Neden Biji Erdoğan-Biji Davutoğlu olmadı?
Abone olHabertürk gazetesi yazarı Ruşen Çakır bugünkü köşesinde AK Parti hükümetinin Kobani politikasını eleştirdi.
Habertürk gazetesi yazarı Ruşen Çakır,
Radikal yazarı Cengiz Çandar'ın dün köşesine taşıdığı "Biji Obama"
ve "Her Biji Obama" ifadelerini bugünkü köşesine taşıdı ve
sordu:
"Neden Biji Erdoğan veya Biji Davutoğlu
olmadı?"
Çakır, Kobani sınırındaki Kürtlerin ABD'ye tavırlarına ilişkin ise
şu değerlendirmede bulundu:
"Görüldüğü gibi Kobani direnişiyle birlikte duyar olduğumuz
"Biji Obama" sloganının ardında elerin komplolar
aramak çok anlamlı değil. Kobani'de (IŞ)İD'in kazanmasını
istemeyenler, kenti savunan güçlere kim yardım ediyorsa onu
alkışlıyorlar."
Çakır'ın yazısının devamı şöyle:
"...
2 ayı aşan (IŞ)İD kuşatmasını sınır boyunda yürekleri ağızlarında
izleyen Kürtler pekâlâ "Biji Erdoğan" veya
"Biji Davutoğlu" da diyebilirlerdi. Ancak Ankara
başından itibaren, gerek (IŞ)İD'i, gerek PYD/YPG'yi, buna bağlı
olarak KCK/PKK'yı, ABD'nin öncülük ettiği uluslararası koalisyonu
ve nihayet bütün bunlardan hareketle Kobani'yi yanlış okudu.
ÖNCE SİLAHLANDIRIP SONRA
SİLAHSIZLANDIRMA
Bu yanlış okumanın Türkiye'deki çözüm sürecine de, 6-7 Ekim
olaylarında gördüğümüz gibi olumsuz etkileri olduğu açık. Örneğin,
dün değindiğim gibi hükümet, Kobani konusunda farklı bir tutum
izlemiş olsaydı PKK'nın Türkiye'deki silahlı güçlerinin yarım kalan
çekilmesi de pekâlâ tamamlanabilirdi. Gelinen noktada çözüm
sürecinin ana hedeflerinden olan "PKK'nın
silahsızlandırılmasıyla orta vadede ulaşabilmek mümkün görünmüyor.
Hatta tam tersi bir durumla karşı karşıyayız:
Suriye ve Irak'taki (IŞ)İD tehdidi, silahlardan arındırılmış değil
tam tersine daha iyi silahlandırılmış bir PKK'yı dayatıyor. Bunun
çok kolay olmayacağı muhakkak. Nitekim Ankara'nın özel olarak
Kobani, genel olarak Rojava konusundaki en büyük kaygısı,
PYD/YPG'nin (IŞ)İD'e karşı üstünlük sağlamasının birçok açıdan
PKK'yı güçlendireceği gerçeğiydi. Bu da çözüm sürecindeki güçler
dengesini PKK lehine iyice bozabilirdi. Acaba şu aşamadan sonra
Rojava'da Ankara'nın kaygı ve tereddütlerini giderebileceği
formüller bulunabilir mi? Evet, Kobani'ye peşmerge takviyesiyle
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) devreye sokularak PYD'nin
etkinliği bir ölçüde azaltıldı. Ama bunun Ankara için yeterli
olmayacağı açıktır. Eğer Başbakan Davutoğlu'nun altını çizdiği gibi
çözüm sürecinin yüzde 100 "yerli" olması isteniyorsa hükümetin
Kürtlere, özel olarak Kobani, genel olarak Rojava'da "yabancı"
güçlere ihtiyaç duymayacakları ortamları sunması gerekir. Şunda
anlaşmak lazım: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk kamuoyunda genellikle
tasvip edilen "Kobani niye önemli? Bizi niye bu kadar
ilgilendiriyor?" çıkışları Kürtlerin büyük kısmında rahatsızlık
yaratıyor. Kobani'de savaşırken hayatlarını kaybeden kadın-erkek
gençlerin Türkiye'nin dört bir tarafında kaldırılan cenazeleri,
sivillerin günlerdir sınır boyunda nöbet tutuyor olması bunun
kanıtı.
KAMU DÜZENİ MESELESİ
Son olarak, PKK'nın kırsal alandaki silahlı varlığından ziyade kent
merkezlerindeki milis yapılanmalarının hükümet için öncelikli sorun
haline geldiğini sık sık yapılan "kamu düzeni"
vurgularından anlıyoruz. Bu bağlamda, hakkında epey spekülasyon
yapılan YDG-H adındaki "gençlik" yapılanmasının
hem Kandil, hem de İmralı'nın pazarlık gücünü epey artırmış
olduğunu kabul etmek gerekiyor. Kandil'den kafa karıştıran
açıklamalar gelse de taraflar çözüm sürecini kaldığı yerden
sürdürmekte anlaşmış görünüyorlar. Eğer karşılıklı güvensizliği
azaltacak adımlar atılabilirse zor gözüken eşikleri aşmak pekâlâ
mümkün olacaktır.