O direnişçilerin sesi oldu!
Abone olÖnce masum bir eylem olarak başladı. Ardından gelen sert polis müdahalesi olayları tetikledi. Eylem amacından şaştı ve...
Bahar GİRTİ YILDIRIM
İNTERNETHABER / ÖZEL İÇERİK
Başta 'çevrecilik' adına başlayan sonrasında ise sert polis
müdahalesiyle amacından şaşan ve günlerdir Türkiye'nin gündemini
meşgul eden 'Gezi Parkı eylemi'nin amacı ne? Kime ne mesaj verilmek
isteniyor?
Esat Olgun Buharalıoğlu, günlerdir yapılan polis
müdahalesine karşı direnen o gençliğin sesi oldu. Türkiye'ye dalga
dalga yayılan direnişi anlattı.
Masum bir eylem olarak başlayan Gezi Parkı protestolarının yapılan
ilk polis müdahalesiyle tetiklendiğini belirtti ve ekledi;
"Her şey bundan iki hafta evvel, Gezi Parkı'nda toplanan
bir grup insanın ağaçların kesilmesine olan tepkisiyle başlamıştı.
O azınlıktaki insanların haklı ve çevreci talebi normal olarak
karşılanmamıştı. Polisin cebir kuvvetiyle ve orantısız gücüyle
sabaha doğru beş sularında, çadırlar yakılmış ve gençler aşırı
biber gazına maruz bırakılmıştı. Olayların tetikleyiciliği de
bugünden sonra başlamıştı"
Yapılan müdahale sonrası eylemin amacından şaştığını da ifade eden
Buharalıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü;
"Türkiye'nin insanları vicdanı fazla olan ve haksızlıklar
karşısında sesini çıkartabilen bir millettir. Her şey öyle başlamış
ve ortaya kimsenin aklının almayacağı bir tepki yumağı oluşuverdi.
Taksim Gezi Parkı'nda başlayan bu tepki ve direniş gösterileri
zamanla İzmir, Ankara, Adana, Iğdır, Amed, Eskişehir, Bursa gibi
birçok şehirdeki insanlara sirayet etti. Taksim Gezi Parkı
üzerinde, devletin kendi kararını kimseye sormadan uygulamaya
çalışması bütün bu kaotik durumların oluşmasında patlak
vermiştir.
AMACINDAN BÖYLE
ŞAŞTI
Taksim Gezi Parkı üzerinden başlayan bu direniş zamanla başka
bir hal almaya başladı. Bu direniş zamanla içerisine; AK Parti'nin
alkol yasa tasarısı , Emek Sineması , Uludere Roboski Katliamı ,
Hrant Dink'in katledilmesi ve diğer önemli siyasi durumların da
eklemlenmesiyle olay başka bir hal almaya başladı. Direniş
içerisine sadece çevreci refleksler gösteren insanların yanı sıra,
demokrasi talebinde olan kesimler de girmeye başladı. Elbette
bununla beraber, bugüne kadar her mitingte ve siyasi seçimden boynu
bükük ayrılan bazı sol fraksiyonlar da bu direnişte boy
göstermiştir. Ancak tüm bu farklılığı tek potada eriterek; Taksim
Gezi Parkı eylemcilerini aynı kefeye sokmak abesle iştigal
olacaktır. Çünkü bünyesinde birçok farklılığı gözetmesinin yanı
sıra çok sesli bir yapıya dönüşmüştü.
İKTİDAR KULAK TIKADI, OLAYLAR
BÜYÜDÜ
AK Parti'nin bugüne kadar muhalefeti sadece MHP ve CHP ekseninde
ele almış olmasından olsa gerek; sokaktan gelen bu muhalefeti hiç
ama hiç idrak edemedi. Ya da siyasal manevra kabiliyetini
yitirerek, bu muhalefeti görmezden gelmeye başladı. Bununla da
yetinmeyerek, bu muhalif çıkışın başını kesebilmek adına her türlü
dezenformasyonu kullanmaya başladı. Aslında olayların patlak verip,
tüm Türkiye'ye sirayet etmesinin altında da maalesef bu durum
yatmaktaydı. Bu direnişi ve muhalif sesi duymayan yahut duymazdan
gelen İktidar, olayların daha da büyümesine bir nevi neden oldu.
Normal şartlarda kısa bir sürede sonlandırılabilecek bir durum, iki
haftayı aşkın süredir hem de Türkiye hattında şiddetle sürüyor.
GEZİ ÖNCESİ VE
SONRASI
Taksim Gezi Parkı olayları bize bir çok çıkarımlarda bulunmamıza da vesile olmuştur. İnananlar için "Her hayrın altında bir şerr, her şerr'in altında bir hayr vardır" düşüncesiyle bu olaylara yaklaşabiliriz. Artık siyaset Gezi Parkı eylemlerinden önce ve sonra diye ayrılmıştır. Çünkü artık gençler siyasetin dilini değiştirmişlerdir. Artık akıl ürünü mizahi söylemleri ile siyasetin süregelen o gri ve basmakalıp düşüncesini alt-üst etmişlerdir. Bugüne kadar "converse & blue jeans" gençliği diye eleştirilen ve a-politik görülen 90'lar kuşağı gençlerinin artık kendini ifade ediş tarzına saygı duyulmaya başlanmıştır. Bu gençlerin belki büyük bir çoğunluğu herhangi bir siyasi partiye kendini yakın hissetmediği halde sokağa inmiş ve o konformist siyasetçilerine "ben buradayım" diyebilmiştir. Bugüne kadar sadece "sosyal medya" üzerinden ses çıkartan insanların, artık sokakta vücut bulması aslında sosyal medyanın sadece sanal dünyada yankılanan bir ses olmadığını ve çok büyük bir güç olduğunu anlaşılması açısından da önemliydi. Özellikle Gezi Parkı eylemlerinin ilk günlerinden itibaren, sansür uygulayan geleneksel medyanın bu yanlı tutumu da, sosyal medyanın özgür ve hür yapısının da ne kadar önem teşkil ettiğini görmemiz açısından bize bir örnek vermiştir.
Dünya medyasının İstanbul / Taksim'e yaptığı canlı bağlantılar
ve yoğun yayın trafiğini hep bir komplo teorisi içerisinde ele
alanları da anlamak mümkün değildir. İnsanlar, yabancı basının
niyetini sorgulamadan önce kendi ülke basının olaylara bakış
açısını, haberleri ele alışını ve sansürcü zihniyetini
eleştirebildiği oranda yabancı basını eleştirmelidir. Tek taraflı
yapacağı eleştiriler her zaman eksik ve yanlı olacaktır. Herkesin
"haber alma özgürlüğü" vardır, bunun engellenmesiyle halk kendi
haberciliğini, elbette başka şekillerde yerine getirecektir. Bu
kaçınılmaz bir sondur. Ayrıca bugüne kadar dünyaya "deveye
binenlerin bir Ortadoğu ülkesi" imajını yansıtan dünya medyası, bu
sefer bir demokratik direnişi de ekranlarına taşıyarak, en azından
daha yerinde yansıtma gerçekleştirmiştir. Sadece bu durum bile
düşünülmelidir.
İKTİDARIN YAPMASI
GEREKEN...
Bu direnişten arda kalan onlarca çıkarım elbette yapılacaktır.
Gerek bir özeleştiri gerek de övgü olarak söyleyebileceklerim
mevcuttur. Öncelikle, buradaki çok renkli / çok sesli yapının
varlığı ve homojen olmayan yapısı iyi incelenmelidir. İçerisinde
kalpaklı bayrak taşıyan Ulusalcılar'ın olduğu grupla, BDP bayrağı
sallayan insanların aslında bir arada nasıl olabileceğini gördük.
Barış sürecini masada yürüten AK Parti'nin, aslında barış sürecini
sokakta yaşayan gençleriydi onlar. Ancak muhalif duruşları
nedeniyle hor görüldüler, aşağılandılar ve sert mücadeleye maruz
bırakıldılar ne yazık ki... Bu Gezi Parkı eylemlerinden sonra belki
de İktidar'ın yapması elzem olanların en başında yeni jenerasyon
gençliğinin istek ve kaygılarını iyi okuyabilmek ve buna bağlı
olarak Sosyal Medya'nın oluşturduğu ağı ve gücü iyi analiz etmeleri
gelmelidir. Ancak bu şekilde, kendi partisi ile bağlantı kurmakta
zorlandığı seçmene ulaşabilecektir.
DEVRİM ÇIKARTMAK İSTEYENLER
DE...
Direnişçi arkadaşlar da bu muhalif eylemleri sonrası bazı
çıkarımlarda bulunacaklardır. Bugüne kadar AB ve ABD'nin
desteklediğine inandıkları; "Arap Baharı" devrimlerinin de aslında
ne kadar toplumsal bir alt yapısının olduğunu anlamış olmalılar.
Arap halklarının istibdat rejimlerine direnmesi ve başkaldırısı ne
kadar saygı-değer ve onurluysa; kendi direnişleri de bir o kadar
saygıyı hak eden ve önemle üzerinde durulması gereken bir durumdur.
Bunu idrak etmeleri gerekmektedir. Ancak Arap Baharı, önüne sandık
konmayan insanların yaptıkları bir baş kaldırıydı. Türkiye
demokrasi ile yönetilen bir devlettir ve sandığa herkesin inanmak
zorunluluğu vardır. Gezi Parkı eylemlerinden bir "devrim" çıkartmak
isteyenler de, bu romantik beklentilerinden vazgeçerek, gerçeği
görmeleri gerekmektedir.
ERDOĞAN'IN ÜSLUBU HERKESİ BİRARAYA
GETİRDİ
Ayrıca bugüne kadar Doğu'da devletin gaddar yüzüyle tanışmış
olan Kürtler'in kimi zaman haklı direnişini de anlamalıyız. Bugün
Gezi Parkı'nda olan Beyaz Türkler, zamanında bugün sitem ettikleri
aynı medyadan yayınlanan haberlere inanıp, Doğu'daki insanları
"bölücü, ayrılıkçı, vatan haini" olarak yaftaladı. Ancak devletin
zulmüne maruz bırakılan her kesim, kimi zaman gelir insani
refleksleri göstererek, baş kaldırı yapabiliyormuş. İstanbul'un
göbeği Taksim'de yaptığı bu direniş ve isyanın benzerini zamanında
Doğu şehirlerinde yapan Kürt kardeşlerini artık daha iyi
anlayabilecektir. Başbakan kullandığı üslup ve takındığı
tutum ile AK Partili olmayanları sokağa dökerken, bir taraftan da
bugüne kadar bir araya gelmemiş farklı fraksiyonlardaki insanların
da bir araya gelmesine vesile olmuştur. Bu kötü durumların
en güzel tarafı da belki de bu olmuştur. İnsanlar empati duygusunu
daha yerinde hissederek, yaşayabilmişlerdir.
ORANTISIZ ZEKA
VARDIR
Son olarak da Gezi Parkı eylemlerinde sırasında kullanılan dile
baktığımızda; gerçekten çok akıl ürünüydü. Zaten gençlerin
"orantısız kuvvet yoktur, orantısız zeka vardır" mottosu da bunu
çok güzel açıklıyordu. Elbette hakarete ramiz yazılan yazıları
tasvip etmemiz mümkün değil. Ancak onun dışında kullanılan akıl
ürünü sloganlar da, bu direniş eyleminin unutulmazları arasına
girdi. "Alex bile gitti, sen neden gitmeyeceksin?" , "Sıra sana da
gelecek Aziz" , "A nice smell of Freedom" , "Kahrolsun Bağzı
Şeyler" , "Yasak Ne Ayol" , "Ağzına biber gazı sürülerek büyüyen
gençlik, biber gazından korkmaz" , "Gazı bal eyledik, parkı ev
bildik" gibi daha nice farklı, nüktedan ve akıl ürünü siyasi
göndermeleri de içinde barındıran bir dil kullanıldı. Belki de eski
jenerasyonun siyasetçileri için bu dili anlamak çok zordu.
ZAMANLA BU DİLİ
ANLAYACAKLAR
Zamanla bu dili anlayabileceklerini ümit ediyoruz. Özellikle,
Başbakan'ın "çapulcu" göndermesini göğsünde istop etmiş ve teknik
bir vuruşla ağlara gönderen direnişçilerin "Everyday, I am
Chapuling" göndermesi tam bir mizahi başarıydı diyebiliriz"