Mimar Sinanın eserlerindeki şifreler
Abone olDünya mimari tarihine damgasını vurmuş, meslektaşlarınca hâlâ gıpta ile bakılan tarihi bir şahsiyet'ten nasıl bir yönetim modeli oluşturulabilir?
Dünya mimari tarihine damgasını vurmuş bir şaheser ve bugün
eserleri meslektaşlarınca hâlâ gıpta ile bakılan tarihi bir
şahsiyet'ten nasıl bir yönetim modeli oluşturulabilir... İstanbul
Üniversitesi Siyaal Bilgiler Fakültesi kamu Yönetimi mezunu olarak
aynı üniversitenin İşletme Fakültesi Davranış Bilimlerinde doktora
yapan İbrahim Zeyd Gerçik, içimizdeki değerlerin gücü ve
kuşatıcılığını göz önüne alarak ilginç bir çalışmaya imza attı.
İbrahim Zeyd Gerçik'in eserleri bir medeniyet modeli olarak
Süleymaniye Külliyesi ve ona bağlı olarak onu hayata geçiren Mimar
Sinan'ın yönetim ve psikoloji çerçevesinden yorumlanmasıyla vücuda
getirilmiş.
Gerçik, "bu eserin ilham kaynağı, yöneticilere yönelik birden fazla
disiplinle bütünleşmiş, farklı bir eğitim yöntemi geliştirme
isteğidir. Kendi öykümüzden, tarihi derinliğimizden yola çıkarak,
tarih, edebiyat, sanat, mimari, şehircilik, psikoloji ve yönetim
disiplinlerini bir modelin bütünlüğünde okumak bu yöntemin
oluşturduğu farktır. Bu okuyuşu günümüze taşıyarak yeni bir bakış,
farkmdalık ve duyarlılık oluşumuna katkı yapmak ise bu eğitim
yönteminin amacıdır. Bu eser aynı zamanda bu eğitim yönteminin
kuramsal çerçevesidir" diyor eseri için.
"GÜÇLÜ BİR YARIN İÇİN..."
"Bugünün adımlarıyla güçlü bir yarını inşa edebilmemizin; uzun
ömürlü, güçlü ve esnek yapılar kurabilmemizle mümkün olduğu
düşüncesindeyim" diyen yazara göre, Osmanlı Medeniyeti, bize bu
konuda yol gösterebilecek, tarihimizdeki hâkim zirve.
Her medeniyet dünyayı yeniden tanımlama ve anlamlandırma
projesidir. Her medeniyet bu projeyi kurumsal yapılarla inşa eder.
Osmanlı medeniyetinde bu görevi yüklenen en önemli kurumsal yapılar
ise "külliye'lerdir. Külliyeler içinde en iyi örnek ise Süleymaniye
Külliyesi'dir.
"HER ESERİN ARKASINDA BİR SİSTEM HER SİSTEMİN ARKASINDA BİR
İNSAN VAR"
.
Her eserin arkasında bir sistem ve her sistemin özünde onu yürüten
insan gerçeği vardır inancında olan Gerçik'e göre "Süleymaniye
Külliyesi'nde karşımıza iki medeniyet eseri çıkar. Bunlardan
birincisi bir model olarak Süleymaniye Külliyesi'nin kendisidir.
Diğeri ise Osmanlı medeniyetinin insan modeli olarak inşa ettiği
Mimar Sinan. Osmanlı medeniyetinin ruhuyla yoğrulan Süleymaniye ve
bu ruhun insan varlığındaki ifadesi Sinan. Bu iki eser birbirleri
ile bir bütündür. Bu iki eserin anlaşılabilmesi, aynı zamanda
Sinan'ı inşa eden medeniyet sisteminin anlaşılabilmesiyle
mümkündür"
.
YÖNETİM, KURUM KÜLTÜRÜ, PSİKOLOJİ, İNSAN KAYNAKLARI VE
PROJE YÖNETİMİ
.
Medeniyeti insan inşa etmek olarak yorumlayan yazarın, Küre
yayınlarından çıkan eseri birbirini tamamlayan iki ciltten
oluşuyor. Her Dem Yeni adlı cilt Yönetim, Psikoloji ve Kurum
Kültürünü konu alırken Her Dem Güçlü adlı cilt İnsan Kaynakları ve
Proje Yönetimi konusuna el atıyor.
Şeyh Edebila'nin "İnsanı yaşa ki, devlet yaşasın" felsefesinden
yola çıkan eserde medeniyet etnik yapıları ve kültürleri
biçimlendirerek yeni bir kimlik ve dünya algılaması kazandıran
örgütlenme olarak tanımlanıyor. Tarihsel dönem için bir etnik grup
veya kültürel güç ona hakim olsa da medeniyetin zamanla o gücü de
kendi potasında eriterek değişime unuttuğuna dikkat çekilen eserde,
Osmanlı Medeniyeti'nin çok farklı kültür miraslarına sahip 72
milletin, yöneliş, hayat üslubu ve hedef bakımından, erimeden ve
yok olmadan kurduğu bir medeniyet olduğu belirtiliyor.
.
SÜLEYMANİYE BİR MEDENİYET GENİ
.
Eserde yer alan bilgilere göre, "Birçok depremi, yangını ve
toplumsal değişimi aşarak dimdik ayakta duran Süleymaniye
Külliyesi; 450 yıllık yaşıyla sürekliliği ve kurumsallaşmayı
anlatan, İstanbul'un tepesinde bir ulu çınardır. Süleymaniye,
sadece mimari ve sanatsal açıdan öne çıkan bir eser değildir. Bir
şehircik, kültür ve yönetim modelidir. Hepsinin üzerinde bir dünya
tasavvuru, bir medeniyet genidir.
Bu gen, bünyesinde güçlü bir kültür inşa etmenin, kurumsallaşmanın
ve yönetim psikolojisinin şifrelerini taşımaktadır"
.
adlı cildi bu şifreleri analiz etmek iddiasıyla ortaya konulmuş..
Aynı zamanda alanında ilk ve öncü olma niteliğini taşıdığı
belirtilen eserin oluşturmak istediği zihinsel farkındalığın özü,
Ahi Şeyhi Edebali'nin Osman Gazi'ye aktardığı sözlerde ifadesini
buluyor; "Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden
geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın."
.
Eserin hedeflediği sosyal ve kültürel katkı ise Turan Oflazoğlu'nun
sözleriyle özetleniyor: "Dünü, bugünün dinamiği haline getirmek
gerekir."
.
MİMAR SİNAN'IN ESERLERİNDEKİ KÜLTÜR ŞİFRELERİ
.
Eserin Bütünleyen, Birleştiren Kültür ve Kimlik başlıklı bölümünde,
model olarak sunulan Süleymaniye eksenli Osmanlı Medeniyeti'nin
özellikleri şu şekilde sıralanıyor:
.
Mimari, bir toplumun hayat kalitesini, gelişim düzeyini ve bu
gelişimin yönünü gösteren, insan ilişkilerini biçimlendiren ve
sınırlayan, manevi kültürün maddi şekillerde biçimlenişi ve
medeniyetin göstergesidir.
Medeniyet bir toplumun şehirleşmesi ve "sınıflı" bir yapı
göstermesinin ötesinde, bütün toplumsal yönelişlerin ve sanatın,
siyaset, adalet gibi kurumlarla birlikte kültürel bir üslup, bir
ruh kazanmasıdır. Bu ruhun varlığını en iyi gösteren ise müzik,
şiir ve mimaridir.
Osmanlı medeniyetinin somutlaşmış ifadesi olan Osmanlı mimarisine
baktığımızda, bu mimarinin bir imparatorluğun mimarisi olduğu
gerçeğini görürüz. Bu imparatorluk Ortadoğu, Anadolu ve Balkanları
kucaklayan bir imparatorluktur. Onun hâkim kültürü ne salt
Anadolu'nun ne de Rumeli'nin kültürüdür. Bu nedenle Osmanlı
mimarisinde ulusal bir nitelik ve kaynak aramak anlamsızdır.
Osmanlı tarihi üç kıtadaki halkların kültürleri ve kaderleriyle iç
içe geçmiş bir bütün, Osmanlı mimarisi bu bütünün zaman ve
mekândaki birlikteliğidir. Süleymaniye Külliyesi ise bu birliğin en
iyi biçimde sergilendiği eserdir. Bu muhteşem külliye, büyük
şairlerin, kendisinden ne bir beyit ne de bir kelime çıkartılıp
eklenemeyen eşsiz şiirlerine benzemektedir
Mimari, bir devletin ideolojisini, bir medeniyetin insana ve hayata
ilişkin temel değerlerini yansıtır, bir toplumun yabancılara karşı
gücünü sembolize eder. Bu olgu, Osmanlı yapılarının dış görünüşünde
"kuvvet gösterisi" veya bir "meydan okuma' şeklinde hissedilir.
Süleymaniye'nin Ayasofya ile aynı doğrultuda, Galata semtine hâkim
olan bir tepe üzerine inşa edilmesi bir 'meydan okuma'nm
ifadesidir.
Süleymaniye Külliyesi'nin şehir içinde konumlandırılması Galata'da
ticaret yapan ve oturan Frenklere ve Avrupa'nın önde gelen
güçlerinin elçiliklerine dönük bir güç gösterisi ve imparatorluk
geleneğinin Osmanlı ile devam ettiğinin bir ifadesidir.
Sinan'ın her eserinde, kendine güven duyan Osmanlı'yı görmek
mümkündür. Sinan'ın eserlerinde hissedilen şey, tamamlanmışlığın
verdiği tatmin duygusudur. Aşırı süslemeden arındırılmış, ağır ve
ciddi görünüşlü Osmanlı yapıları, eseri izleyen kişide büyüklük ve
vakar duygulan uyandırır.
Sinan eserlerine sadece bir medeniyetin değerlerini veya kamusal
gücünü değil, eseri yaptıranın kişiliğini ve eserin yaptırılış
amacını da aktarmıştır.
Rüstem Paşa Camii'nde Rüstem Paşa'nm gösteriş eğilimi, Şehzade
Camii'nde bir evlat kaybetmenin hüznü, Üsküdar Mihrimah Sultan
Camii'nde genç ve yeni gelin olmuş bir padişah kızının neşesi ve
kadının kuşatıcılığı, Süleymaniye'de ise ihtişam ve kudret eserde
kendisini gösterir.
Süleymaniye'de ne Bizans'a ne İran'a ve ne de Selçuklu'ya
özenmeyen, kendinden başkasına benzemek istemeyen, soylu ve sakin
bir benlik duygusu fark edilir. İddiasız renkler içinde, ağırbaşlı,
ciddi, sakin ve vakur görünüş; içte ve dışta aynı gücü taşıyan
kişilikli üslup, binanın hangi amaçla yapıldığını hissettirir.
Mimar Sinan ve Kanuni'nin şahıslarında sanatsal birikim ile politik
gücü, madde ile manayı birleştiren Süleymaniye Külliyesi, medeniyet
birikiminin kurumlaşması ve bütün tarihi derinliğimizi özetleyen
bir simgedir.
Süleymaniye Külliyesi bizim öykümüz, taşa kazınmış, mermerde
biçimlenmiş hafızamızdır.
Süleymaniye, taşa üflenen Osmanlı ruhudur. Süleymaniye, Osmanlı
medeniyetinin yerden göğe yansıması, bir medeniyetin tarihe
tanıklığı ve hayat karşısındaki onurlu duruşudur.
.
BİR MARKA OLARAK SÜLEYMANİYE
.
Markaya Dönüşen Kurum
.
Süleymaniye Külliyesi farklı inanç ve kültürdeki birçok insanı,
yüzyıllardır olduğu gibi bugün de kendine çekiyorsa, bunun nedeni
onun evrensel değer taşıyan bir medeniyet markası olmasıdır.
Süleymaniye bir kurumun evrensel bir markaya dönüşmesinin gizini,
uzun ömürlülüğün sırrını sürekli bize fısıldamaktadır:
Büyüklük ve tevazuyu birleştir: Vakarı, yani hizmet eden, kuşatan,
koruyan şefkati, kurumsal model içinde hissettir.
İnsanların temel psikolojik ihtiyaçlarını bünyende topla: Aidiyet,
kendini adama, güven ve özgürlük.
İddia sahibi ol, meydan oku: Yeniden tanımla, yeniden biçimlendir.
Geçmişin hafızasını yeni bir solukla geleceğe aktar. Meydan
okurken, meydan okuduğun modelin özünü de kendi içinde taşı.
(Süleymaniye bilinçli bir tercihle, Ayasofya'nm planını içinde
taşır.)
Zıtları ve çiftleri aynı yapıda bütünleştir: Güzellik ve tevazu,
güç ve vakar, sadelik ve görkem, bağımsızlık ve bütünlük, teori ve
uygulama, akıl ve duyguları değerlerle yoğurarak bütünlüğe ve
dengeye ulaş.
Eserin her bölümü ayrıca yukarıda saydığımız konularda benzeri
açılım ve örneklerle oldukça renkli bir yönetim modelini gözler
önüne sererek, yöneticilerin kitaplığında yer almaya aday. Renkli
resimler ve okumayı kolaylaştıran mizanpaj tasarımı ile Bir Yönetim
Modeli Olarak Süleymaniye, konuya ilgi duyanların beğenip, el
altından ayırmayacağı bir eser...