**
Değerli dostlar.. Bugünün Türkiyesi’nde çözülmemiş bir
mezhep problemi yok. Elbette farklı inanç gruplarının,
idare tarafından yerine getirilmesi istenen haklı talepleri var..
Makul olanlar hakkaniyet çerçevesinde yerine de getirilebilmeli
zaten. Bunu tartışmak bile yersiz. Amu bu bir 'sorun' değil. En
azından kardeşi kardeşe düşürecek bir kavga konusu değil..
Hatırlayın 90'ların kirli karanlık
Türkiye'sini.. Madımak vardı, Gazi vardı, Okmeydanı
vardı.. Yabancı servisler eliyle tertiplenen
iç savaş kışkırtmalarıydı bunlar.. Hatta, 2013’teki
Gezi’yi de benzer motifler yükleyerek bir kalkışmaya dönüştürmek
istediler .. Ama başaramadılar. Neden? Çünkü uyandık artık.
Düşmüyoruz tuzaklara. Gelmiyoruz oyunlara.. yine çarpı koyuyorlar
bazı evlerin kapılarına. 24 saat geçmeden hangi haysiyetsiz hangi
merkezden aldığı talimatla yapmış çıkıyor ortaya… Bizi birbirimize
düşüremiyorlar yani. Ne kadar isteseler de kavga çıkaramıyorlar.. O
halde bugün kalkıp da ‘Alevi’ vurgusu yaparak oy istemek niye
?..
**
Size çok sarsıcı bir gerçeği ifade edeceğim.. Kemal
Kılıçdaroğlu bu kimliğiyle CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturduğu
gün o ‘tabu’ yıkıldı zaten.. Statükonun muhafazasından
yana devletçi CHP’nin, bir ‘Alevi’ sorunu olmadığı tescillenmiş
oldu.. Diyeceksiniz ki, ‘ne alakası var?’
O halde daha açık arz edeyim..
Bir konu CHP açısından sorun değilse bu memlekette ‘sorun’
sayılmaz.. Zira, kadim sosyolojik sorunların neredeyse
tümü CHP eliyle üretilmiş sorunlardır. Orada sulh tesis edildiğinde
diğer her tarafta çözüm kolay olacaktır..
**
Peki hâl böyleyse Kemal Kılıçdaroğlu ‘alevi’ vurgusu
yapmaya neden ihtiyaç duydu?.. Anlaşılıyor ki kendisini CB
adaylığı için sahaya süren irade bir takım açık yaralar üzerinden
arıza çıkarma gayretinde.. Önce CB adayına bu çıkışı yaptırıyorlar.
Ardından ittifak ortağına ‘provokasyonlar olabilir hatta katliama
kalkışanlar bile olabilir” dedirtip ön aldırıyorlar.. Sonra da
malum istenmeyen sahneler yaşanıyor.. Ama günün sonunda
yine Kılıçdaroğlu çıkıyor ve ‘aman ha provokasyonlara imkan
vermeyin’ deyip oynanan oyunu gördüğünü ima ediyor.. Hatta bu oyunu
oynatmak isteyenlere de mesaj yolluyor..
**
Sayın Kılıçdaroğlu’nun kimliği iktidar çevrelerinin gündeminde hiç
bir vakit olmadı. Açık kapalı herhangi bir toplantıda kimliği
nedeniyle aday olması ya da olmaması tartışılmadı.. Peki nereden
çıktı bu kimlik siyaseti? Tartışmayı ilk olarak TİP
Milletvekili Ahmet Şık başlattı. Daha kimsenin gündeminde böyle bir
konu yokken, Kılıçdaroğlu’nun ‘Alevi’ olmasının sorun yaratacağını
söyledi. Ardından ittifak ortakları İYİ Partili Halil Oral da
benzer şeyleri gündeme taşıdı.. Bunun tek bir okuması var;
bir merkez açık açık bir alevi/sünni tartışmasının seçimlere damga
vurmasını istemiş hatta hesaplamış.. Beklenen kavga çıkmayınca da
bizzat Kılıçdaroğlu’na o sözler söyletilmiş. Peşinden
Davutoğlu’nun “bir alevi köyünde katliam olsa” sözleri, hemen
arkasından da, TİP’li Sara Kadıgil’in Alman devlet televizyonuna
verdiği mülakatta söylediği, “bu memlekette sünni olmak lazım”
ifadeleri…
**
Son söz.. Kurulan tezgahı Sayın Kılıçdaroğlu gördü. Kontrol
edemediği bir gücün kendi ismi ve kimliği etrafında bir dolap
çevirdiğini farketti. Engelleyemedi ama kitlesini uyardı..
Kılıçdaroğlu’nun “sakın oyuna gelmeyin” açıklamasını, diğer
tüm yaşananlardan daha önde tutun derim.. Şunun şurasında
seçimlere bir şey kalmadı.. 14 Mayıs gece yarısı bugün konuştuğumuz
her konu çöp olacak.. Göreceksiniz…