Hangi birine yetişelim arkadaş, yarım asırdır
dedikodu siyasetini yapıyoruz; Sağ-Sol, Sünni-Alevi, Kürt-Türk yok
üniter devlet oyunları derken vazifesini yapamayan devlet, devleti
idare eden hükümet yüzünden malayani meselelerle vakit öldürdük,
nice nice sorunlarımız birikti.
Bu sorunlardan biri de askerlik meselesidir.
Kimimiz orduyu öve öve göklere çıkarıyorduk, kimimiz
de vatandaşı askerliğe gitmekten soğutuyorduk.
Kimse demiyordu ki şu askerlik meselesini günümüz
şartlarına göre yeniden yapılandıralım, öyle ki hayat sıkıntı
yerine huzur versin.
Malum vatandaş olarak devlete karşı iki temel
görevimiz var; biri vatani görev olan askerliğimizi yapmak, diğeri
de kazancımızdan devlete destek mahiyetinde vergimizi vermek.
Askerliği öyle bir hale getirdik ki gidenlerin
birçoğu askerlikten pek hayırla bahsetmiyor. Yıllar boyu askerlikte
çektiği cefayı dillendiriyor. Nizami eğitim ve yanaşık düzen
dışında vatandaşlarımıza bir şey öğretmediği için insanımıza cazip
gelmiyor. Yediği fırçalar, çektiği cefalar da çabası, vatandaşlık
görevini yaparken kişi bazen kendini 2.sınıf vatandaş hissediyordu
eskiden, şimdi epey düzelmiş ama hala da yetmiyor.
Ben 90’lı yıllarda Top Füze okulunda 4 ay yedek subay
öğrenci olarak Ankara Polatlı’da askerlik yaptım.
Bildiklerimin %90’nını da unuttum, tüfeği kullanma dışında bir şey
aklımda kalmadı.
Can Gürkaynak adında kurmaylığı kazanan bir
üsteğmenimiz
vardı, şöyle bir
ifade kullanmıştı “yahu arkadaş sizi buraya kadar getirmeye ne
gerek var her birinizin bağlı olduğu bir askerlik şubesi var zaten,
kılık kıyafetinize dahi dokunmadan iki hafta sizi eğitirler bir
savaş halinde bilmeniz gerekenleri size öğretirler bitti
gitti” gel gör ki
bu parlak fikir sahibi subay bir süre sonra kurmaylıktan atıldı ve
personel subayı oldu.
Ben 2006 yılında bu konuda bir fıkra yazdım Genel
Kurmayla mahkemelik oldum o mahkeme bu mahkeme derken 9 ay ceza
aldım neyse ki Hakim duyarlı davrandı ve cezamı tecil etti.
Peki ne demiştim ki 301. Maddeden ceza adım.
Bizde genç nüfus fazla askerlik çağına gelen
gençlerimizi askere alamıyoruz.
Bir kısmı yüksek öğenim ve tecil yüzünden birikmiş
vaziyete, şu anda istesek dahi askerlik çağına gelen gençlerimizi
askerliğe alamayız.
Teklifim şuydu; askerlik çağına gelen gençlerimizin
yarısı 10 bin lira versin diğer yarısı da ayda 500TL maaş alsın,
ayrıca kim kimin yerine askerlik yapmış kim kimin yerine para
vermiş kura ile birbirine hemşeri olsunlar. Görün bakayım askerlik
nasıl da neşeli bir hal alır.
Olur muydu olmaz mıydı? O ayrı şey başkaları da başka
fikir üretir ortaya düzgün bir şey çıkardı.
2012 Mayıs ayında Demokrat Eğitimciler
Sendikası(DES)’in önderliğinde Antalya’da bir kongre
gerçekleşti Afet ve Afet Eğitimi konusunda 52 maddelik bir
deklarasyon yayınlandı birkaç maddesi de askeriye ile
ilgiliydi.
Şöyle ki;
1-Askerlere ilk yardım derslerinin verilmesi,
2-AFET eğitiminin verilmesi,
3-Baba eğitiminin verilmesi,
4-İnsan hakları dersinin verilmesi,
5-Vatandaşlık eğitiminin verilmesi,
6-Yabancı dil eğitiminin verilmesi…vs.
Tabi bizi dikkate alan mı var, bunların programları
başka, akılları emirle çalışıyor, halbuki biz üç gün sivil ve özgür
bir akılla düşünmüştük.
Neyse bunları bir kenara bırakalım gelelim asıl
meseleye.
Son bir aydır onlarca mail alıyorum, herhalde tüm
Türkiye yazarlarına da gidiyor, bir kısım gençlerimiz bedelli
askerlik talep ediyorlar.
Bunların beklentilerini köşemize almak vacip oldu
galiba.
İşi inada bindirmeden, kamuoyunun huzuru kaçırmadan
şehitlerimizin ve gazilerimizin şahsiyetlerine saygısızlık yapmadan
buna bir çare lazım.
Bir önceki bedelli askerlik şartları gibi cazip
şartlarla bu soruna bir çare bulmamız lazım.
Kanaatim o ki bunların askerliğinden vatan savunması
adına bir verim de elde edilmez.
Tabi milli savunma bakanlığının bileceği iştir, ama
sivil akıl buna bir çare aramalı diye düşünüyorum.
Zaten ben hep profesyonel orduyu savunmaya devam
edeceğim. Çünkü dünya eski dünya değildir, eski usulle vatan
savunması artık zor iş, süngü davrana kalırsa da zaten hepimiz
birer silahşoruz.
Haydı hayırlısı kolları bir sıvayalım bakalım,
toplumsal huzur açısından nasıl bir sonuca varıyoruz. Benden bu
kadar