Nasihat!...

Söyleyeceğimiz şu ki; Her anı, her dönemi ile muhteşem bir tarihimiz var.. Sultan Alparslan'dan Osman Gazi’ye, Fatih Sultan Mehmed Han’dan Yavuz Sultan Selim’e, Kanuni’den Mustafa Kemal'e kadar biz biriz.

Osman DİYADİN o.diyadin@hotmail.com

Bu millet aslını inkar edemez..
Osmanlısı ve Cumhuriyet’i ile biz biriz.

Aynı yolun yolcularıyız.

Bizim Karadeniz’de güzel bir söz vardır..

‘Aynı tavanın balığıyız’ diye.

Aynı ataların torunlarıyız..

Dünya hakimiyeti, Osmanlı için daima en büyük ideal olmuş ve bu ideali bütün padişahlar taşımıştır.

İnkarcılık yakışmaz bize..
Onun için de geleceğe yürürken Osmanlı tarihini iyi okumak bir derstir.
Çünkü çok şey anlatır bize..
Osmanlı sultanlarının cihan hakimiyeti idealleri, baba nasihatleriyle şehzadelerin yol haritalarına nasıl yön verdiği çok önemlidir.
Cihan devletinin kurulması ve uzun ömürlü olmasında da yıkılmasında da önemli sırlar yatmaktadır.
Hep derstir bizim için!.
Dün de, bugün de öyle, yarın da öyle olacak..
Hep deriz ya..
Dünya devleti olmak diye..
O nedenle büyük idealler peşinde koşmak için tarihe iyi bakmak gerek..

Aynadır..

                                                     ***


Her şeyden önce koskoca bir dünya devletinin ortaya çıkmasındaki sırlar altın gibidir. Bu sırlarının başlangıç noktasını devletin kurucusu Osman Gazi’nin kayınpederi olan Şeyh Edebali’nin damadına verdiği nasihatinde aramak gerekir.  
Şeyh Edebali, Osman Gazi’ye vermiş olduğu nasihatin bir bölümünde bakın ne der:
“Oğul, dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş sırlar, bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına akacaktır..”

Çok ama çok anlamlıdır.

Bu nasihat sözlerinden de anlaşılacağı üzere, koskoca devletin temelleri; dünyayı tanımak ve onu gözünde fazla büyütmeden, sırlarını, bilinmeyenlerini ve görünmeyenlerini fethetme idealleri ile atılmıştır.

Dünya hakimiyeti, Osmanlı için daima en büyük ideal olmuş ve bu ideali bütün padişahlar taşımıştır. 

Osman Gazi’nin Bursa önlerine kadar gelerek, ölüm döşeğindeyken oğlu Orhan Gazi’ye dönüp uzaktan parıldayan bir manastırın kubbesini işaret ederek; “Beni şu gümüşlü kubbenin altına gömünüz” seslenmesi anlamlıdır. Ölüm döşeğinde bile, Bursa’nın fethedilmesini hedef göstermiştir.
Hedef belirlemenin ve gösterilen hedefe ulaşmanın, Osmanlı hanedanı için en büyük ideal olduğu görülür.


Ya Orhan Gazi’nin oğlu Murad Bey’e verdiği nasihatteki şu cümleler:
“Oğul Rumeli Hristiyanları rahat durmayacaktır? Sen o yöne doğru yürü! Konstantiniyye’yi ya fethet ya da fethe hazırla! Diğer Türk beyleri ile iyi geçinmeye çalış!.. Osmanlı’ya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez! Zira Allah’ın azmi iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır!.. Selçukluların vârisi biz olduğumuz gibi, Roma’nın da vârisi biziz!..”

Murad Hüdavendigar’ın, Kosova Meydan Savaşı’nda, askerlerine yaptığı konuşmanın şu cümleleri, bir başka hedef belirlemedir:
“Yiğitlerim, bugün sizin sevginizle titreyen şu Kosova Meydanı, Allah’ın izni ile muzaffer bir şekilde dalgalanacak, şanlı sancağımızın Macaristan içlerine doğru gitmesini, bundan sonra hiçbir düşman hamlesi durdurmayacaktır.”

Bakın…

Yıldırım Bayezid Han’a, cülusu için tebrik etmeye gelen yabancı ülkelerin elçileri tarafından, Osmanlı’nın ilerlemesinin devam edip etmeyeceği sorulunca şu cevabı vermiştir;
“Roma’ya kadar ilerleyeceğim!..”

Çelebi Mehmed, yaptırmış olduğu eserlerin kitabelerine “Şarkın ve garbın padişahı, Arab ve Acem’in hakanı” diye yazdırmış ve hakimiyet alanının nereler olabileceğini belirlemiştir..

Devam edelim..

Hacı Bayram-ı Veli, Sultan II. Murad Han’a bakın ne söylemiştir..
“Siz, büyük dedenizin buyurduğu ‘cihadı terk etmeyiniz!’ düsturuna uyduğunuz takdirde fetihleriniz genişleyecek, bir gün Roma toprağını da tamamen ele geçireceksiniz..”

Sultan II. Murad Han vefatı sırasında, oğlu II. Mehmed’e tarihin akışını durduran vasiyetini
“Oğlum, Konstantiniyye’yi fetheyleyesin!..” diye etmiştir.

Bu vasiyet üzerine II. Mehmet Han padişah olur olmaz; 

“Ya Bizans bizi alır, ya da biz Bizans’ı alırız..” diyerek Konstantiniyye’yi fethedip İstanbul yapmış, Cihan Padişahı ve Fatih unvanlarını haklı olarak almış, gerçek cihan hakimiyetini kurmuştur.

Ne vasiyetler..

Ne sözler..

Ne zaferler..

Yavuz Sultan Selim Han’ın, Mısır’ın fethinden sonra, 10 Eylül 1517’de Kâhire’den İstanbul’a dönerken söylediği şu sözler, Osmanlı Türk hakimiyetinin ne kadar geniş ufuklara yöneldiğini açıkça ortaya koymuştur..
“Gönül ister ki, Afrika’nın Kuzey’inden Endülüs’e çıkayım ve sonra Balkanlar üzerinden tekrar İstanbul’a döneyim!.”
Yine Yavuz Sultan Selim Han, bir gün sadrazamı Piri Mehmed Paşa’yı yanına çağırmış ve harita üzerinde, yüzyıllar sonra açılmış olan Süveyş Kanalı’nın olduğu yeri işaret ederek;
“Şuradan Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlar ve deryadan Hindistan’a giderim” demiştir.

Yavuz’un bu sözü, dünya hakimiyeti için gerçekten büyük bir hedef belirlemedir.
Kanuni Sultan Süleyman Han’ın, Fransuva’ya yazdığı cevabi mektubun giriş cümleleri, merkezi Türk hakimiyetinin tam olarak uygulandığının açık bir vesikasıdır:

Der ki:
“Ben ki, Azerbaycan’ın, Anadolu’nun, Rumeli’nin, Balkanlar’ın, Karaman’ın, Irak’ın, Arabistan’ın, Mısır’ın, karaların ve denizlerin sultanı Yavuz Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım.”

                                                 ***

Osmanlı, çöküş dönemlerinde bile büyük idealleri olan bir devlettir.
Çöküş yıllarında, yapılan birbirinden büyük hatalar, her bir yenilginin, devrin padişahını derinden üzdüğü ve çoğunun kederden öldüğü, tarihî bir gerçektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti.. ‘Bu topraklar üzerinde garip olmaya da, parya olmaya da hiç niyetimiz yok.’

O şanlı imparatorluk döneminin ardından yıkılışımız sonrası Sultan Abdülaziz Han, İngiltere ve Fransa’ya yapmış olduğu diplomatik seyahat esnasında bakın ne der;
“Atalarımız Batı’ya at sırtında fethetmek için giderlerdi. Bizler ise, şimdi tren ve vapurla, ancak diplomatik seyahat için gidebiliyoruz.” 

Sultan Abdülaziz bu serzenişi ile geçmişteki dünya hakimiyeti özlemini açığa vurmuştur.

Bu söz çok ama çok anlamlıdır..
Derstir..

Söyleyeceğimiz şu ki;
Her anı, her dönemi ile muhteşem bir tarihimiz var..
Sultan Alparslan'dan Osman Gazi’ye, Fatih  Sultan Mehmed Han’dan  Yavuz Sultan Selim’e, Kanuni’den Mustafa Kemal'e kadar biz biriz..

Dünyaya hükmeden koca Osmanlı'nın doğuşu da yıkılışı da,  Anadolu'ya hapsolan koca bir milletin Kurtuluş Savaşı ile büyük bir millet olarak küllerinden yeniden doğuşu da 'BİZİZ'..
Bugün 2023 hedefi ile Cumhuriyetin 100. yılına koşarken aslında  2053, 2071 hedeflerine de koştuğumuz bir büyük idealdir.

                                                 ***

Söylenecek şudur..

1071 tarihini de biz yazdık..

1453 tarihini de…

1923’ü de..

Daha bitmedi..

Sırada....

2023..

Ardından..

2053..

2071 var..

Bu ülkenin önü açık..

Bu ülke geniş bir imparatorluğun mirasçısı olduğunu hatırlatıyor..

Bu ülke dünyanın trendi yükselen en önemli ülkesi..

Genç nüfusu..

Jeopolitik konumu..

Yeraltı zenginlikleri..

Yazı, kışı baharı ayna anda yaşayabilen  muhteşem Doğası

Medeniyetlere başkent olmuş inanılmaz tarihi..

Bu topraklar Hitit, Roma, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarını yaşamış topraklar.

Var mı eşi benzeri..

Göz kamaştırıyor..

Yeter ki bir olalım..

Yeter ki kendimize güvenelim..

Unutmayalım bu topraklar,  bu millet büyük ideallerin adı da!..

                                                ***

“Bu topraklar üzerinde garip olmaya da, parya olmaya da hiç niyetimiz yok” derken her defasında “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan” diye haykırarak 14 yıldır hedef gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yol haritası, yazımın başında belirttiğim  Şeyh Edebali’nin devletin kurucusu Osman Gazi’ye verdiği “Oğul, dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş sırlar, bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına akacaktır..” nasihatinden başka şey olmasa gerek..

Bakın..

Suriye’de  Bayırbucak  Türkmenlerini bombalayarak  canımızı acıtan  Rus  savaş uçaklarının    sınırlarımızıda  ihlal yapması,  angajman kurallarını çiğnemesi ve  bütün uyarılara rağmen buna devam  etmesi  sonucu  düşürülmesi   artık Türkiye’nin eski Türkiye olmadığı gerçeğinden başka bir şey değil!..

Sözün özü şudur..

Artık tarihinden güç de, derste alan  o güçle o ders ile  artık  susan değil hakkını hukukunu koruyan mazlumların sesi de olarak   büyük idealler peşinde koşan  aktör  bir Türkiye gerçeği var!..

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti..

‘Bu topraklar üzerinde garip olmaya da, parya olmaya da hiç niyetimiz yok.’

Atalarından aldığı  ‘Nasihat’ budur..

Durmak yok yola devam!