MHP gece gündüz korkuyor iddiası

Abone ol

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, MHP'nin korkularından başka sermayelerinin olmadığını iddia etti.

Ömer Çelik'in hedefinde CHP ve MHP vardı. ''MHP gece gündüz korkuyor'' diyen Çelik, eleştirilerini şöyle sürdürdü:''Yaprak kıpırdasa 'Türkiye bölünecek' diye korkuyorlar, yağmur yağsa 'Türkiye bölünecek' diyorlar."

CHP'deki taciz iddiası da Çelik'in gündemindeydi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, CHP'li yöneticilerin birbirine karşı komplo kurduğunu savunarak, ''AK Parti binaları Türkiye'nin geleceğini,  milli birlik ve kardeşliğini temsil ederken bunlar kabile kavgalarını temsil ediyorlar'' dedi.

Çelik, Adana'da partisinin Çukurova ilçe teşkilatının 10. Danışma Meclisi Toplantısı'nda, AK Parti teşkilatlarının salonlarında büyük bir sinerji içerisinde Türkiye için çalışmaların yapıldığını söyledi.

CHP'de de farklı salonlarda farklı çalışmaların yapıldığını ifade eden Çelik, ''Ama ne için yapılıyor, hangi genel başkan yardımcısına ya da hangi genel başkana, önceki sonrakine, sonraki öncekine nasıl komplo kuracak diye yapılıyor. Bunları bugün ortaya çıkan şeylerden görüyoruz. AK Parti binaları Türkiye'nin geleceğini, milli birlik ve kardeşliğini temsil ederken bunlar kabile kavgalarını temsil ediyorlar'' diye konuştu.

Bir ülkenin ve toplumun kimliği yoksa hiçbir şeyinin olamayacağını vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

''Bunlara soruyorsunuz, 'sizin tarifiniz nedir'. Birisi diyor ki 'ben milliyetçiyim'. Bu nasıl milliyetçiliktir ki etrafında gelişen bütün bu dalgalara ve devrimlere söyleyecek hiçbir sözün olmayacak. Türkiye'nin ekonomik meseleleriyle ilgili söyleyecek bir tane sözün olmayacak. Türkiye'nin demokratik meseleleriyle ilgili bir paragraf sözün olmayacak. Ondan sonra çıkacaksın gece gündüz İmralı aşağı, İmralı yukarı. Utanmadan 'hükümet İmralı ile pazarlık yapıyor' diye iftira atacaksın.

Halbuki Türkiye'de olağanüstü hal bölge valiliği yüzünden bütün sorunların karmaşıklaşmasının, oradaki olumsuz uygulamalara imza atılmasının, Türkiye'nin 2001 yılında siyasi tarihinin gördüğü en büyük kriz ile karşılaşmasının sorumlusu kimler, kendileri. Bunun neresi milliyetçilik oluyor. Bırakın bizim eleştirilerimizi kendisine bir ayna tuttuğumuzda gördüğümüz şey şu oluyor, o aynada milliyetçilik falan görünmüyor.

Milliyetçilik şudur, biz Türk dünyasının, İslam dünyasının her yerinde varız. Her yerinde var olduğumuz gibi eserlerimizle varız, politikalarımızla varız. Türkiye'nin en büyük ihracatı siyasi istikrardır. Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Ortadoğu'da kötü bir alışkanlık vardır. Devletler etraflarındaki istikrarı bozarak kendi güvenliklerini garanti almaya çalışırlar. Bir tek Türkiye, etrafına istikrar ve barış yaymaktadır. Bakın şu an Türkiye'nin ne kadar büyük bir vizyona sahip olduğunu, nasıl bir barış vizyonu ürettiğini göstermesi bakımından bu büyük bir öz güvendir. Dış politikamızın ve iç politikamızın en önemli manevi kavramı öz güvendir, millete güvenmek, milletin öz güvenini artırmak.''

''MHP gece gündüz korkuyor'' diyen Çelik, ''Yaprak kıpırdasa 'Türkiye bölünecek' diye korkuyorlar, yağmur yağsa 'Türkiye bölünecek' diyorlar. Korkularından başka bir sermayeleri yok. O yüzden öz güvenleri yok. O yüzden tek yaptıkları iş milletin öz güvenini sakatlamaktan ibarettir. Dolayısıyla bu milliyetçilik değildir. Bu milliyetçiliğin içinde millet yoktur. Milliyetçilik millet ile yapılır. Milletle yapılmayan milliyetçilik sahte milliyetçiliktir'' şeklinde konuştu.

HALKÇILIK-CUMHURİYETÇİLİK

Çelik, CHP yöneticilerinin de ''Ben halkçıyım, cumhuriyetçiyim'' dediğini ifade ederek, cumhuriyetin esasının ''halkın kendi kendini yönetmesi'' olduğunu belirtti.

CHP'nin bu anlayışta olmadığını savunan Çelik, şöyle devam etti:

''Senin genel başkan yardımcın çıkıyor orduya, 'kağıttan kaplan diyor', darbe yapmadığı için. Darbe en büyük ahlaksızlıktır, en büyük suçtur. Darbe meşruiyetini milletten alan bir silahlı kuvvetlerin millete silah çekmesidir. Hiç bir şekilde meşru değildir.

Türk ordusu her zaman hukuka bağlı olduğunu, özellikle bizim iktidarımız zamanında her vesile ile söylüyor. Ama bir anayasa hukukçusu olan genel başkan yardımcısı çıkıp 'hukuka niye bağlısın' diyor, orduya. Hukuka bağlı olduğu için onu kağıttan kaplan olmakla eleştiriyor.''

Danıştay saldırısı da dahil birçok olaydan hükümeti sorumlu tutmaya çalışanların bulunduğunu ifade eden Çelik, ''Ama bakıyorsunuz ki bunların arkasından nasıl oyunlar var, bunların ucu nereye kadar ulaşıyor. Bizden önce niçin siyasi iktidarlar bu Ergenekonlar, bu çetelerle darbe oluşumlarıyla mücadele edemediler. Aradaki fark şu, millete güveneceksiniz, milletle beraber yürüyeceksiniz ve bedelini ödemeye dönük bir cesaretiniz olacak. Biz bu emaneti sizden aldığımız için bu gereğini yerine getirme konusunda cesaretimiz tamdır. Ve bu yoldan zerre kadar sapmamız mümkün değildir. İktidarın bu bakımdan önemi yoktur. Önemli olan sizin emanetinize sahip çıkmaktır'' şeklinde konuştu.

''MİLLETİN BÜTÜN KATMANLARINDAN OY ALIYORUZ''

Tüm illerden milletvekili çıkarmak ve sadece belediye başkanlıklarının büyük bir kısmını almakla yetinmediklerini ifade eden Çelik, ''Biz milletin bütün katmanlarından oy alıyoruz. O sebeple belli bir sosyal katmanın partisi değiliz. Biz bir merkez partisiyiz. Toplumun bütün unsurlarından, bölgesinden oy alıyoruz'' dedi.

Toplumda var olan bütün renkleri barındırdıklarını vurgulayan Çelik, her sosyal kesimin, milli birlik ve kardeşlik projesi içerisinde taleplerinin siyasette yer bulmasını istediklerini belirterek, şunları kaydetti:

''Ne oldu sonuçta. MHP tuttu bu demokratik reformlara karşı çıktı. Buna karşı neyi önerdi, olağanüstü hal bölge valiliğini önerdi. 'Yeniden gündeme gelebilir' dedi. Türkiye'nin geldiği demokratik standartlar ve demokratik olgunluk içerisinde olağanüstü hal bölge valiliği gibi geride kalmış uygulamaları gündeme getirmek Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülüktür. Bu millete baskı getirir, bu milletin hak ve hürriyetlerinden uzaklaşmasından başka bir sonuç doğurmaz.

Bunlara deyin ki 'içinde İmralı geçmeyen, Öcalan geçmeyen bir tane cümle kurun', Devlet Bahçeli'nin kuracağı bir tane cümle yoktur.''

Kürt vatandaşların hakkını, hukukunu koruduğunu söyleyen BDP'nin de demokrasi ile ilgili adımlar atıldığı zaman, sorunlar çözülmeye çalışıldığı zaman, terör örgütünün sözcülüğüne soyunduğunu anlatan Çelik, şöyle devam etti:

''İçinde İmralı, Öcalan geçmeyen 'tek bir cümle kur' deyin, bunlar da tek bir cümle kuramazlar. Aylardan beri 'devlet silah bıraksın, operasyonlar dursun' diyorlar. Ama nasıl ahlaki iki yüzlülük içinde olduklarını kendileri itiraf ettiler. Terör örgütü 'eylemsizlik kararına son veriyorum' dediğinde, 'devlet de silah bıraksın' diyen bunlar şunu söylediler, 'biz terör örgütüne, PKK'ya silah bıraksın veya bırakmasın deme durumunda değiliz. Onun kararı kendisine aittir'. Siz o zaman nesiniz. Siz o zaman hiçbir şeysiniz. İlk defa dünyada bir siyasi parti çıkıyor, 'biz hiçbir şeyiz' diyor. Bu denklem AK Parti'nin ne kadar kıymetli siyaset ürettiğini bir kez daha gösteriyor. Demokratik hak ve hürriyetlerin çıtası yükseltildiği zaman BDP bir koldan, MHP bir koldan AK Parti'ye saldırıyor. Hani bunlar zıt kutuplardı. Referandumda gördünüz, kimler ittifak yaptı.''

MAFYA FİLMİNDEN ÖRNEK

İzlediği bir filmden örnek veren Çelik, şöyle devam etti:

''Bir mafya babası, bu işleri bırakmak istiyor, parasını değerlendirmek için büyük şirketin CEO'sunu transfer ediyor. CEO buna iş dünyasını öğretmeye çalışırken 'ilk öğrenmeniz gereken şey sorunun değil, çözümün parçası olacaksınız' diyor. Mafya babası diyor ki 'biz ilk cümlede anlaşamadık, çünkü sorunun parçası olmazsan, çözdüğün zaman kıymeti bilinmez' diyor.

Bu esasında çözüme dayalı, insanların hayatını kolaylaştırmaya yönelik siyaset anlayışı değildir. Bunlar 'demokrasi, demokrasi' diyorlar ama tıpkı o filmdeki şahsın yaptığı gibi sorunu karmaşıklaştırıyorlar, sonra dönüp 'biz demokrasiden yanayız' diyorlar. Demokrasiyi baltalamak için ellerinden geleni yapıyorlar.''

Çelik, diğer siyasi partilerin insanların, sokaklardaki gençlerin taleplerini değil sadece partilerinin oligarşik çıkarlarını düşündüklerini iddia etti.

Diğer partilerle yarış içinde olmadıklarını belirten Çelik, ''AK Parti kendisiyle yarışmaktadır'' dedi.

12 HAZİRAN VE DEMOKRATİKLEŞME

Çelik, 12 Haziran seçimlerinin Türkiye'nin demokratikleşme tarihinin önemli dönemeçlerinden biri olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:

''Bütün tarihimiz boyunca ilk defa, hükümetimizin vizyonuyla 12 Haziran seçiminden sonra bu millet kendi anayasasını yapacaktır. O sebeple geçmişe dönüp bakıldığında 12 Haziran seçimleri, Tanzimat'ın ilanı, Meşrutiyet'in konuşulması gibi, Türk siyasi tarihinin en büyük demokratik dönemeçlerinden biri olarak anılacaktır.

Geçmişte bir takım profesyoneller, masanın üstünde bir takım anayasa metinleri yazdılar, millete dediler ki 'bu şekilde yönetileceksiniz'. 12 Eylül Anayasası bir faşist anayasadır. O anayasa, ilk haliyle faşist bir metindi. Daha sonra bir sürü reforma tabi tutuldu. O Anayasa milletin nasıl bir devlet istediğini ve kendi kendisini yönetmesinin kurallarını ifade etmiyordu. Tam tersine bir siyasi fermandı, anayasa tekniği açısından, anayasa sayılamayacak bir metindi, özgürlükten yoksun, özgürlükleri istisna kılan bir metindi. Şimdi siz ilk defa, bu salonu dolduran asıl kahramanlar kendi anayasanızı kendiniz yapacaksınız.

Bizler sadece işin vitriniyiz, işin esas sahibi sizsiniz, işin efendisi sizsiniz, çünkü memleketin sahibi sizsiniz.''

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE İSTİSNA MESELESİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ''basın özgürlüğü konusunda Recep Tayyip Erdoğan istisnaları var'' dediğini anlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Kılıçdaroğlu, mesele istisna meselesine gelirse sınıfta çok kötü kalırsın, bir daha ne bütünlemeye girebilirsin, ne de her hangi bir okula kaydını yaparlar. 'Millete saygı' diyoruz, Kılıçdaroğlu istisnaları çıkıyor. 'Millet anayasasını yapsın' diyoruz Kılıçdaroğlu istisnaları çıkıyor. 'İtibarlı dış politika' diyoruz Kılıçdaroğlu istisnaları çıkıyor. 'Güçlü ekonomi' diyoruz, Kılıçdaroğlu istisnaları çıkıyor. 'CHP sosyal demokrat bir parti midir' diyoruz, Kılıçdaroğlu istisnaları çıkıyor. Bu milletin iyiliği için ne varsa ne istiyorsak Kılıçdaroğlu ona istisna koyuyor. Ondan sonra çıkıp bizi demokrasi konusunda sınava tabi tutmaya kalkıyor. Önce kendisinin bir yeterliliği, bir diploması olacak ki o konulara gelsin.

Ne halkçılığı kalmıştır ne cumhuriyetçiliği kalmıştır. Atatürk'e biraz saygıları varsa cumhuriyete biraz saygıları varsa bu son ortaya çıkan skandallardan sonra, özellikle ahlaki skandallardan sonra 'biz Atatürk'ün kurduğu partinin mirasçısıyız, cumhuriyeti kuran partiyiz' gibisinden bir takım kavramlar kullanmasınlar.''

TÜRKİYE, TAHRİR MEYDANI, CHP VE MİLLET

Çelik, AK Parti'nin halkın talimatları doğrultusunda yoluna devam ettiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

''Türkiye'yi millet yönetmektedir. Eğer millet yönetmeseydi 28 Şubat türü yapılanmalar, bugün işte ortaya dökülen belgelerde olduğu gibi Ergenekon türü yapılanmalar, Türkiye'ye hakim olsaydı, asıl o zaman insanlarımız Tahrir Meydanı'ndaki gibi sokaklara dökülüp haklarını arayacaktı. Ama insanlar biliyorlar ki kendileri gibi olanlar, yani ekmek, onur, özgürlük, hürriyet isteyenler bugün iktidar partisidir Türkiye'de. İktidarın tabanı, o Tahrir Meydanı'ndaki insanın temsil ettiği değerleri iktidara taşımıştır.''

Diğer siyasi partilerle siyasi vizyonların farklı olduğunu anlatan Çelik, ''Biz diyoruz ki 'millet efendidir'. Onlar da şunu söylüyorlar 'millet efendidir ama...' Çünkü bunların ilk tüzüklerinin birinci maddesi neydi biliyor musunuz? 'Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir, lakin, millet bu egemenliği Cumhuriyet Halk Fırkası eliyle kullanır'. Biz de diyoruz ki 'egemenlik kayıtsız, şartsız millete aittir ve millet bu egemenliği kendi iradesiyle doya doya kullanır, iktidar partisi onun emrindedir.''

Günün Önemli Haberleri