Nuray Mert çok fena yanılıyor!
Abone ol'Sivil dikta' tartışmaları kendisi başlattığını söyleyen Nuray Mert, meğerse çok fena yanılıyormuş...
Taraf Gazetesi'nde medya üzerine kritikler yapan Alper Görmüş'ün
merceğine bu kez Nuray Mert takıldı. Katıldığı tartışma
programlarında sık sık sivil dikta tartışmalarının kendisinin
başlattığını söyleyen Mert, meğerse fena halde yanılmış? Neden mi?
Bu sorunun yanıtı Alper Görmüş'ün bugünkü saklı:
- Beni başlıkta tarif ettiğim çeteleyi tutmaya iki şey
kışkırttı...
Birincisi: Zihnimde kalan bölük pörçük bilgiler, “sivil darbe”,
“sivil dikta”, “AK Parti sivil dikta kuruyor” gibi çıkışların
tarihinin epeyce eskiye gittiğini ve bunların hep AK Parti’nin
geniş manada “demokratikleşme” diyebileceğimiz hamlelerini
izlediğini söylüyordu. Yani, zihnimde kalanlar doğruysa,
demokrasinin “sivil darbe” diye adlandırılması gibi bir durum söz
konusuydu. Birinci olarak, zihnimdekiyle hakikatin ne kadar
örtüştüğünü kontrol etmek istedim ve bu amaçla bir kazı çalışmasına
giriştim.
İkincisi: Nuray Mert’in NTV’deki “Basın Odası” programında
“O tartışmayı ben başlattım, kimselere yâr etmem” diye
özetleyebileceğim tuhaf tutumundan duyduğum rahatsızlık... Bunu
biraz açayım:
Sondan bir önceki “Basın Odası”nda Mustafa Karaalioğlu, “Sivil
darbe, sivil dikta analizi yapanlar” dedikçe Nuray Mert çığlık
çığlığa, “Onu söyleyen benim, tartışmayı ben başlattım, ortaya
konuşma, adını koy ki ben de cevabını vereyim” mealinde bir diskur
çekti. Niye böyle yaptığını tam anlayamadım. Çünkü, yukarıda da
dediğim gibi, hafızam bu işin en az birkaç yıllık bir tarihi
olduğunu gösteriyordu (bir Cumhuriyet yazarı bir yıl önce
Sivil Darbe adlı bir kitap bile yayımlamıştı). Evet,
mesele onun verdiği bir söyleşiden sonra alevlenmişti ama, bu, tek
başına “tehlike”yi ilk fark edenin o olduğunu göstermezdi ki...
Birkaç gün sonra Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
İsmail Küçükkaya’yı bir televizyon programında gördüm, o da “Nuray
Mert’in bu sivil darbe meselesini fazla kişiselleştirdiğini”
söyledi. Küçükkaya, Mert’in iyi arkadaşıydı, o nedenle bu
değerlendirmesi özellikle dikkatimi çekti.
Ve bu haftaki “Basın Odası”nda Nuray Mert aynı tavrı daha da
abartılı bir biçimde bir kez daha gösterdi. Programda, daha önce
Başbakan’ın Mehmet Tezkan ve Fehmi Koru’nun bazı iddialarına çok
sert tepki gösterdiği hatırlatılınca, Nuray Mert, kendisinin
başlattığı tartışmanın Başbakan’ın canını çok yaktığını, ama
kendisine böyle sert bir cevap vermediğini söyledi gülümseyerek...
Mert, konuyu yine “benim tezimdir, yâr etmem”e getirmişti, fakat bu
işi ustaca yaptığını söyleyemeyeceğim. Ben şahsen, onun gibi zeki
bir insanın kendisini nasıl bir pozisyona düşürdüğünü
anlayamamasına çok şaşırdım. O iki programı izleyip de benim gibi
hissetmeyen çok az insan olduğunu düşünüyorum; gerçekten de çok
rahatsız ediciydi.
Neyse, bu faslı fazla uzattım. Anlayacağınız, şimdi okuyacağınız
çeteleyi tutmamın ikinci nedeni de Nuray Mert... Ona, “fikir
annesi” olduğunu düşündüğü şeyin “baba”larının olduğunu ve onların
kullandığı biçimiyle ortada övünülecek bir şey olmadığını göstermek
istedim...
O zaman buyurun çeteleye...
Baykal, Şemdinli, 2006
“Sivil darbe” sahnesini 2006’da Baykal’ın açtığını görmek beni hiç
şaşırtmadı. Konu, Şemdinli iddianamesi... Baykal’ın ilk yorumu:
“Bu, Silahlı Kuvvetler’e karşı bir sivil darbedir.” Bir süre sonra
da Yeniçağ gazetesine verdiği bir söyleşide şöyle
diyecektir:
“Şemdinli iddianamesinin içyüzünü ortaya koyarak deşifre edilmesine
katkımız büyük oldu. Başbakan, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
Yaşar Büyükanıt için ‘Paşamız bu işin dışında’ demek zorunda kaldı.
Oyun iflas etti. Duvara tosladılar.”
Ertuğrul Özkök, Kasım 2006, sivil darbe literatürüne
muhteşem bir katkı:
“Bana göre, Kavakçı’nın salona girmesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde bir ‘sivil darbe girişimi’ydi. Birilerinin, halkın
gözündeki güvenilirliği ve karizması ile bu darbeyi önlemesi
gerekiyordu. Bu darbeyi o gün Bülent Ecevit önlemişti.
O sahne gözümün önünde bütün canlılığıyla hâlâ duruyor. Ecevit’in o
günkü direnişini, İspanya Parlamentosu’nu basan askere karşı
direnen Meclis Başkanı’nın duruşuna çok benzetmiştim. Cesaret ve
kararlılık işte böyle anlarda gerekiyor. Büyük siyasetçileri de
böyle kararlar ve duruşlar yaratıyor.”
Aziz Konukman, Haziran 2007, katkı bu kez “sol”dan,
Birgün yazarından:
“Geçen haftaki yazımızda, gerekçelerini göstererek yaşadığımız
sürecin sivil darbe olarak adlandırılması gerektiğine dikkat
çekmiştik. Bugünkü yazımızda, yazımızın başlığında yer alan slogana
karşı çıkılan şeriat ve askerî darbeden hangisinin yakın bir tehdit
oluşturduğunu değerlendirmeye ve tartışmaya çalışacağız. Çok
açıktır ki, bugünkü koşullarda sözcüğün ifade ettiği anlamda bir
askerî darbe tehlikesi söz konusu değildir. Bu tür bir darbeye
neden gereksinim duyulsun ki?”
Kemal Anadol, Kemal Kılıçdaroğlu, Süha Okay, Kasım 2007,
CHP’nin üç grup başkanvekili ortak basın toplantısı düzenleyerek,
Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda Avrupa Birliği siyasi kriterleri
doğrultusunda yapılmak istenen değişikliğe tepki gösterdiler ve AK
Parti’nin “sivil bir darbe peşinde” olduğunu iddia ettiler.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen, Mart 2008:
“Kendimi 12 Mart günlerinde hissettim. 12 Mart’ta da bazı insanlar
böyle gözaltına alınmışlardı.
Şu anda sivil bir darbe oluyor. Bu darbeyi de Cumhuriyet
Başsavcısı’nın kapatma davası açtığı kişiler yapıyor.” (İlhan
Selçuk’un gözaltına alınması nedeniyle.)
Zeki Sezer Baykal’la yarışıyor
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Mart 2008, (AK Parti’nin,
partilerin kapatılmasını zorlaştıran Anayasa değişikliği talebi
nedeniyle): “Bu hukukun üstünlüğüne de, hukuk devleti olma ilkesine
de, demokrasiye de bir darbe girişimidir. Hükümet direkt olarak
sivil darbe girişimde bulunuyor.”
CHP’li Mustafa Özyürek, Nisan 2008, (AK Parti’nin,
partilerin kapatılmasını zorlaştıran Anayasa değişikliği talebi
nedeniyle): “AKP’nin kapatılmayı önlemek için anayasa değişikliği
yapmak istemesi, sonuç itibariyle bir sivil darbe girişimidir.”
DSP Genel başkanı Zeki Sezer, Temmuz 2008, (Ergenekon
davası vesilesiyle): “Açık söylüyorum; bir sivil darbe girişimi ile
karşı karşıyayız; ama buna izin vermeyiz. Darbenin her türlüsüne
karşı olan Demokratik Sol, sivil darbeye izin verir mi?”
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Ocak 2009, (vesilesiz):
“Tabii ki askerî darbelere karşıyız. Ama bugün hükümetin doğrudan
yapmaya çalıştığına inandığım, Hitler benzeri bir rejimi getirmeye
çalıştığına inandığım sivil darbelere de karşıyız.”
Kemal Kerinçsiz, Ergenekon tutuklusu, Nisan 2009: “‘Sivil
darbe var’ deyip askerî mahkeme istedi... Ergenekon davasının
tutuklu sanıklarından avukat Kemal Kerinçsiz, soruşturmayı yürüten
savcılara ağır hakaretlerde bulunarak davanın askerî mahkemede
görülmesini istedi...”
Deniz Baykal, Temmuz 2009: “CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, askerlere sivil yargı yolunu
açan yasayı onaylamasına, ‘Sivil darbe süreci’ sözleriyle tepki
gösterdi.”
İstanbul Barosu, Kasım 2009: “Genel uygulamalarına
bakıldığında fotoğrafın nasıl değiştirildiği kolaylıkla
görülmektedir. Bugün ülkemizde siyasi iktidarın sisteme ve
Anayasa’ya karşı yaptığı bir sivil darbeden de söz
edilebilmektedir. Askerî darbelerin kabul edilmesi ne kadar
olanaksızsa sivil darbelerin kabul edilebilmesi de o kadar
olanaksızdır.”