Mustafa Denizli: Onun peşinde kedi gibiydim
Abone olKasımpaşa teknik direktörü Mustafa Denizli, yıllar önce futbolculuktan sonra teknik adamlığa geçişindeki püf noktayı açıkladı.
Kasımpaşa'da Kemal Özdeş yerine teknik direktörlüğe getirilen
Mustafa Denizli bu sezonki hedefleri hakkında açıklamalarda
bulundu.
Tecrübeli teknik adam Kasımpaşa'ya iyi bir futbol oynamak istediğini belirterek, "Gayet tabi kazanmayı düşünüyorduk. Ancak golle ilgili hiçbir teknik adamın düşüncesi olmaz. Yani takımının gol pozisyonu üretmesi, kollektif oyunu, organizasyon sonucu goller bulması bizim adımıza çok önemli. Ama Türkiye Ligleri'ne baktığımızda geçen yıl en fazla gol atılan ligiydi, bu sene o hüviyetini kaybetti. Bizim felsefemiz şu: İyi futbol oynamak" ifadelerini kullandı.
MUSTAFA DENİZLİ: "GÖZE HOŞ GELEN FUTBOL SONUCU
GETİRİR"
Göze hoş gelen bir futbolun, taraftara futbol adına güzel şeyler
göstereceğini aktaran Mustafa Denizli SporLig Dergisi'ne
birbirinden dikkat çeken açıklamalar yaptı. Denizli, "Göze hoş
gelen futbol mutlaka sonucu getirecek. İzleyenlerin ''Ben bugün
futbol adına güzel şeyler gördüm' diyebileceği bir futbol türü.
Bunun içinde sonuca gitmek önemli. Burada günlerce çalışıyoruz ne
için? Bu çalışmaların tamamı fizik kapasitenin dışında, bir tek
amacı var. Rakip kaleye en çabuk en kısa yoldan nasıl giderim?
Sonuca nasıl ulaşırım? Tam demiyorum ama bizim yapımızda buna biraz
müsait. Hem Göztepe, hem de Akhisarpor maçlarında gol üretme oranı
yüksek pozisyonlar yaşadık, dolayısıyla böyle bir tablo ortaya
çıktı" dedi.
"KAYBETMEYEN TEKNİK ADAM GÖREVİNE DEVAM
EDER"
Bu sezon Türkiye Ligleri'nin gol oranlarında geçen sezonlara oranla
düşüş olduğunu ifade eden Denizli, "Türkiye Ligleri'nde esasında
düşünce veya şartlar yıllardır kaybetmeme üzerine kurulu.
Kaybetmeyen teknik adamlar görevine devam eder ama bir maç
kaybetmeden küme de düşebilir, bir takım. Namağlup küme düşen bir
takım görebilirsiniz örneğin. 34 maçta 34 beraberlik alan bir takım
da küme düşebilir. O da kaybetmiyor. Bizim öyle kaybetmeyelim diye
bir derdimiz yok. Kimse kaybetmek istemez. Ama kazanmak için ne
yaparız? Bizim esas felsefemiz bu. Kazanmak için ortaya koyduğun
oyun şeklinin, tarzının ve felsefenin içinde kaybetmek de var.
Çünkü bu biraz daha riskli oyundur. Ben kendi yaşamımdam biliyorum.
Başında olduğum takımları kaybetmeme üzerine kurdun mu
organizasyonlar daha kolaydır. Bir teknik adam için defansif
aksiyonları güçlü bir takım yaratmak daha kolaydır. Ofansif
aksiyonları düşündüğün zaman orada çeşitlilik vardır. Farklı
profiller vardır. Benim tercihim hep o yönde oldu" şeklinde
konuştu
"GOLÜ KİMİN ATTIĞI ÖNEMLİ DEĞİL"
Çalıştırdığı takımlarda gollerin hep belirli isimlerden geldiğini
belirten Mustafa Denizli, "Evet, bizim attığımız gollerde adil
dağılım yok. Gollerimiz hep belli ayaklardan çıkıyor. Bunu
çeşitlendirmemiz lazım. Bu da oyun anlayışı ile ancak ortaya çıkar.
Yani bir takımda bir futbolcu hangi bölgede oynarsa oynasın, gol
hissini yaşaması, gol vuruşunu yapması lazım. Attığımız gollerden
genelde aynı futbolculardan gelince, bu rakip tarafından çok daha
kolay çözülür bir durum olabilir. Ama yeteneğin varsa bunu aşarsın.
Yıllardır dünya futbolunda Messi ve Ronaldo var. Bilmiyorlar mı
rakipleri gol attıklarını? Liglerinde tonlarca gol atıyorlar. Ama
kesmiyorlar. Neticede yeteneğin varsa kesilmez. Bunlar böyle devam
edecekse bizim için sorun yok. Benim için problem yok. Yani kimin
attığı önemli değil. Çalıştığım takımlarda kafamdaki gol oranları
atıyorum 50 gol attıysak, o gollerde 15 tane isim vardır" dedi.
"HEDEFİMİZ BULUNDUĞUMUZ YERİ KORUMAK"
Kasımpaşa'da ilk hedeflerinin bulundukları yeri korumak olduğunu
aktaran tecrübeli teknik adam, "Yani maç maç gittiğin zaman
Türkiye'de zaten totale varıyorsun. Yani bizim şu anki düşüncemiz
ve ihtiyacımız bulunduğumuz konumun gerisine düşmemek. Yukarısı
eğer senden farklı takımlar tarafından işgal ediliyorsa demek ki
yapacak daha çok işin var. Ancak en tepede olursan artık uğraşacak
bir rakip olmaz karşında. Dolayısıyla ile bizim ilk hedefimiz
bulunduğumuz yeri, muhafaza etmek ve daha iyisi var ise onu ortaya
çıkarmak. Başka türlü o grubun içinde olmazsınız. Tabi o grubun
içinde olmak, süreklilik kazanmak çok farklı şeyler. Yani birinin o
bölgelere her şeyiyle hazır olması lazım" şeklinde konuştu.
"YABANCI TEKNİK ADAMLARIN ÜLKEMİZDE ÇALIŞMASINI
İSTERİM"
Mustafa Denizli, yabancı teknik direktörlerin Türkiye'de
çalışmasının ulusal ve uluslararası rekabette faydalı olacağını
belirterek, "Bu hem ulusal hem de uluslararası bir yarıştır. Ben
yabancı teknik adamların ülkemizde çalışmasını isterim. Zaman zaman
daha keyifli oluyor. Siz 18 takımın 18'inde de Türk Hoca
çalıştırırsanız mutlaka bir Türk Hocanın takımı şampiyon olacaktır.
O çok önemli değil" ifadelerini kullandı.
''DERWALL'İN PEŞİNDE KEDİ GİBİYDİM''
Yıllar önce futbolculuktan sonra teknik adamlığa geçişindeki püf
noktayı da açıklayan tecrübeli teknik adam; "Ben Galatasaray'da
Derwall'in yardımcısıydım. Hocam ne yapıyor? Bunu nasıl kullandı? O
gelip bana gel sen otur, şunları şunları yap demedi. Onlar zaten
benim görevim, yapacağım. Yani ''teknik adamlık öğretilen değil,
öğrenilen bir meslektir''. Burada vizyonu, hedefi olan, başarmak
isteyen bunları iyi kullandığı zaman başarılı olabilir" dedi.
"TEKNİK ADAM KONUSUNDA İSABETLİ KARAR
VERİLMELİ"
Bir takımın başına teknik direktör getirilirken isabetli kararlar
alınması gerektiğini vurgulayan Mustafa Denizli, "Bakın teknik
adamın yerlisi yabancısı olmaz. İyisi vardır veya yeterli olmayanı
vardır. Burada da bulabilirsiniz dışarıdan da. Dolayısıyla bu
tercihleri yaparken teknik adam konusunda isabetli kararlar
verdiğiniz zaman ister dışarıdan olsun, ister içeriden olsun,
başarı yolunda ilk adımı doğru atmış olabilirsiniz" dedi.
"TÜRK TEKNİK DİREKTÖRLERE GÜVEN ARTIYOR"
Teknik adamlığın sadece sahada takım yönetmek olmadığını aktaran
Denizli, "18 hocanın 17'sinin Türk olması çok umurumda değil. 9-9
da olabilirdi. Zaman geldi Türkiye'de yabancı teknik adamların
sayısı daha fazla oldu. Bu bir dönemdir. Devam eden bu süreçte
değerlendirmeler yapılır. Niye verdiler? İşte daha evvelki
örnekleri başarısız olsaydı Türk teknik adamlara dönerler miydi?
Dönmezlerdi. Türk teknik direktörler, verilen fırsatları tamamını
değil belki ama önemli bir bölümünü olumlu kullandığı için, Türk
teknik adamına güven artıyor. Ama teknik adamlık sahaya çıkıp takım
çalıştırmak veya sahaya takımı sürüp kulübede oturmak değil. Teknik
adamların fonksiyonları çok farklıdır. Yani herkes takım yapar.
Yönetme dediğimiz bir hadise vardır. Teknik adamlığın zor tarafları
saha içinde değildir. Saha içinde detaylar vardır. Sen burada geniş
bir hazırlık dönemi geçiriyorsun. Onun dışında bir sürü faktörler
var. Sadece çalışma ile bir takımın form grafiğini yükseltemezsin.
Çeşitli meslek gruplarından alacağın yardımlar vardır. Yani sana
gel burada sana yardım edelim demezler. Sen bulacaksın ve bunu
nasıl kullanabilirim. Gazeteci, ekonomist, tıpta nasıl
kullanabilirim, bulunduğum mekanları nasıl değerlendirebilirim?
Bulunduğum yapıyı nasıl değerlendirebilirim? Ben de iyi ve
yetenekli futbolcuyu çok seven bir teknik adamım. Onlara da
bayılırım. Saha kenarında maç kazanırken onları seyretmek daha
keyiflidir. Fizikte bir kanun vardır. Işık artı ışık karanlık
demektir. Hep iyi futbolculardan bir takım oluşturursak sadece
kemanlardan bir orkestra oluşturulmuş olur. Yok mu? Var, ama nadir.
Çeşitli estrümanlarlar lazım. Dolayısıyla ile bu takımın
içerisindeki çeşitli enstrümanlar vasfını taşıyan futbolcu
profilleri bulmak. Takım o dur. Hep iyileri koyduğun zaman olmaz.
Yani 11 tane Messi'den takım yapıp maç kaznabilir misin?
Kazanamazsın. O nu da bulmak önemli. Yani teknik adamın en önemli
görevi üretmektir. Bu nasıl olur? Karşıdan göreceksin, okuyacaksın,
izleyeceksin bir de kendi zekanla bunları birleştirdiğin zaman işte
elimde 25 kişilik bir grup var. Hepsinin değerlendirmesini yaparken
bunlar çok önemli faktörler. O yüzden her teknik adam için
Türkiye'de "kimi yetiştirmiş ?" derler. Kimse kimseyi yetiştirmez.
Herkes kendisini yetiştirir" şeklinde konuştu.
"TESTİ KIRILDIKTAN SONRA ÇOCUĞU DÖVMENİN ANLAMI
YOK"
14 yabancı kuralı ve Türkiye'ye gelen yabancı futbolcuların
kalitesizliğinden yakınan Mustafa Denizli, "14 yabancı kuralına
nasıl bakayım yan gözle bakıyorum.Varsa başımızın üstünde yeri var.
Yoksa yok. O soruyu bugün sormayacaksın, o kararları alırken
soracaksın. Nedir, ne değildir? Ne getirir, ne götürür? Nasrettin
Hoca gibi yapmayalım. Testi kırıldıktan sonra çocuğu dövmenin bir
anlamı yok. Bu karar kim tarafından, nasıl alındı, ben bilmiyorum.
Bu bir kolektif aklın ortaya koyduğu durumdur. Ne getirir? Bunun
bize katkıları, eksileri nedir? Zamanla göreceğiz. Futbol bir
görseldir, bakarak ta öğrenilir. Tekrarla, yetenekle geliştirilen
bir spor dalıdır. Yetenekli Türkiye'ye son 15 yılda gelen yabancı
futbolcuların profillerine bir bakın. Bir de son 3 senede gelenlere
bakın. Bir Hagi'si, Alex'i, Popescu'su, Taffarel'i... Ne bileyim
Beşiktaş'a gelen Brezilyalıları yok yani. Son gelen yıldızlardan
1-2 tanesi oynuyor. Onlar da gidince kalan yabancı kalitesi nerede
söyleyin bana? 14 yabancısı olan takım var. 5 tane Avrupa çapında
kaliteli yabancı söyleyin bana gerçek anlamda. Söyleyebilir
misiniz? Galatasaray'dan kaç tane söylersiniz? Yok. Beşiktaş'tan
2-3 tane Pepe, Quaresma, Adriano vs, Fenerbahçe'den Skrtel
diyeceksin. Olanlar da zaten oynamıyor" dedi.
"ŞİMDİKİ HAKEMLERİN TEMİZ OLDUĞUNA
İNANIYORUM"
Hakemlerin maç yönetiminin geçmiş dönemlere oranla daha tarafsız
olduğunu aktaran Denizli, "İngiltere' de futbol niye bu kadar çok
seyrediliyor? Niye bu kadar zevkli? Biliyor musunuz? Bunun tek
sebebi hakemdir. Biz olanı versin, vermesin demiyoruz. Ben şunu
söyledim yıllardır konuşmalarımda, televizyon programı yaptım,
belki takip etmişsinizdir. Şu anda Türkiye'de kamuoyu araştırmaları
yapıyorlar. İşte en güvenilir kurum, bir zamanlar şu çıkıyordu, bir
zamanlar bu çıkıyordu. Şimdi ''benim için en güvenilir kurumlardan
bir tanesi "Hakemlik Müessesesi". Kendi zamanım için bu ifadeyi
kullanamıyorum ama şimdi kullanabiliyorum. Yeteneği az olmak,
korkak olmak başka bir şey; ön yargılı olup daha başka düşüncelerle
maç yönetmek başka bir şey. Ben şimdiki hakemlerin çok temiz
olduğuna inanıyorum" şeklinde konuştu.
"BİZİM ÜLKEMİZDE HAKEM ABLUKAYA ALINIYOR... KASIMPAŞA'DA
BUNLARI GÖRMEYECEKSİNİZ"
Dünyada futbolun konuşulmasının başlıca sebeplerinin hakemler
olduğunu bunun da futbolun doğasında olduğunu belirten deneyimli
teknik adam, "Adaleti herkes istiyor, biz de istiyoruz. Zaten
''VAR'ın Türkiye'ye gelme nedenlerinden başlıcası ve dünyada rağbet
görmesinin nedeni hakemlerin istemesi. Türkiye'de hakemlerin
''VAR'' sistemini istemesini ben anladım. Böyle bir ülkede bir
ofsaytı, bir taçı kaçıran, yanlış düdük çalan bir hakem hakkında
olumsuz bir kitap yazıyoruz. Bu hakikaten yenilir, yutulur bir şey
değil. Yazık!Bu sistem gelmeden önce ben Cüneyt Çakır'la konuştum.
Haklı olarak aynen söylediğime yakın şeyler söyledi. Belli
konularda bu adaletsizliği ortadan kaldırıyor. Benim anlatmak
istediğim şu; Dünyada futbol bu kadar çok konuşuluyorsa, bunun
%80'i ya da daha fazlası maç sonrası hakem kararları ile ilgili.
Sizi futbol konuşmaya zorlayan bir grubu meşgul eden şey, hakem
kararları. Meşgul ederken adaletsiz olsun demiyorum ama şimdi
''VAR'' sisteminde dahi aynı görüşte olamadığım konular var. VAR
birçok konuda yardımcı oluyor mu? Oluyor. Bunun zaman içerisinde
çok daha çabuklaştırılması, bu adil kararların ortaya çıkması
açısından doğru bir şey.
Yani futbolu fazla kesintiye uğratmayacaksın. Çok duruyor. Ama daha önce bahsettiğim gibi, biz üçümüz bir araya geldiğimizde bir hakem kararı üzerinde 3 ayrı fikri tartışabiliyoruz. Ve farkında olmadan bu seni futbol konuşmaya sevkediyor. Sen bu konuşmaları ortadan kaldıracaksın. Dolayısıyla futbol konuşulduğu zaman o kadar çok ilgi çeken spor dalı. Hatta bazen millet bekliyor.2-3 kişi televizyonda maç seyrediyor. Onun üzerinden tartışıyor. En fazla tartıştığı konu; vuruş tercihi neydi, bunu yapması lazımdı deyip onu konuşup geçiyor. Ama hakem kararında öyle değil. Hakemler kendilerini bir yerde bu yan faktörlerden veya bu baskıda, bu aslında baskı da değil, baskının üzerine çıkıyor, bazı şeyler. Neticede, hangi meslekte olursa olsun yanlış yapmayan insan olur mu? Al işte bir gazeteci arkadaşım bir değerlendirme yapıyor. Sonrasında takip ediyor, yanlış yapmışım diyebiliyor. Ben sahaya bir takım çıkarıyorum. Nasıl çıkarıyorum? Bir sürü çalışma yapıyorum, bakıyorum ki, o çalışma doğru bir çalışma değil. İnsanlar kendi yanlışlarını düzeltebiliyor. Ancak hakemler düzeltemiyor. Şöyle oluyor mu mesela? Maç sonunda diyorsun ki, ''Çok iyi oynadık aslında, nasıl verdik bu maçı anlamadım.'' Maçtan sonra seyredince "Ben başka maç mı seyrettim?" diyorsun. Tabi oluyor. İşte bütün bunlar futbolun içinde olan, hatta futbolun güzelliği olarak sınıflandıracağımız şeyler. VAR olmadan ben yaşadım. Doğru, yanlış. Bizim bir golümüz VAR kararıyla iptal oldu. Sonra golü iptal edilen futbolcu hakeme ekran işareti yaptı. Sarı kartı da vardı. Normalde atılması lazım. Avrupa'da bu VAR yok farketmiyor. Hakem düdüğü çaldığı zaman maksimum yanına yaklaşıp sözlü bir şey söyleyip devam ediyor. Bizde hakemi ablukaya alıyorlar. Ya böyle bir şey olabilir mi? Bakın Kasımpaşa'da bunları görmeyeceksiniz" açıklamalarında bulundu.