MHP'li Özdağ'dan müthiş İmralı iddası!
Abone olAK Parti'nin ikinci tek parti dönemine neden olacak bir parti projesi bulunduğunu öne süren MHP'li Ümit Özdağ'dan tartışma yaratacak açıklamalar
Nergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER
ANKARA- AK Parti’nin
anti-demokratik ve baskıcı bir rejim kurduğu iddiasıyla bir kitap
kaleme alan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın tezi gerçek mi
oldu?
Prof. Dr. Özdağ ile birlikte Ak Parti’nin analiz edildiği,
"İkinci Tek Parti Dönemi AKP'nin Yumuşak Hegemon Parti
Projesi’nin Anatomisi" isimli kitabı hazırlayan
akademisyen, "Daha gencim adım böyle bir kitapta
yayınlanırsa akademik kariyerim hatta güvenliğim tehlikeye
girebilir" diyerek kitaba adını koymadı. Özdağ'a göre bu
istek
durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyuyor.
Prof. Özdağ yakından tanıdığımız bir akademisyen ve siyasetçi.
İstihbarat, etnik sorunlar, AB, Avrasya ve Ortadoğu konularında
çalışan Özdağ’ın çok sayıda kitabı var. Televizyon ekranlarındaki
tartışmalarda da sık sık yorumlarını dinliyoruz. MHP lideri Bahçeli
ile yaşadığı liderlik mücadelesi sonrası partiden ihraç edilen
ancak seçim öncesi partiye Bahçeli’nin çağrısıyla yeniden dönen
Özdağ şimdi milletvekili adayı.
AK PARTİ YUMUŞAK HEGEMON PARTİ
21. yy Türkiye Enstitüsü Başkanlığı yapan Özdağ seçime kısa bir
süre kala AK Parti’yi analiz eden bir kitap çıkardı. Kitap Başbakan
Erdoğan’a ait olduğu ileri sürülen, "Demokrasi bizim için
bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana kadar demokrasiye
bağlıyız" "Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa
gelince ineriz" sözleriyle başlıyor.
Teze göre çok partili sistem gibi görülen ama tek parti iktidarı
gibi işleyen iki parti sistemi var. Hakim parti sisteminde
üst üste ezici bir üstünlükle iktidara gelen parti bir süre sonra
diğer partilerin kullanamadığı devlet kaynaklarını parti hedefleri
için kullanır hale getiriyor. Parti devlet özdeşleşiyor. Toplum
değişimden korkar hale getiriliyor ve istikrar için bu zorunlu
algısı yaratılıyor. Bütün bunlar seçimlerin anti demokratik bir
ortamda yaşanmasına neden oluyor. Hegomonik Parti sisteminde de
iktidarda değişmeyen bir parti var. Diğer partiler kağıt üzerinde
etkisiz uydu partiler. Bu sistemde muhalefetin iktidara gelme şansı
hiç yok. AK Parti ise ikisinin tam ortası olduğu için "Yumuşak
Hegomonik Parti" olarak tanımlanıyor.
13 ADIMDA SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR
Yazara göre "28 Şubat sürecinin çocuğu" olan AK
Parti kazandığı dört seçimle elde ettiği gücü fazlasıyla abarttı.
Yönetme değil fethetme yaklaşımı ile 13
adımda sistemi değiştirmeye çalışıyor. Yumuşak hegomonik
parti bürokrasisi, basını, yargısı, sermayesi, sosyal yardımı,
sendikacılığı örgütlenmesi, üniversitesi, milli eğitimi, sivil
toplumu, polis yapılanması ve istihbaratı, propaganda aygıtı,
muhalefeti, ordusu yarattı. Kurduğu baskılarla siyasi partinin
sınırlarını zorlayarak çok partili sistemden yumuşak hegemonik
sisteme gidiyor.
MUHALEFETE AYAR ÇEKİLİYOR!
Başbakan Erdoğan’ın “Bir tek muhalefet sorununu çözemedik”,
“Ülkücü böyle mi olur?”, “Sosyal demokrat parti bu mu?”
gibi sözleri de muhalefeti konumlandırma uydulaşma çabasının
örnekleri olarak sunuluyor.
Peki nihai amaç ne? Yazara göre amaç, “Etnik federasyona
dayanan başkanlık sistemi” kurmak. 12 Haziran’da yapılacak
seçimlerde “Yanlış bir sonuç” çıkması da
demokratik hukuk devletinin tasfiyesi, otoriter etnik merkezli
federasyona dayalı bir başkanlık sistemi oluşturularak yumuşak
hegemonik sistemin güçlenmesini sağlayacak.
SADECE DİKTATÖRLER HERKESİN ALKIŞLAMASINI
İSTER
Kitapta yumuşak hegomonik sistem anlatılırken yüzlerce örneğe yer
veriliyor. Bunların toplumda yarattığı baskı ve korku anlatılırken
Arena’da Başbakan Erdoğan’ın yuhalanması sonrası gösterilen tepki
bu sistemin kanıtlarından. Yazara göre yuhalanma sonrası
Adnan Polat’ın yaptığı açıklama Polat’ın ne kadar korktuğunun
göstergesi. Demokratik bir toplumda siyasetçi alkışlanır da
yuhalanır da. Ama diktatör ve diktatör eğilimli olanlar herkes
tarafından alkışlanmayı talep eder, aksi olursa sert tepki
gösterir.
Bu bilgileri aktardıktan sonra şimdi Özdağ ile yaptığımız sohbetin
ayrıntılarına geçiyoruz. İşte Özdağ’ın
internethaber okurları için sorularımıza verdiği
yanıtlar:
KORKU TOPLUMUNA ACI ÖRNEK
- Kitapta çok karamsar ve kötü bir tablo çizmişsiniz. Durum
bu kadar kötü mü sizce?
Muhalefetin iktidara gelme şansını fantezi haline getirmek
istiyorlar. Kurmak istedikleri düzeni anlattım ben. Ümitsiz
değilim. Bu seçim o nedenle en kritik seçim.
- Sayın Bahçeli’nin söylediği “kader seçimi”
değerlendirmesi de buradan mı geliyor?
Evet örtüştü. Aslında Yumuşak Hegemon Parti Sistemi gibi bir
kavramlaştırma yoktu. Hakim Parti ile Hegemon Parti arasında bir
değerlendirme yapıp AKP’yi sarkaçtaki Türkiye olarak görüyordum.
Ama zaman içinde bunun Hakim Parti modelinden çok yeni bir parti
modeli demeyi hak edecek bir sistem getirdiğini gördüm ve Yumuşak
Hegemon Parti Sistemi ile kavramlaştırdım.
Kitabın parti sistemleri bölümünü asistanım yazdı. Ama kitap
yayınlanma aşamasına geldiği zaman büyük bir endişe ile bana geldi.
Daha genç olduğunu ve adının böyle bir kitapta yayınlanması
durumunda akademik kariyerinin ve güvenliğinin tehlikeye gireceğini
bu nedenle adını koymamamı rica etti. Bu rica durumun ne kadar
vahim olduğunu ortaya koyuyor.
- O zaman kitaptaki tezinizi haklı çıkaran bir durum mu
bu?
Nasıl bir korku toplumu yaşandığını ortaya koyan bir örnek.
- Kitapta bu kadar korkutan ne var?
Kitabın temel tezi AKP bir daha seçim yoluyla gitmeyi imkansız hale
getirecek şekilde devleti ve toplumu şekillendirici sosyal
mühendislik müdahaleleri gerçekleştirerek, kendisinden başka bir
partinin seçilme imkanı olmadığı bir siyasal sistemi adım adım inşa
ediyor. Bu tezimi örnekleriyle anlatıyorum. Başbakan Erdoğan’ın
demokrasiyi araç olarak gördüğünü gösteren sözleri ortada.
Yaklaşımı demokrasi ve hukuk açısından Türkiye’nin geleceği
açısından tehlike içeriyor.
- Ne var o gelecekte?
Hukuk düzeninin tasfiyesi, Devletin üniter, milli yapısının etnik
federal bir sisteme dönüştürülmesi…
- İktidar partisi gerçekten federal bir sistem istese BDP-DTK ile
niye bu kadar karşı karşıya gelsin? Bir çelişki yok
mu?
Gerçek anlamda bir uyuşmazlık yok. AKP hükümeti ile Öcalan arasında
aksine bir anlaşma var. Öcalan son görüşmesinde çok sert şekilde,
“Sakın buradaki müzakere sürecini bozacak bir adım içinde olmayın.
Ben müzakereleri etkin biçimde sürdürüyorum” dedi.
İMRALI'DA YAPILAN MÜZAKERELERİN İÇERİĞİNDE
NE VAR?
YENİ ANAYASA İLE HEDEFLENEN
NE?
BU SEÇİM NEDEN 1946 SEÇİMLERİNE
BENZİYOR?
ÖZDAĞ'IN
TÜSİAD'I KIZDIRACAK ÖNERİSİ?
SÜREKLİ WATERGATE TOPLUMU NE ANLAMA
GELİYOR?
ÖZDAĞ'DAN GÜLEN CEMAATİNE
TAVSİYE
DİĞER
SAYFADA
MÜZAKERELERDE ANLAŞMA SAĞLANDI
- Ne var o müzakerelerde biliyor musunuz?
Avukatlarına dayanarak Fatih Altaylı bunları yazdı. Bir protokol
üzerinde anlaşılmış. Askeri operasyonların durdurulması belli
ölçülerde gerçekleşti. Anayasa’nın Kürtlerin haklarını tanıyacak
şekilde yazılması noktasında bir anlaşma sağlandı. AKP’nin Türklük
kavramını Anayasa’dan çıkarmak istediğini biliyoruz. Duhok
Üniversitesi’nden ileride yapılacak Kürtçe eğitim için öğretmen
yetiştiriliyor. PKK’lıların aklanması için Suriye ile yapılan
anlaşma ortada. Hakikatleri Araştırma Komisyonu konuşuluyor. Bu
konularda anlaşma sağlandı. Ama seçimler yaklaşıyor. AKP-BDP
bölgede rakip. Siyasal mücadele veriyor görünüyorlar ama taraflar
arasında bir anlaşma sağlanmış durumda.
İMRALI’DA YENİ ANAYASA YAZILIYOR
- Anlaşma sağlandı diyorsunuz ama şu an neyin müzakeresi
yapılıyor.
Şu anda Öcalan ile yeni Anayasa’nın müzakeresi yapılıyor. İmralı’da
yeni anayasa yazılıyor. PKK’nın dağdan inmeyi kabul edeceği
çerçevede yeni bir anayasa modeli. “Yeni Türkiye” diyor ya hükümet,
Türkiye Cumhuriyeti’nden bu şekilde ayrılıyorlar. Türkiye
Cumhuriyetini Atatürk ve silah arkadaşları İstiklal Savaşı vererek
kurdu. Bu kurulmak istenen Türkiye ise İstiklal’e değil BOP için
Öcalan ve silah arkadaşlarına dayanarak kurulmak isteniyor.
BU SEÇİM 1946 SEÇİMLERİNE BENZİYOR
Yumuşak hegemonik parti için verdiğiniz örnekler aslında iktidarda
bulunan her siyasi partinin az çok yaptıkları değil
mi?
MHP’li veya AP’li bir bürokrat önce devlet sonra parti derdi. AKP
döneminde önce parti sonra yine parti noktasına geldi. İlk kez AKP
döneminde bürokratlar parti okulundan sertifika aldılar. Bu
ayıptır.
- Bunun için mi 12 Haziran kader seçimi
denilmesi?
Ben bu seçimleri 1946 seçimlerine benzetiyorum. Bir tarafta devlet
partisi, öbür tarafta devletin bütün imkanlarına sahip olan devlet
partisi ile anti demokratik koşullarda mücadele etmeye çalışan
muhalefet partileri var. Özellikle MHP. CHP son süreçte AKP ile
ideolojik uydulaşma sürecine girdi. Anayasa konusunda CHP’nin çok
itirazı olacağını düşünmüyorum.
TÜSİAD'DAN TÜRK İSMİNİ SİLSİNLER
- TÜSİAD’ın önerisine tepkilisiniz tabi?
TÜSİAD taslağın arkasında durarak Türk milletine karşı suç
işlemiştir. TÜSİAD’ın başında Türk vardır. Türk işadamları der.
TÜİSAD bu Türk kavramını derneğin başından çıkartmalıdır. Artık
benim için bunlar Türk değildir. Onlar sadece iş adamıdır. Böyle
bir anayasanın arkasında durmak için vatansız olmak gerekir.
BOYNER ARAZİSİNİ BİR METRE GERİYE ÇEKER Mİ?
Cem Boyner’in açıklaması da insanın midesini bulandırıyor.
Yugoslavya, Irak’ta yaşananlar ortada. Bunlar varken bir işadamının
“parçalanırsa parçalansın” demesi bir ülke için sorumsuzluktur. Mal
varlığının yüzde birinden feragat etmeyen veya kendi oturduğu
köşkün bahçesinin duvarını bir metre geriye çekmeye razı olmayan
bir insanın kalkıp ülkenin bölünmesinden bahsetmesi bu ülke
insanlarına yapılmış bir hakarettir.
SEÇMENİN FİŞLENİYOR MUYUM KAYGISI
- Toplumda karşılık bulmuyor muhalefetin söylemleri…
Daha seçimlere 2.5 ay var. Neler gerçekleşir göreceğiz. Yerel
seçimlerde de AKP’nin oyunun yüzde 50’lerde olduğu söyleniyordu.
Sonra 10 puanlık düşüş oldu. Seçmen anketlere “Fişleniyor muyum?”
diye bakıyor. Seçmen siyasal kimliğini ortaya koymaktan korktuğu
için anketlerin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum.
SÜREKLİ WATERGATE TOPLUMU
- Korku toplumunu açar mısınız?
Biz artık bir kitap basılmadan toplanılan bir toplumda yaşıyoruz.
Ulaştırma Bakanı “Korkulacak şeyleri olan telefonda kötü şeyler
konuşmaz” diyerek yasadışı dinlemeyi mazur gösteriyor. Bu toplumun
adı sürekli Watergate toplumudur. Watergate ABD’de bir başkanı
götürdü. Demokratik toplumlarda böyle olur ama bizde ise bir
Başbakanı götürmüyor. Başbakanın toplum üzerindeki baskısını daha
da güçlendiriyor.
17 BİN FAİLİ MEÇHUL BÜYÜK BİR PKK YALANI
- Darbe iddiaları, faili meçhuller… Türkiye’nin geçmişiyle
hesaplaşması gerekmiyor mu?
17 bin faili meçhul
deniliyor. Doğruyu söylemiyorlar. Biz araştırdık tek tek tespit
ettik. Gerçek faili meçhul sayısı 1984 yılından bu yana 894’tür. 17
bin rakamı PKK’nın dağda öldürülen militanlarının sayısı. Faili
meçhul diye çatışmalarda öldürülenleri söylüyorlar. İHD’nin verdiği
rakam da 1890. Onlar da 760 civarındaki kayıp sayısını ekleyip bu
rakamı buluyor. 17 bin faili meçhul büyük bir PKK yalanıdır.
- Engin Alan’ın adaylık başvurusunun partiye zarar vereceği iddia
ediliyor?
Yanlış bulmuyorum. Polis tokatlayan bir teröristin Meclis’teki
varlığına karşı bir tek satır yazmadıysanız bana bu soruyu sorma
hakkınız yok. Birisinde darbe girişimi iddiası var üstelik
kanıtlanmamış, birisinde kesinleşmiş örgüt üyeliği var. Hukuki
durum ötesinde vicdani açıdan bakınca polis tokatlayan milletvekili
karşısında çok daha temiz.
GÜLEN CEMAATİNE TAVSİYE
- Okyanus ötesinin rolü ne bu yaşanan süreçte?
Gülen cemaati ne yazık ki kendisini bir parti ile hiç olmadığı
ölçüde özdeşleştirmiş ve bir siyasi partinin bütün olumsuzluklarını
üstlenen kadro haline geldi. İktidarın kapalı kapılar ardında
“Bütün olumsuzlukları biz değil cemaat yapıyor, kontrolümüz dışında
oluyor” diyerek kendisinden uzak tutmaya çalıştığını biliyorum.
Bence burada Gülen cemaatinin bir değerlendirme yapması gerek. Bir
cemaat tüm partilerle eşit mesafede olmalı. Bir siyasi partinin
sahada kullandığı işlevsel araç olarak görülmemeli.