Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar'dan net mesaj: Şartlı bir şekilde uçak almayı kabul etmeyiz
Abone olAl-Jazeera televizyonuna konuk olan Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar tahıl koridorundan, ABD'den F-16 alımına sınır ötesi operasyonlardan Zaho’daki terör saldırısına kadar gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Akar, ABD'nin Türkiye'ye F-16 satışında yeni şartlar koşması
hakkında "Gördük ki Amerika Birleşik Devletleri Kongresi bu
uçakların kullanımı ile ilgili kanun ve şartlar yayınladı.
Biz de Türkiye’nin egemen bir devlet olduğunu ve şartlı bir şekilde
uçak almayı kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bu şartların daha sonra
değişeceğine inanıyoruz. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, bu
uçakları Türkiye’ye satmak için kurumsal davranacaktır. Çünkü biz
müttefikiz. Beraber yapacak çok işimiz var." dedi.
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, Al-Jazeera Televizyonuna konuk olarak gündeme ilişkin soruları cevapladı. Bakan Akar’ın açıklamaları özetle şöyle:
Müşterek koordinasyon merkezi şu an aktif
durumda
“Sizin de bildiğiniz gibi iki önemli konu var.
Bir gıda güvenliği, iki enerji güvenliğidir. Sizin de bildiğiniz
gibi gıda güvenliği çok önemli. Tahıl da günlük yaşamda çok
önemlidir. Dünyadaki tahıl üretimini 1/3’ü Ukrayna ve
Rusya’dadır. Savaşın başından beri Ukrayna tahılını ihraç edemedi
ve bu da dünyada çok büyük sorunlara yol açtı, özellikle Afrika’da,
Ortadoğu’da. Eğer bu sorunu çözemeseydik dünyada kıtlık korkusu
vardı. Tahılın Ukrayna limanlarından taşınması çok önemli bir
iştir. Biz burada 25 bin tondan fazla tahıldan söz ediyoruz.
Bunlar Ukrayna limanlarında yığılmış bir şekilde bekliyordu. Dahası
şimdiye kadar hasat edilmiş tahıl var. Ukrayna limanlarındaki
tahılı, Karadeniz üzerinden güvenli bir şekilde doğru adreslerine
taşımak istiyoruz. O yüzden bu tahılı doğru ve güvenli bir şekilde
taşımayı önemsiyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Zelenski ve Putin ile görüşmeye devam etti. Savaştan önce sürekli ve sonra yüz yüze ve telefon üzerinden görüştü. Her şeyden önce savaşın olmaması için çabaladık. Başladıktan sonrada ateşkesin olması üzerine odaklandık. Savaştan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız bir çerçeve çizdi. Neticesinde iki devletin yetkilileri yan yana getirmek için girişimlere başladık. Sayın Cumhurbaşkanımız bu görüşmeler için çok büyük emek harcadı. Hükümetimizin diğer üyeleri, Ukraynalı ve Rus mevkidaşlarıyla bu sorunların çözümü için görüştüler. Ayrıca Birleşmiş Milletler tahıl için yapılan görüşmelerin başlangıcından beri desteğini sürdürdü.
Haziranın başından beri Rus ve Ukrayna tarafları ile
görüşmelerimize başladık ve iki devletle kırmızı hat inşa etmeye
karar verdik. O yüzden belirli çözümlere ulaşmak için Türkiye,
Ukrayna ve Rusya generallerini Bakanlar arasında görüşmeleri takip
etmek için görevlendirdi. Bu toplantıya Birleşmiş Milletler
temsilcisi bir dostumuz da dâhil oldu. Böylece görüşmeler dörtlü
yapıldı. Esas olan ilk adım 21 Haziran’da Moskova’da Türkiye ve
Rusya askerî heyetleri arasındaki görüşmeydi.
O zaman iyi niyet göstergesi olarak Ruslar, toplantı esnasında gemilerin Ukrayna limanlarından çıkmasını kabul ettiler. Bu çok önemli bir işaretti. Bu bizim umudumuzu arttırdı ve çalışmalarımıza devam ettik. 13 Temmuz’da Türkiye’de Birleşmiş Milletler temsilcileri ve Türk heyetinin de hazır bulunduğu esnada Rusya ve Ukrayna arasında bir görüşme oldu. Ortak bir prensip üzerine anlaşmış olmamız işimizi hızlandırdı ve bu ayın 22’sinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Rusya Savunma Bakanı ve Ukrayna Altyapı Bakanı huzurunda anlaşma imzalandı. Anlaşılan prensiplere dayanarak, İstanbul’da Koordinasyon Merkezi kuruldu. Gemilerin güvenli bir şekilde geçmesi için koridorları ve bunlara ek olarak limanlara giriş ve çıkış bölgeleri ile müşterek teftiş aletleri belirlendi. Merkez şu an aktif durumdadır. Rus, Ukrayna, Türk ve Birleşmiş Milletler temsilcileri Ukrayna limanlarında ilk gemiyi çıkarmak için hızlı bir şekilde çalışıyorlar. Tahıl yüklü gemilerin limanlardan güvenli bir şekilde çıkmasını önemsiyoruz. Ben de Birleşmiş Milletlere desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Çok yakında ilk geminin Ukrayna limanlarından
ayrıldığını duyacağız
Tahılların taşınması için
anlaşmayı hayata geçirmiş durumdayız. İlk gemiye tahıl yükleme
çalışması hâlen devam ediyor. Çok yakında bu birkaç saat içinde
olabilir. İnşallah geminin Ukrayna limanından ayrıldığını
duyacağız. Bildiğiniz gibi Ukrayna’nın içinde tahıl olan üç liman
var. Birincisi Odessa limanı, ikincisi Şoromes limanı ve üçüncüsü
Yazni limanı. İstanbul’daki Merkez, tahılların gemilerle taşınması
için faaliyetlerini planlıyor. Biz de bu tahılların güvenli bir
şekilde taşınması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ama bu
tahılların taşınmasından önce gemiler Türk, Ukrayna ve Birleşmiş
Milletler temsilcileri tarafından Ukrayna limanlarında teftiş
edilecek. Bu gemiler mayınlardan temizlenmiş koridorlardan geçecek.
Ukraynalılar bu koridorda bize yol gösterecek. Ondan sonra bu
gemiler üzerine anlaşılan yollarda takip edilecek. Anlaşmaya bağlı
olarak denizden, karadan veya havadan bir saldırı olmamasını
garanti edeceğiz. Biz, burada insani bir davanın başarısı için
çalışıyoruz. Milyonlarca insan bizleri bekliyor. Gıdaya ihtiyaçları
var. En hızlı şekilde bu görevin başarıya ulaşması için her şeyi
yapacağız. Gemiler Türk boğazlarına vardıklarında, geminin ve
limanın kapasitesine göre güvenli ve farklı limanlara
gönderilecekler. Buralarda gemiler de dört heyet tarafından teftiş
edilecek. Yani Türkler, Ruslar, Ukraynalılar ve Birleşmiş
Milletler. Sonrasında gemiler son rotalarına hareket edecekler. Boş
dönen gemilerde Türk limanlarında kontrol edilecekler. İstenmeyen
maddelerin olmadığına emin olduktan sonra yeniden Ukrayna’ya
dönecek. Sonrasında bu operasyon düzenli bir şekilde tekrar
edilecek. Anlaşmanın süresi 120 gündür. Taraflardan birinin
anlaşmayı sonlandırma talebi olmadığı sürece, otomatik olarak devam
edecektir.”
Plan başarısız olursa B planı var mı?
“Biz
varsayımlar üzerine konuşmayalım. Biz, Birleşmiş Milletlerin de
katıldığı Rus ve Ukraynalı tarafların uzun tartışmalarından sonra
bu anlaşmaya varabildik. Bu uluslararası bir anlaşmadır. Bu
anlaşmanın sağlıklı bir şekilde devam etmesini ümit ediyoruz.
Bu plan için şimdilik ceza yok ve olmaması için tüm tedbirlerimizi
aldık. Eminiz ki bu devletler imzaladıkları anlaşmaya bağlı
kalacaklardır.
Savaştan önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Zelenski ile telefonda ve yüz yüze görüştü. Bu savaşın başlamasını istemiyordu. Ama savaştan sonra da her iki tarafla da askerî ateşkes sağlamak için konuştuk. Savaşı durdurup ateşkesi sağlamayı denedik. Aynı zamanda insani yardımlar için her iki tarafla görüşüyoruz. Önce vatandaşlarımızı sonrasında diğer ülkelerin vatandaşlarını ve daha sonra ayrılmak isteyen Ukrayna vatandaşlarını tahliye ettik. Herkesin bildiği gibi Ukrayna’daki durum, bir insanlık dramına dönüşmüştür. Türkiye her zaman insani ateşkesi savundu. Bunu hayata geçirebilmek için her iki tarafla da görüşmelerimiz devam edecektir. Tahılla ilgili bu planın gelişecek ateşkesi sağlamayı temenni ediyoruz. Türkiye ilk günden itibaren iki taraf arasında arabulucu bir rol oynamıştır.
Dengeli
bir siyaset izliyoruz
Bizim devlet olarak
siyasetimiz ve planlarımız var ve bu siyaset ve planlar gayet açık
ve nettir. Herhangi bir taraftan bir itirazla karşılaşmadık.
Cumhurbaşkanımız, Karadeniz’de barış için bir siyaset izliyor.
Savaşın ilk gününden itibaren Rusya ve Ukrayna’yı bu beladan
kurtarmak istedik. Başından beri Ukrayna toprak bütünlüğünü
desteklediğimizi, ateşkesi ve iki taraf arasındaki tansiyonunun
düşmesini istedik. Aynı zamanda en yakın sürede insani durumun
iyileştirilmesini istedik. Dengeli bir siyaset izliyoruz ve
tarafsız kalmak için insani yardımda ısrarcıyız. Siyasetimiz bu
şekilde devam edecektir. Kesinlikle bizim de çıkar ve
menfaatlerimiz var. Aynı zamanda NATO’ya taahhüdüne riayet etmek
istiyoruz.
Enerji krizini çözmek için örnek
olacak
Sizin de takip ettiğiniz gibi Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde ve çabalarıyla önemli diplomatik bir başarı
sağlanmıştır. Bu başarı tüm dünyanın takdirini kazanmıştır. Herkese
de Türkiye’nin tutumunun ve her iki devletle iletişiminin önemini
göstermiştir. Herkes son zamanlarda bu anlaşmanın önemini gördü.
Uzmanlara göre Ukrayna limanlarından tahılın çıkmasıyla bu durum
küresel gıda krizini azaltacak ve gıda fiyatlarında azalma
olacaktır. Bu sevindirici bir durumdur. Bu durumun, enerji krizini
çözmek için bir örnek olacağını düşünüyoruz. Gelecek dönemde enerji
davasında çözüm olabilmek için bu yolu kullanabiliriz. Aynı zamanda
bu durum Afrika’dan Avrupa‘ya ve Türkiye’ye göçün önüne geçmek için
katkıda bulunacaktır. Türkiye bölgede ve dünyada barışın sağlanması
için çalışmaya ve gıda krizi ve insani yardım konularında çözüm
için üzerine düşünü yapamaya devam edecektir. Ayrıca tarafların
anlaşmaya bağlı kalmaları hâlinde bu işin meyve vereceğine inanıyor
ve tüm samimiyetimle bunu diliyorum.
Terör koridoruna izin vermedik,
vermeyeceğiz
(Suriye’de yeni harekât) Açık sözlülükle
söyleyebiliriz ki diğer devletlerin kabul edip etmemesini
önemsemiyoruz. 40 yıldır Türkiye’ye zarar veren bu terör örgütüyle
savaşma hedefimiz var. Bu örgütle mücadele etmek bizim vazifemiz.
2011 yılından beri bu örgütün Suriye’de ve diğer yerlerde ortaya
çıktığını biliyoruz. Müttefiklerimize ve dostlarımıza Suriye’nin
terör örgütlerine bir yuvaya dönüştüğünü anlattık. Ama istediğimiz
cevapları alamadık maalesef. PKK/YPG/PYD Kuzey Suriye’de bir terör
koridoru tesis etmek istemiştir. Buna izin vermedik, vermeyeceğiz.
Bu koridoru imha ettik. Tahran’da yapılan üçlü zirvede, Astana
ruhunun sürekliliğini, kararlarını ve kazançlarını vurguladık.
Terörizmin bütün ülkelerin sorunu olduğunu vurguladık. Ve terörle
mücadelenin zaruri olduğunda mutabık kaldık. İran da Rusya da bunu
kabul etti. Kuzey Suriye’de bulunan tüm terör örgütlerinin
birbiriyle bağlantılı olduğunu söyledik. İstihbarat kaynakları ve
raporları bu örgütlerin yaptığı tüm faaliyetlerin birbirleriyle
bağlantılı olduğunu gösteriyor. Suriye’de ve Irak’ta
yaptığımız nefsi müdafaadır. Suriye’nin sınır ve toprak bütünlüğüne
saygımız vardır. Bu yaptıklarımız aynı zamanda Suriye ve Irak
içindir. Odaklandığımız diğer konu ise Ekim 2019’da Rusya ve
Amerika Birleşik Devletleri ile aramızda mutabakat zaptı vardı. Bu
mutabakat zaptında, her devletin sorumlulukları ve kendi üzerine
düşen vazifeyi bu mutabakat zaptına dayanarak yerine getirecekti.
Buna rağmen Tel Rıfat ve Münbiç bölgeleri terör yuvalarına
dönüşmüştür. Bu bölgelerden bize ve Suriyeli vatandaşlara karşı
provokatif ateş açılıyor. Bu kabul edilemez. Gerekli olan neyse
yapacağız. Kimsenin bizden hakkımızdan vazgeçmemizi talep etme
hakkı yoktur. Suriye sınırı tarafından korkunç provokasyonlar var.
İlgili taraflarla görüşmemizde Amerika Birleşik Devletleri Savunma
Bakanı ile bu konuda görüştüm ve Türkiye’nin bu konudaki
hassasiyetini ilettim. Dedim ki Amerika Birleşik Devletleri’nin
teröristleri durdurmak için yeterli tedbirleri almasını temenni
ettiğimizi ilettim.
Zaho’daki olay terörist saldırısından başka bir şey
değildir
Türk Silahlı Kuvvetlerinin sivilleri hedef almayacağı bilinir. Tüm
operasyonlarımızda, sivillerin zarar görmemesi için her türlü
tedbiri alıyoruz. Bu konuda gerekli ehemmiyeti gösteren tüm kuvvet
personelimizle gurur duyuyorum. Zaho’da turistik bölgede olan
olayda hayatını kaybeden sivillere Allah’tan rahmet; ailelerine,
Irak halkına ve her iki Irak hükümetine başsağlığı diliyorum. Bu
konuda tahkikatları için Irak’taki tüm yetkililerle iş birliğine
hazırız. İlk andan itibaren Iraklı yetkililerle görüştüm. Resmî bir
şekilde tahkikat için koordinasyon niyetimizi bildirdik. Şunu
söylemek istiyorum ki terör örgütleri özellikle Kuzey Irak’ta
şiddetli darbeler almışlardır. Kalelerini yıktık ve desteklerini
kestik. O yüzden Kuzey Irak’ta teröristler ve liderleri ahlak dışı
her işi yapmaya çalışıyor. Sivillere saldırı, turistlere ve
otellere saldırı ve ormanları yakmayı içeren açık, net ve yazılı
talimatlar veriyorlar. Biz burada beşiklerinde çocukları öldüren
ahlaksız bir örgütten bahsediyoruz. Zaho’da gerçekleşen olayı
terörist saldırıdan başka bir şey değildir. Bu hem Irak halkı hem
de bizim halkımızın için bir beladır. İki devletinde bu örgütten
kurtulmak için birbirine destek olmaları gerekiyor. Kürtler ve
Araplar dostlarımızdır. Biz bu savaşta PKK’lı ve DAEŞ’li
teröristlerden başkasını hedef almıyoruz. Kürtler, Araplar,
Süryaniler, Yezidiler, Keldaniler ve diğer tüm mezhepler himayemiz
altındadır.”
Dünyanın güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı
var
F-16 konusunda neticeye varılamadı?
“Neticeye varılamadı diyemeyiz. Bu süreç devam ediyor. Sizin de bildiğiniz gibi F-35 uçaklarında ortaklık projemiz vardı. Ama durduruldu. Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri 40 F-16 Block 70 modeline ihtiyacı var. Bunu Amerika Birleşik Devletleri’nden Türkiye’ye ihracını istedik. Aynı zamanda elimizdeki 79 F-16 uçağın modernizasyonunu talep ettik. Bu konuda geçen yıl doğal kanallarla Amerika Birleşik Devletleri’ne ilettik. Komşumuz ve NATO’da ortağımız Yunanistan, bu anlaşmayı durdurmak istiyor ve Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nde bu uçakların Türkiye’ye satmaması için talep yolluyor. Uluslararası anlaşmalarda bu kabul edilemeyecek bir durumdur. Burada güçlenmemize katkı sağlaması gereken müttefik bir devletten bahsediyoruz. Çünkü bizim gücümüz onların gücündendir. Gördük ki Amerika Birleşik Devletleri Kongresi bu uçakların kullanımı ile ilgili kanun ve şartlar yayınladı. Biz de Türkiye’nin egemen bir devlet olduğunu ve şartlı bir şekilde uçak almayı kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bu şartların daha sonra değişeceğine inanıyoruz. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, bu uçakları Türkiye’ye satmak için kurumsal davranacaktır. Çünkü biz müttefikiz. Beraber yapacak çok işimiz var. O yüzden Amerika Birleşik Devletleri’nin hatasından geri döneceğini umuyoruz. Sanıyorum ki ne olursa olsun Türkiye’nin bu uçakları elde etmesine engel olan kim olursa alnında bu utanç olacaktır. Biz bu boşluğu doldurmak istiyoruz. Eğer bu bizim için sıkıntı yaratırsa bizim alternatiflerimiz var. Türk Silahlı Kuvvetleri güçlüdür. Bize dayatılan şartları kabul etmemiz mümkün değildir. Ukrayna örneğinde gördüğümüz gibi dünyanın güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı var. Özellikle müttefik ve dostlarımız ve Avrupalılar. NATO’da önemli bir rolümüz var. Dolayısıyla müttefiklerimizin ve ortaklarımızın bu uçakları satın almamızın önünde durmamaları gerekiyor.”