek oturmasına neden oldu.
Obama’nın dünya meselelerine krizlerden önce veya krizlerin başında
yanıt vermek yerine “geriden gelerek” müdahale ettiği eleştirisi
Ukrayna krizinde neredeyse perçinleşti.
Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi karşısında ABD’nin bir şey
yapamaması ve aylardır Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda
istikrarsızlık yaratmasının sonlandırılamaması, Obama yönetiminin
dış politikada “çok zayıf” kaldığı tezlerini güçlendirdi.
OBAMA TEMKİNLİ POLİTİKASINI SÜRDÜRECEK
Ancak yönetim ve Obama yönetimine yakın çevreler bu eleştirileri
haklı bulmuyor. ABD’nin uluslararası meselelerde temkinli
davranması ve uluslararası partnerleriyle birlikte çalışmasının
“geriden gelmek” veya olaylara sonradan ve geç karşılık yanıt
vermek anlamına gelmediğini belirten bu çevrelere göre, Obama tüm
eleştirilere rağmen kendi bildiği politikasını sürdürmekte kararlı
davranmaya devam edecek.
Obama’nın dış politikada açıktan liderlik etme veya öncü olmadaki
çekincelerinin ana kaynaklarından biri "savaş başlatan" değil,
"savaş bitiren başkan" olmak istemesi.
Obama, seçimden önce Irak ve Afganistan’daki savaşları bitirmeyi
vaat etmişti. Obama, Irak’tan çekilme kararı verdiğinde aldığı en
büyük eleştiri, tüm kurumları çökmüş ve mezhep çatışmalarıyla karşı
karşıya olan, alt yapısı sağlam kurulmamış bir ülkenin, ABD’nin
askeri varlığının çekilmesiyle tekrar terör odaklarının yuvası
haline gelmesi ihtimaliydi. Özellikle Cumhuriyetçiler bu nedenle
ABD’nin Irak’ta öngörülebilir bir gelecek belirene kadar bu ülkede
kalmasını savunuyordu.
Tüm eleştirilere rağmen ABD askerini Irak’tan çeken Obama yönetimi,
üç yıl sonra bugün Irak’ta en fazla kaygı duyulan tablolardan
biriyle, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütünün yükselişiyle
karşı karşıya.
IŞİD'in, Cumhuriyetçilerin "plansız geri çekilme" yönündeki
eleştirisini haklı çıkarabilecek bir tablo yaratmaya başlamasının
ardından şimdi Afganistan’dan askerlerini tamamen çekmeye
hazırlanan ABD’nin, bu ülkede de benzer bir sorunla karşılaşma
ihtimaline yönelik sorular arttı.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞINDAN BU YANA EN KORKUNÇ DIŞ
POLİTİKA
Düşünce kuruluşu American Enterprise Institute’ta savunma ve
güvenlik alanlarında politika uzmanı Thomas Donnelly, AA
muhabirinin sorularını yanıtlarken, Obama’nın ABD'nin uluslararası
arenadaki rolünü yeniden tanımlamaya çalıştığını ancak bunun işe
yaramadığını söyledi.
Obama’nın, “Avrupa'nın doğusundaki krizin geçici olduğunu
düşündüğünü, Ortadoğu'nun öneminin farkına varamadığını” savunan
Donnelly, "Obama yönetiminin pasif dış politikası güç dengelerinin
bozulmasına yol açtı. Bu durum hem Amerika'ya, hem de
müttefiklerine büyük zarar veriyor" dedi.
Donnelly, Obama’nın ABD'nin ılımlı bir dış politika izlemesinden
yana olduğunu ve bu yönde adımlar attığını dile getirerek, “Ancak
kendi destekçileri, Demokratlar dahi Obama'yı eleştiriyor.
California senatörü Dianne Feinstein da Obama'nın 'Bir stratejimiz
yok' açıklamasının gereğinden fazla temkinli olduğunu söyledi.
Obama'nın dış politikası, sadece George W. Bush'un dönemi ile
karşılaştırıldığında değil, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gelen
tüm başkanlarınkiyle karşılaştırıldığında bile korkunç"
değerlendirmesinde bulundu.
BUSH KADAR BÜYÜK HATA YAPAMAZ
Middle East Institute’ta kıdemli uzman ve Johns Hopkins
Üniversitesi Öğretim Üyesi Daniel Serwer ise Obama’nın “bir dış
politikası olmadığı” ve yönetimin tabiriyle “sahne ardından
liderliğe devam edildiği” görüşlerinin ikisine de katılmadığını
söyledi.
Obama’nın ABD’nin hayati çıkarları tehlikede olduğu vakit ABD'yi
sahneye çıkardığını, Irak, Somali ve Ukrayna gibi ortaklıkların
önemli olduğu durumlarda da buna önem verdiğini belirten Serwer,
“Birçok durumda ABD’nin kendi başına hareket etmesi zaten doğru
değil” diye konuştu.
AA muhabirine konuşan Serwer, Obama’nın Suriye’nin Amerika’nın
ulusal çıkarlarını tehdit ettiğini algılamada biraz yavaş
davrandığını ama onu çok fazla eleştirmeden önce bu konuya nasıl
bir çözümle geleceğine bakmak gerektiğini kaydetti.
Serwer, Obama’nın yaklaşımının ABD’nin dünya sahnesindeki
liderliğine zarar verip vermediğine yönelik soru üzerine, “Önceki
Başkan Geroge W. Bush, ülkeyi savaşa sokarak gerçekten çok büyük
bir hata yaptı. Obama’nın bu hataya yaklaşabileceğini sanmıyorum”
değerlendirmesinde bulundu.
OBAMA BİR KERE GİRDİKTEN SONRA ÇIKAMAMAKTAN ENDİŞE
EDİYOR
Harvard Üniversitesi Radicliffe Institute’ta uzman Harith Alqarawee
da AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Obama’nın dış politikadan
ve dünya olaylarına müdahaleden çok iç politikaya odaklanmak
isteyen yaklaşıma sahip olduğunu söyledi.
Alqarawee, Obama’nın uluslararası politikada önceki başkan Bush
veya Amerika’nın güç merkezi olması gibi projeleri bulunan diğer
Amerikan başkanları gibi belirli bir ideolojik doktrine de sahip
olmadığını belirtti. Alqarawee, Obama’nın bunun yanında Bush’un
başkanlığı döneminde savaş batağına sürüklenmiş bir ülke
devraldığını ve başkanlığındaki amaçlarından birinin bu savaşlara
son vermek olduğunu hatırlatarak, Obama’nın bunları çözerek asıl
"içeride ülke inşa etmek" için yola çıktığını dile getirdi.
Ancak bugünkü noktada dünyanın geçmişten daha da karmaşık hale
geldiğini kaydeden Alqarawee, "Obama, bir kere buralara askeri
müdahade bulunursa daha sonra buralardan çıkmanın çok zor
olacağından korkuyor" dedi.