MİT'le ilgili dehşete düşüren suçlama
Abone olMİT'e yöneltilen suçlamalar dehşete düşürecek türden.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski MİT Müsteşarı Emre
Taner ve Yardımcısı Afet Güneş'in KCK soruşturması kapsamında
ifadeye çağırılmasına neden olan belgeler dehşete
düşürdü.
Buna göre KCK, MİT gözetiminde kuruldu. Bazı eylem talimatları MİT tarafından teröristlere ulaştırıldı. Hedef önce Kürdistan sonra Öcalan’a özgürlük.
Bugün gazetesi şoke eden iddiaları manşetine taşıdı. Bu soruşturmanın kendisi ve yankıları uzun süre konuşulacak gibi. İşte o belgelerle ortaya atılan çok ağır iddialar:
"KCK'NIN KURULUŞU MİT GÖZETİMİNDE TAMAMLANDI"
Terör örgütüyle görüşen MİT heyeti, istihbarat toplama ve bilgi
edinme görevinin dışında örgütün yönetilmesine aracılık etti.
Silahlı faaliyet yürütmesi en baştan beri öngörülen KCK
yapılanması, MİT heyetinin gözetiminde tamamlandı.
"ÖCALAN'IN SİLAHLI EYLEM TALİMATLARI
ULAŞTIRILDI"
MİT'in bazı mensupları, doğrudan temaslar ve ajanları aracılığıyla elde ettikleri saldırı talimatlarının önlenmesi için harekete geçmedi. Hatta eylem talimatlarını yerine getirecek olan Kandil ve kırsal kadrolara iletilmesine aracı oldu.
"ÖNCE KÜRDİSTAN SONRA ÖCALAN'A ÖZGÜRLÜK"
İstihbarat toplama vazifesi aşılarak devletin bütünlüğü ve
Anayasal düzene karşı anlaşma noktasında varıldı. Yeni Anayasa da
özerk Kürdistan'a imkan tanınması, Öcalan'ın önce ev hapsine
ardından özgürlüğüne kavuşması konusunda mutabakata varıldı.
"PKK POLİS OLACAK, NATO VE BM BÖLGEYE
ÇEKİLECEK"
PKK'nın özerk Kürdistan'da polis gücü olarak kullanılması,
Birleşmiş Milletler veya NATO'nun bölgeye müdahalesini de içeren
mutabakat metinlerine ulaşıldı. Tutuklu KCK sanıklarının serbest
bırakılacağı teminatı da verildi.
KCK'LILARA NE SÖZ VERİLDİ? NATO'NUN BU PLANDA ROLÜ NE? ÇARPICI HABUR İDDİASI NE? AYRINTILAR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
'İMRALI İLE İLETİŞİMİ TEŞKİLAT SAĞLIYORDU'
KCK operasyonlarında ele geçirilen özel Yetkili Savcılığın elinde bulunan bilgi ve belgeler, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile örgüt üst yönetimi arasında mektuplaşma trafiğini MİT mensuplarının sağladığını ortaya koydu. İddialara göre Öcalan tarafından 6 Temmuz 2011 günü yazılan "KCK Yürütme Konseyi Başkanlığına" başlıklı el yazısı mektup da MİT heyeti tarafından örgütün Avrupa kadrolarına ulaştırıldı. Bu bilgiler Diyarbakır'daki KCK operasyonları sırasında ele geçirildi. Öcalan görüşme notlarında birçok defa heyetle görüştüğünü, mektup trafiği yaşandığını söyledi.
İŞTE ÖCALAN'IN GÖNDERDİĞİ O MEKTUP
HUKUKSUZLUĞU BİLİYORLARDI
Basına "PKK-MİT Oslo Görüşmeleri" olarak yansıyan ses kaydında
da MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş'in, Öcalan ile Avrupa'daki
örgüt yöneticileri arasında mektup iletişimini yürüteceğine dair
sözleri yer almıştı.
Ses kayıtlarında Güneş, "Notun (5) sayfayı geçmeyecek şekilde
yazılmasını, İmralı'ya gittiklerinde ilk olarak örgüt tarafından
hazırlanan notu Öcalan'a verdiklerini, hiç ses çıkarmadan okumasını
beklediklerini, Öcalan'ın notu 1,1.5 saat boyunca okuduğunu,
Öcalan'ın cevabını mektubun arkasına yazdığı, bunun da 45 dakika
civarında sürdüğü, ona 'kısa yaz' diye yalvardıklarını, İmralı ile
böyle bir kanal kurulmasının büyük bir fırsat olduğunu" söylüyordu.
Ses kayıtlarında Afet Güneş "Öcalan ile örgüt üst yönetimi
arasında devam eden karşılıklı mektup trafiğine izin verilerek
hukuka uygun olmayan bir iş yapıldığını, devletin bu durumun daha
nereye kadar gideceğini sorgulayacağım, bu sebeple bu mektuplardan
sonuç alınmasının önemli olduğunu" kaydediyordu.
KCK'LILARA TAHLİYE SÖZÜ
MİT heyeti ile örgüt arasında yapılan ve Diyarbakır'da ele geçirilen mutabakat metinlerinde KCK tutuklularının serbest bırakılması için MİT heyetinin taahhütte bulunduğu anlaşıldı. Mutabakat metninde "Kürt halkının siyasi ve legal temsilcileri, basın yayın organları ve çalışanlarına yönelik uygulanan baskı, tutuklama ve çalışmalarım engelleme vb. yönelimlere son verilmesi ve KCK adı altında gerçekleşen siyasi operasyonlarda tutuklananların serbest bırakılması sürecin yumuşatılması ve çözüm yönünde ilerlemesi için önemli bir adım olacaktır. Bu çerçevede Türk tarafı ilk adım olarak Newroz ve sonrasında tutuklanan Kürt siyasetçileri bırakmayı taahhüt eder" ifadeleri yer aldı. Abdullah Öcalan'm 23 Mart 2011 tarihinde avukatları ile yaptığı görüşmelerde, MİT heyetinin hükümeti Öcalan'a şikayet ettiği ve kendisine verilen sınırın dışında bir rol yürüttüğü anlaşıldı. Öcalan avukatlara MİT heyeti hakkında şunlan söyledi: "AKPnin uyguladığı bu yeni konseptin yani siyasi tasfiye ve taviz politikasının sorunu çözme konusunda yanlış ve yetersiz olduğunu düşünüyorlar. Tam emin değilim ama edindiğim izlenim bu."
TERÖR ÖRGÜTÜNE TARAF STATÜSÜ KAZANDIRILDI
MİT heyeti "Oslo Görüşmeleri" adı altında Türkiye'nin kırmızı bültenle aradığı PKK/KCK'nın liderlerinden Zübeyr Aydar, Mustafa Karasu ve Sabri Ok'un da bulunduğu üst düzey örgüt mensupları ile görüşmeye devam etti. Böylece terör örgütünün devlet düzeyinde taraf olarak görülmesine olanak doğdu. Ele geçirilen "Mutabakat Metni" belgesinde "Üç paragraflık giriş ve 9 maddeden oluşan iş bu mutabakat metni, taraflar arasında arabuluculuk yapan (Hakem Devlet) HD temsilcileri tarafından, taraflar adına imza altına alınmış ve aslı (Hakem Devlet) HD merkezinde arşive alınmıştır" ifadelerinin yer aldığı belirlendi.
NATO BÖLGEYE ÇEKİLECEK
MİT heyetinin. Öcalan'ın BM Müdahalesi planını örgüte ilettiği
ve en baştan beri Devlet Yapılanması olarak tasarlandığı
bilinmesine rağmen KCK yapılanmasının tamamlanmasına da göz yumduğu
ortaya çıktı. Öcalan 17 Haziran 201O'da avukatları ile yaptığı
görüşmede "Eğer Hükümet bir temsilcisini gönderirse, gelip
görüşürlerse, bu konuda parlamentodan bir karar çıkartıp önümü
açarlarsa ben iki günde tüm silahlı güçleri bir alanda
toplayabilirim. Buna gücüm de var iddiam da var. kendime
güveniyorum. Silahlı güçler BM'nin ya da NATO'nun denetimi altında
bir bölgeye de çekebiliriz" şeklinde beyanda
bulunmuştu.
Öcalan'ın bu talimatı Cengiz Kapmaz tarafından MİT'e de
iletildi.
'PKK POLİS GÜCÜ OLACAK'
Ele geçen belgelerde ayrıca PKK'nın özerk kürdistanda polis gücü olarak kullanılması. Birleşmiş Milletler veya NATO'nun bölgeye müdahalesini de içeren mutabakat metinlerine ulaşıldı... Bazı MİT mensupları, Öcalan ile terör örgütünün Avrupa ve Kırsal kadrolarıyla iletişrminde kuryelik yaptı.
SİLAHLI FAALİYETE GÖZ YUMULDU
MİT heyetinin örgüt ile yaptığı görüşmelerde KCK yapılanmasının
tamamlanması için Devlet birimlerinin oyalanması konusunda
taahhütte bulunduğu anlaşıldı. Ses kaydında da Afet Güneş
"Örgütün metropolleri patlayıcı maddelerle doldurduğunu
bildiğini" belirtiyordu. Öcalan bir taraftan heyetle
görüşürken bir taraftan da avukatları aracılığıyla örgüte
talimatlar verdiği, MİT heyetinin de avukatlar içindeki ajanı Asrın
Hukuk Bürosu aracılığıyla tüm bu gelişmelere izleyerek eylem
talimatlarından haberdar olmasına rağmen seyirci kaldığı
anlaşıldı.
HABUR'U ORGANİZE EDENLER
MİT heyetinin, bir taraftan hükümet adına bu görüşmeleri
sürdürürken öte yandan hükümeti zor durumda bırakacak
provokasyonların ortaya çıkmasını sağladığı belirlendi. Bu durum
Gizli Tanık Bahar'ın ifadesinde "Habur olayını organize
edenlerle Öcalan'la görüşenler aynı kişilerdir ve Habur hükümete
karşı bir operasyon gibi planlanmıştır" sözleriyle ortaya
konuldu.
SAVAŞ NOTUNU GÖTÜRDÜLER
MİT heyeti tarafından KCK Yürütme Konseyine ulaştırılan Öcalan'a ait el yazması mektupta KCK'nın alternatif devlet kurma girişimi olduğu belirtiliyor. MİT heyetinin ulaştırdığı bu mektubu talimat olarak kabul eden örgütün, KCK'nın yapılanması için seferber olduğu anlaşıldı. O mektupta KCK Öcalan tarafından şöyle tanımlanıyor: "KCK'nın her düzeyde kendini yaşatmak için eğitmesi, lojistiklendirmesi, irtibatlandırması, örgütlendirmesi, demokratik ulus çözümünü pratikleştirmesi için kaçınılmazıdır." MİT heyeti tarafından örgüte ulaştırılan mektup üzerine 14 Temmuz 2011'de DTK tarafından demokratik özerklik ilan edildiği anlaşıldı. MİT heyetinin özerklik ilanından haberdar olduğu hatta bu talimata aracılık ettiği halde bunu ilgili kurumlarla paylaşmadığı belirlendi. MİT'in ilettiği o mektupta Öcalan'ın halk savaşı talimatı da şu şekilde yer aldı: "Dolayısıyla süreç hem anlamlı Demokratik Çözüm ve Barış konusunda olduğu kadar 'halk savaşı' konusunda da olağanca ağırlığını sürdürmektedir."