Özellikle kamudaki işyerlerinde; "mobbing", "ötekileştirme",
"yağdanlık oluşturma", "çalışanı küstürme/engelleme",
Taşıtlarda; telefonla konuşma, taciz, sabırsızlık,
acelecilik,
Ellerde; markalı telefonlarla -her an aranacakmış gibi-
dolaşma,
Trafikte; hız tutkusu, dikkatsizlik, alkollü araç kullanma,
kurallara uymama, en küçük bir kazada kavga, bayan şöförlere sözlü
taciz, cep telefonu ile konuşma,
Kutlamalarda; aşırıya kaçma, başkalarının özgürlüğünü kısıtlama,
çevreyi rahatsız etme,
Yıl dönümlerinde; kırma, dökme, yağmalama,
Döt yol ağızlarında; küçük yaşta çocuklarca -büyüklerin
kontrolünde- cam silme bahanesiyle araç şoförlerini zorlama, para
vermeyenlere küfür etme,
Çocuk cinayetlerinde; kurumlarca gerekenin yapılamaması,
Cep telefonlarından; mesajla ya da aranarak sürekli kişileri
rahatsız etmesi,
Haksızlığa uğranıldığında; mahkemelerin yıllarca sürmesi, dava
açtığınıza pişman olma,
Bir olaya şahit olduğunuzda; başınıza türlü işler açılması
nedeni ile artık insanların görmedim/duymadım v.b. moduna
geçmesi,
Yaz geldiğinde; işsiz güçsüz magandaların kıyıları/sahilleri
işgal etmesi,
Çağdaş bir iletişim aracı olan internetin/sosyal medyanın;
gençlerde sadece şamata/komedi/gırgır v.b. işlerde kullanılması,
bilim/sanat/bilgi paylaşımına gidilmemesi,
Büyük maçlarda; sabahtan itibaren alkol alarak, çevreye
rahatsızlık verilmesi, sahada küfürler edilmesi, maç sonunda
taşkınlıklar yapılması,
Asker uğurlamalarında; arabalardan sarkılarak tehlike
yaratılması, yolların kesilmesi, yol ortasında halay çekilmesi,
başkalarının acil ihtiyaçlarına hiç dikkat edilmemesi,
Görevlerde; paylaşım, üretim v.b. yerine baskı, mobbing,
yukardan bakma, dağları yeniden yaratma v.b. gibi davranışlarda
bulunulması,
Acaba; AB ve gelişmiş ülkelerde var mıdır?
Varsa, bizim ne eksiğimiz var?
Ya da bu yanlışlardan kurtulmak için kimlere, hangi kurumlara
görevler düşüyor?..
Ve, o kurumlar neler yapıyorlar?…
2023 Türkiyesi’ne hazırlanırken ilkesizliğe, vandalizme yeter
artık diyelim!...
Yoksa, gidiş iyi değil!..
Şair, bestekar, sunucu Sn. Fatoş Koçarslan’ın mesajı şöyle:
Sayın Göktan AY hocam, Siz de çevrenizde mutlaka şahit
olmuşsunuzdur... ölüme yakın yaşlara gelip, bir gözü toprağa bakan,
o yaşına kadar bir baltaya sap olamadığı halde, korkunç bir hırs
içinde, haris ve kendini yiyen tipler vardır... ve içimden bu
hadiseleri düşünürken, ekte göndereceğim sözler döküldü
kalemimden... Bizde bu dizeler ile yazımızı
noktalayalım;
ARTIK SENDEN NE KÖY OLUR, NE DE KASABA
ARTIK SENDEN NE KÖY OLUR, NE DE KASABA
KULAĞINA KÜPE SÖZÜM, ATMA YABANA
MODAN GEÇTİ, VAKTİN GEÇTİ,YENİ ÇAĞ GELDİ
ARTIK SENDEN NE KÖY OLUR, NE DE KASABA…
DEĞİL MİSİN, YAĞCILARI YANINDA TUTAN?
ADAK ADAR, ZÛLÜMÜNDEN, KAÇIP KURTULAN
ALLAH’INDAN KORKMAZ İSEN, KULUNDAN UTAN
ARTIK SENDEN NE KÖY OLUR, NE DE KASABA…
GÖRECEĞİN DEM DEVRANIN, BURAYA KADAR
ALACAĞIN RIZIK, LOKMAN NASİBİN KADAR
SENELERCE DUÂ ETSEN, MAHŞERE KADAR
ARTIK SENDEN NE KÖY OLUR, NE DE KASABA… (Fatoş Koçarslan, 30
Mayıs 2014)