Muhteşem Yüzyıl sona mı eriyor?
Abone olMuhteşem Yüzyıl'ın senaristi Meral Okay dizi ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Sempozyumda, Muhteşem Yüzyıl dizisi ile ilgili bilgi veren Meral Okay, 2,5 yıl önce masumane hislerle proje yazmaya başladığını, o dönemde Ortay'lı ile de görüştüğünü söyledi. Bir yıldan bu yana, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erhan Afyoncu danışmanlığında çalışma yaptıklarını anlatan Okay, bu süreçte çok sayıda tarih kitabı da okuduğunu ifade etti.
Bir tarihçi gibi meseleye bakmasının mümkün olmadığını söyleyen Okay, "Nasıl ki bir mimar kente baktığında herkesin gördüğünden başka bir şeyi görürse ben de televizyon dünyasına iş üreten bir senarist olarak baktığımda, büyüleyici o 16. yüzyıl, hem içindeki kahramanlarıyla hem de oradaki dramatik anlarla gerçekten benim aklımı başımdan aldı" dedi.
Diziyi, Kanuni'nin tahta çıkacağı anla birlikte başlattığını ifade eden Okay, şunları kaydetti:
"Sonrasına baktığınızda Mustafa, Mahidevran, Hürrem, sonra olan çocukları Mehmet, Beyazid, Selim, Cihangir, Pargalı İbrahim gibi o kadar güçlü dramatik karakterler ki, orada mücevher gibi parlıyorlar. Onların öykülerini biraz daha kendinize yakınlaştırdığınızda, dokunulmazlık alanından çıkarıp daha dünyevileştirip insani tavırlarını göstermeye başladığınızda, drama hayata geçmeye başlıyor. Tarihsel arka planlarını atlamadan, hata yapmadan bir arka plan kuruyorsunuz ama bir yazar için cazip olan, tarihinden yazmak değil. Zaten bu bizim işimiz değil. O tarihi yapanların o tarihin önemli aktörlerini psikolojilerini takip etmek, o büyük olayları hazırlarken, büyük savaşları, zaferleri, kaybedişleri, yalnızlıkları kendi önünüze getirdiğinizde onların gücünü ve etkisini görmeye başlıyorsunuz. Beni heyecanlandıran kısım burası. Maalesef çok fazla veri yok. Bu nedenle her Türk gibi olsa olsa parametresinden yola çıkıyorsunuz."
HÜRREM SULTAN
Hürrem'in sadece onun Kanuni'nin haremindeki bir kimlik olmadığını, Kanuni'nin eşi olmanın dışında büyük iktidarın ortağı olduğunu söyleyen Okay, şöyle devam etti: "Hürrem, Kanuni'ye sadece iyi şehzadeler dünyaya getirmemiş. Onları yetiştirmenin dışında bu kadın tarihte de tespit edildiği gibi aynı zamanda iktidar ortağı. Peki sıfır noktasından gelen bir kadın, sıfır noktasından zirveye nasıl çıktı? Bu iktidarın nasıl ortağı olmuştur? Bir yazar olarak kendinize bu soruları sorduğunuzda, zaten proje kendiliğinden ortaya çıkmaya ve yaşamaya başlıyor. Kanuni Sultan Süleyman, ağzında altın kaşıkla doğmuş bir kahraman, bir şehzade. Ancak Hürrem öyle değil. Bir rivayete göre Ukrayna'dan gelen gencecik bir kız çocuğu. Ben dramatik olarak tarihin akışını şöyle değiştirmiş olabilirim. İkisini aynı gün saraya soktum. Biri imparator olarak, diğeri hareme köle olarak geldi. Hürrem'in ilk çocuğu olan şehzade Mehmet'in doğumuna baktığımızda tarih kaynaklarında 1521 olarak görünüyor. Geriye dönük baktığımızda Kanuni ile Hürrem'in 1520'de karşılaştığını görüyoruz. Bazıları başka şeyler söylüyor. Ben bu türlüsünü tercih ettim. Çünkü bu dramatik olarak daha güçlü duruyordu." Kanuni ve Mahidevran'ın Topkapı'ya gelmeden önce, Manisa'daki şehzade sarayında bir çekirdek aile olarak yaşadıklarını söyleyen Okay, "Onlar, Mustafa, Mahidevran, Şehzade Süleyman ve İbrahim ile orada çok hoş bir çekirdek hayatları vardı. O çekirdek aile imparatorluğun merkezi Topkapı Sarayı'na geldiğinde hiç bir şey aynı kalamaz. O kadın artık çekirdek ailenin annesi değildir, yüzlerce rakibi olan bir kadındır. Tek şehzadeyle kalamaz. Muhakkak yeni şehzadelerin dünyaya gelmesi lazım. Benim hareket noktalarım buralar" dedi.
İLK SEZON KANUNİ MOHAÇ'A GİDERKEN BİTECEK
Okayın'ın açıklamalarının devamını okumak için ikinci sayfaya geçiniz...
İlk sezon içinde Kanuni'nin Belgrat'a gideceğini, Rodos seferini
yapacağını belirten Okay, seferden döndüğünde bir takım olaylar
olacağını, Kanuni Mohaç'a giderken de ilk sezonu bitireceklerini
söyledi. Bazı eleştirilerle karşılaştıklarını anlatan Okay,
"Bunların bir kısımını, daha hazırlık sırasında danışmalarım
söylemişlerdi. Kadınların başı açık haremde dolaşması gibi.
Televizyona görsel bir iş yapıyoruz. O kadınların ve erkeklerin ben
güzel, zinde ve çekici olmalarını istiyorum. Üstelik harem kapalı
alan. Kadınlar birbirinden mi kaçışacaklar, başlarını örtecekler.
Zaten sultandan başka kimse hareme giremiyor. Bunlar çok az
dışarıya çıkıyorlar. Çıktıkları yer de hasbahçe. Daha boğaza bile
inmediler. Hasbahçeye de başları örtülü olarak iniyorlar ve indiği
anda 'destur' deniliyor, bütün erkekler sırtlarını dönüyorlar.
Bunlar tartışma konusu oldu" diye konuştu.
16. YÜZYILDA AŞK
"Harem o kadar kapalı ki, bir aşk hikayesi yaratmak neredeyse
imkansız hale geliyor" diyen Okay, dizi çekiminde karşılaştıkları
zorlukları şöyle dile getirdi: "Pargalı İbrahim ile Hatice
Sultan arasında bir aşk ilişkisi kurabilmek için neredeyse bir ay
tartıştık. O yüzden dizide terasları icat ettik. Birbirlerini göz
göze uzaktan görebilsinler, aşık olabilsinler diye. Bu bir drama.
Bütün eleştirileri dikkate alıyoruz. İçinde bilgi taşıyan, bizi
doğru yönlendiren hata yaptığımızı belgesiyle bilgisiyle ortaya
koyan her eleştirinin önünde saygıyla eğilirim. Hatayı düzeltmek
için elimden gelen çabayı yaparım. Ancak, kurgu olan dramatik anlar
sözün bittiği yer. Bunu tartışmam bile. Çünkü eldeki veriler sadece
erkeğe ait, selamlığa ait erkek dünyasına ait veriler. O zaman
paparazzi sistemi olmadığı için harem tarafına geçip birilerinin
bilgi toplaması ve bunu tarih olarak yazması mümkün değil. Tarihi
erkekler yazıyor. O yazılan tarihin içinde kadınların isimleri bile
yok. Ancak üç beş tanesinin ismi çok net."
BALYOZ RAPORLARI
Bir takım "Balyoz Raporları"nı (o dönemde yaşayan elçilerin
raporları) çevirttiklerini belirten Okay, bunlardan çok güzel
bilgiler çıktığını söyledi. Bu 'balyoz raporları'nın tıpkı
Wikileaks gibi halktan edinilen bilgilerle, sokağın sesiyle
oluşturulduğunu anlatan Okay, "Bu bizim için cevher
değerinde. İbrahim'in düğünün nasıl yapıldığından, saraydaki
şenliklere, Hürrem'in doğurganlığından, Kanuni Sultan Süleyman ile
olan ilişkisinin halk üzerindeki etkisine kadar bilgiler var.
Onları da bu projenin içinde etap etap değerlendireceğiz"
dedi. Kanuni ve Muhteşem Süleyman Projesi'ne devam etmek
istediklerini bildiren Okay, "İlerleyen dönemlerde tarih
yayıncılığında bir artış olursa, tarihi mekanlara ilgi, ziyaretçi
sayısında artışlar olursa, bundan sadece biz sevinç duyarız. Bu
ülkede, futboldan başka da bir şeyin tartışıldığı bir alan
yaratılmışsa bundan mutluluk duyarız. O dönem ki, Avrupa
Süleyman'ın çağdaşlığını, imparatorluğun diplomatik ilişkilerini,
siyasi hayatı ve ölümüne kadar olan süreci takip edeceğiz"şeklinde
konuştu.
"KANUNİ DÖNEMİNİN KAYNAKLARI"
Dizinin Danışmanı Doç. Dr. Erhan Afyoncu, "Kanuni Döneminin
Kaynakları" konulu konuşmasında, Kanuni döneminin Türk tarihini en
önemli dönemlerinden biri olduğunu söyledi. Kanuni dönemi tarihinin
yazılmadığını ifade eden Afyoncu, yabancı tarihi kaynakların da
Türkçe'ye çevrilmediğini savundu. "Kanuni dönemi öyle kolay kolay
yazılacak bir dönem değil" diyen Afyoncu, şunları kaydetti:
"Çünkü bütün dünyayı yönlendiren bir devlet olgusu var.
Sadece Türk tarihindeki kaynaklarla yazmanız mümkün değil. İtalyan
kaynaklarından, Macar kaynaklarına, Alman kaynaklarından Rus
kaynaklarına kadar bir kaynağı kullanmanız lazım. Kanuni dönemiyle
ilgili bizim için en önemli kaynak 'balyoz' adı verilen Venedik
elçilerinin raporlarıdır. Bu 'balyoz raporları' İtalyanca
yayınlanmıştır. Bu dizi vesilesiyle bunların bir kısımını TIMS
Prodüksiyon çevirtti, bir diğer kısımını da Yeditepe Yayınları
çevirtiyor. Mayıs ayında Kanuni dönemine ait balyoz raporları
açıklanacak. Kanuni dönemini anlatan 600-700 sayfa civarında balyoz
raporu var." Gazeteci-yazar Avni Özgürel de "Roman ve
Sinema Konusu Olarak Osmanlı" konulu konuşmasında, Osmanlı'da
günlük hayata ilişkin anlatılanların ve yazılanların hepsinin
masaldan ibaret olduğunu ifade etti. Saraydaki kadınların
hayatlarının bilinmediğini belirten Özgürel, bunun kadınların çok
fazla önemsenmemesinden kaynaklandığını söyledi. Sempozyum,
katılımcıların sorularıyla sona erdi.