Müjdat Gezen Atatürk'ü öldürecek!
Abone olUsta sanatçı Müjdat Gezen Sözcü gazetesine projeleri ve bu projeleri yaparken yaşadığı sıkıntıları anlattı.
“Türkiye’de sanatın sistematik olarak gözden düşürülmesi
yüreğimi fena sızlatıyor. Bunlar için tiyatro da
günah”
Bu sözler usta sanatçı Müjdat Gezen'e ait. Sözcü Gazetesi'nden
Yüksel Şengül'e konuşan Gezen'e göre Türkiye tarihinin en karanlık
dönemini yaşıyor.
Gezen, dinlendiği endişesi taşıdığını belirterek,
"Dinleyenleri de sıvıyorum istediğim gibi konuşuyorum. Ben
küfürde Erdoğan ile yarışım" diyor.
İşte Yüksel Şengül imzalı o söyleşiden önemli bölümler:
- ‘Naftalin Bozulmuşsa’ kitapçı raflarındaki
yerini aldı, kutlarız. Hem yazdınız hem yayıncılığını
yaptınız…
Çünkü kimse basmadı, basamadı (gülüyor). Kitabı
hazırladıktan sonra benim çalıştığım yayınevlerine
götürdüm. “Adı nedir?” diye sordular.
‘Naftalin Bozulmuşsa’ deyince,
düşünmeye başladılar (gülüyor). Tuz kokarsa
gibi bir şey bu… “Sonra bakarız”
karşılığını verdiler. Ben de anladım tabii. Kollarımı
sıvayıp yayınevimi kurdum ve bastım kitabımı. Satışı
da çok iyi gidiyor.
- Kitapta neler var?
Kitabımda sadece mahkeme dosyaları yok. Sahne ve turne
anıları, Karadeniz fıkraları da var.
- Naftalin bozuldu mu?
(Derin bir iç geçiriyor) Maalesef, o kadar üzgünüm ki.
Türkiye’de sanatın sistematik olarak gözden
düşürülmeye çalışılması yüreğimi sızlatıyor.
Heykeller yıkılıyor, devlet tiyatrolarıyla şehir
tiyatroları kapatılmak isteniyor, insanlar
sistematik olarak okuma alışkanlıklarından
uzaklaştırılıyor… Neden? Çünkü, cahil insanı kandırmak
daha kolaydır. Hedef kitle aşağıya doğru çekilip,
kandırılması daha kolay hale getiriliyor. İnsanlar da
bir yer, iki yer, üçüncüde “Durun yahu, ne
oluyoruz?“ diyebilir. Ama ne zaman!
- Yasaklar da var…
Olmaz mı, Türkiye’deki 11 kentte içki yasağı var.
İnsanların özgürlüklerine karışma hakkını nasıl
kendilerinde bulabiliyorlar, anlamıyorum. İnsanları
fena korkuttular. Korku fena bir şeydir. Korku, gün gelir
korkutanı da korkutur.
KIZIM TÜRKİYE'YE GELMEYE
KORKUYOR
Atatürk’ün en aşağılandığı, en horlandığı devir bu
devir oldu ama 10 Kasım’da Anıtkabir ziyaretçi rekoru
kırdı. Atatürk’ü ne kadar gömmeye çalışsalar da övmüş
gibi oluyorlar. Atatürk’ün farklı bir büyüsü var. Bana
göre görevlendirilmiş olarak geldi dünyaya, görevini
yaptı ve erkenden göçüp gitti. Neyse ki, ülkede sıkıntı
yok (gülüyor)! Çünkü, sıkıntının en yoğun şekilde
yaşandığı bu dönemde bir de “Sıkıntı yok”
lafı çıkarıldı. Şimdi herkes “Sıkıntı
yok” diyor. Sen istediğin kadar
“Yok” de, gırtlağımıza kadar sıkıntıya
batmışız. Kızım Hollanda’da, çağırıyorum, gel kızım
okulun başına geç diyorum. “Yok baba gelemem. Her
gün nasıl yargılandığını, mahkemeden mahkemeye nasıl
koştuğunu görmek istemiyorum” diyor.
- Suçunuz nedir?
Suçum, mizah yapmak… İnsanları güldürüyoruz işte,
Levent Kırca da yapıyor, ben de yapıyorum. Mizahtan ne
olur, ihtilal mi olur Allahaşkınıza? (gülüyor).
Mizahtan ihtilal olmaz ki! İsmet İnönü’den Süleyman
Demirel’e ve Turgut Özal’a kadar yüzlerine karşı
hepsinin taklitlerini yaptım, tiyatroda en ön sıraya
gelip, izlediler ve alkışladılar. Bunlar günahtır diye
tiyatroya da gitmiyor. Oysa ne var bunda, git izle. Ama
yok, günah. Heykel günah, tiyatro günah, opera günah, bale
günah… Yapmayın yahu, günahtır yahu (birlikte
gülüyoruz).
- Yeni projeler var mı?
‘Olmasaydı’ adlı bir projem var. Noter kanalıyla
onaylattığım için rahatlıkla anlatabilirim. Bandırma
vapuru Karadeniz’e açılıyor. Atatürk ve
arkadaşları Samsun’a çıkmaya hazırlanırken bir
İngiliz savaş gemisi geliyor ve hepsini öldürüyor.
Ondan sonra olacakları anlatıyorum. Tüyler ürperten bir
fantezi bu. İbret alınmalı…
KÜFÜR KONUSUNDA BAŞBAKANLA YARIŞIRIM
- Keşke ‘1881-’ adlı oyun televizyonlarda da yer
alabilse…
Korkuyorlar… İstemiyorlar… Korkuttular, korkuyorlar.
Bir ara herkes dinlenme konusunda korkutuldu. Belki şu an
kimse kimseyi dinlemiyor ama korkutma olduğu için herkes
temkinli “Acaba beni dinlerler mi?” diye.
Benim umurumda değil, dinleseler de dinlemeseler de
ağzıma geleni söylüyorum. Ayrıca, dinleyeni de,
dinleteni de sıvıyorum. Küfür konusunda ben de
başbakandan aşağı kalmam, onunla yarış ederim
(gülüyor).
- Müjdat Gezen her dönemde engellendi, zorluklar
yaşadı. Ancak bu dönem çok mu başka!
(Gülüyor) Yükselciğim, 12 Eylül’de benim
ayağıma zincir vurdular, öyle yattım içerde. Ama ne zaman
çıkacağımı biliyordum. Şimdi içerdeki arkadaşlarım ne
zaman çıkacaklarını bilmiyorlar.
- Suçlarını da bilmiyorlar…
Olur mu canım, biliyorlar! Yargıç, içerdeki arkadaşlara
“Sen suçunu bilirsin” diyor
(gülüyor). Benim kitabımın içindeki en matrak
olaylardan birini anlatmak istiyorum. Biliyorsunuz,
Yılmaz Özdil ve benim hakkımda Bolu’da açılan bir dava
oldu. Biz o davadan beraat ettik. Ancak savcı, kararı
temyiz etmiş ve “Müjdat Gezen’le Yılmaz Özdil’in
yeniden yargılanmasını istiyorum” demiş. En
altta da suçlarımızı saymış ve sonuç kısmına da aynen
şunu yazmış: “İsmail Murat’ın yeniden
yargılanmasını talep ederim.”
- İsmail Murat kim?
(Gülüyor) Ne bileyim kim olduğunu! Kesip yapıştırmış
adam… Bu bir hukuk skandalıdır (gülüyoruz).
BARIŞ SÜRECİNE KARŞI DEĞİLİM
AMA...
- Türkiye’de açıklaması yapılmasa da yeni bir barış
süreci var.
Ben asla savaştan yana olamam. Benim ruhum barışçı. Ama
bunlar barış süreciyle ilgili açıklama da
yapamıyorlar.
- Neden?
Çünkü kendileri de yaptıkları politikadan
rahatsızlar. Anayasa hazırlanacak deniliyor, onu da
kendileri hazırlıyor. AKP’nin hazırladığı
Anayasa’yla yönetilen bir vatandaş olmak istemiyorum.
Nedir gizlenen, merak ediyoruz hepimiz. Bir açıklasalar
keşke.
BU İKTİDAR SANATTAN KORKUYOR
- ‘1881-” adlı oyuna da sponsor
bulamamıştınız.
Zor günler yaşanıyor, sanata yatırım yapılmıyor. Şişli
Belediyesi’nin açılışına gittim, Kent Sineması’nı
çöplükten çıkarıp hiçbir destek almadan kültür sarayı
haline getirmişler. Mustafa Sarıgül’ü yürekten tebrik
ettim.
- Mustafa Sarıgül, Kent Sineması’nı kültür
sarayı haline getirirken Beyoğlu ne
yapıyor?
Şişli, Kent Sineması’nı kültür sarayı haline
getirirken, Beyoğlu da Emek Sineması’nı yıkıyor! Yahu,
sanattan kimseye ve iktidara zarar gelmez ki. Ancak
iktidar nedense sanattan korkuyor, çekiniyor.
İNSANLARI İYİCE EVLERE
KAPATTILAR
- Televizyonda pek çok dizi yayınlanıyor… Bu
bir moda mıdır?
Ben dizilerin hiçbirini izlemiyorum. Haber
programlarını izlemiyorum, çok karanlık. Spor
programlarıyla belgeselleri izliyorum. İnsanlar
kendilerini kaptırmışlar, dizileri, yarışmaları
izliyorlar. İnsanları iyice evlere kapatmayı
başardılar. Az önce de dediğim gibi şimdiki hedefleri,
insanların kültür çıtalarını indirmek.